Kum Kedisi
Kum kedisi (Felis margarita), kedigiller ailesindendir. Çöl yaşamına en iyi uyum sağlamış küçük kedi türlerinden biridir. Onları diğer kedilerden ayıran en önemli özelliklerinden biri, iri ve geniş kulaklarıdır. Ayrıca kalın ve tüylü patileri de dikkat çeker. Bu özel patiler, hem kızgın çöl kumlarında yürürken koruma sağlar hem de sessiz hareket etmelerine yardımcı olur.
Etrafı izleyen kum kedisi (Flickr)
Renkleri Nasıldır?
Kum kedilerinin kürk renkleri, çöl ortamına uyum sağlayacak şekilde oldukça açıktır. Kürkleri açık sarı, soluk kahverengi ya da kum renginde olabilir. Bu sayede çevreye kolayca kamufle olurlar. Gövdenin alt kısmı genellikle beyazdır. Kulaklarının arka yüzünde ise belirgin siyah çizgiler bulunur.
Türkiye’de doğal olarak görülmeyen bu tür, Sahra ve Orta Doğu çöllerinde yaşar ve oradaki bireyler genellikle açık kum rengine sahiptir.
Ne Kadar Büyürler?
Kum kedilerinin vücut uzunlukları baştan kuyruğa kadar 40–57 cm arasındadır. Kuyrukları 23–31 cm uzunluğunda olabilir. Ağırlıkları ise genellikle 2,0–3,5 kilogram civarındadır.
Patisini temizleyen kum kedisi (Flickr)
Ne ile Beslenirler?
Kum kedileri doğada şunlarla beslenir: Küçük kemirgenler, kuşlar, sürüngenler, böcekler ve omurgasızlar.
En çok da çöl ortamında sık rastlanan kemirgenler ile kertenkeleleri avlamayı severler.
Nerelerde Yaşarlar?
Kum kedileri genellikle Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Orta Asya’nın çöllerinde yaşar. Türkiye’de doğal olarak bulunmazlar.
Kumlu ve taşlık çölleri, kurak bozkırları ve seyrek bitki örtüsüne sahip alanları yaşam alanı olarak seçerler.
Kum kedisi (Pexels)
Ekosisteme Katkıları
Kum kedileri çöllerde avladıkları küçük kemirgenler, kuşlar ve sürüngenler sayesinde bu türlerin aşırı çoğalmasını engeller. Böylece çöl ekosisteminde dengeyi korurlar. Ayrıca böcek ve omurgasızlarla beslenerek besin zincirinde önemli bir rol üstlenirler.
Koruma Durumu
Kum kedileri, Dünya Doğayı Koruma Birliği (IUCN) tarafından “Asgari Endişe (Least Concern)” türler arasında gösterilmiştir. Bu da şu an için nesillerinin büyük bir tehlike altında olmadığını, ancak yaşam alanlarının korunmasının önemli olduğunu gösterir.