Mersin Taşucu Amphora Müzesi
Mersin'in Silifke ilçesine bağlı Taşucu'nda yer alan bu özel müze, amforaları, yani eski çağlarda zeytinyağı ve diğer ürünleri taşımak için kullanılan toprak kapları sergilemektedir. Bu kaplar, bize binlerce yıl önceki deniz ticareti ve Akdeniz medeniyetlerinin günlük yaşamı hakkında çok değerli bilgiler sunar. Amforalar, geçmiş dönemlerin ticari yollarını ve ürünlerini anlamamız için önemli birer kanıttır.

Mersin Taşucu Amphora Müzesi (Kültür Portal)
Amfora Nedir ve Ne İşe Yarar?
Amfora, genellikle iki kulplu ve alt kısmı sivri olan büyük boy bir depolama kabıdır. Antik Çağ'da insanlar, ürettikleri ürünleri güvenli bir şekilde taşımak amacıyla bu kapları kullanmışlardır. Amforaların sivri tabanları, gemi ambarlarına veya depo zeminine daha kolay yerleştirilmelerini sağlamıştır.
Taşucu, Antik Çağ'da adı "Holmi" olan ve İç Anadolu'dan gelen ürünlerin Akdeniz'e açıldığı önemli bir liman kentiydi. Holmi, zeytinyağı ve yerel ürünlerin yanı sıra, farklı bölgelerden gelen ticaret mallarının da alınıp satıldığı bir merkezdi. Taşucu Amfora Müzesi'ndeki eserler, bu canlı ticari hayatın somut izleridir.

Mersin Taşucu Amphora Müzesi (Kültür Portal)
Müzede Hangi Eserler Bulunur?
Müzede yaklaşık 400 farklı biçimde amfora sergilenmektedir. Bu koleksiyon, MÖ 3200 yılından MS 1800 yılına kadar uzanan çok geniş bir tarih aralığını kapsar. Bu, Taşucu limanının ne kadar uzun bir süre boyunca bölge ticareti için önemli olduğunu gösterir.
Buradaki amforalar sadece Kilikya (Çukurova) bölgesine ait değildir. Suriye-Filistin, Kıbrıs, Rodos, Kos ve Knidos gibi Akdeniz'in farklı ticaret merkezlerinde üretilmiş kaplar da bulunmaktadır. Bu durum, Taşucu'nun tüm Akdeniz ile ticari ilişkiler içinde olduğunu kanıtlar. Bu amforalar, genellikle zeytinyağı ve balık sosu gibi gıda ürünlerini taşımıştır.

Mersin Taşucu Amphora Müzesi (Kültür Portal)
Müze Nasıl Ortaya Çıktı?
Taşucu Amfora Müzesi, 19. yüzyılın başlarında inşa edilmiş eski bir depo binasında kurulmuştur. Müzenin koleksiyonu, deniz dibinde yaptığı araştırmalarla tanınan Arslan Eyce tarafından kırk yıl boyunca toplanmıştır. Toplanan bu eserler, 1997 yılında bir vakıf tarafından müzeye dönüştürülmüş ve Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın düzenlemeleri sonrasında 2003 yılında ziyarete açılmıştır.