1927 Sanayi Sayımı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminde, sanayi sektörünün mevcut durumunu ve potansiyelini tespit etmek amacıyla Aralık 1927’de gerçekleştirilen ilk sistematik sayımdır. Cumhuriyetin ilk yıllarında, kamu yönetimi, ekonomi ve toplumsal yaşamla ilgili bilgilerin merkezi bir şekilde toplanması ihtiyacı, modern bir devletin gereklilikleri arasında yer almıştır. Bu bağlamda, 1926’da kurulan İstatistik Umum Müdürlüğü’nün liderliğinde, Belçikalı istatistikçi Camille Jacquart’ın yönetiminde yürütülen sayım, dönemin Birleşmiş Milletler tavsiyelerine uygun metodolojiyle hazırlanmış ve uluslararası standartlara yakın bir şekilde uygulanmıştır. Sayım, 2 Haziran 1926 tarih ve 893 sayılı Nüfus Sayımı Kanunu ile 2 Haziran 1927 tarih ve 1152 sayılı İstatistik Kanunu’na dayanılarak, 28 Ekim 1927’de yapılan bina sayımına bağlı olarak gerçekleştirilmiştir. Toplam 65.245 sanayi işletmesi ve 256.855 çalışanın tespit edildiği sayım, tarım, dokuma ve maden sanayi gibi geleneksel sektörlerin ağırlığını ortaya koymuş, sanayi altyapısının zayıf ve büyük ölçüde küçük ölçekli atölyelerden oluştuğunu göstermiştir. Sayım sonuçları, 1928’de İstanbul Cumhuriyet Matbaası’nda Arap harfleriyle basılmış, 1969’da Latin harflerine çevrilerek Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından yeniden yayımlanmıştır. Sanayi Sayımı, Cumhuriyetin devletçi ekonomi politikalarını şekillendiren 1930 Sanayi Kongresi ve 1933 Birinci Sanayi Planı için temel bir veri kaynağı olmuş, sanayileşme ve demiryolları odaklı devletçilik politikasının yolunu açmıştır.
Tarihsel Arka Plan
Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde sanayileşme girişimleri, Batı’daki gelişmelere öykünme çabalarıyla sınırlı kalmış, maddi koşullar genellikle göz ardı edilmiştir. Ticaret ve Ziraat Nezareti tarafından 1913 ve 1915 yıllarında İstanbul, İzmir, Manisa, Bursa, İzmit, Karamürsel, Bandırma ve Uşak gibi gelişmiş bölgelerde yapılan sanayi sayımları, 1917’de 1329, 1331 Seneleri Sanayi İstatistiki adıyla yayımlanmıştır. Bu sayımlarda 282 sanayi tesisi tespit edilmiş, ancak bunların %30’u faal olmayan durumdaydı. Üretim değerinin %80’den fazlası gıda ve dokuma sektörlerinden gelmiş, bu sektörler işçi istihdamının %70-75’ini oluşturmuştur. Buğday öğütme, tütün ve deri işleme, yünlü dokuma ve ipek üretimi gibi geleneksel faaliyetler, Osmanlı ekonomisinin sanayisiz bir yapıda olduğunu ve sınai ürün tüketiminin büyük ölçüde ithalata dayandığını göstermiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 1923’te kuruluşu, yoksul bir köylüler ülkesinde geri kalmışlığı aşma iddiasını beraberinde getirmiştir. 1923-1927 yılları, devletin kurumsallaşması ve devrimlerin hayata geçirilmesiyle bir onarım dönemi olmuştur. Hilafetin kaldırılması (1924), Tekke ve Zaviyelerin kapatılması (1925), Eğitim Birliği Kanunu, Medeni ve Ceza Kanunları ile Kabotaj Kanunu’nun kabulü, modernleşme sürecinin temel adımlarıdır. 1927, Alpullu Şeker Fabrikası ve Kayseri Uçak Montaj Fabrikası’nın açıldığı, İstatistik Umum Müdürlüğü’nün kurulduğu ve dünyanın ilk yüzer sergisi Seyri Türkiye’nin yolculuğunu tamamladığı bir yıl olarak, Cumhuriyetin yeni atılımlara hazırlandığı bir dönüm noktasıdır. Bu bağlamda, 1927 Sanayi Sayımı, nüfus ve tarım sayımlarıyla birlikte, genç Cumhuriyetin demografik ve iktisadi varlığını ölçme çabasının bir parçasıdır. Sayım, sanayi potansiyelini saptayarak, devletçe tanzim ve teşvik edilecek ekonomi politikaları için veri sağlamayı amaçlamıştır.
Sayımın Hazırlık Süreci
1927 Sanayi Sayımı’nın hazırlıkları, 1926’da İstatistik Umum Müdürlüğü’nün kurulmasıyla başlamıştır. Belçikalı istatistikçi Camille Jacquart’ın genel müdür olarak atanması, sayımın bilimsel standartlara uygunluğunu güçlendirmiştir. Sayım, 2 Haziran 1926 tarih ve 893 sayılı Nüfus Sayımı Kanunu ile 2 Haziran 1927 tarih ve 1152 sayılı İstatistik Kanunu’na dayanılarak planlanmıştır. Sayımın yöntemi, 28 Ekim 1927 Genel Nüfus Sayımı sırasında yapılan bina sayımına bağlı olarak belirlenmiştir. Bina sayımı, sanayi işletmelerinin tespitinde temel oluşturmuş, her binanın kullanım amacı özel cetvellerle kaydedilmiştir. Bu cetveller, esas sanayi ile ev sanayisini ayırmak ve kasabalardaki baraka ve dükkânlarda faaliyet gösteren küçük atölyeleri sayıma dahil etmek için kullanılmıştır.
Sayım, “sanat müessesesi” kavramına dayanarak yürütülmüştür. Sanat müessesesi, “mesken haricinde ayrı bir bina veya mahalde bir veya birden fazla kimsenin herhangi bir maddeyi işletmek, şeklini değiştirmek, imal veya istihsal eylemek için çalıştıkları yer” olarak tanımlanmıştır. Bu tanım, imalathaneler, fabrikalar, maden ocakları, maden kuyuları ve atölyeleri kapsamış; ancak ev sanayi, seyyar sanatlar, ilçe ve il merkezleri dışındaki su ve yel değirmenleri, ziraat ürünleri, deniz ve kara avcılığı ürünleri, ticaret, bankacılık ve serbest meslekler sayım dışı bırakılmıştır. Sayım, ziraatla bağlantılı olarak yalnızca zirai mahsullerin muhafazası ve şekil değiştirmesi gibi faaliyetleri kapsamıştır.
Hazırlık sürecinde, sayım memurlarına bülten başına 50 kuruş ücret ve dağınık bölgelere gidenlere ek 50 kuruş harcırah ödenmesi kararlaştırılmıştır. Sayım bültenleri, sanayi işletmelerinin koşullarını ve gelişimini ortaya koyacak sorular içerecek şekilde tasarlanmıştır. Sayım memurları, bültenlerin eksiksiz doldurulmasından ve cevapların doğruluğundan sorumlu tutulmuş, sanayiciler de verdikleri bilgilerin doğruluğundan yükümlü kılınmıştır. Cevap vermekten kaçınan sanayicilere önce sayımın amacı ve yaptırımları açıklanmış, direnç durumunda kanuni yaptırımlar uygulanmıştır.
Sayımın Yürütülmesi
1927 Sanayi Sayımı, Aralık 1927’de, 28 Ekim 1927’de yapılan bina sayımından elde edilen listeler üzerinden yürütülmüştür. Sayım memurları, bu listelerde yer alan binaları ziyaret ederek sayım bültenlerini dağıtmış ve toplamıştır. Sayım, ücretli memurlarla gerçekleştirilmiş, memurlar bültenlerin eksiksiz doldurulup doldurulmadığını ve cevapların gerçeğe uygunluğunu denetlemekle yükümlü kılınmıştır. Bültenler, sanayi müdürlüğü bulunan yerlerde sanayi müdürleri veya vali tarafından seçilen denetçilere teslim edilmiş, diğer yerlerde idari memurlar denetim görevini üstlenmiştir. Denetçiler, bültenleri bina cetvelleriyle karşılaştırarak eksik veya hatalı bilgileri tespit etmiş, gerekirse sayım memurlarını eksiklikleri tamamlamak üzere yeniden görevlendirmiştir. İstatistik Umum Müdürlüğü, bültenleri son bir incelemeye tabi tutmuş, hatalı veya eksik bulunanları düzeltilmek üzere ilgili yerlere geri göndermiştir.
Sayım, Türkiye’deki sanayi işletmelerinin çeşitliliğini ve küçük ölçekli yapısını göz önünde bulundurarak, esas sanayi ile ev sanayisini ayırmayı hedeflemiştir. Ancak, evlerdeki atölyeler hakkında yeterli kayıt bulunmaması nedeniyle bu ayrım tam olarak yapılamamış, kasabalardaki baraka ve dükkânlarda faaliyet gösteren atölyeler sayıma dahil edilmiştir. Sayım, taş ocakları ve tuz işletmeleri gibi bina dışında açık alanda çalışan sanayicileri de kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Sayım memurlarına, numarataj ve bina cetvellerinde sayım dışı kalan binaların incelenmesi talimatı verilmiş, böylece sanayi faaliyetlerinin kapsamı mümkün olduğunca geniş tutulmuştur.
Sayımın Kapsamı ve Metodolojisi
1927 Sanayi Sayımı, dönemin Birleşmiş Milletler tavsiyelerine uygun tarif ve metodolojiyle hazırlanmış, uluslararası istatistik standartlarına yakın bir uygulama olarak dikkat çekmiştir. Sayım, 95 alt sektörü kapsayan 10 ana sanayi sınıfına göre düzenlenmiştir:
- İstihraç Sanayi (Maden Çıkartma Sanayi)
- Tarım, Evcil Hayvanlar, Balık ve Av Ürünleri Sanayi
- Dokuma Sanayi
- Ağaç Mamulleri ve Sair Maddeler Sanayi
- Kâğıt ve Karton Sanayi
- Maden Sanayi, Maden İşletme ve Makine İmalatı Sanayi
- Bina ve İnşaat Sanayi
- Kimya Sanayi
- Karma Sanayi
- Çeşitli Sanayi (Şemsiye, bavul imalatı, tuz ve kahve hazırlanması, motor, su, ışık dağıtımı vb.)
Sayım, tarım ürünlerinin muhafazası ve şekil değiştirmesi gibi ziraatla bağlantılı faaliyetleri kapsamış, ancak nakliyat sanayi, ilçe ve il merkezleri dışındaki su ve yel değirmenleri sayım dışı bırakılmıştır. Terziler, kunduracılar, saraçlar, kazancılar, bakırcılar gibi mesken dışında atölyelerde çalışanlar, ziraatla bağlantılı olmayanlar ve hükümet, vilayet veya belediye tarafından işletilen sanayi müesseseleri sayıma dahil edilmiştir. Sayımın birimi “sanat müessesesi” olarak tanımlanmış, bu tanım küçük esnaf atölyelerini de kapsayacak şekilde geniş tutulmuştur.
Sayımın Sonuçları
1927 Sanayi Sayımı, toplam 65.245 sanayi işletmesi ve 256.855 çalışanı tespit etmiştir. İşletme başına ortalama 4 işçi düşmesine rağmen, işletmelerin %36’sı tek kişilik, %36’sı ise 2-3 kişilik küçük atölyelerden oluşmuştur. Toplam işletmelerin %79,03’ü (51.562 işletme) 1-3 kişilik müesseselerden meydana gelmiş, 6-20 kişilik işletmeler %7,86, 21-100 kişilik işletmeler %1,09, 100 ve üzeri çalışanı olan büyük işletmeler ise yalnızca %0,24 oranında kalmıştır. Bu veriler, Türkiye sanayisinin 1927’de küçük ölçekli ve kurumsallaşmamış bir yapıda olduğunu göstermektedir.
Sektörel Dağılım
Sayım sonuçlarına göre, işletme sayısında en büyük pay %43,59 (28.439 işletme) ile tarım, evcil hayvanlar, balık ve av ürünleri sanayine aittir. Bunu %22,61 (14.752 işletme) ile maden sanayi, %14,34 (9.353 işletme) ile dokuma sanayi ve %12,10 (7.896 işletme) ile ağaç mamulleri sanayi takip etmiştir. Bu dört sektör, toplam işletmelerin %92,64’ünü oluşturmuştur. Çalışan sayısında da benzer bir dağılım gözlenmiştir: tarım sanayi %43,01 (110.480 kişi), dokuma sanayi %18,70 (48.025 kişi), maden sanayi %13,18 (33.866 kişi) ve ağaç mamulleri sanayi %9,45 (24.264 kişi). Bu dört sektör, toplam çalışanların %84,34’ünü istihdam etmiştir. Sayım, sanayinin tarım ve dokuma gibi emek yoğun sektörlere dayandığını, çeşitlenmenin sınırlı olduğunu ortaya koymuştur.
Coğrafi Dağılım
Sanayi işletmeleri, İstanbul (8.636 işletme), İzmir (3.520), Bursa (3.209), Balıkesir (2.597), Konya (2.245), Manisa (2.122), Gaziantep (2.016), Kastamonu (1.882), Denizli (1.581) ve Ankara (1.276) gibi illerde yoğunlaşmıştır. İstanbul, tarım (2.776 işletme), maden (2.001 işletme) ve dokuma (1.963 işletme) sektörlerinde lider konumdadır. Çalışan sayısında da İstanbul (42.582 kişi), İzmir (27.281 kişi) ve Zonguldak (11.325 kişi) ilk sıralarda yer almıştır. Zonguldak, maden istihracında 7.897 çalışanıyla dikkat çekerken, Hakkari’de sanayi işletmesi bulunmamıştır. Bayazıt (32 işletme) ve Van (80 işletme), sanayi açısından en zayıf iller olmuştur.
Motor Kullanımı
Sayımda, 65.245 işletmenin yalnızca %4,32’si (2.822 işletme) motor kullanırken, %95,68’i (62.423 işletme) motorsuz çalışmıştır. Toplam 4.850 motor, 163.548 beygir gücü üretmiştir. Elektrik motorları, motor gücünün %53,03’ünü oluştururken, su, buhar, gaz yağı, petrol ve rüzgâr motorları farklı sektörlerde kullanılmıştır. Tarım sanayi, motor kullanımında lider (1.795 motor) olurken, ağaç mamulleri (709 motor), maden (691 motor) ve dokuma (520 motor) sektörleri takip etmiştir. Bu veriler, sanayinin teknolojik altyapısının zayıf olduğunu ve büyük ölçüde el emeğine dayandığını göstermiştir.
Çalışan Profili
4 veya daha fazla işçi çalıştıran 13.683 işletmede, toplam 165.886 kişi istihdam edilmiştir. Bunların %42,7’si tarım, %21’i dokuma, %11,4’ü maden istihracı ve %8’i ağaç mamulleri sektörlerindedir. Çalışanların statü, cinsiyet ve uyruk dağılımı şu şekildedir:
- Patronlar (10.941): %98,6’sı erkek (10.786), %1,4’ü kadın (155); %94,1’i Türk (10.299), %5,9’u yabancı (642).
- Memurlar (7.817): %79,4’ü erkek (6.208), %20,6’sı kadın (1.609); %91,1’i Türk (7.115), %8,9’u yabancı (702).
- İşçiler (147.128): %74,4’ü erkek (109.488), %25,6’sı kadın (37.640); %99,8’i Türk (146.781), %0,2’si yabancı (347).
- Yaş Dağılımı: İşçilerin %15,4’ü (22.684) 14 yaşından küçük, %84,6’sı (124.444) 14 yaşından büyüktür. 14 yaşından küçük işçilerin %36’sı, 14 yaşından büyük işçilerin %23,7’si kadındır.
Hammadde ve Üretim Değeri
Sayımda, sanayide kullanılan hammaddenin toplam değeri 232.665.000 lira olarak tespit edilmiştir. Bunun %66’sı tarım sanayine, %83’ü tarım ve dokuma sanayine aittir. Hammaddenin %12,62’si (29.365.023 lira) ithal edilmiştir; ithal hammaddenin en büyük payı kâğıt ve karton sanayinde (%69,80) ve dokuma sanayinde (%21,55) görülmüştür. Üretim değeri toplamı 432.741.000 lira olup, bunun %65’i (281.605.000 lira) tarım sanayine, %18’i (76.366.000 lira) dokuma sanayine aittir. Gayri safi katma değer (GSKD), 200.076.149 lira olarak hesaplanmış, bu değer TUİK’in 1927 GSYİH verileriyle (192 milyon lira) %0,54 fark göstermiştir. Bu, sayımın doğruluğunu ve kapsayıcılığını destekleyen bir bulgudur.
Sayımın Önemi ve Etkileri
1927 Sanayi Sayımı, Cumhuriyetin sanayi altyapısının zayıf ve geleneksel bir yapıda olduğunu ortaya koyarak, devletçi ekonomi politikalarının gerekliliğini vurgulamıştır. Sayım, Osmanlı’nın 1917 sanayi envanterinden farklı olmayan, tarım (%45), dokuma (%18) ve maden istihracı (%11) gibi geleneksel sektörlere dayalı bir sanayi yapısını belgelemekle birlikte, motor kullanımının yalnızca %4,3’te kalması, teknolojik geri kalmışlığı göstermiştir. İşletmelerin %70’inin 1-3 kişilik aile işletmeleri olması, kurumsallaşma eksikliğini ortaya koymuştur. Sayım, özellikle İstanbul, İzmir, Bursa, Balıkesir, Manisa, Denizli, Gaziantep, Kastamonu ve Ankara’da sanayi faaliyetlerinin yoğunlaştığını, ancak Hakkari gibi bazı bölgelerde sanayi işletmesinin bulunmadığını göstermiştir.
Sayım sonuçları, Cumhuriyetin özel sektörü teşvik etme politikalarının yetersizliğini açığa çıkarmış, ithalatçı karakterin üretici karaktere dönüşmemesi, 1930 Sanayi Kongresi’nde bir “hesaplaşma”yı gündeme getirmiştir. 1933’te hazırlanan Birinci Sanayi Planı, “Demiryolları + Sanayileşme = Devletçilik” denklemini benimseyerek, sanayileşme hamlesini devlet öncülüğünde başlatmıştır. Sayım, bu süreçte sanayi potansiyelini ve eksikliklerini saptayarak, Cumhuriyetin ekonomik politikalarını şekillendiren temel bir veri kaynağı olmuştur. Ayrıca, sayımın uluslararası standartlara uygunluğu, Türkiye’nin modern bir devlet olarak uluslararası alanda tanınmasına katkıda bulunmuştur.


