KÜRE LogoKÜRE Logo
Ai badge logo

Bu madde yapay zeka desteği ile üretilmiştir.

2. Karabağ Savaşı

fav gif
Kaydet
kure star outline
Tarih
27 Eylül – 10 Kasım 2020(44 gün)
Taraflar
Azerbaycan ve Ermenistan
Coğrafya
Dağlık Karabağ ve çevre rayonlar
Savaşın Dönüm Noktaları
Güney hattı ilerlemesiİHA/SİHA üstünlüğü8 Kasım'da Şuşa'nın alınması9–10 Kasım'da üçlü bildirinin kabulü
Ateşkesin Ana Maddeleri
Rus barış gücünün konuşlandırılmasıLaçın koridoru ve güvenlik düzenlemeleriAğdam Kelbecer ve Laçın’ın takvimli devriAğdam’da Türkiye–Rusya Ortak Gözlem Merkezi'nin kurulması
Sonuçları
Azerbaycan'ın 5 il 4 kasaba 286 köyü geri almasıTürkiye–Azerbaycan ilişkilerinin Şuşa Beyannamesi ile kurumsallaşması

2. Karabağ Savaşı, 27 Eylül–10 Kasım 2020 arasında Azerbaycan ile Ermenistan güçleri arasında Dağlık Karabağ ve çevresinde yaşanan 44 günlük yüksek yoğunluklu konvansiyonel bir çatışmadır. Temel nedeni, 1990 ateşkesinden sonra Azerbaycan’ın uluslararası hukukta tanınan topraklarının Ermenistan tarafından fiilen işgal altında olması, Minsk Süreci’nin tıkanması ve 2020 yazındaki sınır gerilimleriyle birlikte statükonun sürdürülemez hâle gelmesidir.


Savaş, Azerbaycan’ın sahadaki kazanımları üzerine, Rusya ara buluculuğunda 9-10 Kasım 2020 tarihli üçlü bildirinin yürürlüğe girmesiyle, Rus barış gücünün bölgeye konumlanması ve koridor düzenlemeleri gibi hükümlerle sona ermiştir. Bu savaş, bölgesel güç dengelerini ve güvenlik mimarisini dönüştüren, Türkiye–Azerbaycan savunma iş birliğini kurumsallaştıran, yerinden edilen Azerbaycan vatandaşlarının topraklarına dönüşünü ve bu dönüşle birlikte bölgede başlayan yeniden imar ve siyasi normalleşme sürecini ifade etmektedir.


Azerbaycan'ın Ermanistan Tarafından İşgal Edilen Toprakları (AA)

Savaşın Tarihsel Arka Planı

Coğrafi ve İdari Çerçeve

Karabağ, Güney Kafkasya’nın doğu-batı ulaşım eksenlerinin kesişiminde yer alan; dağlık kesim (Dağlık Karabağ/Nagorno-Karabakh) ile karasal ova kuşağı arasında doğal eşikle ayrılan bir bölgedir. Çarlık sonrası dönemde Kafkasya’nın idari sınırları birkaç kez değişmiş, 1923’te Sovyet Azerbaycan’ı içinde “Dağlık Karabağ Özerk Oblastı (DKÖO)” tesis edilmiştir. DKÖO’nun hukuken Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlı, fakat kültürel özerklik tanınmış bir statüsü vardı. Sovyet anayasaları boyunca dış sınırlara ilişkin tasarruf yetkisi Moskova’ya aitti. Bölgenin ekonomik ağırlık merkezleri (Şuşa, Hankendi/Stepanakert) ile çevre rayonlar (Fuzuli, Cebrayıl, Zengilan, Kubadlı, Ağdam, Laçın, Kelbecer) arasındaki karşılıklı bağımlılık, ilerleyen yıllarda çatışmanın lojistik ve stratejik karakterini belirledi.

Geç Sovyet Dönemi ve Krizin Başlangıcı (1987–1991)

1980’lerin sonlarında merkezî planlama sisteminin çözülmesi ve ifade/örgütlenme özgürlüklerindeki görece genişleme, etnik ve bölgesel talepleri hızlandırdı. 1987–1988’de DKÖO Meclisi ve Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurumlarında, statünün değiştirilmesini isteyen dilekçeler yazıldı. 1988 Şubat’ında Hankendi'de protestolar başladı, toplumsal şiddet olayları (ör. Sumgayıt, Kirovabad) krizi derinleştirdi. 1989’da Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nde “Karabağ Komitesi” etrafında siyasallaşan hareket, 1 Aralık 1989’da Ermenistan Yüksek Sovyeti’nin DKÖO’yu Ermenistan’a “ilhak” kararını deklaratif biçimde duyurmasına sebep oldu. Moskova bu ilanı tanımadı. 1990 başından itibaren yerel milisler ve düzensiz birlikler arasında silahlı sürtüşmeler yaygınlaştı, Sovyet İçişleri birliklerinin müdahaleleri bölgede istikrar sağlayamadı.

Sovyetlerin Dağılması ve Savaşın Genişlemesi (1991–1994)

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılmasıyla Azerbaycan ve Ermenistan 1991’de bağımsızlığını ilan etti. DKÖO’da tek yanlı “referandum” ve “bağımsızlık bildirimi” girişimleri Bakü tarafından geçersiz sayıldı.


1991 sonundan itibaren konvansiyonel unsurların (topçu, zırhlı araç, hava unsurları) daha sistematik kullanımıyla çatışma genişledi. Dağlık Karabağ’ın çevresindeki yedi rayonun büyük kısmı 1993’e gelindiğinde Ermeni güçlerinin kontrolüne girdi. İletişim hatlarının kesilmesi (Laçın ve Kelbecer üzerinden Ermenistan bağlantısı), kuşatma ve topçu üstünlüğü gibi etkenler sahayı belirledi. Sivil nüfus yerinden edildi, insani yardım koridorlarına ihtiyaç duyuldu, altyapı tahribatı oluştu ve esir değişimleri yaşandı.


Karabağ'ın İşgali (TRT Avaz)

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararları ve Statüko

1993’te Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne saygı, işgal altındaki bölgelerden çekilme ve düşmanlıkların durdurulması çağrısı yapan 822, 853, 874 ve 884 sayılı kararları kabul etti. Kararlar hem kuvvet kullanımını durdurma zorunluluğunu vurguladı hem de müzakerelere geri dönüş için çerçeve çizdi. Ancak uygulama, sahadaki fiili durumu kalıcı biçimde değiştiremedi.


1994 ilkbaharında Rusya ara buluculuğunda şekillenen ateşkes (Bişkek Protokolü süreci) silahları susturdu fakat “nihai statü” meselesi, işgal altındaki rayonların geri dönüş sıralaması ve yerinden edilenlerin güvenli geri dönüşü gibi temel başlıklar çözümsüz kaldı. Böylece ihtilaf “dondurulmuş çatışma” kategorisine girdi. Devletlerarası hukukta sınırlardan sapma devam ederken resmî barış anlaşması üretilemedi.

Minsk Süreci (1994–2019)

Ateşkes sonrası ana müzakere platformu AGİT Minsk Grubu oldu (eş başkanlar: Rusya, ABD, Fransa). 1997 ve 2001 yılları arasında “paket” ve “aşamalı” çözüm taslakları tartışıldı. 2007 Madrid İlkeleri ve 2009–2011 güncellemeleri, çözümün çerçeve parametrelerini şu şekilde belirledi:


  • İşgal altındaki bölgelerden kademeli çekilme ve güvenlik düzenlemeleri,
  • Dağlık Karabağ’a geçici bir statü verilmesi ve nihai statü için gelecekte halk oylaması/irade beyanı mekanizması,
  • Laçın üzerinden güvenli koridor oluşturulması ve yerinden edilmişlerin geri dönüşüyle barışın garantilenmesi.


Taraflar bu parametreleri farklı yorumladı. Bakü için toprak bütünlüğü ve erken aşamada çekilme birincil öncelik iken; Erivan için nihai statü ve öz yönetim güvenceleri belirleyiciydi. Sahadaki askerî dengeyi, hat boyunca derinleştirilen mevziler, topçu/roket sistemleri, keskin nişancı aktivitesi ve mayınlama pratikleri pekiştirdi. 1994–2020 arasında binlerce ateşkes ihlali, onlarca ölüm, periyodik tırmanış ve “gerilimi yönetme” odaklı diplomasi döngüleri yaşandı.


Birinci Karabağ Savaşı sonrasında Azerbaycan içinde yüz binlerce kişi (resmî söylemde yaklaşık 600 bin) uzun yıllar “geçici” barınma koşullarında yaşadı. Sosyal politika araçları (konut projeleri, istihdam, eğitim) çatışmanın toplumsal maliyetini hafifletmek üzere devreye sokuldu. Ermenistan ve Karabağ hattında da savaşın ekonomiyi yıpratması, kuşatma algısı, askerî harcamaların sürdürülemezliği tartışmaları ve göç dinamikleri önemli etkiler yarattı. İnsani hukuk bağlamında sivillerin korunması, kayıplar ve esirlerin akıbeti, mayın kirliliği ve kültürel miras varlıklarının korunması, takip eden yıllarda uluslararası izleme mekanizmalarının (AGİT saha misyonları/raporlamaları vb.) düzenli gündem kalemleri oldu.

Statükonun Sürdürülemezliği

2000’ler boyunca petrol gelirleri ve savunma modernizasyonu Azerbaycan’ın askerî kapasitesini artırdı. Ermenistan tarafında ise savunma doktrini sabitleşmiş mevziler, ateş gücü ve caydırıcılık üzerine kuruldu. 2016 Nisan’ındaki “Dört Gün Savaşı”, cephe hattında sınırlı fakat dikkat çekici bir denge kaymasına ve Minsk Süreci’nin etkinliğine dair sorgulamaların derinleşmesine yol açtı.


2018’de Ermenistan’daki “Kadife Devrim” sonrasında müzakere dili bir süreliğine canlanır gibi görünse de 2019–2020’de tarafların pozisyonları arasında esneklik üretilemedi. Temmuz 2020’de Ermenistan–Azerbaycan sınırının Tovuz/Tavuş kesimindeki çatışmalar, cephe hattı dışına taşan riskleri (enerji ve ulaştırma hatlarına yakınlık) görünür kıldı. Bu tablo, “dondurulmuş” olarak nitelendirilen ihtilafın aslında her an sıcak çatışmaya evrilebilecek kırılganlıklar içerdiğini doğruladı.


İkinci savaşı hazırlayan etkenler şunlardı:

  • Toprak ve statü: Uluslararası hukukun toprak bütünlüğü ilkesi ile Karabağ’ın nihai statüsü/öz yönetim talepleri arasındaki gerilim.


  • Güvenlik mimarisi: Temas hattı boyunca mevzilenmiş yoğun ateş gücü, yüksek mayın kirliliği ve sınırlı doğrulama/izleme kapasitesi.


  • Mülteci/IDP meselesi: Geri dönüş, mülkiyet ve rehabilitasyonun hangi aşamada ve hangi güvencelerle gerçekleşeceğine dair belirsizlik.


  • Diplomatik çerçevenin aşınması: Minsk parametrelerinin uygulanmasında sıralama, takas ve garantörlük başlıklarında tıkanma.


  • Jeopolitik değişkenler: Rusya’nın bölgesel güvenlik rolü, Türkiye–Azerbaycan yakınlaşması/savunma iş birliği, İran’ın güvenlik hassasiyetleri ve AB/ABD’nin sınırlı fakat sembolik etkisi.


Birinci Karabağ Savaşı, 1994 ateşkesiyle “silahların sustuğu ama ihtilafın donmadığı” bir denge üretti. Bu denge, uluslararası hukukta tanınan çerçevenin sahadaki fiili durumla çelişmesi, insani ve demografik sonuçların çözüm beklemesi ve diplomatik formüllerin uygulanabilirlik krizleri nedeniyle sürdürülemedi. 2010’lar boyunca yaşanan periyodik tırmanışlar, askerî modernizasyon ve söylem sertleşmesi, 2020 sonbaharında patlak verecek ikinci savaşın zeminini adım adım hazırladı.

2020 Öncesi Tetikleyiciler: Tovuz Çatışmaları, Siyasi Söylemler ve Sınır İhlalleri

1994 ateşkesi sonrası ana çerçeve olan AGİT Minsk Grubu, yıllar içinde “paket”, “aşamalı” ve “ortak devlet” gibi öneriler geliştirdi fakat bunlar fiili durumu dönüştürecek bir anlaşmaya dönüşmedi. Ateşkes vardı ama çözüm yoktu.


2018 sonrası Ermenistan iç siyasetinde değişim olurken, Bakü–Erivan hattında söylem yumuşamadı. Başbakan Nikol Paşinyan’ın Karabağ'da kurulan korsan devleti kastederek kullandığı “Artsakh Ermenistan’dır. Nokta.” ifadesi, barış görüşmelerini zora soktu.【1】  Bu söylem, karşılıklı güvensizliği artıran ve sahadaki kırılgan dengeyi daha riskli hâle getiren bir eşik olarak kaydedildi.


12 Temmuz 2020’de, Karabağ hattının dışında, Azerbaycan–Ermenistan devlet sınırının Tovuz/Tavuş kesiminde ağır silahların da kullanıldığı çatışmalar yaşandı. Azerbaycan kaynakları olayı “Ermenistan’ın ağır topçu dâhil saldırısı” olarak verirken, Ermenistan kaynaklı açıklamalarda “Azerbaycan’a ait bir aracın sınır hattını geçme girişimi” iddiası yer aldı.


Tovuz’un önemi, enerji ve ulaşım hatlarının düğüm noktası olmasıydı. Bakü–Tiflis–Ceyhan ve Bakü–Supsa petrol boru hatları, Bakü–Tiflis–Erzurum ve TANAP doğal gaz hatları ile Bakü–Tiflis–Kars demir yolu bu koridordan geçmekteydi. Bu nedenle sınırdaki bir tırmanma, yalnız cephe dengesi değil, bölgesel enerji güvenliği açısından da uyarı işlevi gördü.


2010’lar boyunca ateşkes ihlalleri, keskin nişancı ateşleri ve topçu atışlarıyla can kayıpları yaşandı. 2020 yazındaki tırmanış, bu “yıpratma döngüsünün” zirvelerinden biri oldu.


Türkiye ile Azerbaycan arasında 2010’da imzalanan “Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Yardım Anlaşması”, herhangi bir tehdit durumunda acil istişare ve gerektiğinde ortak savunma taahhütleri içermekteydi. 2010’lardan itibaren savunma, eğitim iş birliği ve tatbikatlarla ilişkiler daha kurumsal bir zemine oturmuştu. Bu çerçeve, 2020 yazında iki ülkenin güvenlik koordinasyonunun arttığına ilişkin değerlendirmelerde sıkça referans verilen bir durum hâline geldi. Aynı yaz, Azerbaycan’ın Türkiye’den Bayraktar TB2 tedarikine dönük çalışmalar yürüttüğüne ilişkin resmî açıklamalar kamuoyuna yansıdı.


Azerbaycan Ordusu Bayraktar TB2 ile Tatbikat Yaparken (TRT Haber)

Savaşın Başlangıcı ve 44 Günlük Seyri

Savaş, 27 Eylül 2020 tarihinde gündüz saatlerinde temas hattında başlayan çarpışmalarla görünür hâle geldi. Azerbaycan Savunma Bakanlığı, Karabağ’daki Ermeni birliklerinin sivil yerleşimleri hedef aldığını duyurdu. Bu açıklamaların ardından Azerbaycan, tüm hat boyunca “karşı taarruz” başlattı. İlk haftalarda cephe genelinde topçu ve füze atışlarının yanı sıra zırhlı unsurlar ve özel birliklerin kullanıldığı, hava unsurlarının (özellikle İHA/SİHA’ların) yoğun devrede olduğu bir muharebe tablosu oluştu.


Savaşın seyrinde belirleyici olan, Azerbaycan’ın cepheyi çözdüğü güney hattıydı. Fuzuli–Cebrayıl–Zengilan–Kubadlı doğrultusunda kurulan baskı, ikmal hatlarını ve mevzileri zorlayarak ilerleme sağladı. Şehir, kasaba ve köy merkezlerinin kontrol altına alınması kademeli biçimde duyuruldu.


29 Ekim’e gelindiğinde resmî açıklamalara yansıyan bilançoda “dört şehir, dört kasaba ve yaklaşık 180 köy”ün geri alındığı kaydedildi. Kuzey ve orta kesimlerde ise daha çok mevzi tutma ve yıpratma ağırlıklı bir denge göze çarpıyordu.

Ateşkes Girişimleri

10 Ekim’de Moskova’da yapılan toplantı ile ilk “insani ateşkes” ilan edildi ancak sahaya yeterince yansımadan ihlallerle bozuldu ve çatışmalar sürdü. Bu dönemde iki taraf da karşı tarafı ihlallerle suçladı. Ateşkesi izleyen günlerde yeniden topçu ve füze atışlarının raporlandığı, temas hattı boyunca sert muharebelerin devam ettiği görüldü.

Muharebe Yöntemleri: İHA/SİHA, Ateş Gücü ve Bilgi Üstünlüğü

44 gün boyunca Azerbaycan’ın en dikkat çeken üstünlüğü, keşif-gözetleme ve hassas taarruz görevlerini birlikte yürüten İHA/SİHA kullanımında ortaya çıktı. Önce hava savunma ve komuta kontrol hedefleri baskılandı. Ardından zırhlı unsurlar ile açık alandaki birliklere yönelen bu dalga, muharebe sahasında “bilgi ve psikolojik üstünlük” üretti. Nitekim birçok analizde, SİHA’ların yarattıkları şok etkisinin ve moral bozucu görüntülerin savaşın seyrinde önemli payı olduğu belirtilmiştir.


Karabağ Zaferinde Türk SİHA'larının Rolü (TRT Haber)

Sivillerin Etkilenmesi ve İnsancıl Hukuk Tartışmaları

Çatışmalar sırasında cephe gerisindeki yerleşimlerin de ateş altına girmesi ağır sonuçlar doğurdu. Uluslararası insan hakları kuruluşları, özellikle Barda ve Gence’ye yönelik saldırıları ayrı raporlarla kayda geçirdi. Bu atışlar, misket mühimmatı ve ayrım gözetmeyen saldırı iddiaları üzerinden uluslararası insancıl hukuk tartışmalarını büyüttü. Savaş hukukuna ilişkin akademik çalışmalar, 44 gün boyunca işlenen ihlallerin tespitinin ve yargı süreçlerinin önemine dikkat çekti.

Savaşın Dönüm Noktası Olan Şuşa’nın Azerbaycan Ordusu Tarafından Alınması

Kasım ayının ilk haftasında muharebe ağırlığı Şuşa’ya taşındı. Sarp arazi ve şehir içi yakın muharebenin belirlediği bu safhanın sonunda, 8 Kasım’da Şuşa’nın Azerbaycan tarafından ele geçirilmesi hem stratejik konum hem de sembolik değer nedeniyle savaşın kırılma anı oldu.


Şuşa’nın düşmesiyle Hankendi’nin (Stepanakert) kuşatma baskısına girmesi ve Ermeni birliklerinin geri çekilme/ikmal hatlarının tehdit altına girmesi, Erivan’ın ateşkese razı olmasındaki temel etkenler arasında gösterilmektedir.


Karabağ'ın Azerbaycan Tarafından İşgalden Kurtarılmasına Dair Belgesel (Haber Global)

9-10 Kasım: Ateşkes Bildirisi ve Çatışmaların Sona Ermesi

9 Kasım gecesi yapılan video konferansın ardından, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından ateşkes bildirisi imzalandı. Çatışmalar Moskova saatiyle 10 Kasım 00:00’dan itibaren durduruldu. Ateşkes metni, Rus barış gücünün konuşlandırılmasını, Laçın üzerinden bağlantıyı ve belirli bölgelerde yeniden konuşlanma-çekilme takvimini düzenledi, akabinde Rus birlikleri sahaya intikal etti.

Ateşkes Metninin Getirdiği Başlıca Düzenlemeler

Sahadaki yeni durumun tanınması: Azerbaycan’ın savaşta kontrol altına aldığı alanlar teyit edildi; bazı rayonların (Ağdam, Kelbecer, Laçın) belirlenen tarihlerde devri öngörüldü.


Barış gücü ve denetim: Rus barış gücünün konuşlandırılması karara bağlandı. Ardından Türkiye–Rusya Ortak Gözlem Merkezi Ağdam’da kurularak ateşkesin ihlallerini izlemekle görevlendirildi.


Ulaşım koridorları: Laçın hattı üzerinden Ermenistan–Karabağ bağlantısı; ayrıca Azerbaycan’ın batı rayonlarıyla Nahçıvan arasında yeni ulaşım bağlantıları (Zengezur hattı perspektifi) gündeme girdi.

2. Karabağ Savaşı'nın Sonuçları

Askerî Sonuçlar

  • 44 günün sonunda Azerbaycan, yaklaşık 30 yıl fiilen işgal altında kalan topraklarının önemli bir bölümünü geri aldı. 5 il, 4 kasaba ve 286 köy Ermeni işgalinden kurtarıldı. Şuşa’nın geri alınması Azerbaycan zaferinin en önemli göstergesi oldu.


  • Cephe tasarımı ve doktrini sahaya yansıdı. İnsansız hava sistemleri (TB2 ve diğer platformlar) ile topçu/roket ve kara unsurlarının birlikte kullanıldığı keşif–taarruz döngüsü, özellikle güney hattında (Fuzuli–Cebrayıl–Zengilan–Kubadlı) savunmanın kırılmasını sağladı. Bu üstünlük masaya da taşındı ve ateşkes hükümlerine yansıdı.


  • Şuşa’nın alınması, Hankendi üzerindeki baskıyı artırıp Ermenistan’ın manevra alanını daralttı. Bu gelişme, ateşkes kararını hızlandıran kritik bir eşik olarak değerlendirildi.


  • 1960 personel, 90 ZPT ve 380 araçtan oluşan Rus barış gücü, Laçın koridoru ve temas hattında konuşlandırıldı. Barış gücünün görev süresi 5 yıl olup süre bitimine 6 ay kala itiraz gelmezse otomatik uzama hükmü bulunmaktadır.


  • Türk–Rus Ortak Gözlem Merkezi Ağdam’da kuruldu. İhlalleri kayda geçirmek ve taraf şikâyetlerini değerlendirmekle görevlendirildi; ateşkesin denetimi için 7/24 işleyen bir izleme katmanı sağladı.

Siyasi–Diplomatik Sonuçlar

  • Yeni statüko: Ateşkes; Rusya’nın barış gücüyle bölgede kalıcı bir aktör olarak yer almasını ve temas hattının fiilen denetlenmesini kurumsallaştırdı.


  • Türkiye–Azerbaycan boyutu: Savaş sonrasında ilişkiler “müttefiklik” düzeyinde çerçevelendi; ikili iş birliği, savunma ve güvenlikten ekonomiye kadar geniş bir alanda derinleşti.

Ekonomik Sonuçlar

  • Koridorlar ve bağlantı: Ateşkesin 9. maddesi, bölgedeki tüm ulaşım/iletişim hatlarındaki engellerin kaldırılmasını; Azerbaycan’ın batı bölgeleri ile Nahçıvan arasında yeni bir bağlantı kurulmasını öngördü. Bu, çatışma sahasının dışındaki Zengezur üzerinden planlanan yollarla Azerbaycan lehine önemli bir kazanım olarak değerlendirilir.


  • Zengezur’un bölgesel etkisi: Çalışmalar, Zengezur hattının Türkiye–Azerbaycan–Orta Asya doğrultusunda lojistik/ticari ağları güçlendirme potansiyeline ve jeopolitik önemine dikkat çeker.


  • İmar Faaliyetleri: Kurtarılan bölgelerde altyapı ve şehirlerin yeniden inşası, ulaştırma projeleriyle birlikte savaş sonrası gündemin ana kalemlerinden biri olarak öne çıkmıştır.

Toplumsal Sonuçlar

  • Yerinden edilenlerin dönüşü: Ateşkesin 7. maddesine dayanarak, ülke içinde yerinden edilmiş Azerbaycanlıların ve mültecilerin dönüşü öngörüldü. Dönüşlerin güvenlik, mayın temizliği ve altyapı koşullarına bağlı olarak yönetileceği, BMMYK çerçevesinin referans alındığı belirtildi.


  • Esir ve cenaze değişimleri: Anlaşma metni, savaş esirlerinin ve cenazelerin karşılıklı iadesini düzenledi; uygulama, barış gücü/izleme mekanizması gözetiminde yürütüldü.


  • Hukuk ve hesap verebilirlik: Sivillere yönelik saldırılar, ayrım gözetmeyen/misket mühimmatı iddiaları gibi başlıklar, savaş sonrasında delil toplama ve yargılama yolları (ulusal yargı, evrensel yargı yetkisi, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kişilere yönelik yetkisi) etrafında tartışıldı.


  • Şuşa’nın kurtarılması, Azerbaycan’ın kültürel hafızasında dönüm noktası olarak işlendi ve kültürel canlandırma girişimlerinde öncelikli bir merkez hâline geldi.


Şuşa'nın Alınmasından Sonra Vatanlarına Kavuşan Azerbaycanlı Çift (AA)

Uluslararası Tutumlar

Türkiye

Türkiye, İkinci Karabağ Savaşı boyunca Azerbaycan’la “stratejik ortaklık ve karşılıklı yardım” çizgisini teyit eden bir tutum benimsedi. Diplomatik söyleminde Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü ve meşru müdafaa hakkını vurguladı. Sahada ise doğrudan muharip birlik göndermeden askerî ve teknik destek sağladı. Bu destek; öncelikle Bayraktar TB2 dâhil SİHA/İHA sistemlerinin temini, bu sistemlerin hedef tespiti-işaretleme-hasar teyidi döngüsünde etkin kullanımı için eğitim ve teknik uyarlamalar, topçu/roket ateşiyle müşterek kullanım konseptinin yerleştirilmesi ve muharebe istihbaratı/keşif-gözetleme (C4ISR) paylaşımı gibi alanlarda oldu.


Savaş süresince yürütülen söylem, 2010 tarihli ikili güvenlik çerçevesinin doğal devamı niteliğindeydi. Savaşın bitiminde ise Türkiye, Rusya’yla birlikte Ağdam’daki Ortak Gözlem Merkezi’nin kurulmasına katılarak ateşkesin sahadaki uygulanmasını 7/24 izleme kapasitesinin bir parçası oldu. Savaş sonrası dönemde ilişkiler, 15 Haziran 2021 tarihli “Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Müttefiklik İlişkileri Hakkında Şuşa Beyannamesi” ile kurumsal bir eşiğe taşındı. Beyanname; ortak savunma ve güvenlik anlayışını, savunma sanayii iş birliğini, müşterek tatbikatların sürekliliğini ve ulaştırma-enerji hatlarının (özellikle Nahçıvan bağlantısı/Zengezur ekseni) entegrasyonunu aynı çatı altında toplayarak iki ülkenin “müttefiklik” statüsünü açık biçimde tescilledi. Böylece Türkiye’nin savaş sırasındaki askerî ve teknik rolü, barış döneminde kalıcı bir güvenlik, ekonomi ve ulaştırma mimarisine dönüştürüldü.


Çumhurbaşkanları Erdoğan ve Aliyev Şuşa Beyannamesi'ni İmzalarken (AA)

Rusya

Rusya, ateşkesi şekillendiren asıl aktör oldu. Ardından 1.960 personellik barış gücünü Laçın Koridoru ve temas hattına konuşlandırarak sahadaki yeni düzeni gözetim altına aldı. Barış gücü sadece ateşkesi denetlemekle kalmayıp mayın temizleme, dönüşlerin organizasyonu ve dinî mekânlara erişim gibi sivil alanlarda da rol üstlendi; bu durum Rusya’nın bölgede kendisini “daimi unsur” olarak kabul ettirmek istediği şeklinde yorumlandı.


2. Karabağ Savaşı'ndan sonra Azerbaycan'ın Karabağ bölgesine geçici olarak yerleştirilen Rus Barış Gücü görevini tamamladıktan sonra bölgeden çıktı.


Rus Barış Gücü Karabağ'dan Çıkarken (AA)

İran

İran, İkinci Karabağ Savaşı’nı öncelikle sınır güvenliği ve iç istikrar perspektifinden okudu. Azerbaycan’ın hızlı askerî ilerleyişi, Türkiye ile savunma iş birliği ve İsrail’le ilişkilendirilen askerî-teknik kapasite artışı Tahran’da güvenlik kaygılarını yükseltti. Ülke içindeki Azerbaycan Türklerinin duyarlılıkları da bu kaygılara eklendi. Bu nedenle İran, savaş boyunca resmî söyleminde toprak bütünlüğü ve sınırların değişmezliği ilkesini vurgularken, çatışmaların kendi sınır hattına ve nüfus dengelerine sıçramasını önlemeyi esas aldı.


Çatışmalar devam ederken İran makamları, Azerbaycan sahasında üçüncü ülke unsurlarının bulunduğu ve Suriye’den savaşçı taşındığı yönünde iddialarda bulundu. Aynı bağlamda “İsrail varlığı” iddiaları sıkça gündeme getirildi. Tahran, bu güvenlik söylemiyle eş zamanlı olarak sınır hattına askerî yığınak yaptı, hava savunma ve sınır birliklerini teyakkuzda tuttu, top mermilerinin zaman zaman İran topraklarına isabet ettiği anlarda taraflara nota vererek itidal çağrısı yaptı.


Karabağ Savaşı bağlamında İran’ın tutumu, Azerbaycan’ın beklentileriyle örtüşmedi ve Ermenistan’a yönelik çeşitli siyasi ve pratik destek iddialarıyla anıldı. Bu çerçevede İran’ın sınır yakınında “Hayber Fatihleri” adlı askerÎ tatbikat icra etmesi, Nahçıvan’a yönelik askerî kargo uçuşlarına hava sahasını kapatması ve savaş sonrası söyleminde Bakü’yü eleştiren bir çizgi benimsemesi dikkat çekti.

Fransa

Fransa, AGİT Minsk Grubu’nun eş başkanı olarak süreçte tarafsız ara bulucu görünümünü sürdürmeye çalışsa da savaş boyunca ve sonrasında kamuoyuna yansıyan söylem ve yayın pratikleri Erivan’a yakın bir çizgide olduğu izlenimi oluşturdu. Fransa’nın hem resmî haber ajansı hem de ana akım mecraları üzerinden yürüyen yayınlarda Ermenistan lehine bir çerçevenin baskınlaştığı, bunun da eş başkanlık statüsüyle bağdaşmayan bir algı ürettiği saptandı.


Fransız medyasında savaş, çoğu kez “Hristiyan–Müslüman”, “Türk teşvikiyle yürüyen savaş”, “Ankara’nın Osmanlıcı/rekabetçi yayılımı” gibi başlıklara servis edildi. Türkiye’nin Azerbaycan’a “kardeşlikten ziyade çıkarları doğrultusunda” destek verdiği iddiası sıklıkla yinelendi. Bu anlatının temel motifleri arasında, Türkiye’nin Suriye’den “cihatçı/paralı savaşçı” getirdiği ve bunun bölgesel güvenliğe tehdit oluşturduğu iddiaları da yer aldı. Fransa böylelikle yalnızca Ermenistan lehine duygu uyandırmayı değil, Türkiye ve Azerbaycan’a yönelik karşıt bir kamuoyu atmosferi üretmeyi de hedeflemiştir.


Fransız kamuoyuna yönelik içeriklerde Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan çoğunlukla “revizyonist/Osmanlıcı dış politika güden, bölgede nüfuz arayan, çatışmayı tırmandıran aktör” olarak betimlenmiştir. Erdoğan’ın Fransa’ya “meydan okuduğu”, bu tavrın iç politikada milliyetçi ittifakı tahkim ettiği ve Türkiye-Fransa arasındaki diğer ihtilaf alanlarıyla (Libya, Suriye, Doğu Akdeniz) birlikte okunduğu vurgulanmıştır. Bu söylem, Karabağ bağlamını daha geniş bir Paris–Ankara gerilim hattına yerleştiren ve Fransa kamuoyunda Türkiye karşıtı algıyı kuvvetlendiren bir anlatı üretmiştir.

ABD ve Avrupa Birliği

ABD ve Avrupa Birliği, İkinci Karabağ Savaşı boyunca genel olarak çatışmayı durdurma ve tarafları müzakereye çekme hedefiyle “dengeleyici/itidal” çizgide konumlandı. Bu çerçevede ABD ara buluculuğunda 26 Ekim 2020’de bir insani ateşkes girişimi açıklandı ancak sahaya kalıcı biçimde yansımadı. Bu yaklaşım kamuoyuna da yansıdı. ABD ana akım haberlerinde sorumluluğu taraflar arasında paylaştıran, çatışmanın insani boyutunu öne çıkaran ve denge arayan bir haber dili hâkim oldu.


Savaşın kurumsal-siyasal sonucunda ise Rusya’nın sahadaki ve masadaki belirleyiciliği öne çıkarken, AGİT Minsk Grubu şemsiyesi ve Batı’nın (ABD/AB) bölgesel ağırlığı göreli biçimde geriledi. Ortaya çıkan yeni güvenlik mimarisi, Rus barış gücü ve Türkiye–Rusya Ortak Gözlem Merkezi etrafında şekillenerek Batılı aktörlerin etkinliğini sınırladı.

2. Karabağ Savaşı’nın Türk Milliyetçiliğine Katkısı

2. Karabağ Savaşı’nda görülen milliyetçi duygular “dış tehdit/hasım”a karşı etnik milliyetçiliğin harekete geçirilmesiyle sınırlı kalmamış; Karabağ ve Azerbaycan coğrafyasını aşarak bölgesel ölçekte Türk milliyetçiliğini tetiklemiştir. Bu tetiklenme, Karabağ’ın Azerbaycan tarihî hafızasındaki merkezî yerinin (kimliğin ayrılmaz parçası oluşu) ve zaferin yarattığı kolektif coşku/sadakat dalgasının üzerine inşa edilmiştir.


Türkiye, savaşın ilk saatlerinden itibaren açık ve kararlı diplomatik destek vererek Azerbaycan kamuoyunda yalnızlık algısını kırmış, “Bir millet iki devlet” şiarını somut bir dayanışma pratiğine dönüştürmüştür. Resmî düzeydeki beyanlar ve saha planlamasında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin rolüne yapılan vurgu, mücadele azmini beslemiş ve savaş propagandasında Azerbaycan’ın güçlü bir ortakla hareket ettiği mesajını geniş kitlelere iletmiştir. Bu sebeple destek karşı cephede dahi savaşın “ortak bir operasyon” gibi algılanmasına yol açmış ve böylece milliyetçi söylemin meşruiyet ve özgüven kaynaklarını genişletmiştir.


Savaş, İran’daki Azerbaycan Türklerinin gelişmeleri anbean izlemesiyle (özellikle medya/sosyal medya etkisi) İran iç siyasetinde de bir dalgalanma yaratmıştır. Bu görünürlük ve duyarlılık sayesinde İran’ın Birinci Karabağ Savaşı’ndaki etkili konumunun kırılmış, Tahran’ın Ermenistan lehine açık bir pozisyon alması iç tepkiler nedeniyle zorlaşmış ve neticede İran Türkleri arasında milliyetçi duygular yükselmiştir. Böylece Azerbaycan’daki milliyetçilik dalgası, sınır aşan bir aidiyet siyasetine dönüşerek bölgesel dengeyi etkilemiştir. 

Kaynakça

Altınalan, Hüseyin. “II. Karabağ Muharebesi Sürecinde Fransız Medyası.” International Journal of Humanities and Education 9, no. 19 (2023): 49–68. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/3043858


Anadolu Ajansı. "Azerbaycan'ın işgal altındaki toprakları Karabağ." Son Erişim: 26.09.2025. https://www.aa.com.tr/tr/azerbaycan-cephe-hatti/azerbaycanin-isgal-altindaki-topraklari-karabag/1989594


Anadolu Ajansı. "İran Karabağ savaşının kaybedeni mi?." Son Erişim: 26.09.2025. https://www.aa.com.tr/tr/analiz/iran-karabag-savasinin-kaybedeni-mi/2052813


Anadolu Ajansı. "İran'ın Azerbaycan Siyaseti." Son Erişim: 26.09.2025. https://www.aa.com.tr/tr/analiz/iranin-azerbaycan-siyaseti/2396577


Anadolu Ajansı. "Şuşa Beyannamesi'nin 3. yılı." Son Erişim: 26.09.2025. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/susa-beyannamesinin-3-yili/3250617


Erarslan, Fatih ve Fatma Nur Özdemir. “Azerbaycan-Türkiye İlişkilerinde Önemli Bir Kavşak: İkinci Karabağ Savaşı.” Türk Dünyası Araştırmaları 129, no. 255 (2021): 315–334. https://dergipark.org.tr/tr/pub/tda/issue/67799/1017390


Ghanbarlou, Raheb Mohammadi. “İkinci Karabağ Savaşı’nın Azerbaycan Türk Milliyetçiliğine Etkileri.” SDE Akademi Dergisi 2, no. 5 (2022): 12–39. https://dergipark.org.tr/tr/pub/sde/issue/70096/1105173


Haber Global Youtube Kanalı. "Azerbaycan Karabağ’ı işgalden adım adım işte böyle kurtardı!" Son Erişim: 26.09.2025. https://www.youtube.com/watch?v=JWf3WtXLoeM


Hasanoğlu, Murteza, Asim Memmedov ve Bahtiyar Maharramov. “İkinci Karabağ Savaşı Sonrası Azerbaycan - Türkiye İlişkileri.” Uluslararası Yönetim Akademisi Dergisi 3, no. 3 (2020): 522–529.

https://dergipark.org.tr/tr/pub/mana/issue/59352/840199


Kocatürk, Burak. Değişen Güvenlik ve Savunma Anlayışı Kapsamında Silahlı İnsansız Hava Aracı (Bayraktar TB2) Kullanımı: 2. Karabağ Savaşı Örneği. Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024. https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/TezGoster?key=1pwTzRXnomYf6jwqVORfUaCPGclHmr-KNlwroW7PgFwsl2EbfsrMCDNrUxVgIyhG


Özdaşlı, Esma. “İkinci Karabağ Savaşı’nda Ermenilerin Sivillere Yönelik Saldırılarının Uluslararası İnsancıl Hukuk Açısından Değerlendirilmesi.” Giresun Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi 7, no. 1 (2021): 51–83. https://dergipark.org.tr/tr/pub/guiibd/issue/60358/869018


Özgen, Cenk. “44 Günün Ardından: 2020 Karabağ Savaşı’nın Askerî Açıdan Analizi.” Giresun Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi 7, no. 1 (2021): 104–123. https://dergipark.org.tr/tr/pub/guiibd/issue/60358/849560


Sapmaz, Ahmet. “İran’ın Azerbaycan’a Yönelik Dış Politikası: İkinci Karabağ Savaşı’nın Belirleyiciliği.” SDE Akademi Dergisi 2, no. 4 (Ocak–Nisan 2022): 12–43. https://www.sdeakademidergisi.org/pdf/makale1-1.pdf


Taşçıoğlu, Ömer Lütfi. “İkinci Karabağ Savaşı ve Sonuçları.” Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 25, no. 2 (Aralık 2023): 543–566. https://dergipark.org.tr/tr/pub/trakyasobed/issue/81648/1185429


TRT Avaz. "Karabağ'ın İşgali Sonucunda Azerbaycan'da Neler Yaşandı?" Son Erişim: 26.09.2025. https://www.youtube.com/watch?v=L-SzxhsJXpE


TRT Haber Youtube Kanalı. "Karabağ zaferinde Türk SİHA'larının rolü." Son Erişim: 26.09.2025. https://www.youtube.com/watch?v=Ug8y-DpF2eA


TRT Haber Youtube Kanalı. "Azerbaycan 'Bayraktar SİHA'larla tatbikat yaptı." Son Erişim: 26.09.2025. https://www.youtube.com/watch?v=Z88A6Xz1d34


Yüksel, Cüneyt, ve Hamza Yüce. “Uluslararası Hukuk Açısından Dağlık Karabağ Sorunu ve İkinci Dağlık Karabağ Savaşı’nı Sona Erdiren Ateşkes Andlaşması.” İstanbul Hukuk Mecmuası 80, no. 3 (2022): 1021–1065. https://dergipark.org.tr/en/pub/ihm/issue/72608/1184627

Dipnot

[1]

Ömer Lütfi Taşçıoğlu, “İkinci Karabağ Savaşı ve Sonuçları,” Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 25, no. 2 (2023): 548. https://dergipark.org.tr/tr/pub/trakyasobed/issue/81648/1185429

Ayrıca Bakınız

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Yazar Bilgileri

Avatar
Ana YazarDuygu Şahinler26 Eylül 2025 08:56
KÜRE'ye Sor