2020 yılında İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Sudan ve Fas arasında imzalanan İbrahim Anlaşmaları, Ortadoğu'nun jeopolitik yapısında önemli bir kırılma anını temsil etmektedir. ABD’nin öncülüğünde gerçekleştirilen bu diplomatik girişim, Arap-İsrail ilişkilerinde uzun süredir süregelen düşmanlıkların resmi düzeyde normalleşmesini hedeflemekteydi. Anlaşmaların amacı, taraflar arasında barışın tesisi, diplomatik ilişkilerin kurulması ve çeşitli alanlarda işbirliğinin geliştirilmesidir.

2020 Yılında BAE ve Bahreyn ABD Öncülüğünde Gerçekleşen İsrail İle İlişkilerini Normalleştirdiler (AA)
Anlaşmaların Arka Planı ve Motivasyonlar
İbrahim Anlaşmaları, ABD’nin Ortadoğu’daki nüfuzunu yeniden tesis etme çabalarının bir parçası olarak şekillenmiştir. Körfez monarşileri ile İsrail arasındaki yakınlaşma, yalnızca diplomatik değil, aynı zamanda güvenlik ve ekonomik çıkarların da örtüşmesiyle gelişmiştir. İran’ın bölgedeki etkisinin artması, Arap Baharı sonrası yaşanan istikrarsızlıklar ve Türkiye’nin yükselen bölgesel rolü, Körfez ülkelerini İsrail ile işbirliğine yönelten temel etmenler arasında yer almıştır. Ayrıca, bu ülkelerin ABD ile daha derin askeri ve teknolojik işbirliği arayışı içinde olmaları, anlaşmaları imzalamalarının arkasındaki önemli motivasyonlardan biridir.
Anlaşmaların İçeriği ve Taraflara Sağladığı Kazanımlar
BAE ile İsrail arasında imzalanan barış antlaşması, diplomatik ilişkilerin tam tesisi, büyükelçiliklerin karşılıklı olarak açılması, ekonomik ve teknolojik işbirliği gibi kapsamlı alanları içermektedir. Benzer şekilde Bahreyn, Sudan ve Fas da İsrail ile ilişkilerini resmileştirerek diplomatik ilişkiler kurmuştur. Fas’ın anlaşmaya katılımı, Batı Sahra üzerindeki egemenlik iddiasının ABD tarafından tanınmasıyla eşzamanlı gerçekleşmiş, Sudan ise terörü destekleyen ülkeler listesinden çıkarılmasının ardından sürece dâhil olmuştur.
Filistin Sorunu ve Anlaşmalara Tepkiler
İbrahim Anlaşmaları, Filistin sorununun çözümüne yönelik doğrudan bir katkı sunmamış; aksine, Filistin Yönetimi tarafından bir “ihanet” olarak değerlendirilmiştir. Anlaşmaların Filistinlilerin müzakere pozisyonunu zayıflattığı, iki devletli çözüm perspektifine zarar verdiği ve Arap dünyasında Filistin davasına yönelik kolektif tutumu kırdığı ifade edilmiştir. Bununla birlikte, bazı Arap ülkelerinin İsrail ile ilişkileri normalleştirme sürecine katılmamaları, anlaşmaların bölgesel düzeyde beklenen genişlemeyi gerçekleştiremediğini göstermektedir.
Bölgesel Güç Dengeleri ve Yeni İttifaklar
İbrahim Anlaşmaları, Ortadoğu’da güç dengelerini değiştiren yeni bir ittifak modelini ortaya koymuştur. İsrail, BAE ve Bahreyn gibi ülkeler arasında geliştirilen bu işbirliği, Doğu Akdeniz’deki enerji güvenliği ve İran’ın etkisine karşı oluşturulan stratejik eksenlerle bağlantılıdır.
Bu yeni ittifak yapıları, yalnızca bölgesel değil, aynı zamanda küresel güç mücadelesinin (özellikle ABD, Rusya ve Çin arasında) bir yansıması olarak da değerlendirilmektedir. ABD, bu ittifakları “maliyet-etkin caydırıcılık” aracı olarak kullanmakta; bölgeyi yeniden şekillendirmeyi hedeflemektedir.
Gelecek Perspektifi ve Sürdürülebilirlik
İbrahim Anlaşmaları’nın sürdürülebilirliği, büyük ölçüde İsrail ile Filistin arasındaki çatışmanın seyrine bağlıdır. Özellikle 7 Ekim 2023'te başlayan İsrail-Hamas çatışması, anlaşmaların geçerliliğini ve taraf ülkelerin İsrail ile kurduğu ilişkileri ciddi şekilde sınamıştır. Anlaşmaların başarısının gelecekteki bölgesel barışa katkı sunabilmesi, hem İsrail’in askeri faaliyetlerini nasıl yöneteceğine hem de Arap dünyasının bu gelişmelere vereceği tepkilere bağlıdır.


