Babası Mehmed ve dedesi Fazlullah’ın kadılık yaptığı Foynitsa (Fojnica) şehrinde doğdu. Daha on iki yaşında iken, Nakşibendîliğin Müceddidiyye kolunu İstanbul’dan Bosna’ya getiren Şeyh Hüseyin Zukiç’e intisap etti. Şeyh Zukiç’in, misafir olarak bulunduğu ailenin çocuğu olan Abdurrahman’daki istidadı görüp onu mürid edindiği ve tarikat adı olarak kendisine Sırrî adını verdiği belirtilmektedir. Sırrî Baba, Foynitsa’da dinî ilimleri tahsil ettikten sonra Şeyh Hüseyin Zukiç’in Foynitsa yakınlarındaki Vukelyići köyünde kurduğu tekkeye giderek seyrüsülûkünü onun yanında tamamladı. Mürşidinin daha sağlığında ona uyarak Foynitsa’ya yakın ormanlık bir tepede bulunan Oglavak’ta bir tekke kurdu. Bir semâhâne, sohbet odası ve bir halvethâneden meydana gelen tekkenin çevresinde zamanla küçük bir köy oluştu. Tekkeden 200 m. uzaklıkta, Fâtih Sultan Mehmed’le beraber Bosna’ya geldiği rivayet edilen Şeyh Hüseyin Horasânî’nin Bosna Valisi Ali Nâmık Paşa’nın inşa ettirdiği türbesi yer almaktadır.
Foynitsa’dan ayrılmakla birlikte Sırrî Baba’nın şehir hayatından da kopmadığı, Oglavak köyünün yanı sıra Foynitsa’da da bir ev, bir bahçe ve bir ekmek fırını olduğu terekesine ait defterden anlaşılmaktadır (Nagata, s. 62-65). Ücra bir yerde bulunmasına rağmen Oglavak Tekkesi, Bosna-Hersek’in toplumsal ve siyasal hayatında Vukelyići Tekkesi’ni gölgede bırakacak derecede önemli rol oynamıştır. Fakirlere ve yolculara karşı misafirperver davranan Sırrî Baba aynı zamanda valilerin ve diğer şahsiyetlerin teveccühünü kazandı. Tekkesine elini öpmeye gelenler arasında Hersek Valisi Stočević Ali Galib Paşa, Bosna valilerinden tekkenin yanında bir konak yaptıran Mehmed Vecîhî Paşa ve ikinci bir konak inşa ettiren Mehmed Kâmil Paşa, 1850’de patlak veren isyanı bastıran Ömer Paşa Latas zikredilebilir. 1824’te Bosna Valisi Selim Paşa, Foynitsa gelirinden tekkeye yılda 100 kuruş ayırdı. 1831 yılında II. Mahmud’un ıslahatına karşı baş kaldıran Kaptan Hüseyin de Sırrî Baba’nın müridleri arasındaydı. 1835’te II. Mahmud’un fermanıyla tekke bütün vergilerden muaf tutuldu. 1847 yılında ölen Sırrî Baba Ali Galib Paşa tarafından yaptırılan türbeye defnedildi. Tekkenin postuna oturan büyük oğlu Abdüllatif Efendi de öldüğünde (ö. 1882) babasının yanına defnedildi. Onun yerine küçük kardeşi Şâkir Efendi geçmiş, Şâkir Efendi’yi sırasıyla Abdüllatif Efendi’nin büyük oğlu Abdülhalim Efendi ve Abdülhalim Efendi’nin kardeşi Hamdi Efendi takip etmiştir. Hamdi Efendi 1930’larda vefat edince yerine âlim olarak da şöhret kazanan oğlu Şâkir Efendi geçmiş, Şâkir Efendi’nin ölümünden (1966) sonra tekke vekâleten kardeşi Hilmi Efendi tarafından yönetilmiştir.
Sırrî Baba’nın mürşidi Şeyh Hüseyin Zukiç, İstanbul’da Şeyh Hâfız Mehmed Çanakhisârî’den Nakşibendî-Müceddidî icâzeti almasına rağmen Bosna’da kurduğu tekkesinde Müceddidîler’in pek hoşlanmadığı cehrî zikir usulünü uygulamış, Oglavak Tekkesi’nde Sırrî Baba ve ondan sonra gelenler de aynı usulü benimsemiştir. Nakşibendî geleneğinde seyrek rastlanan kıyâmî zikir, Kādiriyye tarikatının etkisiyle hem Vukelyići hem Oglavak tekkelerinde yapılagelmiştir. Fakat Bosna Nakşibendîliği’nin en çarpıcı özelliği, zikir toplantılarından sonra tekkelerin sohbet odalarında ilâhilerin topluca okunmasıdır. Bu ilâhiler arasında, günümüze kadar en çok okunan ve en fazla rağbet görenler Sırrî Baba’nın bazısı Türkçe, bazısı Boşnakça olan şiirleridir. Kolay anlaşılır bir dille yazılan bu ilâhiler Bosna’nın “aljamiado” (Arap harfleriyle yazılan Boşnakça) denilen edebiyatının en meşhur örnekleri arasında yer alır. Oglavak Tekkesi’nde haftanın cuma ve pazartesi gecelerinde, bayramlarda, mevlid kandillerinde, diğer mübarek günlerde ve ramazan boyunca her gece zikir icra edilirdi. 1993 yılının Ekim ayında Hırvat kuvvetleri, silâhlı koruyucusu olmayan Oglavak Tekkesi’ne hücum edip avlusundaki tarihî mezar taşlarını kırmış ve Sırrî Baba’nın türbesini tamamen yıkıp kemiklerini toprağın altından çıkarmıştır. Daha sonra bazı onarımlar yapıldıysa da tekke eski önemini kazanamamıştır.


