Ahlaki panik bir olay, durum, kişi ya da grubun, toplum veya toplumun bir kesimi tarafından toplumsal değerlere ve çıkarlara yönelik bir tehdit olarak algılanması ve tanımlanmasıyla ortaya çıkan yoğun toplumsal endişe dönemidir. Genellikle kitle iletişim araçları tarafından körüklenen bu süreçte, söz konusu tehdidin doğası basmakalıp ve abartılı bir biçimde sunulur; kamuoyunda bir korku ve kaygı hâli yayılır ve bu duruma karşı yetkililer tarafından çeşitli önlemler alınması talep edilir veya bu önlemler hayata geçirilir. Ahlaki panik, sosyoloji, kriminoloji, medya çalışmaları ve kültürel çalışmalar gibi birçok disiplinin inceleme alanına giren bir fenomendir.

Medya, Korku ve Abartılmış Tepkiler (Yapay Zeka ile Oluşturulmuştur)
Tanım ve Temel Özellikler
Ahlaki panik kavramı, Erol Mutlu'nun tanımıyla, "esasında ufak tefek toplumsal sapkınlık edimleri olan şeylere karşı abartılı ve iletişim araçlarınca da büyütülen toplumsal bir tepki"【1】 olarak ifade edilebilir. Goode ve Ben-Yehuda gibi araştırmacılar, ahlaki paniği karakterize eden beş temel unsur belirlemiştir:【2】
- Kaygı (Concern): Belirli bir grup veya davranışın toplumun refahı için olumsuz sonuçlar doğuracağına dair ölçülebilir bir endişenin ortaya çıkması.
- Düşmanlık (Hostility): Tehdidin kaynağı olarak görülen gruba veya kategoriye karşı artan bir düşmanlık. Bu süreçte, tehdit kaynağı olarak görülenler "halk şeytanları" (folk devils) olarak etiketlenir ve toplum "biz" (iyi, saygın insanlar) ve "onlar" (sapkınlar, kötüler) olarak ikiye ayrılır.
- Fikir Birliği (Consensus): Tehdidin gerçek ve ciddi olduğuna dair toplumda veya en azından toplumun etkili kesimlerinde yaygın bir fikir birliğinin oluşması.
- Orantısızlık (Disproportionality): Tehdide gösterilen tepkinin, tehdidin gerçek boyutuyla veya yol açtığı zararla orantısız olması. Bu, ahlaki panik kavramının en çok tartışılan ve eleştirilen yönlerinden biridir.
- Değişkenlik (Volatility): Ahlaki paniklerin aniden ortaya çıkıp aynı hızla sönümlenebilmesi. Bazı panikler toplumsal hafızada iz bırakmadan kaybolurken, bazıları yasal ve politik değişikliklere yol açarak kalıcı etkiler bırakabilir.
David Garland, bu beş özelliğe iki unsur daha ekler: Tepkinin ahlaki boyutu ve hedef alınan sapkın davranışın daha geniş bir toplumsal bozulmanın belirtisi (semptomatik) olarak görülmesi【3】 .
Tarihsel Gelişim ve Kuramsal Yaklaşımlar
Kavramın Doğuşu: Stanley Cohen ve "Halk Şeytanları"
Ahlaki panik kavramı ilk olarak sosyolog Jock Young tarafından 1971'de kullanılmış olsa da kavrama akademik ve popüler yaygınlığını kazandıran, Stanley Cohen'in 1972 tarihli Folk Devils and Moral Panics: The Creation of the Mods and Rockers (Halk Şeytanları ve Ahlaki Panikler: Mod'ların ve Rocker'ların Yaratılışı) adlı çalışması olmuştur. Cohen bu çalışmasında, 1960'lar İngiltere'sinde "Mods" ve "Rockers" olarak bilinen iki gençlik alt kültür grubu arasında yaşanan küçük çaplı olayların, medya tarafından nasıl abartılarak ulusal bir ahlaki paniğe dönüştürüldüğünü analiz etmiştir【4】 .
Cohen'in modeline göre ahlaki panik süreci şu şekilde işler:
- Bir grup, olay ya da kişi toplumsal değerler için bir tehdit olarak tanımlanır.
- Medya, bu tehdidi basmakalıp ve stilize bir dille sunar.
- Editörler, politikacılar, din adamları gibi "ahlaki girişimciler" veya kanaat önderleri, ahlaki barikatlar kurarak durumu kınar.
- Sosyal olarak yetkin kabul edilen uzmanlar, teşhislerini ve çözüm önerilerini sunar.
- Bu tehditle başa çıkmak için yeni yasal ve toplumsal kontrol mekanizmaları geliştirilir veya mevcut olanlara başvurulur.
Bu süreçte dört temel aktör grubu rol oynar: Kitle iletişim araçları, ahlaki girişimciler, toplumsal kontrol kültürü (polis, mahkemeler, politikacılar) ve kamuoyu. Cohen'e göre bu aktörler arasında en belirleyici olanı kitle iletişim araçlarıdır. Medya; abartma, çarpıtma, tahmin yürütme ve sembolleştirme gibi tekniklerle belirli grupları "halk şeytanı" olarak inşa eder. Halk şeytanları, "ne olmamamız gerektiğini hatırlatan" toplumsal tiplerdir ve ahlaki paniğin varlığı için tanımlanabilir bir "günah keçisi" işlevi görürler.
Cohen'in yaklaşımı, Howard S. Becker'ın "etiketleme teorisi" ve sembolik etkileşimcilikten derin izler taşır【5】 . Bu yaklaşıma göre odak, sapkın davranışın kendisinden çok, bu davranışa yönelik toplumsal tepkinin ve etiketleme süreçlerinin nasıl oluştuğuna kaydırılır.
Diğer Yaklaşımlar
- Goode ve Ben-Yehuda: Bu iki sosyolog, Cohen'in modelini benimsemekle birlikte, ahlaki paniği daha çok kolektif bir davranış biçimi olarak çerçevelendirmişlerdir. Kendi kriterlerini (kaygı, düşmanlık, fikir birliği, orantısızlık, değişkenlik) tanımlamışlar ve paniğin kökenine dair üç model önermişlerdir: Taban modeli (yaygın halk endişesinden doğan), elit mühendislik modeli (elitlerin dikkati başka yöne çekmek için bilinçli olarak paniği manipüle etmesi) ve çıkar grubu teorisi (belirli grupların kendi ahlaki gündemlerini dayatması).
- Stuart Hall ve Birmingham Okulu: Stuart Hall ve arkadaşları, Policing the Crisis (1978) adlı çalışmalarında, 1970'lerde İngiltere'de "mugging" (gasp) etrafında oluşan paniği incelemişlerdir. Marksist bir perspektiften yola çıkan bu ekol ahlaki panikleri, devletin ve egemen sınıfların, kapitalizmin yapısal krizlerini gizlemek ve halkın rızasını alarak giderek artan baskıcı kontrol mekanizmalarını meşrulaştırmak için kullandığı bir ideolojik araç olarak görmüştür. Onlara göre panik, "sunulan gerçek tehditle orantısız" bir tepkidir ve otoriteyi güçlendirmeye hizmet eder.
Uygulama Alanları ve Örnekler
Ahlaki panik kavramı, çok çeşitli toplumsal olguları analiz etmek için kullanılmıştır. Başlıca panik konuları şunlardır:
- Gençlik alt kültürleri: Teddy Boys, Mods ve Rockers, dazlaklar, hippiler, satanistler.
- Suç ve şiddet: Gasp (mugging), kapkaç, vandalizm, futbol holiganlığı, okul saldırıları.
- Uyuşturucu kullanımı: Esrar, ecstasy gibi maddelerin kullanımı.
- Cinsellik ve aile: Bekâr anneler, çocuk istismarı, pedofili, internet pornografisi, eşcinsellik.
- Yeni medya ve teknolojiler: Çizgi romanlar, rock müziği, video oyunları, internet ve sosyal medya (özellikle YouTuber'lar).
- Salgın hastalıklar: AIDS, SARS, domuz gribi.
- Göçmenler ve mülteciler: Belirli etnik veya ulusal grupların tehdit olarak sunulması.
Türkiye ve Dünya'dan Örnekler
Mods ve Rockers (İngiltere, 1960'lar)
Cohen'in temel aldığı bu olayda, sahil kasabalarındaki gençler arasındaki küçük kavgalar, medya tarafından "terör estiren scooter çeteleri" olarak lanse edilmiş ve ulusal bir paniğe yol açmıştır.
Ecstasy Kullanımı (İngiltere, 1990'lar)
18 yaşındaki Leah Betts'in ecstasy kullanımından ölmesi ve pop yıldızlarının uyuşturucuyu öven açıklamaları, medya tarafından da duyurularak ailelerde "Acaba benim çocuğum da kullanıyor mu?" endişesi yaratan bir ahlaki paniğe dönüşmüştür.
Kapkaç Olayları (Türkiye, 2000'ler)
Özellikle büyük şehirlerde artan kapkaç vakaları, medya tarafından sürekli gündemde tutulmuş, uzman görüşlerine başvurulmuş ve halkta bir korku iklimi yaratılmıştır. Bu panik, Türk Ceza Kanunu'nda değişikliğe gidilmesini ve suçun "hırsızlık" yerine "gasp" olarak değerlendirilmesini sağlamıştır.
YouTuber'lar (Türkiye, 2018)
Bazı YouTuber'ların "kışkırtma videosu" gibi içeriklerinin küfürlü olması ve çocuklara kötü örnek olduğu iddiası, medyanın da konuya dahil olmasıyla geniş bir tartışma başlatmıştır. Derneklerin suç duyuruları, politikacıların yasal müdahale söylemleri ve RTÜK'ün internet yayınlarını denetleme yönetmeliği, bu paniğin somut sonuçları olarak ortaya çıkmıştır.
Eleştiriler ve Güncel Tartışmalar
Ahlaki panik kavramı, popülerliğine rağmen çeşitli eleştirilere maruz kalmıştır.
Orantısızlık Sorunu
En temel eleştiri, bir tepkinin "orantısız" olup olmadığını nesnel olarak ölçmenin imkansız olduğu yönündedir. Eleştirmenler, bir analistin tepkiyi "panik" olarak etiketlemesinin, aslında kendi değer yargısını yansıttığını ve alarmda olanların ahlaki endişelerini ciddiye almadığını savunur. Bu nedenle P.A.J. Waddington, kavramın "analitik bir kavramdan ziyade polemiksel bir kavram" olduğunu iddia etmiştir.
Medyanın ve "Halk Şeytanları"nın Değişen Rolü
Angela McRobbie ve Sarah Thornton gibi revizyonistler, 1990'lardan itibaren medya ortamının parçalanmasıyla birlikte "halk şeytanları"nın artık eskisi kadar sessiz ve marjinal olmadığını, kendi medya kanallarını kullanarak kendilerini savunabildiklerini belirtmişlerdir. Bu durum, Cohen'in modelindeki tek sesli, konsensüse dayalı paniklerin daha nadir hâle geldiğini düşündürmektedir.
Risk Toplumu ve Korku Kültürü
Güncel tartışmalar, ahlaki panik kavramını Ulrich Beck'in "risk toplumu" ve Frank Furedi'nin "korku kültürü" teorileriyle ilişkilendirmiştir. Bu yaklaşıma göre geç modern toplumlarda endişeler, artık belirli "halk şeytanları"ndan kaynaklanan ahlaki tehditlerden çok, nükleer felaketler, ekolojik krizler, kimyasal tehlikeler gibi daha küresel, belirsiz ve "üretilmiş risklere" yönelmiştir. Sheldon Ungar, ahlaki panik modelinin bu yeni tür toplumsal kaygıları açıklamakta yetersiz kaldığını savunur. Chas Critcher gibi isimler ise halk düşmanları kategorisinin ortak paydasının artık "risk" olduğunu ve ahlaki paniklerin bu yaygın risk bilincinin bir yansıması olduğunu öne sürer.
İlgili Kavramlar
Sapkınlık Abartma Döngüsü (Deviancy Amplification Spiral)
Medyanın belirli bir sapkın davranışa odaklanması, polisin o alandaki kontrolü artırmasına yol açar. Bu durum, daha fazla kişinin yakalanmasına ve medyanın konuyu daha da abartmasına neden olur. Hedef alınan grup, bu etiketlemeye tepki olarak daha da yabancılaşır ve sapkın davranışlarını pekiştirebilir. Böylece bir kısır döngü oluşur.
İnkâr (Denial)
Stanley Cohen tarafından geliştirilen bir diğer kavram olan inkâr, ahlaki paniğin zıttıdır. Ahlaki panik bir aşırı tepki (over-reaction) iken, inkâr rahatsız edici olaylara veya kitlesel acılara karşı uygun tepkinin gösterilmemesi, bir tepkisizlik (under-reaction) hâlidir.
Kültürel Travma (Cultural Trauma)
Ahlaki paniğin aksine, bir olayın toplumda yarattığı derin ve haklı ahlaki yarayı ifade eder. Holokost veya kölelik gibi olaylar, bir "panik" değil, bir "kültürel travma" olarak nitelendirilir ve bu olaylara gösterilen tepkinin meşruiyeti sorgulanmaz.

