Ahmet Cevat, 5 Mayıs 1892’de dünyaya gelmiştir. Asıl soyadı Ahundzade'dir. Doğum yeri kaynaklarda Gence kenti ya da Şemkir ili Seyfeli nahiyesine bağlı Mehirli köyü olarak gösterilir.
Ahmet Cevat Anısına Düzenlenen Vefa Gecesi (TRT Haber)
Aile Kökeni ve Çocukluk
Annesi Yahşı (Yaxşı) Hanım, babası ise bölgesinde saygın bir dinî kişilik olarak anılan İmam Mehmed Ali Bey’dir. İlk dinî temel eğitimini babasından almış; küçük yaşta Kur’an-ı Kerim okumaya ve ezberlemeye başlamıştır. Sekiz yaşındayken babasının vefatı üzerine annesiyle birlikte akrabalarının yanına taşınmıştır.
Çocukluk yıllarında aile itibarı ve babasının rehberliğiyle ilmi ve manevi sohbet meclislerine iştirak etmiş, erken yaşta hatırlı bir hafıza ve hitabet kabiliyeti geliştirmiştir.
Resmî örgün eğitim süreci 1906’dan itibaren Gence medreselerinde başlamıştır.
Eğitimi ve Kariyeri
Cevat’ın örgün öğrenimi, babasının ölümünün ardından Gence’de Şah Abbas Mescidi’ne bağlı medresede başlamış, bu dönemde Hüseyin Cavit, Abdullah Sur ve İdris Ahundzade gibi aydınların öğrencisi olmuştur.
Medresede Arapça, Farsça ve Rusça öğrenmiş, bu dillerden çeviri yapmaya başlamıştır. İlk şiirlerini 1910’da kaleme almış, 1911’de Tolstoy’dan bir hikâyeyi tercüme ederek yayımlamıştır. Medrese öğrenimi 1912’de sona ermiş, 1913’te Kafkas Şeyhülislâmı Pişnamazzade’nin imzasıyla Türkçe ve Farsça öğretmenliği diplomasını almıştır. İlk görev yerleri Gence, Kuba ve Bakü olmuştur.
1915–1920 arasında Şemkir, Gedebey, Zakatala ve Gence’de; 1920–1922’de Gusar’da Türkçe ve Rusça öğretmenliği yapmıştır. Zaman zaman okul müdürlüğü ve il millî eğitim müdürlüğü görevlerini de üstlenmiştir.
Yükseköğrenimini hizmet içi nitelikteki İşçi Fakültesi (1922) ve Ali Pedagoji Enstitüsü (1925) ile tamamlamış; 1927–1934 yılları arasında Bakü ve Gence’deki yüksekokul ve enstitülerde Azerbaycan Türkçesi ve edebiyatı dersleri vermiş, bu dönemde doçentlik ve profesörlük uünvanlarını almıştır.
Maarifçi kimliği, program ve müfredat çalışmalarına da yansımış; Azerbaycan’daki Türk aydınlarınca açılan okulların ders programlarının oluşturulmasında görev almıştır.
Dergi ve yayınevlerinde de etkin olmultur. 1924–1926 yılları arasında Bakü Edebiyat Cemiyeti’nin başyazarlığını yapmış, 1925’ten sonra İnkılap ve Medeniyet Dergisi'nin müdürlüğünü üstlenmiş, 1935’te Bakü’de Azerbaycan Devlet Neşriyatı’nda görevlendirilmiştir.
Osmanlı’da Gönüllü Askerlik Deneyimi
Ahmet Cevat, 1912’de İstanbul’da teşkil edilen “Kafkas Gönüllü Hissesi/Kıtası”na kaydolmuş ve Balkan Savaşları sırasında Osmanlı ordusunda gönüllü olarak bulunmuştur.
Sorgu tutanağında, Batum’da bir Yunanlı aracılığıyla aldığı Fars pasaportuyla Türkiye’ye geçtiğini, İdris Ahundzade ve İsa Alizade ile birlikte gönüllü gruba kabul edilerek Bulgar kuvvetlerine karşı muharebelere katıldığını, 1913 sonbaharında Rusya’ya döndüğünü beyan etmiştir. Bazı çalışmalarda gönüllü hizmetin Trakya cephesinde geçtiği bilgisi yer alır.
Bu dönem, onun Türkiye’yle fikrî temaslarını da güçlendirmiştir. Bazı anlatılarda Yusuf Akçura ile tanıştığı ve savaş sonrasında ülkesine dönmesi yönünde telkin aldığı belirtilmiştir.
I. Dünya Savaşı Yılları
Ahmet Cevat, 1915 ilkbaharında Kars’a, Bakü Müslüman Cemiyeti Hayriye’nin Türkiye’deki Harpzedelere Yardım Şubesi üyesi olarak gelmiştir. Cemiyetin özel temsilcisi sıfatıyla cephe vekili Hüsrev Paşa Bey’in yardımcısı ve sorumlu kâtibi olarak bölgeleri dolaşmış, harpzedelerin listesini çıkarmış, maddi yardımların dağıtımını yürütmüş, yaralı ve esir Osmanlı askerlerini ziyaret ederek ihtiyaçlarını takip etmiş, bölgedeki hastane, okul, cami ve öksüz yurtları gibi öncelikli gereksinimleri tespit edip merkeze rapor etmiş ve bunların karşılanmasına bizzat katılmıştır. Doğu Anadolu’nun geniş bir kesiminde yürütülen bu yardım faaliyetleri sırasında cephe gerisindeki sivil nüfusun durumunu gözlemlemiş ve şiirlerine de yansıtmıştır.
Saha izlenimlerini 31 Mart 1915’te Soğanlık’tan Bakü’deki İkbal Gazetesi'ne gönderdiği “Kars Heyetinin Gördüğü İşlerden” başlıklı rapor niteliğindeki makalede yayımlamıştır.
Edebî Özellikleri
Ahmet Cevat’ın şiirinde ana unsur vatan ve millet fikridir. Birlik, fedakârlık ve bayrak sembolizmi, özellikle “Azerbaycan Marşı" ve “Çırpınırdın Karadeniz” gibi şiirlerde belirginleşmiştir. Bu şiirlerde özgürlük ve direniş duygusunu, millî kimliğin kurucu unsurlarıyla birlikte işlemiştir.
Dil ve üslupta amaç, geniş kitlelere seslenebilecek anlaşılır bir Türkçedir. Yabancı kelime kullanımına ve dilde savrukluğa karşı eleştirel tutum sergiler. “Dilimiz” şiirindeki sitemkâr söylem, Türkçeyi arındırma ve doğru alfabe tercihleri üzerine düşüncelerini yansıtır.
Tematik yelpazesi milliyetçilikle sınırlı değildir. Eğitimci, gazeteci, asker ve “acılı bir baba” kimliği lirik şiirlerinde yankı bulur. “Şükrüyem İçin” ve “Elmasım İçin” gibi metinlerde kişisel acı ve sevgi, lirizmle ifade edilir. Bazı şiirlerinde siyasi baskı ve zulme maruz kalanların dramı anlatılır. “Sesli Kız” ve “Müellim” şiirleri bu çizginin örnekleridir.
Şairin duyarlığı, yalnızca yerel bir vatan sevgisine değil, “Türk dünyası” ufkuna açılan bir dayanışma fikrine dayanır. Bu, gönüllü askerlik ve Anadolu tecrübesiyle de beslenmiş, şiirlerinde coşkulu bir toplumsal bilinç olarak biçimlenmiştir.
Ahmet Cevat, Türkçeyi “sade ve anlaşılır” kılmayı amaçlayarak yabancı sözcük kullanımını eleştirmiş, bu tutumunu “Dilimiz” şiirinde açıkça dile getirmiştir. Alfabe ve yazım konusunda “doğru olanı savunma”yı bir kültür meselesi saymış; dil birliği ve okuryazarlık için görüşler ortaya koymuştur.
Şiirlerinde anlatıyı zaman zaman “poem” (şiirsel hikâye) formuna taşımış; “Sesli Kız” ve “Müellim” gibi metinlerde zulüm ve sosyal adaletsizliği dramatik bir anlatımla işlemiştir. Siyasal baskı dönemlerinde lirizme yönelişi belirginleşmiş; bu şiirlerde güçlü söyleyiş ve yerinde söz sanatlarıyla dikkat çekmiştir. Sembol kullanımı, özellikle “ay ve yıldız” gibi işaretlerle millî duyarlığı ima eden bir söylem kurmasına imkân vermiş; “Göy Göl” şiiri bu bakımdan dönüm noktası sayılmıştır. Millî marş metnindeki ritim ve söyleyiş, vatan coşkusunu yükselten tekrarlar ve emredici/çağırıcı yapı üzerine kuruludur. Söz varlığı ve imge dağarcığı geniştir. Bayrak, ordu ve vatan motifleriyle kurduğu lirik söylem, kişisel acıyı (eşine ve kızına adadığı şiirler) toplumsal duyuşla birleştirir.
Eserleri ve Çevirileri
Şiir kitapları arasında Koşma (1916, Hayriye Cemiyeti adına), Dalga (1919) ve erken dönem ürünlerini yansıtan Medrese Şiirleri, Şükriyename ile çocuklara yönelik Kuk-kulu-gu yer alır. Ayrıca dil öğretimine dair Sarf ve Nahiv (Arapça gramer) çalışması bulunmaktadır.
Millî marş düzeyindeki şiirleri arasında “Azerbaycan Vatan Marşı’” öne çıkar. Metin 1919’da Milli Nağmeler’de yayımlanmış, daha sonra bestelenen şekliyle Azerbaycan Millî Marşı’na dönüşmüştür. “Çırpınırdın Karadeniz” ise geniş yayılım kazanmış bir diğer simgesel metindir.
Sözlerini Ahmet Cevat'ın Yazdığı Çırpınırdın Karadeniz Eserinin İcrası (TRT Avaz)
Savaş yıllarında kaleme aldığı makale ve mektupları “Kars Heyetinin Gördüğü İşlerden” (İkbal, 14 Nisan 1915) başta olmak üzere “Acara Mektupları”, “Acara’da Dil”, “Lazlara Kömek”, “Suhum Yolundan”, “Rize ve Trabzon Felaketzedeleri”, “Batum Müslüman Birlik Cemiyetinden”, “Gürcü Matbuatı ve Acara” gibi başlıklarla Bakü basınında yayımlanmıştır.
Çevirileri, klasik ve modern dünya edebiyatından geniş bir seçki oluşturur. Shakespeare’den Otello ve Romeo ve Juliet; Şota Rustaveli’den Kaplan Derisi Giymiş Pehlivan; Turgenyev’den Babalar ve Oğullar; Puşkin’den “Padişahın Ölmüş Kızı ve Yeni Pehlivan”, “Kırmızı Horoz”, Tunç Atlı; Lermontov’dan “Saray Ayanına”, “Dvoryan Ziyalılığına”; Georg Weerth’ten “Ancak 18 Yaşında”; La Fontaine’den “Sıçanların Müşaveresi”, “Dişi Arslanın Defni” gibi eserlerin çevirisini yapmıştır.
Azerbaycan Millî Marşı ile İlişkisi
Ahmet Cevat, 1919’da devlet matbaasında yayımlanan Milli Nağmeler içinde yer alan “Vatan Marşı”nın söz yazarıdır. Metin daha sonra besteci Üzeyir Hacıbeyov tarafından bazı değişikliklerle bestelenmiş ve “Azerbaycan Millî Marşı”na dönüşmüştür. Halk Cumhuriyeti döneminde millî marş için açılan yarışmalar, 27 Nisan 1920’deki işgal nedeniyle sonuçlandırılamamıştır. Sovyet yıllarındaki kesintinin ardından, “sözleri Ahmet Cevad’a, müziği Üzeyir Hacıbeyov’a ait” marş, 27 Mayıs 1992’de Azerbaycan Millî Meclisi tarafından resmen kabul edilmiştir.
Sözlerini Ahmed Cevad'ın Yazdığı Azerbaycan Millî Marşı (Youtube-Mimar Gökhan Demir)
Siyasal Baskılar, Tutuklamalar ve Katledilmesi
Ahmet Cevat, Sovyet döneminde “milliyetçilik/pantürkizm” soruşturmalarının hedefi olmuştur. İlk gözaltı, 1923’te Mirza Bala Mehmedzade’nin sahte pasaportla Türkiye’ye kaçışı olayında “ilişki” şüphesiyle başlamıştır.
1925’te “Göy Göl” şiirinin yayımlanması, ay yıldız sembolizmi gerekçesiyle “Türkçülük propagandası” iddiasını tetiklemiş ve Cevad bu tarihten sonra çeşitli bahanelerle birden fazla kez tutuklanmıştır.
1930’lar boyunca “halk düşmanı/milliyetçi” yaftasıyla yürütülen davalar kapsamında sorgulanmıştır. 1937’de evi talan edilmiş, el yazmaları ve kitaplarının önemli bir kısmı ortadan kaldırılmıştır.
Sovyetler Birliği Askerî Yüksek Mahkemesi’nde “rejime karşı çıkmak, milliyetçilik ve ayrılıkçı örgütlerle bağlantı” ithamlarıyla yargılanmıştır. Duruşması çok kısa sürmüş, savunma vekili alınmamıştır.
İdam tarihi olarak kaynaklarda iki farklı tarih mevcuttur. 13 Ekim 1937 gecesi Bakü’de kurşuna dizildiği veya 13 Kasım 1937’de idama mahkûm edilip infaz edildiği kabul edilmektedir. Bazı anlatılarda Bayıl Hapishanesi'nde dövülerek öldürüldüğü iddiası da yer almaktadır.
İtibarın İadesi ve Sonrası
Ahmet Cevat’a yöneltilen “vatan haini” suçlaması, Sovyet Başsavcılığı’nın dosyaları yeniden gözden geçirmesiyle 1955’te kaldırılmış; masumiyetine ve beraatine karar verilmiştir.
Yasaklı olduğu dönemde eserlerinin basımı ve okunması engellenmiş; günümüze kalan nüshaların önemli bölümü aile çevresinde korunmuş, el yazmaları Bakü’de Azerbaycan Millî İlimler Akademisi Fuzûlî Adına Elyazmaları Enstitüsü’ne intikal etmiştir.
Rehabilitasyonun ardından 1958’de ilk kez şiirlerinden oluşan bir derleme yayımlanmış; sonraki yıllarda seçme eser baskıları sürmüştür. Azerbaycan’ın 18 Ekim 1991’de bağımsızlığını kazanmasıyla Cevad üzerine araştırmalar ve neşir faaliyetleri belirgin biçimde artmış; şiirleri ve yazıları yeni tertiplerle yeniden basılmıştır.