Abdülhak Şinasi Hisar’ın 1952 yılında yayımlanan üçüncü ve son romanı. Yazarın karakteristik biçimde geçmişe duyduğu nostaljiyi, bireyin iç dünyasına dair çözümlemelerle birleştirdiği bu eser, hem bireysel bir hikâye hem de bir medeniyet tasavvurunun çözülüş anlatısıdır. Roman, geleneksel Osmanlı hayat tarzıyla Batılılaşmanın yarattığı kimlik bunalımını ironik bir üslupla ele alır.

Büyükada Rıhtımında Bir Çatışma: Alafrangalık ve Şeyhlik Arasında Ali Nizami Bey (Yapay Zekâ Tarafından Oluşturulmuştur)
Yazarı ve Edebi Arka Planı
Abdülhak Şinasi Hisar (1887–1963), anı, deneme ve portre yazılarının yanı sıra romanlarıyla da tanınmış bir Cumhuriyet dönemi yazarıdır. Romanlarında çocukluğunun İstanbul’unu, Boğaziçi’ni ve geçmişin kaybolmuş yaşantı tarzlarını nostaljik bir üslupla yâd eder. Ali Nizami Beyin Alafrangalığı ve Şeyhliği, Fahim Bey ve Biz (1941) ve Çamlıca’daki Eniştemiz (1944) ile birlikte bireyin geçmişle hesaplaşmasını konu edinen roman üçlemesinin son halkasıdır.
Konusu ve Yapısı
Roman, Büyükada’daki Nizam Caddesi’nde yaşamış olan Ali Nizami Bey adlı bir karakterin, anlatıcının çocukluk anılarındaki gözlemleri eşliğinde tanıtılmasıyla başlar. Ali Nizami Bey, Batılı yaşam tarzını benimseyen ve aynı zamanda bir tarikat şeyhliğine özenen ikircikli bir kişiliktir. Karakterin hayatı, onun hem "alafranga" yaşama duyduğu hayranlıkla, hem de Doğu mistisizmine eğilimiyle şekillenir. Romanda olay örgüsünden ziyade bir hayat tarzının çözümlemesi söz konusudur; yapı daha çok gözlem, izlenim ve portre esasına dayanır.
Temalar ve İdeolojik Katmanlar
- Modernleşme ve Gelenek: Roman, Batı hayranlığı ile doğu mistisizmi arasına sıkışmış bireyin çıkmazlarını işler. Ali Nizami Bey’in hem alafranga hem de şeyh sıfatlarını taşıması, bu çatışmayı yansıtan sembolik bir durumdur.
- Bellek ve Zaman: Abdülhak Şinasi, anlatıcının çocukluk anılarını bir çerçeve olarak kullanır. Geçmiş zamanın değerleri ve bugünün karmaşası arasındaki fark, anlatıcının duyduğu melankoliyle vurgulanır.
- İroni ve Eleştiri: Yazar, karakterini karikatürleştirerek sadece bireyi değil, aynı zamanda bir dönemin kültürel değerlerini de eleştirir.
Üslup ve Anlatım Özellikleri
Roman, yazarın tüm eserlerinde olduğu gibi, hatıra, sohbet ve fıkra türünün iç içe geçtiği bir anlatım tarzına sahiptir. Klasik Türkçenin terkipleriyle bezenmiş dil, ironi ve nostaljiyle yoğrulmuş bir anlatım biçimi yaratır. Marcel Proust’un izlenimci üslubunun Türkçedeki yansımalarından biri olarak kabul edilir.
Karşılaştırmalı Okuma
Eser, aynı yazarın Fahim Bey ve Biz ve Çamlıca’daki Eniştemiz romanlarıyla tematik yakınlıklar taşır. Her üçü de bireyin geçmiş zaman içindeki dönüşümünü anlatırken Ali Nizami Beyin Alafrangalığı ve Şeyhliği, toplumsal çöküşün bireydeki tezahürünü daha keskin biçimde işler. Bu bakımdan edebiyat tarihimizdeki Tutunamayanlar tipolojisinin erken örneklerinden biri sayılabilir.
Değerlendirme ve Etkileri
Ali Nizami Beyin Alafrangalığı ve Şeyhliği, birey-ruh-şehir üçgeninde geçmişin ve modernitenin kültürel izdüşümlerini ironik bir dille ele alması bakımından, Türk romanında özgün bir yer edinir. Klasik roman kalıplarının dışına çıkan anlatımı, özellikle çağdaş edebiyat eleştirisi ve psikanalitik çözümleme açısından zengin bir malzeme sunar.


