Çoğunluğunu Arnavutluk ve Bosna müslümanlarının teşkil ettiği müslüman Balkan halkları Arap harfleriyle yazılan zengin bir aljamiado (aljamia < el-acemiyye: Arap olmayan, yabancı dili) edebiyatı ürettiler. Daha önce Endülüs’te İslâmiyet’i veya İslâm kültürünü benimseyen İspanyollar da aynı adla anılan bir edebiyat ortaya koymuşlardı (bk. ALJAMİA). Fetihten sonra Balkanlar’ın diğer bölgelerinde olduğu gibi Arnavutluk ve Bosna’da da toplumun eğitimli yerli kesimi dışlanmadı ve başka yerlere sürülmedi. Bunlar, XIX ve XX. yüzyıllarda meydana gelen birçok olumsuz gelişmeye ve siyasî çalkantılara rağmen toplumdaki rollerini korudular. Bosna bu anlamda en eski aljamia edebiyatına sahiptir ve bilinen en eski örneği 1580’lere dayanmaktadır. Tuzla’dan Muhammed Hevâî Üskûfî’nin (ö. 1061/1651) Makbûl-i Ârif adlı Türkçe-Boşnakça manzum lugatı Slav dillerinin en eski lugatları arasında yer alır. Bosna, bu edebî tür üzerine 1912’de Vladimir Ćorović ve Seifuddin Kemura’nın geniş kapsamlı çalışmalarıyla başlayan en eski araştırma ve yayınların yapıldığı ülkedir. Bir gözlemcinin de eserinde ifade ettiği gibi Bosna’da aljamia şeyhler, askerler ve kadınlar tarafından oluşturulmuş bir edebiyat türüdür. Bosnalı Abdurrahman Sırrî Baba’nın sade bir dille yazılmış ilâhileri bu edebiyatın en meşhur örnekleri arasındadır.
Arnavutluk’ta Bosna’dan hayli süre sonra ülkenin İslâmlaşma süreciyle paralel olarak zengin bir aljamia edebiyatı ortaya çıktı. Arnavut aljamia edebiyatı XVIII. yüzyılın ardından güçlü bir gelişme kaydetti. Ancak bütün geleneğin yıkıldığı Balkan savaşları ve I. Dünya Savaşı’ndan sonra yavaş yavaş ortadan kalktı. Ülkenin Katolikliğin hâkim olduğu kuzey kesiminde gelişen ve Latin harfleriyle yazılan Arnavutça dinî-didaktik edebiyatın ya da Güney Rum-Ortodoks Arnavutları’nın Rumca yazdıkları eserlerin aksine, müslümanlar tarafından meydana getirilen Arnavut aljamia edebiyatı Hıristiyanlığın güçlü etkisinden kurtularak Arnavut dilinin en önde gelen edebiyatı haline gelmiştir. Bu edebiyatta lirik-mistik eserler, destanlar, romanlar, sosyal konular, çok sayıda mevlid ve ilâhi yanında sözlükler ve ders kitapları da yazılmıştır. Arnavut aljamia edebî ürünleri sadece Arnavutluk’ta kalmamış, çoğunlukla Arnavutça konuşan müslümanların yaşadığı Güney Karadağ, Kosova ve Batı Makedonya edebiyatlarının da taşıyıcısı olmuştur. Her ne kadar bu edebiyat İslâm kültürü içerisinde derinleşmişse de sadece varlığı dahi Arnavut milletinin İslâmiyet’i kabul ettikten sonra kimliğini kaybetmediğinin en açık delilidir. Aljamiado, XVIII ve XIX. yüzyıl Arnavutluk’unun kültürel atmosferini daha iyi anlamak için hayatî bir önem taşır. Ancak modern Arnavut tarih yazımında bu husus kasten göz ardı edilmektedir.
Ülkenin güneyinde 1950’lerde, XVIII. yüzyıl aljamia edebiyatının önde gelen şairlerinden biri olan, Kolonya yöresinin lehçesiyle yazan ve ardında bir mevlid, bir şiir mecmuası ve Tepedelenli Ali Paşa’nın 1788 savaşı üzerine Sefer-i Hümâyun adlı bir eser bırakan Hasan Zyko Kamberi’nin uzun şiirlerini yaşlılar hâlâ ezberden okuyabiliyordu.
Rumca konuşan Epiroslu müslümanlar arasında da mütevazi bir aljamia edebiyatı gelişti. Bu edebiyatın en uzun eseri, Batı Yunanistan tarihinin önemli bir kaynağı olan ve 10.000 beyitten meydana gelen Tepedelenli Ali Paşa’ya ait biyografidir. Yunanistan aljamia edebiyatına dair çalışmalar henüz yeterli seviyede değildir. Bulgarca aljamia üzerindeki bazı araştırmalar Lehfeldt tarafından zikredilmiştir (1969); ancak Bulgar Osmanlıları arasında gelişen bir edebiyatın varlığı oldukça şüphelidir.

