KÜRE LogoKÜRE Logo
Ai badge logo

Bu madde yapay zeka desteği ile üretilmiştir.

Amerika Birleşik Devletleri

fav gif
Kaydet
kure star outline
Great_Seal_of_the_United_States_obverse.svg_US-flag_US-locator-map.jpeg

Amerika Birleşik Devletleri

Resmî Adı
Amerika Birleşik Devletleri
Yönetim Biçimi
Anayasal Federal Cumhuriyet
Bağımsızlık Tarihi
4 Temmuz 1776
Başkent
WashingtonD.C.
Devlet Başkanı
Donald Trump
Resmi Diller
İngilizce
Yaygın Diller
İspanyolcadiğer azınlık dilleri
Milli Gün
4 Temmuz
Yüzölçümü
9833517km²
Toplam Nüfus
~3428 milyon kişi
İklim
Ilıman iklim hakimdir. Ayrıca Alaska arktikbazı batı bölgeleri yarı kurak ve güneyde tropikal iklim
GSYİH (Nominal)
~30616 trilyon USD (2025)
Kişi Başına GSYİH
85809.9
Etnik Gruplar
Beyaz (İspanyol Kökenli Olmayan): ∼%59.3Hispanik veya Latin Kökenli (Herhangi Bir Irktan): ∼%19.3Siyah veya Afrikalı-Amerikalı: ∼%13.6Asyalı: ∼%6.3Çift veya Daha Fazla Irktan Olanlar: ∼%2.9Yerli Amerikalı veya Alaska Yerlisi: ∼%1.3Pasifik Adalı veya Hawaii Yerlisi: ∼%0.3
Dini Yapısı
Hristiyan: ∼%63Herhangi Bir Dini Bağlantısı Olmayanlar : ∼%29Yahudi: ∼%2Müslüman: ∼%1.3Budist: ∼%1Hindu: ∼%0.8Diğer Dinler: Kalan yüzdeyi oluşturur.
Telefon Kodu
+1
İnternet Alan Kodu
.us

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Kuzey Amerika kıtasının orta bölümünde yer alan, federal yapıya sahip bir cumhuriyettir. Kırk sekiz eyaletin yanı sıra Alaska ve Hawaii’nin katılımıyla oluşan ülke, geniş yüzölçümü, çok katmanlı siyasal sistemi, çeşitlilik gösteren nüfus yapısı ve küresel ölçekte etkili ekonomik kapasitesiyle uluslararası sistemde belirleyici aktörlerden biri konumundadır. Başkenti Washington, D.C. olup en büyük kenti New York’tur. Federal yönetim; yürütme, yasama ve yargı organları arasındaki güçler ayrılığı ilkesi üzerine kuruludur.


Ekonomik bakımdan ABD, dünya ticaretinde, finans piyasalarında, teknoloji üretiminde ve küresel şirket yapılanmalarında merkezi bir yere sahiptir. Sanayi, hizmet, tarım, enerji ve bilgi teknolojileri gibi farklı sektörlerin eşzamanlı gelişimi, ülkeyi küresel ekonomik faaliyetlerin ana odaklarından biri hâline getirmiştir. Modern bilimsel araştırma kurumları, üniversiteler ve teknoloji merkezleri, çok sayıda alanda uluslararası yenilik kapasitesinin oluşmasına katkı sağlamaktadır.


New York Özgürlük Heykeli (pexel)


Ülkenin toplumsal dokusu, tarih boyunca gerçekleşen göç hareketlerinin etkisiyle oluşan etnik, kültürel ve dinî çeşitlilikten beslenir. Bu çok katmanlı nüfus yapısı, farklı sosyokültürel geleneklerin bir arada var olduğu dinamik bir toplumsal yapı ortaya çıkarmıştır. ABD’nin siyasal kültürü; federalizm, bireysel hak ve özgürlükler, hukukun üstünlüğü ve düzenli seçimlere dayalı temsilî demokrasi ilkeleri etrafında şekillenmiştir.


Ordu ve savunma alanında ABD, sahip olduğu askerî kapasite, küresel ölçekli üs ve konuşlanma ağı, teknolojik üstünlükleri ve savunma harcamalarının büyüklüğü nedeniyle günümüzde genel olarak dünyanın en güçlü askerî gücü olarak kabul edilmektedir. Kara, hava, deniz ve uzay kuvvetleri ile nükleer caydırıcılık unsurlarını içeren çok katmanlı savunma yapısı, NATO ittifakındaki konumu ve çeşitli bölgesel güvenlik düzenlemelerine katılımı, ülkenin küresel savunma mimarisindeki rolünün temel bileşenleridir.


Dış politikada ABD, II. Dünya Savaşı sonrası kurulan uluslararası kurumlarda üstlendiği roller ve yürüttüğü ittifak ilişkileriyle güvenlik, ekonomi, diplomasi ve küresel yönetişim alanlarında geniş bir etki alanına sahiptir. NATO’daki konumu, bölgesel ittifaklar, ekonomik ortaklıklar ve uluslararası örgütlerdeki temsili, dış politikasının kurumsal zeminini oluşturur. Coğrafi büyüklüğü, doğal kaynak çeşitliliği, teknolojik altyapısı, askerî kapasitesi ve küresel bağlantılarıyla Amerika Birleşik Devletleri, çağdaş uluslararası sistemde siyasal, ekonomik, kültürel, bilimsel ve savunma boyutlarıyla çok yönlü etkiye sahip bir ülke olarak tanımlanmaktadır.

Tarihi

İlk Yerleşimler ve Erken Dönem

Amerika Birleşik Devletleri’nin tarihi, yaklaşık 15.000 yıl önce Asya’dan gelen ilk insanların kıtaya ulaşmasıyla başlar. Bu dönemde insanlar, Sibirya ile Alaska’yı birbirine bağlayan Beringia kara köprüsünü kullanarak Kuzey Amerika’ya göç ettiler. Buzul Çağı sonunda deniz seviyelerinin yükselmesiyle bu kara bağlantısı ortadan kalktı ve kıta üzerindeki topluluklar kendi içinde farklı kültürlere ayrılarak çeşitlendi. Bu erken dönem insan toplulukları, arkeolojide Paleo-Indian olarak adlandırılır.


  • Paleo-Indian Dönemi:Yaklaşık 10.000 yıl önce, Kuzey Amerika’da insanlar kalıcı yerleşimler kurmaya başladı. Başlangıçta mamut gibi büyük hayvanları avlayan Paleo-Indian toplulukları, bu türlerin yok olmasıyla bizon avcılığına ve bitki toplamaya yöneldi. Orta Meksika’da yaşayan topluluklar, yaklaşık 8.000 yıl önce mısır, fasulye ve kabak gibi ürünleri yetiştirerek kıtanın ilk tarımsal faaliyetlerini başlattı. Tarım bilgisi zamanla kuzeye yayıldı; 3.000 yıl önce Arizona ve New Mexico vadilerinde mısır tarımı ve ilkel sulama sistemleri gelişti. Hohokam köyleri, Amerika’daki ilk yerleşik tarım toplumlarının örnekleri arasındadır. Clovis ve Folsom kültürleri ise dönemin özgün taş aletleriyle tanınır.


Kuzey Amerika’da Yerli Halkın Buffalo Avcılığından Bir Görüntü (world history)


  • Höyük Kültürleri: Kuzey Amerika’da M.Ö. 3.500 yılı civarında başlayan höyük yapımı geleneği, kıtanın en dikkat çekici arkeolojik unsurlarından biridir. Louisiana’daki Watson Brake höyük kompleksi, bilinen en eski örneklerdendir. Adena, Hopewell ve Mississippian kültürleri bu geleneği sürdürdü. Cahokia kenti (bugünkü St. Louis yakınları), 12. yüzyılda 20.000 kişilik nüfusuyla dönemin en büyük şehirlerinden biriydi.


  • Pasifik Kuzeybatısı Halkları: Pasifik Kuzeybatısı’nda yaşayan yerli halklar, kıtanın en zengin ve örgütlü toplumlarından birini oluşturdu. Somon balığı hem beslenme hem de kültürel kimlik açısından merkezi bir role sahipti. Bölgedeki topluluklar, 1.000 BCE döneminden itibaren kalıcı köyler kurmuş ve “potlaç” adı verilen hediyeleşme törenleriyle sosyal statü ve dayanışmayı güçlendirmişlerdir.


  • Anasazi Kültürü: Amerika’nın güneybatısında, bugünkü Utah, Arizona, New Mexico ve Colorado bölgelerinde yaşayan Ancestral Puebloan toplulukları, M.S. 700–1300 yılları arasında gelişmiş bir uygarlık oluşturdu. Oshara ve Picosa kültürlerinden doğan bu toplum, tarım, mimari ve astronomi alanlarında ileri bir düzeye ulaştı. 900–1150 yılları arasında “Altın Çağ” olarak nitelenen dönemde, Chaco Kanyonu’ndaki Pueblo Bonito ve Mesa Verde’deki Cliff Palace gibi taş ve kerpiçten yapılmış çok katlı yapılar inşa ettiler. 1130–1350 arasındaki Büyük Kuraklık, bu yerleşimlerin terk edilmesine yol açmış, ancak kültürleri günümüz Pueblo topluluklarında yaşamaya devam etmiştir.

Kolonyal Dönem (1600–1763)

Amerika Birleşik Devletleri’nin kolonyal dönemi, 16. yüzyıl sonlarından 18. yüzyıl ortalarına kadar uzanan ve Avrupa devletlerinin Kuzey Amerika kıtasında kalıcı yerleşimler kurarak siyasi, ekonomik ve kültürel nüfuz mücadelesi yürüttükleri bir süreci ifade eder. Bu dönem, İspanya, Fransa, Hollanda, İsveç ve özellikle İngiltere’nin rekabetiyle şekillenmiş; kıtanın yerli halkları ve Afrika kökenli topluluklar üzerinde derin etkiler bırakmıştır.


1492 – 1750 Yılları Arasında Avrupalı Kolonyal Güçlerin Kuzey Amerika’daki Varlığı (World History)

Avrupa Keşifleri ve İlk Yerleşimler

Avrupa’nın Kuzey Amerika keşif faaliyetleri, İspanyolların, 16. yüzyılın başlarında Florida, Texas ve California kıyılarını kolonize etmesiyle başladı. Fransa’nın Amerika’daki yayılması, 16. yüzyıldan itibaren başlayan Yeni Fransa projesiyle ivme kazandı. Fransız yerleşimciler, Saint Lawrence Nehri boyunca Quebec (1608) ve Montréal gibi şehirleri kurdular. Güneyde ise Detroit, Mobile, Baton Rouge (Kırmızı Sopa), St. Louis ve Yeni Orleans gibi merkezler de ticaret ve misyonerlik faaliyetleri yürüttü.


17. yüzyıl başlarında Hollandalılar Manhattan adasını yerlilerden satın alarak burada Yeni Amsterdam (bugünkü New York) kolonisini kurdular. Aynı yüzyılın ortasında İsveçliler Delaware Vadisi boyunca Yeni İsveç adlı koloniyi tesis ettiler; ancak 1655’te bu bölge Hollanda kontrolüne geçti. Bu çok uluslu yerleşim faaliyetleri, Kuzey Amerika’nın erken dönem kolonyal mozaiğini oluşturdu.

İngiliz Kolonilerinin Kuruluşu

İngiltere’nin kolonizasyon süreci, 1607’de Jamestown (Virginia Cemiyeti)’nin kurulmasıyla başladı. Onu 1620’de Plymouth ve 1629’da Massachusetts Bay kolonileri izledi. Bu yerleşimler, ticaret, dini özgürlük arayışı ve ekonomik beklentilerin birleştiği yeni bir toplumsal düzenin çekirdeğini oluşturdu. 1620–1640 yılları arasında yaklaşık 20.000 Püriten, dini baskılardan kaçarak New England bölgesine göç etti ve kendi inanç temelli topluluklarını kurdu.


Kolonilerin nüfusu, köylüler, zanaatkârlar, maceraperestler, sözleşmeli işçiler ve göçmenlerden oluşan karma bir topluluktu. Pennsylvania’da Quakerlar, Maryland’de Katolikler ve New England’da Püritenler, farklı dini anlayışlar temelinde kendi toplumsal düzenlerini oluşturdu.


Bu bölgeler ekonomik ve kültürel olarak farklılaştı: kuzeyde ticaret ve gemicilik, güneyde ise büyük tarım alanları belirleyici hâle geldi. Virginia, Maryland, Kuzey Carolina ve Güney Carolina gibi kolonilerde tütün ve pirinç üretimi, İngiliz ekonomisine büyük katkı sağladı.


Kuzey Amerika’da Bulunan İngiliz Kolonileri (Oercommons)

Yerli Halkın Durumu ve Afrika Köle Ticareti

Avrupalıların Amerika’ya gelişi, yerli halklar açısından bir istila süreci anlamına gelmiştir. Yerli toplumlar salgın hastalıklar, savaşlar ve yerinden edilmeler sonucu büyük nüfus kayıpları yaşadı. İngiliz kolonizasyonu genişledikçe, toprak çatışmaları artmış ve yerli halklar yavaş yavaş batıya itilmiştir.


Emek açığını kapatmak için Avrupalı güçler Afrikalı köle ticaretine yöneldi. Başlangıçta “sözleşmeli hizmet” sistemi uygulanırken, 17. yüzyılın sonlarına doğru kölelik kalıcı bir kurum haline geldi. İngiliz, Fransız, İspanyol ve Hollanda kolonilerinde köle emeği özellikle şeker, pamuk ve tütün plantasyonları için temel üretim gücü oldu. Afrika kökenli topluluklar, sadece zorla çalıştırılan işgücü değil, aynı zamanda kolonyal kültürün biçimlenmesinde etkili bir unsur haline geldiler.

Kolonyal Dönemden İtibaren Kuzey Amerika’da Kölelik Kurumu Yaygınlaştırıldı (World History)

Kuzey Amerika’da Güç ve Sömürü Mücadelesi

18. yüzyıl ortalarında Kuzey Amerika’daki siyasi tablo üç ana güç arasında paylaşılmıştı:


  • İngiltere: Doğu kıyısındaki 13 koloni ve Kanada’nın güneyi
  • Fransa: Mississippi Nehri havzası ve Louisiana
  • İspanya: Florida’nın batısı, Teksas, Kaliforniya ve Güneybatı bölgeleri


Bu rekabet, Fransız ve Kızılderili Savaşı (1754–1763) ile doruğa ulaştı. Savaş, İngiltere ve Fransa’nın Kuzey Amerika’daki toprak ve ticaret yolları üzerindeki egemenlik mücadelesiydi. İngiltere, savaşta Fransa ve müttefiki İspanya karşısında üstün geldi. 1763 Paris Antlaşması ile Fransa Kanada ve Mississippi’nin doğusundaki tüm topraklarını İngiltere’ye devretti; İspanya ise Florida’yı İngiltere’ye devretti, Louisiana’nın batısı ise İspanya’ya geçti. Bu antlaşma sonucunda Fransa’nın Amerika’daki etkisi büyük ölçüde sona erdi, İngiltere ise kıtanın en baskın gücü haline geldi. Ancak savaşın maliyeti, İngiliz hükûmetinin kolonilerden yeni vergiler talep etmesine yol açtı. Damga Yasası gibi uygulamalar, kolonilerde hoşnutsuzluğu artırdı ve bağımsızlık fikirlerinin filizlenmesine neden oldu.

Bağımsızlık Savaşı ve Amerikan Devrimi (1775 – 1783)

Amerikan Bağımsızlık Savaşı, 1775–1783 yılları arasında Kuzey Amerika’daki On Üç İngiliz Kolonisi ile Britanya İmparatorluğu arasında gerçekleşen ve Amerika Birleşik Devletleri’nin doğuşuna yol açan askerî ve siyasal bir mücadeledir.

Savaşın Nedenleri ve Başlangıcı

1763’te sona eren Yedi Yıl Savaşı İngiltere’yi ağır bir mali yük altına soktu. Londra yönetimi, savaş giderlerini karşılamak için Amerikan kolonilerine doğrudan vergiler uygulamaya başladı. Damga Yasası (1765) ve Townshend Yasaları (1767) gibi düzenlemeler, kolonilerde “temsilsiz vergilendirme olmaz sloganıyla büyük tepki topladı. Bu gerginlik 1773’teki Boston Çay Partisi olayında doruğa ulaştı. 16 Aralık gecesi, bir grup koloni eylemcisi Boston limanında gemilere girerek, çay sandıklarını denize boşalttı. Boston Çay Partisi olarak adlandırılan bu olaya sert yaptırımlar uygulayan İngiltere, Massachusetts yönetimini doğrudan kontrolü altına aldı.


Boston Çay Partisi 1773, İngiltere’nin Yeni Vergilerini Protesto Eden Amerikalılar (


Yaşanan gelişmeler koloniler arasındaki dayanışmayı güçlendirdi ve aynı yıl Philadelphia’da Birinci Kıta Kongresi’nin toplanması gerçekleşti. Nisan 1775’te Lexington ve Concord Muharebeleri ile ilk silahlı çatışmalar yaşandı. Kısa sürede koloniler Kıta Kongresi çatısı altında birleşerek Kıta Ordusu’nu kurdu ve George Washington başkomutan seçildi. Böylece yerel protesto hareketi, doğrudan bağımsızlık hedefli bir savaşa dönüştü.


Bağımsızlık Bildirgesi ve Devrimin Siyasi Boyutu: 4 Temmuz 1776’da toplanan İkinci Kıta Kongresi, Bağımsızlık Bildirgesi’ni kabul etti. Belgede, tüm insanların “yaratılıştan eşit olduğu” ve halkın kendi yöneticilerini seçme hakkına sahip bulunduğu vurgulanıyordu. Bildirge, yalnızca bir kopuş ilanı değil, aynı zamanda modern demokratik egemenlik anlayışının temellerinden biri haline geldi. 


4 Temmuz 1776 Tarihinde Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi İmzalandı (History Collection)

Savaşın ilk yıllarında koloniler büyük zorluklarla karşılaştı. İngiliz donanmasının üstünlüğü ve lojistik gücü, özellikle kuzey kolonilerinde baskı oluşturdu. Ancak Trenton (1776) ve Princeton (1777) zaferleri, Washington’un moral üstünlük kazanmasını sağladı. Aynı yıl Saratoga Muharebesi, savaşın kaderini değiştiren bir dönüm noktası oldu. Bu zaferin ardından Fransa, 1778’de Amerika Birleşik Devletleri ile ittifak ve ticaret antlaşmaları imzalayarak savaşa resmen katıldı.


Askerî Cepheler ve Gelişmeler (1778–1781): Fransa’nın katılımıyla birlikte savaş uluslararası bir boyut kazandı. İngiltere aynı anda Avrupa, Karayipler ve Hindistan cephelerinde de askeri baskı altına girdi. Bu süreçte İngiliz stratejisi, ağırlığı Güney Kolonilerine kaydırmak yönünde değişti. Ancak Nateniyel Griin ve Daniel Morgan komutasındaki Amerikan kuvvetleri, Cowpens (1781) gibi muharebelerde gerilla taktikleriyle başarı kazandılar.


Savaşın son safhası, İngiliz ordusunun Lord Charles Cornwallis önderliğinde Yorktown, Virginia’da kuşatılmasıyla sonuçlandı. Amerikan ve Fransız kuvvetlerinin müşterek harekâtı sonucu 19 Ekim 1781’de Cornwallis teslim oldu, böylece savaşın askerî kısmı fiilen sona erdi.


General George Washington, Monmouth Adliye Sarayı Muharebesi sırasında birliklerini topluyor (28 Haziran 1778) (world history)


Paris Antlaşması ve Bağımsızlığın Tanınması (1783): Paris Barış Antlaşması, Amerika Birleşik Devletleri’nin bağımsızlığını uluslararası düzeyde tanıyan belge oldu. Antlaşma ile İngiltere, Apalaş Dağları batısındaki toprakları yeni devlete devretti; Mississippi Nehri’nin doğusu ABD sınırları içine alındı. İngiltere askerlerini geri çekmeyi taahhüt etti ancak ticari sınırlamaları sürdürdü, bu da ilerleyen yıllarda diplomatik gerginliklerin kaynağı haline geldi.


Devrim Sonrası Siyasal Yapılanma (1781–1791): Savaşın son döneminde Konfederasyon Maddeleri (1781) yürürlüğe girdi. Bu belge, eyaletlerin gevşek bir birlik oluşturduğu ilk yönetim modelini tanımlıyordu. Ancak merkezi otoritenin zayıflığı ekonomik istikrarsızlık yarattı. 1787’de ABD Anayasası kabul edilerek güçlü bir federal yapı oluşturuldu. 1791’de Haklar Bildirgesi (Bill of Rights) onaylanarak bireysel özgürlüklerin anayasal teminatı sağlandı.

Genişleme Dönemi (1783 – 1857)

Amerika Birleşik Devletleri’nde Genişleme Dönemi, ülkenin siyasi kurumlarını kurup kıta ölçeğinde yayılmaya başladığı, demokratik katılımın arttığı ve toplumsal reformların geliştiği bir süreçtir. 1788’de Anayasa’nın yürürlüğe girmesiyle federal yönetim güç kazandı. Thomas Jefferson döneminde yapılan Louisiana Satın Alımı (1803), ülkenin yüzölçümünü iki katına çıkararak batıya açılımı başlattı. 1812’de İngiliz donanmasının Amerikan ticaret gemilerine müdahalesi ve yerli kabilelerin İngiltere tarafından desteklenmesi nedeniyle çıkan savaşın ardından ülkede milliyetçilik ve bağımsızlık bilinci güçlendi. Monroe Doktrini (1823) ise Avrupa’nın Amerika kıtasına müdahalesini reddederek ABD’nin bağımsız dış politikasını belirledi. 


Andrew Jackson döneminde (1829–1837) seçme hakkı genişledi, ancak 1830 Yerli Kaldırma Yasası (Indian Removal Act) sonucu binlerce Kızılderili batıya zorla göç ettirildi. Aynı dönemde demiryolları ve tarım üretimi artarak ülke ekonomisini güçlendirdi.


1804 Yılında Fransa’dan Loussiance satın alındı (American Civil War Museum)

1845’te Teksas’ın katılması ve ardından gelen Meksika-Amerika Savaşı (1846–1848) sonucunda Kaliforniya ve Güneybatı bölgeleri Amerika’ya geçti. 1848 Altına Hücum, batıya kitlesel göçleri başlattı.

Bu dönemde dinsel canlanmalar ve reform hareketleri — kölelik karşıtlığı, kadın hakları ve eğitim reformu — toplumsal değişimi hızlandırdı. Ancak kölelik ve bölgesel çıkarlar arasındaki çatışmalar, ileride İç Savaşa giden ayrışmaları derinleştirdi.

İlahi Yazgı (Manifest Destiny)

19. yüzyılın ortalarında Amerika Birleşik Devletleri’nde ortaya çıkan ve ülkenin kıta ölçeğinde genişlemesini tarihsel, kültürel ve ilahî bir görev olarak tanımlayan ideolojik bir doktrindir. Bu anlayışa göre ABD, “özgürlük”, “cumhuriyetçilik” ve “medeniyet” değerlerini Kuzey Amerika’nın tamamına yaymakla yükümlü bir ulustu. Kavram, özellikle 1840’lı yıllarda siyasal söylemde güç kazanmış; ABD’nin batıya doğru ilerleyişini yalnızca stratejik veya ekonomik bir tercih değil, ulusun Tanrı tarafından belirlenmiş doğal kaderi olarak yorumlamıştır.


Doktrin, Yerleşimci Kitlelerin Batıya Göçü, Kızılderili toplulukların zorla yer değiştirmesi, Teksas’ın ilhakı, Oregon Bölgesi’nin paylaşımı ve Meksika-Amerika Savaşı (1846–1848) gibi genişleme hamlelerine ideolojik zemin sağlamıştır. Manifest Destiny, böylece hem ABD’nin toprak bütünlüğünün şekillenmesinde hem de ülkenin dış politikada kendisini “kıtasal bir güç” olarak konumlandırmasında belirleyici bir düşünsel çerçeve hâline gelmiştir.


İlahi Yazgı İnanışınıTemsil Temsil Eden Görsel (lex.dk)

İç Savaş ve Yeniden Yapılanma (1857 – 1877)

Amerikan İç Savaşı ve onu izleyen Yeniden Yapılanma Dönemi, Amerika Birleşik Devletleri’nin siyasal bütünlüğünü, toplumsal yapısını ve anayasal düzenini kökten dönüştüren tarihsel bir süreçtir. Bu dönem, kölelik sisteminin sona ermesiyle birlikte ulusal birliğin yeniden tesis edildiği, ancak toplumsal eşitliğin uzun süre tam anlamıyla sağlanamadığı bir geçiş evresini temsil eder.


  • Dred Scott Kararı ve Ayrışmanın Derinleşmesi (1857–1860): 1857 tarihli Dred Scott v. Sandford davasında Yüksek Mahkeme, Afrika kökenli insanların Amerikan vatandaşlığına sahip olamayacağına ve federal mahkemelerde dava açamayacağına hükmetti. Karar, Missouri Uzlaşması’nı geçersiz kılarak köleliğin batı topraklarına yayılmasının önünü açtı. Bu gelişme, kölelik karşıtlarıyla savunucuları arasındaki bölünmeyi derinleştirerek ülkeyi fiilen ikiye ayırdı.


  • İç Savaşın Başlaması ve Seyri (1861–1865): 1860 yılında Abraham Lincoln’ün başkan seçilmesi, Güney eyaletlerinde ayrılık hareketini hızlandırdı. On bir Güney eyaleti Birlik’ten ayrılarak Konfederasyon adıyla bağımsızlık ilan etti. Lincoln ise bu ayrılığı anayasaya aykırı sayarak ülke birliğini korumak için harekete geçti. 12 Nisan 1861’de Güney Carolina’daki Fort Sumter’ın bombalanması, Amerikan İç Savaşı’nın başlangıcı oldu. Savaş, Kuzey’deki Birlik ile Güney’deki Konfederasyon arasında, köleliğin geleceği ve federal otoritenin sınırları üzerine yaşandı. Kuzey, sanayi üretimi, ulaşım ağı ve nüfus üstünlüğü sayesinde stratejik avantaj elde etti. Güney’in tarıma dayalı ekonomisi ve köle emeğine bağımlı yapısı savaş sürecinde çöktü. Yaklaşık 620.000–750.000 askerin hayatını kaybettiği çatışma, Amerikan tarihinin en kanlı savaşı olarak kayıtlara geçti.


  • Savaşın Sonlanması: 1 Ocak 1863’te Başkan Abraham Lincoln tarafından yayımlanan Özgürlük Bildirisi, Konfederasyon eyaletlerindeki köleleri özgür ilan etti. Bu adım, savaşın amacını yalnızca birliği korumaktan çıkarıp köleliğin kaldırılması hedefine yöneltti. Savaş 1865’te Birlik ordularının zaferiyle sona erdi; aynı yıl kabul edilen 13. Anayasa Değişikliği köleliği ülke genelinde kalıcı olarak yasakladı.


ABD İç Savaşı’nı Gösteren Bir Resim (WPSU)

Yeniden Yapılanma Dönemi (1865–1877)

Savaşın ardından Amerika, Yeniden Yapılanma sürecine girdi. Amaç, Güney eyaletlerinin Birliğe yeniden katılımını sağlamak ve özgür bırakılan milyonlarca kölenin yeni toplumsal düzene uyumunu kolaylaştırmaktı.


Bu dönemde üç temel anayasal düzenleme kabul edildi:

  • 13. Değişiklik (1865): Kölelik kaldırıldı.
  • 14. Değişiklik (1868): Doğumla vatandaşlık ve hukuk önünde eşit koruma ilkesi getirildi.
  • 15. Değişiklik (1870): Siyah erkeklere oy hakkı tanındı.

Federal hükümet, özgürleşen Afrikalı Amerikalılara eğitim, barınma ve iş desteği sağlamasına karşın Güney’deki “Redeemer” olarak bilinen beyaz demokrat gruplar, Ku Klux Klan gibi örgütlerle siyah yurttaşlara karşı şiddet uyguladı.


Başkan Ulysses S. Grant döneminde çıkarılan Yaptırım Yasaları (Enforcement Acts) kısa süreli koruma sağladıysa da Kuzey kamuoyunun ilgisinin azalmasıyla federal birlikler 1877’de Güney’den çekildi. Bu tarihle birlikte Yeniden Yapılanma dönemi sona erdi; hukuken eşitlik sağlanmış olsa da sosyal eşitlik ve ırksal adalet uzun süre gerçekleşmedi.

Sanayileşme ve İlerlemeci Dönem (1870–1917)

Amerika Birleşik Devletleri’nde 1870–1917 yılları arası, ülkenin tarımsal temelli ekonomiden sanayi gücüne dönüştüğü, aynı zamanda toplumsal reform hareketlerinin geliştiği bir dönemdir.

Sanayileşme Dönemi (1870–1900)

İç Savaş sonrasında ülke hızla sanayileşti. Demiryolları, çelik, petrol ve elektrik sektörleri ekonomik büyümenin temelini oluşturdu. Andrew Carnegie çelik endüstrisinde dikey entegrasyon modeliyle modern üretim sistemini kurdu; John D. Rockefeller, Standard Oil Company ile petrol sektöründe tekel haline gelerek Amerikan ekonomisinde benzeri görülmemiş bir güç elde etti. Finans alanında J. P. Morgan, bankacılık ve yatırım sermayesi aracılığıyla demiryolları, çelik ve elektrik sektörlerini konsolide etti. Henry Ford, otomotivde seri üretimi başlatarak sanayi üretiminde yeni bir dönemi başlattı. Bu gelişmeler Amerika’yı kısa sürede küresel bir sanayi merkezine dönüştürdü.


John D. Rockefeller (sln) J.P. Morgan (picryl) Andrew Carnegie (picryl)

Amerikan Emperyalizmi ve Dışa Açılma (1890–1900)

Sanayi üretimindeki artış, yeni pazar ve hammadde arayışını beraberinde getirdi. Bu süreçte 1898 İspanyol–Amerikan Savaşı sonucunda ABD, Filipinler, Porto Riko ve Guam’ı ele geçirdi, Küba üzerinde ekonomik ve siyasi nüfuz kurdu. Aynı dönemde Hawaii resmen ilhak edildi. Bu yıllarda ABD, yalnızca ekonomik değil, askeri ve diplomatik anlamda da küresel bir güç haline geldi.

İlerlemeci Dönem (1900–1917)

Sanayi tekellerinin büyümesi gelir eşitsizliğini artırırken, işçi sınıfı ve sendikal hareketler güç kazandı. Tarımda makineleşme üretim fazlasına ve kırsal bunalıma yol açtı; bu da şehirleşmeyi hızlandırdı. Bu sorunlar, 20. yüzyıl başında İlerlemeci Dönem reformlarını doğurdu. “Muckraker” olarak anılan gazeteciler tekelleşme ve yolsuzlukları eleştirdi; hükümet antitröst yasaları ile ekonomik denetimi artırdı. Aynı dönemde doğrudan seçim, kadınların oy hakkı, çevre ve kamu sağlığı alanlarında önemli ilerlemeler sağlandı.

Dünya Savaşları Dönemi (1917–1945)

Amerika Birleşik Devletleri, 6 Nisan 1917’de Almanya’ya savaş ilan ederek Birinci Dünya Savaşı’na katıldı. Başlangıçta tarafsız kalan ülke, Alman denizaltılarının Amerikan ticaret gemilerini batırması ve Zimmermann Telgrafı krizi sonrası savaşa girmeye karar verdi. Başkan Woodrow Wilson, bu savaşı “demokrasiyi koruma mücadelesi” olarak tanımladı. Yaklaşık 4 milyon Amerikan askeri seferber edildi; 116.000 kişi hayatını kaybetti. ABD’nin katkısı Müttefiklerin zaferini hızlandırdı.


Savaş sonrasında Wilson, Versailles Antlaşması görüşmelerinde Milletler Cemiyeti (League of Nations) kurulmasını önerdi, ancak Kongre’nin onay vermemesiyle ABD yeniden izolasyon politikasına döndü. 1920’li yıllar ekonomik büyüme, tüketim artışı ve kültürel canlılıkla geçti; otomobil, radyo ve sinema gündelik hayatın parçası haline geldi. Ancak 1929’daki Wall Street Borsa Çöküşü, bu refah dönemini sona erdirerek ülkeyi Büyük Buhrana sürükledi.


Büyük Buhran (1929–1939) döneminde milyonlarca Amerikalı işini kaybetti. Başkan Franklin D. Roosevelt, ekonomiyi canlandırmak için Yeni Sistem (New Deal) programını başlattı. Bu reformlar kamu istihdamını, sosyal güvenliği ve mali denetimi güçlendirdi. 1930’ların sonuna gelindiğinde, ABD savaşlardan uzak durmayı amaçlayan tarafsızlık yasalarına rağmen giderek Avrupa’daki gelişmelere daha yakından ilgi göstermeye başladı.


1929 Büyük Buhranı Sonrasında New York Borsası Önünde Toplanan Kalabalıklar (picryl) Başkan Roosevelt Sosyal Güvenlik reformunu imzaladı (Roosevelt House)

İkinci Dünya Savaşı (1939–1945) başladığında ABD tarafsız kaldı, ancak Ödünç Verme (Lend-Lease) Yasası (1941) ile Müttefiklere destek verdi. 7 Aralık 1941’de Japonya’nın Pearl Harbor’a saldırması üzerine savaşa katıldı. Savaş süresince 16 milyondan fazla Amerikan askeri görev yaptı; sanayi üretimi hızla arttı, işsizlik sona erdi.


ABD ordusu, Avrupa’da Normandiya Çıkarması (1944) ile savaşa yön verdi; Pasifik’te ise Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombaları Japonya’nın teslim olmasını sağladı. 1945’te savaşın sona ermesiyle, ABD ekonomik, askeri ve siyasi açıdan dünyanın en güçlü devleti haline geldi. 


ABD Ordusu Paris’te Yürüyor (US Department of War) İkinci Dünya Savaşı’nda Atom Bombası Kullanıldı (Department of War)

Soğuk Savaş Dönemi

Soğuk Savaş, II. Dünya Savaşı’nın ardından Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyetler Birliği arasında doğrudan askeri çatışmaya dönüşmeden yürütülen uzun süreli ideolojik, siyasi, ekonomik ve teknolojik rekabet dönemidir. Bu süreçte dünya, iki süper gücün etkisiyle kapitalist Batı Bloku ve komünist Doğu Bloku olarak ikiye ayrılmıştır.


İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda Amerika Birleşik Devletleri, ekonomik ve askerî açıdan küresel üstünlüğe sahip bir güç haline geldi. Avrupa ve Asya savaşın yıkıntıları içindeyken, ABD sanayi üretimini artırmış, dolar uluslararası rezerv para birimi haline gelmişti. Bu dönemde ülke, geleneksel izolasyon politikasını terk ederek uluslararası sistemde etkin bir liderlik rolü üstlendi.


Savaş sonrasında ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki ideolojik farklılıklar, yeni bir küresel kutuplaşmayı beraberinde getirdi. ABD, demokrasi ve serbest piyasa ekonomisini, Sovyetler Birliği ise tek partili sosyalist düzeni temsil ediyordu. ABD, 1947’de ilan edilen Truman Doktrini ve Marshall Planı ile Avrupa’nın yeniden inşasına katkıda bulundu ve komünizmin yayılmasını engellemeyi amaçlayan çevreleme politikası stratejisini benimsedi. 1949’da NATO’nun kurulması, ABD’nin Batı Avrupa’nın savunmasında öncü konumunu pekiştirdi.


Asya’da ise ABD, Japonya’nın yeniden inşası, Kore Savaşı (1950–1953) ve Vietnam Savaşı (1955–1975) gibi gelişmelerle küresel askeri varlığını genişletti. Aynı yıllarda uzay yarışı, silahlanma rekabeti ve Küba Füze Krizi (1962) gibi olaylar, iki süper gücü nükleer savaşın eşiğine getirdi.


İçeride, komünizm korkusu McCarthy Dönemi olarak bilinen antikomünist hareketleri doğurdu. Bunun yanında Sivil Haklar Hareketi, Rosa Parks ve Martin Luther King Jr. gibi isimlerin önderliğinde ırksal eşitlik ve özgürlük mücadelesini öne çıkardı.


1980’lerin sonlarına gelindiğinde, Sovyetler Birliği’nin zayıflaması, Doğu Avrupa’daki rejimlerin çökmesi ve Berlin Duvarı’nın 1989’da yıkılması Soğuk Savaş’ın sonunu hazırladı. 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla ABD, askeri, ekonomik ve diplomatik açıdan dünyanın tek süper gücü konumuna geldi.


Liberal ABD ve Komünist Sovyetler Birliği Soğuk Savaş Döneminde İki Kutuplu Dünya Düzenini Oluşturdu (Yapay Zeka Tarafından Oluşturuldu)

Soğuk Savaş Sonrası Dönem ve Günümüz

Soğuk Savaş sonrası Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler Birliği'nin 1991'de dağılmasıyla dünyadaki tek süper güç haline gelmiştir. 1990’larda Körfez Savaşı (1991), ABD’nin askeri üstünlüğünü ortaya koydu. Aynı dönemde NATO genişledi, Avrupa ve Balkanlar’daki istikrarsızlık süreçlerinde ABD belirleyici rol üstlendi.


Ekonomik olarak 1990’lar, bilgi teknolojileri ve internetin yükselişiyle küreselleşmenin hızlandığı bir dönem oldu. Ancak bu süreç, 11 Eylül 2001 saldırılarıyla güvenlik odaklı yeni bir döneme yerini bıraktı.

11 Eylül 2001 saldırıları, ABD’nin iç ve dış politikasında köklü bir değişime neden oldu. El-Kaide’nin saldırıları sonucunda 2.977 kişi hayatını kaybetti. Başkan George W. Bush, “Teröre Karşı Savaş stratejisini ilan etti. Bu kapsamda ABD, Afganistan (2001) ve Irak (2003)’a askeri müdahalelerde bulundu. Irak’ta Saddam Hüseyin rejimi devrilse de ülke uzun süreli iç çatışmalara sürüklendi ve Daeş gibi örgütlerin yükselişiyle bölgesel istikrarsızlık arttı.


11 Eylül Terör Saldırıları (Picryl)

Bu dönemde yaşanan bir diğer gelişme ise küresel ekonomi krizi ve iç siyasette yaşanan kutuplaşma oldu. 2008 Küresel Finans Krizi, ABD ekonomisinde Büyük Buhran’dan bu yana en ağır darbe oldu. Konut piyasasının çöküşü ve finansal sistemdeki riskli krediler milyonlarca kişiyi etkiledi. Federal hükümetin kurtarma programlarıyla ekonomi yeniden yapılandırıldı. Bu dönemde Barack Obama (2009–2017), ekonomik toparlanma, sağlık reformu ve çok taraflı diplomasi politikalarıyla öne çıktı. Ancak Cumhuriyetçi ve Demokrat Parti arasındaki ideolojik kutuplaşma belirginleşti.


2016 seçimlerinde ise Donald Trump, “Önce Amerika (America First)” sloganıyla başkan seçildi. Ticaret savaşları, göç politikaları ve uluslararası anlaşmalardan çekilmelerle ABD’nin dış politikasına milliyetçi ve korumacı bir yön kazandırdı. Trump dönemi, NATO ilişkilerinin zayıflaması ve Çin’le ekonomik rekabetin gerginleşti. 

Coğrafya

Konumu

Amerika Birleşik Devletleri, Kuzey Amerika’nın orta ve güney kesimlerinde yer alan federal bir devlettir. Doğuda Atlas Okyanusu, batıda Büyük Okyanus, kuzeyde Kanada, güneyde ise Meksika ve Meksika Körfezi ile çevrilidir. Alaska Eyaleti, Kanada’nın kuzeybatısı boyunca Bering Denizi’ne uzanır ve Rusya’nın Çukotka Bölgesi’nden Bering Boğazı ile ayrılır. Hawaii, Pasifik Okyanusu’nun merkezi konumunda bulunan volkanik kökenli bir takımadadır. Buna ek olarak Porto Riko, Guam, Amerikan Samoası, Virgin Adaları gibi çeşitli denizaşırı topraklar da ABD’nin siyasi varlığına dâhildir. Ülke, toplamda 9,8 milyon km²’yi aşan yüzölçümüyle dünyanın en büyük ülkelerinden biri olup kıta ölçeğinde önemli bir stratejik konuma sahiptir.

Yeryüzü Şekilleri

ABD, jeolojik açıdan oldukça çeşitli bir topoğrafik yapıya sahiptir ve kapsamlı fiziksel bölgeler üzerinden tanımlanır.

Dağları

Batıdaki Kordiller Dağ Sistemi ülkenin en belirgin yükseltilerini oluşturur. Rocky Dağları, New Mexico’dan Kanada’ya uzanarak kıtanın en geniş dağ kütlelerinden biridir. Kaliforniya ve Nevada sınırında yer alan Sierra Nevada, ülkenin en yüksek karla beslenen dağ sıralarından biridir ve burada yer alan Mount Whitney, 4.421 metre ile iç kesimlerin en yüksek noktasıdır. Pacific Northwest bölgesinde Cascade Sıradağları bulunur; aktif volkanlar arasında Mount Rainier, Mount St. Helens ve Mount Hood yer alır. Alaska’da yükselen Denali, 6.190 metrelik yüksekliğiyle Kuzey Amerika’nın zirvesidir. Doğu Amerika’da uzanan Appalachian Dağları ise Blue Ridge ve Great Smoky Mountains gibi alt bölgeleriyle daha yaşlı ve aşınmış bir morfolojiye sahiptir.

Ovaları ve Vadiler

Mississippi Havzası’nın oluşturduğu geniş düzlükler, ülkenin iç kesimlerinde ekonomik açıdan kritik bir bölge oluşturur. Great Plains (Büyük Ovalar), Kuzey Dakota’dan Teksas’a uzanır ve özellikle tahıl üretiminde başat rol oynar. Kaliforniya’daki Central Valley, meyve, sebze ve kabuklu yemiş üretimi nedeniyle ABD tarım ekonomisinin en önemli üretim merkezlerinden biridir. Willamette Valley (Oregon) ve Rio Grande Valley (Texas–New Mexico) gibi vadiler de bölgesel ölçekte önemli tarımsal alanlardır.

Nehirleri ve Gölleri

Mississippi Nehri, ABD’nin en uzun ve en önemli nehirlerinden biri olup Minnesota’dan Meksika Körfezi’ne kadar uzanır. Kolları olan Missouri ve Ohio nehirleriyle birlikte kıta içi ulaşım ve ekolojik sistem açısından büyük bir ağ oluşturur. Colorado Nehri, güneybatı eyaletlerinde hem sulama hem de hidroelektrik için kritik öneme sahiptir; Büyük Kanyon’u şekillendiren ana akarsudur. Ülkenin kuzey sınırında yer alan Büyük Göller (Superior, Michigan, Huron, Erie ve Ontario) tatlı su kapasitesi açısından dünyanın en büyük göl sistemidir. Ayrıca Columbia, Hudson, Potomac, Tennessee, Rio Grande ve Yukon Nehirleri de belirgin hidrografik unsurlar arasındadır.


Arches Ulusal Parkı, Utah (CIA World Factbook)

İklim ve Bitki Örtüsü

ABD’nin geniş yüzölçümü, tropikalden kutupsala uzanan çok çeşitli iklim tiplerini kapsar. Doğu kıyıları genel olarak nemli subtropikal iklimin etkisi altındadır; Florida ve Gulf Coast bölgesi sıcak ve yüksek nemlidir. New England ve Orta Batı’da karasal iklim hâkimdir ve kış ayları sert geçer. Batı kıyıları, okyanusal ve Akdeniz iklimi özelliklerini taşır; Kaliforniya kıyıları özellikle yazları kurak ve ılımandır. Güneybatı eyaletleri (Arizona, Nevada, New Mexico) geniş çöl alanlarıyla bilinir. Alaska, subarktik ve kutup iklimine sahipken Hawaii tropikal iklim kuşağındadır. Bu iklim çeşitliliği, boreal ormanlardan yaprak döken ormanlara, çayır alanlarından maki benzeri bitki topluluklarına ve tropik yağmur ormanlarına kadar geniş bir bitki örtüsü çeşitliliğine olanak sağlar.

Doğal Kaynaklar

Ülke, kömür, petrol, doğal gaz, uranyum, nikel, bakır, altın ve kereste gibi doğal kaynaklar bakımından oldukça zengindir. Appalachian Bölgesi kömür rezervleriyle, Teksas ve Alaska petrol ve doğalgaz sahalarıyla, Minnesota ve Michigan demir cevheri yataklarıyla öne çıkar. Son yıllarda kaya gazı (shale gas) ve kaya petrolü (tight oil) üretimindeki artış, ABD’nin enerji bağımsızlığını güçlendirmiş ve doğalgaz ihracatını artırmıştır. Ayrıca Ortabatı tarım alanları, gıda ve biyolojik hammaddeler açısından stratejik bir konum sunar.

Enerji ve Ulaşım Altyapısı

ABD’nin enerji altyapısı, çok katmanlı bir üretim ve dağıtım sistemine dayanır. Elektrik üretimi petrol, doğal gaz, kömür, nükleer enerji ve giderek büyüyen rüzgâr–güneş kapasitesinden oluşur. Teksas, Iowa ve Oklahoma rüzgâr enerjisinde; Kaliforniya, Nevada ve Arizona güneş enerjisinde öne çıkan eyaletlerdir. Ülke genelinde binlerce kilometrelik petrol ve doğal gaz boru hatları bulunur.


Ulaşım ağının temelini Interstate Highway System oluşturur; I-5, I-10, I-40, I-70 ve I-95 en yoğun kullanılan hatlardandır. ABD’nin demiryolu altyapısı yük taşımacılığında kritik rol oynar; Union Pacific ve BNSF gibi şirketler büyük taşımaları gerçekleştirir. Deniz taşımacılığı New York–New Jersey Limanı, Los Angeles–Long Beach Limanı ve Houston Limanı gibi yüksek kapasiteli merkezlerle desteklenir. Hava ulaşımı ise Atlanta, Chicago O’Hare, Los Angeles ve Dallas–Fort Worth gibi dünyanın en işlek havalimanlarına dayalı geniş bir ağ üzerinden yürütülür.

Ekonomi

Temel Ekonomik Göstergeler (2024–2025 Çerçevesi)

Birleşik Devletler ekonomisi, uzun süredir dünyanın en büyük karma ekonomisi konumundadır. Bu yapının temelinde güçlü bir tüketim pazarı, yenilikçi özel sektör, yüksek teknolojik kapasite ve küresel finans sistemindeki belirleyici işlevi yer alır. ABD Doları, uluslararası ticaret ve rezerv para yapısında merkezî ağırlığını korurken, ülkenin ekonomik ve politik etkisi küresel piyasalarda standart belirleyici rol üstlenir.


Ekonomik yapı, teknolojik yenilik gücünün yanı sıra yüksek verimli işgücü, geniş doğal kaynaklar ve gelişmiş sermaye piyasaları tarafından desteklenir. Bununla birlikte yüksek kamu borcu, gelir eşitsizliği ve iklim değişikliğinin ekonomik etkileri geleceğe dönük temel riskler arasında sayılmaktadır.


2025 tahmini ekonomik göstergeleri:

• GSYİH: ∼30 trilyon USD

• Reel Büyüme: ∼%2,7

• Kişi Başına GSYİH: ∼89.105 USD

• Enflasyon: ∼%3,3

• İşsizlik: ∼%3,8

• İhracat: ∼2,7 trilyon USD

• İthalat: ∼4,0 trilyon USD


Ekonomik üretimin coğrafi dağılımı birkaç eyalette yoğunlaşır. Kaliforniya’nın teknoloji ve medya alanındaki dev ekonomisi, birçok ülkenin toplam çıktı değerini tek başına aşmaktadır. Teksas enerji ve sanayi üretimiyle, New York finans merkezi rolüyle, Florida ticaret ve turizm ağırlığıyla, Illinois ise lojistik ve sanayi kapasitesiyle ön plana çıkar.

En yüksek istihdam sağlayan özel sektör kuruluşları Walmart, Amazon, UnitedHealth Group, Home Depot ve Kroger’dır. Federal hükümet yaklaşık 3 milyon sivil çalışanıyla ülkenin en büyük tekil işvereni konumundadır.


Amerikan Borsasının Kalbi New York Şehri (Stockvault)

Sektörel Dağılım

Tarım ve Hayvancılık

ABD tarımı, verimlilik açısından dünyanın en gelişmiş mekanize üretim sistemlerinden birine sahiptir. Geniş ekilebilir alanlar, ileri otomasyon, genetik ıslah teknikleri ve verimli tedarik zincirleri sektörü hem iç pazara hem de küresel gıda sistemine entegre eder. Ülke, mısır ve soya fasulyesinde dünya lideridir ve bu ürünler biyoyakıt, yem ve endüstriyel hammaddeler açısından stratejik öneme sahiptir. Sığır eti ve süt ürünlerinde de güçlü bir üretim altyapısı bulunur.


Orta Batı’da yer alan tarım kuşağı (Corn Belt), özellikle mısır ve soya fasulyesi üretiminde dünya lideridir. Bu ürünler, gıda sanayisinin yanı sıra biyoyakıt üretimi, yem endüstrisi ve çeşitli endüstriyel uygulamalar açısından stratejik önem taşır.


Hayvancılık sektörü, sığır eti, süt ürünleri, kümes hayvancılığı ve domuz eti üretimi bakımından geniş ölçekli ve entegre bir yapıya sahiptir. ABD’de modern hayvancılık işletmeleri, yem tedarik zinciri, soğuk depolama, lojistik ve işleme tesisleriyle bütünleşik bir üretim altyapısı üzerinden faaliyet gösterir. Bu yapı, ülkeyi hem yüksek iç talebi karşılayabilecek kapasiteye sahip kılar hem de uluslararası pazarlarda önemli bir tedarikçi konumuna taşır.


Tarım sektörü yalnızca birincil ürün üretimi ile sınırlı değildir. Biyoteknoloji, kimya, ilaç ve enerji sektörleriyle kurduğu bağlantılar, tarımı ulusal ekonominin geniş bir sanayi ekosistemine entegre eder. Mısır bazlı etanol, ulusal enerji portföyünde pay sahibi olup yenilenebilir enerji politikalarının bir parçasını oluşturur. Soya ve diğer bitkisel hammaddeler, biyoplastik, yağ asidi türevleri, yem katkıları ve kimyasal ara ürünlerin üretiminde kullanılmaktadır.


Şeker Pancarı tarlası (Flickr)

Sanayi

Sanayi sektörü ekonominin daha küçük bir payını oluşturmasına rağmen stratejik niteliği son derece yüksektir. ABD, ileri teknoloji ürünleri, havacılık-uzay sistemleri, savunma sanayisi, yarı iletken üretimi, tıbbi teknolojiler ve otomotiv gibi alanlarda küresel rekabet gücünü sürdürür.


Detroit merkezli otomotiv endüstrisi geleneksel ağırlığını korurken, yeni nesil elektrikli araç teknolojileri ve batarya üretim kapasitesi yetişen yeni büyüme alanlarına işaret eder. Havacılık ve uzay sektöründe Boeing, Lockheed Martin ve yeni nesil uzay şirketleri yüksek katma değerli ürün ihracatının önemli bir bölümünü oluşturur.


Enerji sanayisi ABD’nin stratejik omurgasıdır. Kaya gazı devrimi hem doğal gaz üretimini hem de petrol çıkartımını artırarak ülkeyi dünyanın en büyük enerji üreticilerinden biri hâline getirmiştir. Ülkenin rafineri sistemi, boru hattı ağları ve jeolojik depolama kapasitesi ekonomik güvenlik açısından benzersiz bir altyapı sunar.


Sıvılaştırılmış Doğal Gaz (LNG) sektörü son dönemde hızla büyüyen ihracat kalemleri arasında yer alır. Sabine Pass, Corpus Christi, Freeport ve Cameron LNG gibi tesisler, ülkeyi küresel LNG arzının lideri hâline getirmiştir. Yeni projelerin devreye girmesiyle bu kapasitenin artarak devam etmesi beklenmektedir.

Hizmetler Sektörü ve Finansal Sistem

Hizmet sektörü ABD ekonomisinin omurgasıdır; GSYİH’nın yaklaşık %80’i bu alandan gelir. Finans, sigorta, gayrimenkul, sağlık hizmetleri, profesyonel danışmanlık, eğitim, bilişim ve yaratıcılık temelli hizmetler bu sektörü oluşturan başlıca alanlardır.


Teknoloji sektörü, özellikle Silikon Vadisi’nin başını çektiği inovasyon ekosistemi sayesinde büyümenin temel motorlarından biridir. Yapay zekâ, yazılım, internet hizmetleri ve dijital altyapılar dünyanın geri kalanını da doğrudan etkileyen bir yenilik hızına sahiptir.


Finans sistemi, New York merkezli küresel piyasalar üzerinden hem ABD iç piyasasını hem de dünya ekonomisini etkiler. Wall Street finansal ürün çeşitliliği, sermaye hareketliliği ve uluslararası bankacılık kapasitesiyle küresel sermaye akışlarında belirleyici bir merkezdir.


Küresel sermayenin merkezi Wall Street (Rawpixel)

Dış Ticaret

ABD, küresel ticarette hem dev bir ithalat pazarı hem de yüksek teknolojili ürünlerde önde gelen bir ihracatçı konumundadır. Ticaret açığı yapısal bir karakter taşır; tüketim gücü yüksek iç pazar, dış ticaret dengesinin daima ithalat lehine genişlemesine neden olur.

Başlıca ticaret ortakları arasında Meksika ve Kanada yer alır; bu iki ülke Kuzey Amerika tedarik zincirinin tamamlayıcı halkalarıdır. Çin ile ticaret ilişkisi hem yüksek hacim hem de teknoloji ve üretim rekabeti nedeniyle stratejik bir öneme sahiptir. Japonya ve Almanya, özellikle otomotiv, makine, elektronik ve yüksek mühendislik ürünleri alanlarında güçlü ticaret bağlarına sahiptir.

İhracat kalemleri arasında uçaklar, ileri teknoloji makine ve motorlar, elektronik ürünler, petrol ürünleri ve finansal/teknik hizmetler öne çıkar. İthalatta ise motorlu taşıtlar, elektronik, iletişim cihazları, petrol, kimyasal ürünler ve tekstil en büyük kalemleri oluşturur.

Yabancı Yatırımlar ve İş Ortamı

Birleşik Devletler, küresel doğrudan yabancı yatırımın en çok çekildiği ülkedir. Bunun temelinde hukuki öngörülebilirlik, şeffaf düzenlemeler, çok büyük bir tüketici pazarı, ileri finansal altyapı ve yüksek teknoloji inovasyon ortamı bulunur. Bu unsurlar, hem üretim hem de Ar-Ge faaliyetleri için ABD’yi cazip bir merkez hâline getirir.


Yabancı yatırımcılar özellikle teknoloji, enerji, imalat, lojistik ve gayrimenkul sektörlerinde yoğunlaşır. Devlet, ulusal güvenlikle ilişkili kritik altyapı yatırımlarını incelemeye tabi tutarak ekonomik açıklık ile güvenlik gereksinimlerini dengeler. Bu çerçeve içinde, ülke hem yenilikçi girişimleri hem de uluslararası şirket merkezlerini çekmeyi sürdürmektedir.


 Sabine Pass LNG dolum Merkezi (Flickr)

Demografi

Amerika Birleşik Devletleri, dünyanın en büyük üçüncü nüfusuna sahip olup, yüksek düzeyde etnik ve kültürel çeşitliliğe sahip bir ulustur. Ülkenin demografik yapısı, sürekli göç akımları ve ulusal sınırlar içerisindeki yüksek hareketlilik nedeniyle dinamiktir. ABD, özellikle 1960'lardan bu yana ciddi bir demografik dönüşüm geçirmiştir ve nüfus artışı büyük ölçüde göçle desteklenmektedir.

Temel Demografik Göstergeler (2024 Tahmini Veriler)

  • Toplam Nüfus:343 Milyon
  • Yıllık Nüfus Büyüme Oranı: ∼%0,5
  • Nüfus Yoğunluğu: ∼36 kişi/km²
  • Şehirleşme Oranı: ∼%83
  • Doğum Oranı: ∼11,0 doğum / 1.000 kişi
  • Ölüm Oranı: ∼8,5 ölüm / 1.000 kişi
  • Net Göç Oranı: ∼3,0 göçmen / 1.000 kişi
  • Ortalama Yaşam Süresi: ∼78,5 yıl (Kadınlar: ∼81, Erkekler: ∼76)
  • Medyan Yaş: ∼38,5 yıl

ABD demografik dağılım (CIA World Factbook)

Nüfus Dağılımı ve Şehirleşme

ABD, oldukça şehirleşmiş bir yapıya sahiptir; nüfusun beşte dördünden fazlası metropolitan alanlarda yaşamaktadır. Ülkenin nüfus merkezi sürekli olarak güneye ve batıya kaymaktadır (Sun Belt).

En Büyük Şehirler ve Metropolitan Alanlar (Tahmini Nüfus):

  • New York Şehri (Metropolitan Alan): ∼20,1 milyon
  • Los Angeles (Metropolitan Alan): ∼13,2 milyon
  • Chicago (Metropolitan Alan): ∼9,5 milyon
  • Dallas-Fort Worth (Metropolitan Alan): ∼8,1 milyon
  • Houston (Metropolitan Alan): ∼7,5 milyon


New York, ülkenin finans, ticaret ve kültür merkezi olarak öne çıkarken, Los Angeles Batı Kıyısı'nın ekonomik ve eğlence sektöründeki lideridir. Texas, özellikle Houston ve Dallas çevresindeki hızlı nüfus artışıyla dikkat çekmektedir.


ABD nüfus yoğunluğu, 2018 (Flickr)

Etnik Yapı ve Çeşitlilik

Birleşik Devletler, "eriyen pota" (melting pot) ve "salata kasesi" (salad bowl) metaforlarıyla tanımlanan karmaşık bir etnik ve ırksal yapıya sahiptir. Göçmenlik, bu yapının sürekli olarak değişmesine neden olmaktadır.

Etnik ve Irksal Dağılım (2023 Tahmini Verileri):

  • Beyaz (İspanyol Kökenli Olmayan): ∼%59,3
  • Hispanik veya Latin Kökenli (Herhangi Bir Irktan): ∼%19,1
  • Siyah veya Afrikalı-Amerikalı: ∼%13,6
  • Asyalı: ∼%6,3
  • Çift veya Daha Fazla Irktan Olanlar: ∼%2,9
  • Yerli Amerikalı veya Alaska Yerlisi: ∼%1,3
  • Pasifik Adalı veya Hawaii Yerlisi: ∼%0,3

Hispanik nüfus, ülkenin en hızlı büyüyen azınlık grubudur ve özellikle California, Texas ve Florida gibi eyaletlerde yoğunlaşmıştır. Asyalı nüfus da önemli bir artış göstererek özellikle teknoloji ve hizmet sektörlerine katkı sağlamaktadır.

Dinî Dağılım

ABD, din özgürlüğünün anayasal olarak güvence altına alındığı laik bir devlettir. Ülke, büyük ölçüde Hristiyan olsa da, inançsızlar ve diğer dinlere mensup grupların oranı artmaktadır.

Dinî Dağılım (2023 Tahmini Verileri):

  • Hristiyan: ∼%63 (Protestanlar, Katolikler, Ortodokslar dahil)
  • Herhangi Bir Dini Bağlantısı Olmayanlar (Ateist, Agnostik vb.): ∼%29
  • Yahudi: ∼%2,0
  • Müslüman: ∼%1,3
  • Budist: ∼%1,0
  • Hindu: ∼%0,8
  • Diğer Dinler: Kalan yüzdeyi oluşturur.

Protestanlık, tarihsel olarak en büyük dinî grup olmaya devam ederken, Katoliklik ve inançsız gruplar önemli bir demografik güce sahiptir.

Eğitim ve Okuryazarlık Oranı

ABD, gelişmiş bir eğitim sistemi ve yüksek bir okuryazarlık oranına sahiptir, ancak eğitim düzeyi eyaletler ve ırksal/etnik gruplar arasında farklılık göstermektedir.

Eğitim Seviyesi (25 Yaş ve Üzeri Nüfus İçinde):

  • Lise Diploması veya Dengi Mezunu: ∼%89,6
  • Lisans Derecesi veya Üzeri Mezunu: ∼%36,5

Ülke, araştırma ve inovasyon konusunda küresel lider olan çok sayıda prestijli üniversiteye (Ivy League, büyük araştırma üniversiteleri) ev sahipliği yapmaktadır.


ABD'nin en köklü okullarından biri olan Harvard Üniversitesi (Public Domain Pictures)

Göç ve Nüfus Dinamikleri

Göçmenlik, ABD'nin demografik büyümesinin ve kültürel çeşitliliğinin temel itici gücüdür. Ülke, dünyadaki en fazla göçmen nüfusa ev sahipliği yapmaktadır.

  • Yurt Dışı Doğumlu Nüfus Oranı: ∼%13,7
  • Başlıca Göç Kaynakları: Meksika, Çin, Hindistan, Filipinler ve El Salvador.

Göçmen nüfus, işgücü piyasasında kritik bir rol oynamakta ve demografik yaşlanma eğilimini hafifletmektedir. Ancak göç politikaları ve yasal statülerle ilgili tartışmalar, ülkenin siyasi ve sosyal gündeminde sürekli olarak yer almaktadır.

Kültür ve Turizm

Kültürel Yapı

Amerika Birleşik Devletleri, geniş coğrafyası ve çok katmanlı toplumsal yapısıyla dünyanın en zengin kültürel mozaiklerinden birini oluşturur. Göçmen nüfusunun etkisiyle şekillenen bu çeşitlilik; dillerde, geleneklerde, mutfakta, müzikte ve yaşam tarzlarında kendini gösterir. New York’un çok uluslu mahallelerinden Louisiana’nın kreol kültürüne, Kaliforniya’nın Latin etkilerinden Appalachia’nın folk mirasına kadar her bölge kendi kültürel kimliğini taşır. ABD mutfağı da bu çeşitliliğin bir yansımasıdır. Bölgesel yemekler, etnik mutfakların birleşimi ve hızlı tüketim kültürünün birleşimiyle hem popüler hem de deneysel bir gastronomi sahası yaratır.


Kurucu önderlerin portrelerinin bulunduğu Mount Rushmore (CIA World Factbook)

Kültürel Miras ve Koruma

ABD’nin kültürel mirası, modern kent dokusu, yerli halkların izleri ve tarihi yapılar arasında geniş bir alana yayılır. Ülke, ulusal mirası koruma konusunda kapsamlı kurumlara ve yasal çerçevelere sahiptir.


UNESCO Dünya Mirası Alanları:

ABD’de birçok doğal ve kültürel UNESCO alanı bulunur. Grand Canyon, Yellowstone, Yosemite gibi milli parklar doğal mirasın sembolleridir. Öte yandan Independence Hall gibi yerler ülkenin siyasi ve tarihi gelişimini temsil eden kültürel miras noktalarıdır.


Tarihi Yapılar ve Arkeolojik Sitler:

Ülkenin geçmişi, kolonyal dönem yapıları, Amerikan yerlilerine ait arkeolojik bölgeler ve iç savaş izleriyle doludur. Ulusal Tarihi Koruma Yasası kapsamında binlerce yapı ve bölge koruma altına alınmıştır.


Müzeler ve Kültürel Kurumlar:

ABD, dünya çapında etkili müzelere ev sahipliği yapar. Washington D.C.’deki Smithsonian Enstitüsü, dünyanın en büyük müze ve araştırma kompleksi olarak kültürel mirasın korunması ve halka sunulmasında öncü rol oynar. New York’taki Metropolitan Sanat Müzesi ve Chicago Sanat Enstitüsü gibi kurumlar ise sanat tarihinin en önemli eserlerini barındırır.


Abraham Lincoln Anıtı (Pexels)

Turizm Sektörü

Amerika Birleşik Devletleri, turizmde küresel ölçekte en çok tercih edilen ülkeler arasındadır. 2024 yılında yaklaşık 72 milyon uluslararası ziyaretçiyi ağırlayan ülke, güçlü iç turizm hareketliliğiyle birlikte devasa bir turizm ekonomisine sahiptir. Sektör; konaklama, ulaştırma, eğlence ve kültürel hizmetler aracılığıyla milyarlarca dolarlık değer yaratır ve milyonlarca kişiye istihdam sağlar.

Ülkeye Gelen Turist Profili:

Ziyaretçilerin önemli bir kısmını Kanada, Meksika, Birleşik Krallık, Almanya, Fransa, Japonya ve Güney Kore gibi ülkelerden gelen turistler oluşturur. Turist profili oldukça çeşitlidir; şehir turizmi, doğa ve macera deneyimleri, eğlence parkları, kültürel geziler ve iş seyahatleri önemli motivasyon kaynaklarıdır.

Turizmin Ekonomi İçindeki Payı:

Turizm, ABD ekonomisinin büyük bir destekleyici unsurudur. Hizmet sektörünün önemli bir parçası olarak ekonomik büyümeye düzenli katkı sağlar. Büyük şehirlerdeki konaklama ve eğlence harcamaları, Florida ve Nevada gibi eyaletlerde ise doğrudan turizm odaklı ekonomik faaliyetler öne çıkar.

Turizm Politikaları:

ABD, vize, seyahat güvenliği, milli parkların korunması ve uluslararası tanıtım kampanyaları gibi alanlarda düzenli politika geliştiren bir ülkedir. Federal ve eyalet düzeyinde uygulanan stratejiler, sürdürülebilir turizmi ve kültürel mirasın korunmasını ön planda tutar.

Turistik Bölgeler ve Çekim Alanları

Başlıca Turistik Şehirler

Amerikan şehirleri kendi başına turizm merkezleridir ve her bölge kendine özgü bir alt kültür geliştirmiştir. New York City, Özgürlük Heykeli, Times Meydanı, Central Park ve dev müzeleri ile küresel bir kültür başkenti olarak öne çıkar. Los Angeles ise Hollywood’un kalbi, Pasifik kıyılarındaki ünlü sahilleri ve çağdaş eğlence kültürü ile dikkat çeker. Washington, D.C., siyasi tarihi ve zengin müze koleksiyonları sayesinde tarih turizminin en önemli merkezlerinden biridir. Chicago, eşsiz mimarisi, canlı müzik sahneleri ve göl kıyısındaki konumu ile önemli bir çekim noktası oluşturur. San Francisco, Golden Gate Köprüsü, Alcatraz Adası ve tarihi tramvaylarıyla modern ve nostaljik unsurları bir arada sunarken; New Orleans, Fransız kolonyal mimarisi ve renkli festivalleri ile iç turizm açısından büyük bir cazibe merkezidir.


New Orleans'da gerçekleşen Mardi Gras festivali (Picryl)

Doğal Güzellikler ve Milli Parklar

Amerika Birleşik Devletleri, yüzlerce milli park ve koruma alanı ile doğa turizmini dünya standartlarının üzerinde bir düzeye taşır. Büyük Kanyon, devasa boyutları ve jeolojik katmanlarıyla doğanın en etkileyici örneklerinden biridir. Yellowstone, gayzerleri ve yoğun yaban hayatıyla dünyanın ilk milli parkı olarak tarihi bir önem taşır. Yosemite, dik granit kayalıkları, dev sekoya ağaçları ve görkemli şelaleleriyle doğa sporları ve doğa yürüyüşü tutkunlarının merkezi konumundadır. Niagara Şelaleleri ise ABD–Kanada sınırındaki etkileyici konumuyla her yıl milyonlarca ziyaretçiyi çeker.


Turistik Bölgeler ve Çeşitleri

Ülke, farklı zevklere hitap eden birçok tematik turizm bölgesine sahiptir. Orlando, Florida, devasa tema parklarıyla aile turizminin merkezidir. Las Vegas ise kumar, eğlence ve canlı gece hayatıyla çölün ortasında benzersiz bir deneyim sunar. Hawaii, tropik iklimi, volkanik manzaraları ve sörf kültürüyle dinlenme odaklı seyahatlerin gözdesidir. Bunun yanında ABD’nin geniş otoyol ağı ve Route 66 gibi ikonik yollar, “road trip” (yol gezisi) kültürünü destekleyerek ziyaretçilere ülkeyi karayoluyla keşfetme ve farklı bölgelerin kültürünü deneyimleme fırsatı sunar.


Orlando'da bulunan Universal Studios (Flickr)

Askeri Kabiliyet ve Ordu

Amerika Birleşik Devletleri, dünyanın en büyük savunma bütçesine, en gelişmiş teknolojik altyapısına ve küresel ölçekte konuşlandırılmış geniş bir askerî varlığa sahip ülkelerden biridir. ABD Silahlı Kuvvetleri; Kara Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri, Deniz Piyadeleri ve Uzay Kuvvetleri olmak üzere beş ana bileşenden oluşur ve NATO’nun kolektif savunma yapısında belirleyici bir rol üstlenir. Ülkenin askerî kapasitesi; nükleer caydırıcılık, küresel lojistik kabiliyet, ileri teknoloji savunma sistemleri, geniş müttefik ağı ve dünyanın çeşitli bölgelerinde bulunan üslerle desteklenen çok katmanlı bir güç projeksiyonuna dayanır. Bu çerçeve, ABD’yi hem bölgesel hem de küresel güvenlik mimarisinin merkezi aktörlerinden biri haline getirmektedir.



CENTCOM dahilinde Arabistan çöllerinde ortak egzersizde görev alan Amerikan tankı (Flickr)

Dış Politika ve Güvenlik

21. yüzyılın ilk çeyreğinde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) dış politikası, stratejik rekabet kavramı etrafında yeniden tanımlanan, karmaşık ve çok boyutlu bir güç mücadelesinin ekseninde şekillenmektedir. Soğuk Savaş sonrası dönemin sınırlı iş birliği ve ekonomik bağımlılık temelli ilişkileri, yerini özellikle 2010’ların sonundan itibaren Çin ve Rusya ile girilen uzun vadeli ve kapsamlı bir rekabet ortamına bırakmıştır. Bu durum, ABD’nin ulusal güvenlik ve savunma stratejilerinde Çin’i "tempo belirleyici meydan okuma" (pacing challenge), Rusya'yı ise Ukrayna savaşı ve nükleer riskler bağlamında derinleşen bir jeopolitik karşıtlık olarak konumlandırmasına yol açmıştır.

Çin İle İlişkiler

21. yüzyılın ilk yıllarında “karşılıklı ekonomik bağımlılık” ve sınırlı iş birliği çerçevesinde ilerleyen ABD–Çin ilişkileri, özellikle 2010’ların sonundan itibaren “stratejik rekabet” kavramı etrafında tanımlanan, uzun vadeli ve çok boyutlu bir güç mücadelesine dönüşmüştür. ABD’nin ulusal güvenlik ve savunma stratejilerinde Çin, güncel olarak “pacing challenge” (tempo belirleyici meydan okuma) ve ABD savunma planlamasının merkezî referans noktası olarak tanımlanmaktadır.


Bu rekabetin temel eksenleri ekonomi, teknoloji, askerî güç dengesi ve ideolojik meşruiyet alanlarında yoğunlaşmaktadır. ABD, bir yandan Çin’in Doğu ve Güney Çin Denizi’ndeki askerî faaliyetlerini, Tayvan üzerindeki baskısını ve Kuşak-Yol Girişimi bağlamında artan küresel nüfuzunu sınırlamaya çalışırken; diğer yandan Hint-Pasifik stratejisi kapsamında Japonya, Güney Kore, Avustralya, Filipinler ve Hindistan gibi bölge ülkeleriyle ittifak ağlarını güçlendirmektedir.


İlişkiler, ticaret savaşları, teknoloji kısıtlamaları (yarı iletkenler, 5G, yapay zekâ) ve karşılıklı yaptırımlarla ekonomik alanda sertleşirken, aynı zamanda iklim değişikliği, küresel sağlık ve finansal istikrar gibi konularda sınırlı ve alan bazlı iş birliğine de açık bir yapı göstermektedir. ABD yönetimi, resmi belgelerinde Çin’i aynı anda hem “rakip” hem de “iş birliği yapılması gereken büyük güç” olarak nitelemekte; bu da politikayı, çatışmayı önlemeye çalışan fakat rekabeti yönetmeye odaklanan ikili bir çerçeve hâline getirmektedir.


Askerî boyutta ise ABD, 2020’li yıllarda entegre caydırıcılık yaklaşımıyla, özellikle Tayvan Boğazı ve Güney Çin Denizi etrafındaki olası krizlere hazırlık yapmaktadır. Hint-Pasifik’teki üs yapılanması, ortak tatbikatlar ve yeni savunma iş birlikleri, Çin’in bölgesel çıkışını dengelemeyi amaçlayan uzun vadeli bir stratejinin parçaları olarak değerlendirilmektedir.

Rusya İle İlişkiler

ABD–Rusya ilişkileri günümüzde Ukrayna savaşı, nükleer silahlar ve büyük güç rekabeti ekseninde şekillenmektedir. ABD–Rusya ilişkileri, giderek derinleşen jeopolitik karşıtlık, karşılıklı yaptırımlar, nükleer caydırıcılık ve Rusya’nın Ukrayna işgali temelinde seyretmektedir.


Obama döneminde (2009–2016) Washington, ilk yıllarda “yeniden başlatma” girişimiyle Moskova ile ilişkileri yumuşatmayı amaçlamış; bu kapsamda stratejik nükleer silahları sınırlayan Yeni "START" anlaşması imzalanmış ve belirli bölgesel dosyalarda sınırlı iş birliği denenmiştir. Ancak Rusya’nın 2014’te Kırım’ı ilhak etmesi, Doğu Ukrayna’daki ayrılıkçı güçlere destek vermesi ve Suriye iç savaşında Esad yönetimiyle yakın askeri ittifaka yönelmesi, ilişkilerde sert bir kırılma oluşturmuş; ABD ve Avrupa Birliği, kapsamlı ekonomik yaptırımlar ve güvenlik alanında caydırıcılık önlemleriyle karşılık vermiştir.


Trump’ın ilk döneminde (2017–2021) ikili ilişkilerde dikkat çekici bir ikilik ortaya çıkmıştır. Bir yandan başkan düzeyinde daha ılımlı bir söylem, liderler arası telefon görüşmeleri ve zirve diplomasisi öne çıkmış; diğer yandan ABD kurumları, özellikle 2016 seçimlerine Rusya’nın müdahalesi iddiaları ve siber saldırılar gerekçesiyle Moskova’ya karşı sert bir çizgi sürdürmüştür.


Biden döneminde (2021–2024) ilişkiler, 2022’de Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik geniş çaplı saldırısıyla Soğuk Savaş sonrasının en düşük seviyesine inmiştir. ABD, Ukrayna’ya kapsamlı askeri ve mali destek sağlamış, Rus bankaları ve büyük şirketlerine yönelik ağır yaptırımlar uygulamış, Rusya Merkez Bankası varlıklarını dondurmuş ve NATO’nun doğu kanadını güçlendirmiştir. Rusya ise ABD’yi çatışmanın dolaylı tarafı olmakla suçlamış; kapsamlı nükleer deneme yasağına ilişkin CTBT’den çekilmiş, uzaya nükleer silah konuşlandırılmasını kısıtlayan girişimleri veto etmiş ve 2024 itibarıyla binlerce savaş başlığından oluşan stratejik cephaneliğiyle nükleer risk algısını yükseltmiştir.


2024’te Trump’ın ikinci dönemi, ABD politikalarında belirgin bir değişime işaret etmektedir. Yönetim, Ukrayna’ya desteği geçici olarak durdurmuş, çatışmalar için 30 günlük ateşkes ve müzakere planı önermiş ve Rusya ile diplomatik “reset” sürecini başlatmıştır. Washington ile Avrupa arasında Ukrayna ve Rusya politikası konusunda görüş ayrılıkları belirginleşmiş; ABD’nin bazı yaptırım mekanizmalarını gevşetmesi ve Moskova ile yeniden temas kurması, ilişkilerde yeni ama belirsiz bir dönemi başlatmıştır.

Orta Doğu Politikası

ABD’nin Orta Doğu politikasının temel eksenleri; İsrail’in güvenliği, enerji ve deniz yollarının güvenliği, İran’ın nüfuzunun ve nükleer programının sınırlandırılması, radikal örgütlerle mücadele ve bölgesel ittifak ağlarının korunması olarak özetlenebilir. Son on beş yılda ise bu politika, bir yandan bölgeden “askerî yük hafifletme” ve küresel odağı Asya-Pasifik’e kaydırma arayışını, diğer yandan İran, İsrail–Filistin ve Körfez dengeleri etrafında süren yoğun krizleri birlikte barındırmaktadır.


Obama dönemi (2009–2017), George W. Bush dönemindeki Irak işgalinin mirasını yönetme ve “Müslüman dünyayla ilişkileri onarma” iddiasıyla başladı. Irak’tan asker çekme, kısmen Afganistan’a ağırlık verme, Arap Baharı sürecinde temkinli destek ve Libya’da NATO öncülüğünde müdahale bu dönemin karakteristik unsurlarıdır. İran ile 2015’te imzalanan Nükleer Anlaşma (JCPOA), Obama’nın Orta Doğu’da diplomasi ve çok taraflılık vurgusunun simgesi olurken; Suriye iç savaşında “kırmızı çizgi” söylemine rağmen kapsamlı askerî müdahaleden kaçınılması, bölge algısında ABD’nin çekingen ve dalgalı bir aktör olarak görülmesine yol açmıştır. İsrail’le güvenlik iş birliği sürmüş, ancak yerleşim politikaları ve Filistin meselesinde zaman zaman açık gerilimler yaşanmıştır.


Trump’ın ilk dönemi (2017–2021), Orta Doğu’da belirgin biçimde İran karşıtı “maksimum baskı” ve İsrail merkezli yeni ittifak mimarisi çizgisine oturdu. ABD, JCPOA’dan çekilerek İran’a ağır ekonomik yaptırımlar uyguladı; bu yaklaşım, Tahran’ın bölgesel nüfuzunu geriletmeyi hedefleyen ama aynı zamanda Körfez’de ve Irak’ta gerilimi tırmandıran bir doktrin hâline geldi. Aynı dönemde ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması ve Golan Tepeleri üzerindeki İsrail egemenliğini tanıması, Filistin meselesinde önceki Amerikan pozisyonlarından belirgin bir sapma olarak görüldü. Buna paralel olarak Abraham Anlaşmaları ile BAE, Bahreyn, Fas ve Sudan’ın İsrail’le normalleşmesi Washington tarafından önemli bir diplomatik başarı olarak sunuldu; ancak bu süreç Filistin dosyasını geri plana iten, “İran karşıtı eksen” temelli bir düzen önerisi olarak eleştirildi.


Biden dönemi (2021–2025), başlangıçta Orta Doğu’yu göreli olarak ikinci plana iten ve küresel stratejik odağı Çin ve Rusya ile rekabete kaydıran bir çerçeve benimsedi. Washington, İran’la nükleer anlaşmaya dönük dolaylı müzakerelere girişse de sonuç alınamadı; buna karşılık, İran’a yönelik yaptırımların önemli bölümü yürürlükte kaldı. 7 Ekim 2023 sonrası başlayan İsrail–Hamas/Gazze savaşı, Biden yönetimini yeniden derinden bölgeye bağladı: ABD bir yandan İsrail’e kapsamlı askerî ve diplomatik destek sağlarken, diğer yandan artan sivil kayıplar ve insani kriz karşısında ateşkes, esir değişimi ve yardım koridorları için baskı kurmak zorunda kaldı. Aynı zamanda Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki saldırıları, İran bağlantılı grupların bölgedeki faaliyetleri ve Irak–Suriye hattındaki gerilimler, ABD’nin deniz ve üs konuşlanmalarını artırmasına yol açtı.

Türkiye İle İlişkiler

Türkiye–Amerika Birleşik Devletleri ilişkileri, NATO çerçevesinde yürütülen müttefiklik temelinde şekillenmekte olup, son yıllarda çeşitli yapısal farklılıklar ve güvenlik öncelikleri nedeniyle dalgalı bir seyir izlemektedir. Soğuk Savaş döneminde iki ülke arasındaki iş birliği ortak tehdit algısına dayalı bir çerçevede gelişirken, güncel dönemde ilişkiler konu bazlı iş birliği ve farklılaşan bölgesel politikaların birlikte varlık gösterdiği bir yapı kazanmıştır. Türkiye’nin dış politikasında çok yönlü bir yaklaşım benimsemesi, Rusya ve İran gibi bölgesel aktörlerle temaslarını sürdürmesi ve BRICS ile Şanghay İşbirliği Örgütü gibi uluslararası platformlara ilgi göstermesi, ikili ilişkilerin kapsamını etkileyen başlıklar arasında yer almaktadır.


Savunma ve güvenlik konuları, ikili ilişkilerin merkezinde bulunan unsurlardır. Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi tedarik etmesi, F-35 programındaki konumunu etkileyen bir gelişme olmuş ve savunma alanındaki teknik iş birliğinin yeniden tanımlanmasına yol açmıştır. Suriye’de ABD’nin YPG/SDF ile yürüttüğü iş birliği, Türkiye’nin güvenlik kaygılarıyla bağlantılı bir konu olarak gündemde yer almaktadır. Ayrıca Fethullah Gülen’in iadesi talepleri, 2016 darbe girişimine ilişkin hukuki süreçler, Halkbank davası ve demokrasi–insan hakları alanındaki tartışmalar, siyasi ve diplomatik düzeyde ele alınan diğer başlıkları oluşturmaktadır.


İkili ilişkiler, dönemsel olarak farklı yönetimlerin dış politika önceliklerine bağlı olarak değişiklik göstermiştir. Rahip Andrew Brunson krizi, Suriye’deki operasyonlar, ekonomik yaptırımlar ve gümrük tarifeleri geçmiş dönemlerde öne çıkan başlıklardır. 2020’li yıllarda NATO içi koordinasyon, Ukrayna’daki savaş ve ittifak genişleme süreçleri, iki ülke arasında diplomatik temasların yoğunlaşmasına ortam sağlamıştır. İsveç’in NATO üyeliği ve F-16 tedarik süreci, bu dönemde müzakere edilen temel konular arasındadır.

Latin Amerika Politikası

Güncel dönemde ABD’nin Latin Amerika politikasında güvenlik, ticaret ve göç başlıkları öne çıkmaktadır. Uyuşturucu kartelleri ve bazı suç şebekeleri “yabancı terör örgütü” statüsüne alınmış, bu çerçevede Meksika sınırında askerî ve gözetim kapasitesi artırılmış, Karayipler ve Venezuela açıklarında deniz unsurları görevlendirilmiş, kartel faaliyetlerine yönelik operasyonlar yürütülmüştür. Bu güvenlik merkezli yaklaşım, bölge ülkeleriyle yapılan iş birliği ve ortaya çıkan itirazlar üzerinden farklı tepkilerle karşılanmaktadır.


Ticari ilişkilerde ABD, Latin Amerika ülkelerine çeşitli oranlarda tarifeler uygulamakta; bu uygulamalar ticaret akışlarını etkilemekte ve bazı ülkelerin alternatif ekonomik ortaklıklar aramasına yol açmaktadır. Serbest ticaret anlaşmaları ve korumacı düzenlemeler arasındaki denge, bölgesel ticaret tartışmalarının merkezinde yer almaktadır.


Göç politikaları ise geçici koruma statülerinin daraltılması, sınır dışı süreçlerinin hızlandırılması ve bölge ülkeleriyle yapılan geri kabul anlaşmaları üzerinden şekillenmektedir. Bu düzenlemeler hem göç yönetimi hem de ikili ilişkiler üzerinde doğrudan etkiler yaratmaktadır. Kalkınma ve insani yardım programlarında yapılan kesintiler, özellikle Orta Amerika ve Karayipler’de sosyal ve yönetişim projelerinin kapsamını azaltmıştır. ABD’nin bölge ülkeleriyle temas düzeyi ise güvenlik, göç ve siyasi uyum gibi faktörlere bağlı olarak değişmektedir.

Afrika Politikası

ABD’nin güncel Afrika politikası, büyük güç rekabeti, ekonomi–ticaret ilişkileri, güvenlik iş birlikleri ve kalkınma araçlarının yeniden düzenlenmesi etrafında şekillenmektedir. Afrika, hızlı nüfus artışı, genişleyen iç pazarları ve kritik maden rezervleri nedeniyle ABD için stratejik bir bölge olarak ele alınmaktadır. Aynı zamanda Çin, Rusya ve bölgesel aktörlerin artan etkisi, kıtayı uluslararası rekabetin önemli sahalarından biri hâline getirmektedir.


Jeopolitik ve güç rekabeti bağlamında ABD, Çin’in Afrika’daki ticaret, yatırım, altyapı ve maden sektörlerindeki geniş etkisiyle karşı karşıyadır. Çin’in kıtayla kurduğu ekonomik ilişkilerin hacmi ve çeşitliliği, ABD’nin Afrika politikasında rekabetçi bir yaklaşımı öne çıkarmaktadır. Rusya da bazı Afrika ülkelerinde güvenlik iş birlikleri, askeri varlık ve doğal kaynak anlaşmaları yoluyla etkisini artırmaktadır. Bu çerçevede ABD, Afrika’nın küresel güç dengeleri açısından önem kazandığını vurgulamakta ve kıtayla ilişkilerini bu rekabet ortamına göre konumlandırmaktadır.


Ekonomi ve ticaret alanında ABD–Afrika ilişkilerinde tarife politikaları, AGOA rejiminin geleceği ve Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Bölgesi ile uyumlu bir ekonomik çerçeve oluşturulması temel tartışma başlıklarıdır. ABD tarafından uygulanan genel ve ülke bazlı tarifeler, bazı sektörlerde ticari belirsizlik yaratmaktadır. Buna karşın AGOA’nın yenilenmesi ve kritik mineraller için özel ticari düzenlemeler yapılması, ABD’nin kıtayla artan ekonomik bağlarını kurumsallaştırmayı hedeflemektedir. Kritik mineraller özellikle önem taşımakta; ABD, tedarik zincirlerini çeşitlendirmek ve belirli minerallerde Çin’e olan bağımlılığı azaltmak amacıyla Afrika ülkeleriyle yeni ortaklık modelleri geliştirmektedir.


Güvenlik boyutunda, ABD kıtada terörle mücadele, istikrarı destekleme ve bölgesel güvenlik girişimlerine katkı gibi alanlarda faaliyet göstermektedir. AFRICOM’un operasyonları ve çeşitli ülkelerle yürütülen güvenlik iş birlikleri, ABD’nin Afrika’daki güvenlik yaklaşımının ana bileşenidir. Sahel ve Doğu Afrika gibi bölgelerde artan istikrarsızlık ve çatışma ortamı, güvenlik politikalarının devamlılığını gerektirmektedir. Bununla birlikte, bazı yardım ve istikrar programlarının azaltılması, güvenlik ve kalkınma arasındaki bütünleşik yaklaşımın zayıflamasına neden olmaktadır.


Kalkınma, yönetişim ve yumuşak güç alanlarında ABD, önceki dönemlere kıyasla daha sınırlı bir çerçeve benimsemektedir. Kalkınma fonlarının ve teknik destek programlarının önemli bölümü azaltılmış; sağlık, sosyal destek ve kurumsal kapasite oluşturma programları yeniden yapılandırılmıştır. PEPFAR ve barış gönüllüleri gibi düşük maliyetli programlar sürdürülürken, daha geniş çaplı kalkınma projeleri kademeli olarak daraltılmıştır. Bu durum, ABD’nin Afrika’daki geleneksel yumuşak güç araçlarının etkisini sınırlayan bir gelişme olarak ortaya çıkmaktadır.

Savunma Kapasitesi

Amerika Birleşik Devletleri, çeşitli küresel askeri endekslere göre dünyanın en güçlü askeri kuvveti olma konumunu sürdürmektedir. Bu askeri kapasitenin temelini, ülkenin önemli finansal kaynakları ve geniş insan gücü oluşturur. Ülkenin savunma harcamaları ve personel sayısı, bu küresel liderliği destekleyen temel faktörlerdir.

Savunma Bütçesi ve İnsan Gücü (Tahmini Veriler)

  • Savunma Bütçesi: $895.000.000.000 ABD doları (Küresel sıralamada 1. sıradadır)
  • Toplam Tahmini Personel Gücü: Yaklaşık 2.127.500 kişi
  • Aktif Görevli Personel: 1.328.000 kişi (Küresel sıralamada 3. sıradadır)
  • Yedek Personel: 799.500 kişi

Askerî görevler için Operasyonel Komuta Zinciri 

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı’ndan (Başkomutan) başlayarak doğrudan Savunma Bakanı’na (Secretary of Defense, SecDef) uzanır. Savunma Bakanı, emirleri doğrudan Birleşik Muharebe Komutanlıklarının komutanlarına iletir. Bu komuta yapısı, hem coğrafi hem de fonksiyonel sorumluluk alanlarına göre örgütlenmiş 11 komutanlıktan oluşur. 

Birleşik Muharebe Komutanlıkları şunlardır:


  • USEUCOM (Avrupa Komutanlığı)
  • USCENTCOM (Merkez Komutanlığı)
  • USINDOPACOM (Hint-Pasifik Komutanlığı)
  • USAFRICOM (Afrika Komutanlığı) 
  • USNORTHCOM (Kuzey Komutanlığı)
  • USSOUTHCOM (Güney Komutanlığı)
  • USSPACECOM (Uzay Komutanlığı)
  • USSTRATCOM (Stratejik Komutanlık) 
  • USCYBERCOM (Siber Komutanlık) 
  • USTRANSCOM (Ulaştırma Komutanlığı) 
  • USSOCOM (Özel Operasyonlar Komutanlığı)


Bu komutanlar, sorumlu oldukları bölgelerde veya işlevsel alanlarda görev yapan tüm askerî kuvvetleri (Kara Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri, Deniz Piyadeleri ve Uzay Kuvvetleri) sevk ve idare eder.


Genelkurmay Başkanı (Chairman of the Joint Chiefs of Staff, CJCS), ülkenin en yüksek rütbeli subayı ve Başkan ile Savunma Bakanı’nın baş askerî danışmanıdır; ancak muharip birlikler üzerinde doğrudan operasyonel komuta yetkisine sahip değildir.


İdari Komuta Zinciri ise kuvvetlerin örgütlenmesi, eğitimi ve teçhizatlandırılmasıyla ilgili sorumlulukları kapsar. Bu zincir, Savunma Bakanı’ndan başlayarak sivil Askerî Departman Bakanlarına (örneğin Kara Kuvvetleri Bakanı, Deniz Kuvvetleri Bakanı, Hava Kuvvetleri Bakanı) uzanır. Ardından, her bir kuvvetin hazırlık ve idame durumundan sorumlu olan ilgili Hizmet Şeflerine (örneğin Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı) kadar devam eder. Hizmet Şefleri, Genelkurmay Başkanı ve Başkan Yardımcısı ile birlikte Amerika Birleşik Devletleri’nin başlıca askerî danışma organı olan Müşterek Kurmay Başkanları Kurulu’nu (Joint Chiefs of Staff) oluşturur.


Birleşik Muharebe Komutanlıkları (Picryl)

Amerika Birleşik Devletleri Kara Kuvvetleri 

Amerika Birleşik Devletleri Kara Kuvvetleri, ABD Silahlı Kuvvetleri'nin kara tabanlı operasyonlarından sorumlu en eski ve en büyük birimidir. Kökeni, Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nda savaşmak üzere 14 Haziran 1775'te kurulan Kıta Ordusu'na dayanmaktadır.

Görevi

Kara Kuvvetlerinin temel görevi, muharebe komutanlarını desteklemek amacıyla, tüm askeri operasyonlar yelpazesinde hızlı ve sürekli kara hakimiyeti sağlayarak ulusun savaşlarını savaşmak ve kazanmaktır. Bu görev, barışı ve güvenliği korumayı, ABD'yi, topraklarını ve denizaşırı bölgelerini savunmayı, ulusal politikaları desteklemeyi ve ulusal hedefleri gerçekleştirmeyi kapsar.

Tarihçe

ABD Kara Kuvvetleri'nin tarihi, ülkenin tarihiyle iç içedir. Katıldığı başlıca savaşlar ve dönemler şunlardır:

  • Amerikan Bağımsızlık Savaşı (1775–1783): General George Washington komutasında Amerikan bağımsızlığını kazanmıştır.
  • Amerikan İç Savaşı (1861–1865): Birlik Ordusu olarak ülkenin bütünlüğünü korumuş ve köleliği sona erdirmiştir.
  • I. Dünya Savaşı (1917–1918): Müttefiklerin zaferinde kritik bir rol oynamıştır.
  • II. Dünya Savaşı (1941–1945): Avrupa ve Pasifik cephelerinde savaşarak Mihver güçlerinin yenilgiye uğratılmasında merkezi bir rol almıştır.
  • Soğuk Savaş (1947–1991): Kore ve Vietnam Savaşları'nda yer almıştır.
  • Küresel Terörle Savaş (2001–günümüz): Afganistan ve Irak'ta uzun süreli operasyonlar yürütmüştür.

Teçhizat

Kara Kuvvetleri, kara hakimiyetini sağlamak için çeşitli modern teçhizatlar kullanır.

  • Ana Muharebe Tankı: M1 Abrams
  • Piyade Savaş Aracı: M2 Bradley
  • Saldırı Helikopteri: AH-64 Apache
  • Genel Maksat Helikopteri: UH-60 Black Hawk
  • Topçu Sistemleri: M109 Paladin ve M142 HIMARS
  • Standart Piyade Tüfeği: M4 Karabina


İspanya Ordusu ile ortak operasyon yürüten 3. Özel Kuvvetler Grubu (Flickr)

Amerika Birleşik Devletleri Deniz Kuvvetleri (United States Navy)

Amerika Birleşik Devletleri Deniz Kuvvetleri, ABD Silahlı Kuvvetleri'nin deniz savaşı operasyonlarından sorumlu birimidir. Görevi, denizlerde seyrüsefer özgürlüğünü sağlamak, Amerikan çıkarlarını korumak ve deniz yoluyla caydırıcılık ve güç gösterimi yapmaktır.

Görevi

Deniz Kuvvetleri'nin misyonu, savaşları kazanmak, caydırıcılık sağlamak ve denizlerde barışı korumak için denizde ve denizden ileriye dönük olarak hazır bulunmaktır. Bu, denizyollarını açık tutmayı, müttefiklerle birlikte çalışmayı ve kriz anlarında ilk müdahaleyi yapmayı içerir.

Yapılanma

Deniz Kuvvetleri, Savunma Bakanlığı bünyesindeki Deniz Kuvvetleri Bakanlığı tarafından yönetilir. Komuta yapısı, Deniz Kuvvetleri Sekreteri ve en yüksek rütbeli subay olan Deniz Harekat Başkanı'nı içerir. Operasyonel güçleri dünya çapında numaralandırılmış filolara ayrılmıştır:

  • 2. Filo: Batı Atlantik Okyanusu
  • 3. Filo: Doğu Pasifik Okyanusu
  • 4. Filo: Güney Atlantik Okyanusu ve Karayipler
  • 5. Filo: Basra Körfezi, Kızıldeniz ve Umman Denizi
  • 6. Filo: Akdeniz ve Doğu Atlantik Okyanusu
  • 7. Filo: Batı Pasifik ve Hint Okyanusu
  • 10. Filo: Siber Savaş

Tarihçe

13 Ekim 1775'te kurulan Kıta Donanması'nın devamı niteliğindedir. Tarihi boyunca, korsanlıkla mücadeleden küresel savaşlara kadar geniş bir yelpazede görev yapmıştır. II. Dünya Savaşı'ndaki Pasifik Cephesi, donanmanın gücünü ve uçak gemilerinin stratejik önemini kanıtladığı en önemli dönemlerden biridir. Soğuk Savaş boyunca Sovyet Donanması'na karşı küresel bir denge unsuru olmuştur.

Teçhizat

ABD Deniz Kuvvetleri, dünyanın en büyük ve en yetenekli donanmasıdır.

  • Uçak Gemileri: Gerald R. Ford ve Nimitz sınıfları
  • Muhripler: Arleigh Burke sınıfı
  • Kruvazörler: Ticonderoga sınıfı
  • Denizaltılar: Virginia, Seawolf ve Ohio sınıfları (balistik füze ve güdümlü füze denizaltıları)
  • Uçaklar: F/A-18 Super Hornet, F-35C Lightning II ve P-8 Poseidon


USS Dwight D. Eisenhower uçak gemisi (Picryl)

Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetleri (United States Air Force)

Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetleri, ABD Silahlı Kuvvetleri'nin hava ve uzay operasyonlarından sorumlu birimidir. 18 Eylül 1947'de Kara Kuvvetleri'nden ayrılarak bağımsız bir kuvvet olmuştur.

Görevi

Hava Kuvvetleri'nin misyonu, hava ve uzayda Amerika'nın çıkarlarını korumak, caydırmak ve savunmak için uçmak, savaşmak ve kazanmaktır. Bu, küresel hava üstünlüğü, küresel erişim, hassas angajman ve uzay operasyonlarını içerir.

Yapılanma

Hava Kuvvetleri Bakanlığı tarafından yönetilir ve en üst rütbeli subayı Hava Kuvvetleri Komutanı'dır. Operasyonel olarak, belirli görevlere odaklanmış Ana Komutanlıklar (Major Commands) halinde organize olmuştur:

  • Hava Muharebe Komutanlığı (ACC)
  • Hava Eğitim ve Öğretim Komutanlığı (AETC)
  • Küresel Taarruz Komutanlığı (AFGSC)
  • Hava Hareketlilik Komutanlığı (AMC)
  • Hava Kuvvetleri Özel Harekat Komutanlığı (AFSOC)
  • Pasifik Hava Kuvvetleri (PACAF)
  • Avrupa'daki ABD Hava Kuvvetleri (USAFE)

Tarihçe

Kökeni 1907'de ABD Kara Kuvvetleri Sinyal Kolordusu'nun bir parçası olarak kurulan havacılık bölümüne dayanır. II. Dünya Savaşı'nda ABD Ordusu Hava Kuvvetleri olarak büyük bir rol oynamış, Avrupa ve Pasifik'te stratejik bombalama görevleri icra etmiştir. Soğuk Savaş sırasında nükleer caydırıcılığın temel taşı olmuş ve Berlin Hava Köprüsü gibi insani operasyonlarda da yer almıştır.

Teçhizat

Dünyanın teknolojik olarak en gelişmiş hava gücüdür.

  • Avcı Uçakları: F-22 Raptor, F-35A Lightning II, F-15 Eagle, F-16 Fighting Falcon
  • Bombardıman Uçakları: B-2 Spirit, B-1 Lancer, B-52 Stratofortress
  • Nakliye Uçakları: C-17 Globemaster III, C-130 Hercules
  • Tanker Uçakları: KC-135 Stratotanker, KC-46 Pegasus
  • İnsansız Hava Araçları (İHA): MQ-9 Reaper, RQ-4 Global Hawk


Hava Kuvvetleri'nin en önemli envanterlerinden biri olan F-22 ve F-35 ortak uçuşta (Picryl)

Amerika Birleşik Devletleri Deniz Piyadeleri (United States Marine Corps)

Amerika Birleşik Devletleri Deniz Piyadeleri, ABD'nin amfibi harekat, seferi ve acil müdahale kuvvetidir. Deniz Kuvvetleri Bakanlığı'na bağlı olmasına rağmen, Müşterek Kurmay Başkanlığı'nda ayrı bir kol olarak temsil edilir.

Görevi

Deniz Piyadeleri'nin temel görevi, denizden gelerek kıyı bölgelerinde operasyonlar yürütmek ve ileri deniz üslerini ele geçirmek veya savunmaktır. Hava-kara-lojistik unsurlarını tek bir komuta altında birleştiren entegre yapısıyla bilinirler ve "Başkan'ın 911 gücü" olarak anılırlar.

Tarihçe

10 Kasım 1775'te Philadelphia'da kurulan Deniz Piyadeleri, ABD'nin yaptığı tüm savaşlarda yer almıştır. Özellikle I. Dünya Savaşı'ndaki Belleau Wood Muharebesi ve II. Dünya Savaşı'ndaki Iwo Jima ve Guadalcanal gibi Pasifik adası muharebelerindeki cesaretleriyle ünlenmişlerdir.

Personel ve Eğitim

Deniz Piyadeleri, Parris Island, Güney Karolina veya San Diego, Kaliforniya'daki iki acemi eğitim merkezinde 13 haftalık zorlu bir Temel Eğitim (Recruit Training) sürecinden geçerler. Bu eğitim, fiziksel ve zihinsel dayanıklılığın sınırlarını zorlamasıyla bilinir.

Teçhizat

Deniz Piyadeleri, görevlerine uygun olarak çeşitli kara, hava ve amfibi araçlar kullanır.

  • Piyade Silahları: M27 Piyade Otomatik Tüfeği
  • Amfibi Hücum Aracı: AAV-7
  • Hava Araçları: F-35B Lightning II (dikey iniş-kalkış yapabilen), MV-22 Osprey (dikey kalkış yapabilen nakliye uçağı)
  • Saldırı Helikopteri: AH-1Z Viper

Amerika Birleşik Devletleri Uzay Kuvvetleri (United States Space Force)

Amerika Birleşik Devletleri Uzay Kuvvetleri, ABD Silahlı Kuvvetleri'nin en yeni birimidir ve 20 Aralık 2019'da kurulmuştur. Görevi, ABD'nin uzaydaki varlıklarını korumak ve uzay alanında askeri operasyonlar yürütmektir.

Görevi

Uzay Kuvvetleri'nin misyonu, ABD ve müttefiklerinin çıkarlarını korumak, uzaydaki tehditleri caydırmak ve uzay yetenekleri sağlamak için uzayda operasyonlar organize etmek, eğitmek ve donatmaktır. Bu, GPS uyduları, askeri iletişim uyduları ve füze uyarı sistemlerinin yönetimi ve korunmasını içerir.

Yapılanma

Hava Kuvvetleri Bakanlığı'na bağlıdır ve en üst rütbeli subayı Uzay Operasyonları Şefi'dir. Personeline "Muhafızlar" (Guardians) denir. Yapısı, uzay operasyonlarına odaklanmış komutanlıklardan oluşur.

Tarihçe

Kuruluşu yeni olsa da, kökeni Soğuk Savaş'ın başlangıcından beri askeri uzay programlarını yöneten Hava Kuvvetleri Uzay Komutanlığı'na (AFSPC) dayanmaktadır. Uzayın giderek daha çekişmeli bir alan haline gelmesi, ayrı bir kuvvet kurulmasını zorunlu kılmıştır.

Personel ve Teknoloji

Uzay Kuvvetleri, oldukça teknik ve uzmanlaşmış bir kuvvettir. Personeli büyük ölçüde uzay sistemleri operatörleri, mühendisler ve istihbarat analistlerinden oluşur. Ana teknolojileri arasında GPS uydu takımyıldızı, Gelişmiş Aşırı Yüksek Frekans (AEHF) iletişim uyduları ve Uzay Tabanlı Kızılötesi Sistem (SBIRS) füze uyarı uyduları bulunmaktadır.


Uzay Kuvvetleri Arması (Picryl)

Amerika Birleşik Devletleri Sahil Güvenlik (United States Coast Guard)

Amerika Birleşik Devletleri Sahil Güvenlik, ABD'nin denizcilikle ilgili kanunlarını uygulamak, arama kurtarma operasyonları yürütmek ve ulusal güvenliği sağlamakla görevli askeri birimidir. Barış zamanında İç Güvenlik Bakanlığı'na bağlıdır, ancak savaş zamanında Deniz Kuvvetleri'nin komutasına devredilebilir.

Görevi

Sahil Güvenlik, 11 yasal görevi yerine getirir:

  • Denizcilik Kanunlarının Uygulanması
  • Arama ve Kurtarma
  • Deniz Güvenliği
  • Uyuşturucuyla Mücadele
  • Göçmen Kaçakçılığıyla Mücadele
  • Deniz Çevresinin Korunması
  • Limanlar, Suyolları ve Kıyı Güvenliği
  • Buz Operasyonları
  • Seyrüsefer Yardımcıları
  • Deniz Savunması
  • Yaşayan Deniz Kaynaklarının Korunması

Yapılanma

Sahil Güvenlik, Atlantik ve Pasifik olmak üzere iki ana operasyonel bölgeye ayrılmıştır. Karargahı Washington, D.C.'dedir.

Tarihçe

Kökeni, 1790 yılında Hazine Bakanı Alexander Hamilton tarafından kurulan Gelir Kesici Servisi'ne (Revenue Cutter Service) dayanır. Bu, onu ABD'nin en eski denizcilik hizmetlerinden biri yapar. Tarihi boyunca kaçakçılıkla mücadele, can kurtarma ve savaş zamanı liman güvenliği gibi görevlerde bulunmuştur.

Teçhizat

Sahil Güvenlik, görevlerini yerine getirmek için çeşitli gemi (cutter) ve hava araçlarına sahiptir.

  • Ulusal Güvenlik Gemileri (National Security Cutters): En büyük ve en yetenekli gemileridir.
  • Orta Dayanıklılık Gemileri (Medium Endurance Cutters): Uzun süreli devriye görevleri için kullanılır.
  • Hava Araçları: HC-130 Hercules ve HC-144 Ocean Sentry uçakları ile MH-60 Jayhawk ve MH-65 Dolphin helikopterleri.


Kaynakça

Central Intelligence Agency. The World Factbook: United States – Military and Security. Erişim Tarihi 16 Ekim 2025. https://www.cia.gov/the-world-factbook/countries/united-states/#military-and-security.

Central Intelligence Agency. The World Factbook: United States – People and Society. Erişim Tarihi 16 Ekim 2025. https://www.cia.gov/the-world-factbook/countries/united-states/#people-and-society.

Congressional Research Service. “Recent Developments in International Tourism to the United States.” Report No. IN12589. Congressional Research Service. 31 Temmuz 2025. Erişim Tarihi 16 Ekim 2025. https://www.congress.gov/crs_external_products/IN/PDF/IN12589/IN12589.1.pdf.


DEİK – Türkiye-İş Dünyası Konfederasyonu. ABD Bilgi Notu. DEİK. Mayıs 2022. Erişim Tarihi 16 Ekim 2025. https://www.deik.org.tr/uploads/abd-bilgi-notu_mayis-2022.pdf.

Fair, Dr. LaLanya. “Critical Infrastructure Sectors and How to Enhance Security.” American Military University (AMU), April 6, 2024. Erişim Tarihi 16 Ekim 2025. https://www.amu.apus.edu/area-of-study/homeland-security/resources/critical-infrastructure-sectors/.

International Monetary Fund (IMF). World Economic Outlook Data Mapper: United States GDP (Nominal). Erişim Tarihi 16 Ekim 2025. https://www.imf.org/external/datamapper/NGDPD@WEO/OEMDC/ADVEC/WEOWORLD/USA.

Leraand, Dag. “Operation Desert Storm.” Store norske leksikon. Erişim Tarihi 16 Ekim 2025. https://snl.no/Operation_Desert_Storm.

Picryl. “The world with commanders' areas of responsibility.” Picryl. 1 Ocak 2002. Erişim Tarihi 15 Kasım 2025. https://picryl.com/media/the-world-with-commanders-areas-of-responsibility-2.

Picryl. “Mardi Gras Parade, New Orleans, Louisiana.” Picryl. 1 Ocak 2011. Erişim Tarihi 15 Kasım 2025. https://picryl.com/media/mardi-gras-parade-new-orleans-louisiana-8.

Picryl. “The aircraft carrier USS Dwight D. Eisenhower (CVN-69) is underway in the North …” Picryl. 20 Nisan 2013. Erişim Tarihi 15 Kasım 2025. https://picryl.com/media/the-aircraft-carrier-uss-dwight-d-eisenhower-cvn-69-is-underway-in-the-north-5cc76d.

Picryl. “U.S. Air Force F‑22 Raptor flies alongside an F‑35.” Picryl. 20 Kasım 2020. Erişim Tarihi 15 Kasım 2025. https://picryl.com/media/a-us-air-force-f-22-raptor-flies-alongside-an-f-35-0532c5.

Picryl. “The U.S. Space Force seal is seen at the newly decorated …” Picryl. 18 Aralık 2020. Erişim Tarihi 15 Kasım 2025. https://picryl.com/media/the-us-space-force-seal-is-seen-at-the-newly-decorated-2b3c42.

PRRI. “2023 PRRI Census of American Religion: County-Level Data on Religious Identity and Diversity.” PRRI. 29 Ağustos 2024. Erişim Tarihi 16 Ekim 2025. https://www.prri.org/research/census-2023-american-religion/.


PublicDomainPictures. “Harvard Business School.” PublicDomainPictures. 20 Kasım 2020. Erişim Tarihi 15 Kasım 2025. https://www.publicdomainpictures.net/en/view-image.php?image=424387&picture=harvard-business-school.

Rawpixel. “Free Photo Image New York City Street.” Rawpixel, Erişim Tarihi 15 Kasım 2025. https://www.rawpixel.com/image/3302813/free-photo-image-new-york-city-street.

Robert Linsdell. “Universal Studios, Orlando (440759).” Flickr. 10 Ağustos 2013. Erişim Tarihi 15 Kasım 2025. https://www.flickr.com/photos/boblinsdell/9475208751.

Sahipkıran Stratejik Araştırmalar Merkezi. “ABD Ordusunun Kısa Tarihi ve Örgütsel Yapısı.” Sahipkıran.org. Yayınlanma Tarihi 12 Mayıs 2020. Erişim Tarihi 16 Ekim 2025. https://sahipkiran.org/2020/05/12/abd-ordusunun-kisa-tarihi-ve-orgutsel-yapisi/#:~:text=ABD%20Ordusu%2014%20Haziran%201775,ABD%20ordusunun%20komutas%C4%B1%20sivillerde%20oldu.

StockAnalysis. “Most Employees.” StockAnalysis, Erişim Tarihi 15 Kasım 2025. https://stockanalysis.com/list/most-employees/.

Stockvault. “New York City Skyline from Top of Empire State Building.” Stockvault, Erişim Tarihi 15 Kasım 2025. https://www.stockvault.net/photo/272769/new-york-city-skyline-from-top-of-empire-state-building.

The Heritage Foundation. 2024 Index of U.S. Military Strength: An Assessment of U.S. Military Power. Washington, DC: The Heritage Foundation. Ocak 2024. Erişim Tarihi 16 Ekim 2025. https://www.heritage.org/sites/default/files/2024-01/2024_IndexOfUSMilitaryStrength_ASSESSMENT_POWER_ALL.pdf.

The Heritage Foundation. “Executive Summary of the 2024 Index of U.S. Military Strength.” The Heritage, 24 Ocak 2024. Erişim Tarihi 16 Ekim 2025. https://www.heritage.org/military-strength/executive-summary.

Tom Fisk. “Lincoln Memorial at Night.” Pexels. 22 Mart 2022. Erişim Tarihi 15 Kasım 2025. https://www.pexels.com/photo/lincoln-memorial-at-night-11563774/.

USA Facts. “How Many People Work for the Federal Government?” USA Facts. Erişim Tarihi 16 Ekim 2025. https://usafacts.org/articles/how-many-people-work-for-the-federal-government/.

U.S. Africa Command. “U.S. Africa Command Photo, ID 47539015872.” Flickr. 12 Nisan 2019. Erişim Tarihi 16 Kasım 2025. https://www.flickr.com/photos/africom/47539015872/in/photostream/.

U.S. Department of Agriculture.  “20190924-OSEC-PJK-02533_TONED”. Flickr. 27 Eylül 2019. Erişim Tarihi 15 Kasım 2025. https://www.flickr.com/photos/usdagov/48801774546/.

Zaretskaya, Victoria. “The United States remained the world’s largest liquefied natural gas exporter in 2024.” U.S. Energy Information Administration — Today in Energy, March 27, 2025. Erişim Tarihi 16 Ekim 2025.  https://www.eia.gov/todayinenergy/detail.php?id=64844.

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Yazar Bilgileri

Avatar
Ana YazarBerk Büyükarslan15 Kasım 2025 04:55
Avatar
YazarKerem Akıl18 Kasım 2025 13:31
Katkı Sağlayanlar
Katkı Sağlayanları Gör
Katkı Sağlayanları Gör
KÜRE'ye Sor