Amityville Vakası, New York Long Island’daki Amityville kasabasında, 112 Ocean Avenue adresinde yaşanan iki katmanlı bir olguyu ifade eder. İlki, 13 Kasım 1974’te DeFeo ailesinin altı ferdinin öldürüldüğü cinayet olayı; ikincisi ise evi 18 Aralık 1975’te satın alıp yerleşen George ve Kathleen Lutz ailesinin, 28 gün içinde yaşadıklarını ileri sürdükleri “olağanüstü” hadiseler ve 14 Ocak 1976’da evi terk edişleridir. Bu anlatı, dönemin yerel ve ulusal basını ile televizyon röportajları üzerinden görünür olmuş; Lutz ailesinin beyanları etrafında şekillenen olaylar zinciri, 1977 yazında Jay Anson imzalı The Amityville Horror kitabının yayımlanmasıyla popüler kültürde kalıcı bir yer edinmiştir.
Amityville Evi - The Amityville Horror (2005) - (IMDb)
Vaka, bir yandan söz konusu evde “musallat/istila” teması etrafında derlenen bir perili ev anlatısı olarak işlev görürken, diğer yandan 1979 tarihli hukukî süreçteki ifadeler ve eleştirel incelemeler nedeniyle kurgu/abartı tartışmalarının merkezinde yer almıştır. Bu çerçevede, Lutz anlatısının oluşumuna ve yayımlanmasına dair beyanlar ile eleştiriler, olayın yalnızca bir “doğaüstü deneyim” olarak değil, aynı zamanda üretim, yayılım ve tartışma boyutları olan kültürel bir fenomen olarak da değerlendirilmesine imkân verir.
Tarihi Arka Plan: DeFeo Cinayetleri (1974)
13 Kasım 1974 Çarşamba günü saat 02.00–04.00 aralığında, Ronald “Butch” DeFeo Jr. (23), .35 kalibre Marlin marka tüfekle babası Ronald DeFeo Sr. (43), annesi Louise (42) ile kardeşleri Dawn (18), Allison (13), Mark (11) ve John (9)’u 112 Ocean Avenue adresindeki evlerinde öldürdü. Olay yeri anlatımlarında tüm kurbanların yataklarında vurulduğu ve ilk bulgularda “yüzüstü” pozisyonda tespit edildikleri aktarılır; DeFeo, yakalanmasının ardından farklı savunmalar yapmayı denese de cinayetleri işlediğini kabul etti. Dava Riverhead’de görüldü ve 4 Aralık 1975’te her bir cinayet için 25 yıl–müebbet arası cezalara hükmedilerek altı ardışık müebbet cezasına çarptırıldı.
Cinayet gecesinde komşuların silah seslerini neden duymamış olabileceğine dair iki unsur öne çıkar: Kuzeydeki bitişik evin boş olması ve DeFeo ailesinin köpeğinin dışarıdaki kulübede uzun süre yüksek sesle havlaması; kapalı pencereler ve şiddetli rüzgârın da sesleri maskelemiş olabileceği belirtilir. İlk haberlerde kurbanların aynı pozisyonda “hareketsiz kaldığı” vurgusu dikkat çekmişse de sonradan yayımlanan adlî bulgular, en az üç kurbanın uyandığını ve bazı beden pozisyonlarının vurulma anından sonra yerleştirme ile oluştuğunu ortaya koymuştur. Özellikle Louise DeFeo’nun eşinin vurulmasıyla doğrulmaya çalıştığı, Allison’ın ise başı kalkık hâlde doğrudan namluya baktığı sırada yüzünden vurulduğu aktarılır.
Amityville Evi - The Amityville Horror (1979) - (IMDb)
Zaman çizelgesi, DeFeo’nun eylem sonrası davranışlarını da içerir. Kanlı giysileri ve bazı delilleri yastık kılıfına koyup evden çıkar; tüfeği Amityville (kanal/nehir) tarafında suya attıktan sonra kalan eşyaları Brooklyn’de bir yağmur kanalına bırakır. Ardından iş yerine görünür, arkadaşlarına ev telefonunu aradığını ancak açan olmadığını söyler; akşamüstü Henry’s Bar’a gidip evdekiler için endişelendiğini ve “eve zorla gireceğini” bildirir, eve girip döndüğünde “annemle babam vurulmuş” diye polisleri haberdar eder. 15 Kasım’da tutuklama ve sevk işlemleri tamamlanır.
Motivasyona ilişkin anlatılar değişkendir. Dönemin haberleri ve takip eden değerlendirmelerde, aile üzerinde bulunan ve toplamı 200.000 dolar civarında olduğu ifade edilen hayat sigortası poliçeleri ile cinayetten yaklaşık iki hafta önce bildirilen “sahte soygun” olayı (bayiye ait nakit ve çeklerin güya gasp edilmesi) nedeniyle baba–oğul geriliminin tırmandığı öne çıkar. DeFeo’nun denetimli serbestlik durumu, yoğun madde kullanımı ve iş–aile içi çatışmalar bağlamında, eylemin “doğaüstü” gerekçelerden ziyade bir aile içi şiddet sarmalının nihai patlaması olduğu değerlendirmesi yapılır.
Lutz Ailesinin 28 Günü (Ailenin Anlatısı)
Lutz ailesi, 112 Ocean Avenue adresindeki eve 18 Aralık 1975’te taşınır. Ailenin anlatısına göre, daha ilk günlerden itibaren ısınmada düzensizlikler, açıklanamayan kötü kokular ve belirli odalarda aniden beliren soğuk noktalar görülmeye başlar. George Lutz’un hemen her gece yaklaşık 03.15’te uyandığı, bu saatin olayların “tetikleyici zamanı” gibi tekrar ettiği iddia edilir. Evde DeFeo ailesinden kalma bazı eşyaların bulunduğu, özellikle zemin kat ve bodrum çevresinde olağan dışı bir atmosfer hissedildiği ileri sürülür.
Anlatıya göre ev içinde yinelenen bazı motifler kısa sürede belirginleşir. Zemin kat duvarlarında akıntıya benzeyen izler görüldüğü, bodrumda ev planlarında yer almayan küçük ve kapalı bir bölümün “kırmızı oda” olarak fark edildiği, kış mevsimine rağmen sineklerin kümeler hâlinde belirdiği öne sürülür. Oturma odasında asılı haçın yer değiştirmesi veya ters dönmesi, kapı ve pencerelerin içten kuvvet uygulanmış gibi hasar aldığı, merdiven boşluğunda ağır adım sesleri duyulduğu anlatılır. Ailenin küçük kızının “Jodie” adıyla andığı, iri gözlü domuz siluetine benzeyen bir varlık gördüğünü söylediği; evcil köpeğin geceleri özellikle kayıkhane çevresinde huzursuzlandığı iddialar arasındadır.
Amityville Evi - The Amityville Horror (1979) - (IMDb)
Bu dönemde kilise teması da devreye girer. Ailenin çağrısıyla eve geldiği belirtilen bir rahibin bazı odalarda kendini kötü hissettiği, eve döndükten sonra sağlık sorunları yaşadığı ve telefon hatları üzerinden kurulan temaslarda sık sık kesinti meydana geldiği ileri sürülür. Lutzlar, dua ve kutsal suyla arınma girişimleri denediklerini; bu esnada kaba bir uyarı sesi duyduklarını, ardından kötü kokuların arttığını ve bazı odalarda soğumanın keskinleştiğini iddia ederler. Ailenin günlük hayatı giderek bozulur: George Lutz’un işe gitmekte zorlandığı, kişisel bakımını aksattığı ve gün boyu şömineyi sürekli beslediği; Kathleen Lutz’un ibadet ve dua ritüellerine yöneldiği anlatılır. Kapıların kendiliğinden kapanıp açıldığı, üst katlardan “ağır bir koro yürüyüşü” gibi sesler geldiği, zemin kattaki aslan heykelciğinin yerinin değiştiği öne sürülür.
Yılbaşı civarında gerilimin tırmandığı iddia edilir. Pencere ve kapı çerçevelerinde içe doğru esneme, çocuk odalarında izah edilemeyen vuruntular ve duvar yüzeylerinde şekil değişimleri anlatıya eklenir. George’un 03.15’te uyanmalar sırasında evin dışına çıkarak kanal ve kayıkhane çevresinde devriye gezmesi bir alışkanlığa dönüşür; Kathleen Lutz’un uykudan sıçrayarak kabuslar gördüğünü anlattığı belirtilir.
Ocak ayının ikinci haftasında bodrum ve zemin katta sürüklenme–vuruntu seslerinin arttığı, üst katta kapı çarpmalarının çoğaldığı, koridorda gölgelenmeler görüldüğü öne sürülür. Aile fertlerinde üşüme, iştahsızlık ve kabus şikâyetleri yoğunlaşır; nihayet 14 Ocak 1976 gecesi/ertesi sabah, ailenin evi aceleyle terk ettiği ve geri dönmediği iddia edilir. Kısa süre içinde yaşadıklarını anlatan röportajlar, televizyon programları ve daha sonra yayımlanan kitap, bu anlatının kalıcı bir dolaşıma girmesine yol açar.
Bu anlatı, Lutz ailesinin beyanlarına dayalı iddialardır; fiziksel bulgu, adlî belge veya üçüncü taraf gözlemiyle doğrulanmış olgular olarak değil, ailenin iddialarının içeriği olarak sunulmuştur.
Paranormal Anlatıların Yayılması
Lutz ailesinin iddia edilen deneyimlerinin kamuya açılması, yerel medyada çıkan ilk haberlerle ve özellikle New York Channel 5’in 5 Şubat 1976 tarihli akşam haberlerinde yapılan “Amityville’de Şeytani Güçler” temalı yayınla hız kazandı. Bu yayında hem DeFeo cinayetlerine atıf yapıldı hem de ailenin evi dört hafta sonra terk ettiği, polis ve bir rahiple temasa geçtiği ve “evde doğaüstü bir güç” bulunduğunu düşündükleri aktarıldı.
Aynı dönemde, DeFeo’nun avukatı William Weber’in de “bilimsel incelemeler” ve gerekirse psişik yönün araştırılması için akademik kurumlara başvurulacağını söylediği yansıtıldı. Yayından yaklaşık iki hafta sonra Lutz çifti Weber’in ofisinde bir basın buluşması yaptı; bu süreç, hikâyenin medya dolaşımını genişleten dönüm noktalarından biri oldu.
Ocak 1976’da George ve Kathy Lutz’un, Weber ve gazeteci Paul Hoffman’la bir araya gelerek yaşadıklarını ticari bir yayına dönüştürme ihtimallerini müzakere ettikleri; bu görüşmelerde Lutz anlatısının DeFeo davasıyla ilişkilendirilerek pazarlanmasının konuşulduğu aktarılır. Kısa süre içinde tarafların yolları ayrılmış ve Prentice-Hall ile Jay Anson hattı öne çıkmıştır.
The Amityville Horror Kitap Kapağı (Jan Anson)
The Amityville Horror: A True Story 1977 Temmuz’unda yayımlandı; Anson, son sözünde Lutzların olayları bant kaydına dökerek kronoloji kurduğunu ve bazı unsurların “bağımsız tanıkların” ifadesiyle desteklendiğini ileri sürdü. Buradaki doğrulama vurgusu, anlatının sahiciliğini savunan bir editoryal strateji olarak öne çıkar; ancak bu da baştan sona Anson’ın ve Lutzların iddiası niteliğindedir.
1977–1979 arasında kitap ve ilk film uyarlaması ticari başarı elde etti; Lutz çifti çok sayıda televizyon programına katıldı ve ciddi telif geliri elde etti. Bu dönemde açılan hukuk davaları, anlatının üretim motivasyonlarını ve metnin inşasına dair iddiaları kamuya taşıdı. 1979 Eylül’ünde Brooklyn’de görülen Lutz v. Hoffman davasında Weber’in mahkeme ifadesinden aktarılan bölümler, “bir kısmı birlikte kurgulanan” bir kitap projesi çerçevesinde “hikâyeler yaratıldığına” dair ifadelerle yaygın tartışmalara kaynaklık etti; aynı metinlerde “dış doğrulama” için rahip ve medya unsurlarının bilinçli olarak devreye sokulduğu iddiası yer aldı.
Aynı yıllarda akademik literatür, sonraki maliklerin evde olağanüstü olgular görmediği yönündeki açıklamalarını ve Weber’in basına yansıyan “hikâyeyi birlikte yarattık” sözlerini derleyerek Anson/Lutz hattındaki anlatıya karşı çıktı. Bu yazılarda kapı-pencere hasarları gibi fiziki izlerin tutarsız bulunduğu, ayrıca Ric Osuna’nın araştırmalarının dosyaya yeni ama yine tartışmalı tanıklıklar kattığı not edildi.
Hukuki Süreçler ve Tartışmalar
1979’da açılan davalar, bu iddia ve karşı iddiaları resmî kayıtlara taşıması bakımından dönüm noktası niteliğindedir. Mahkeme safahatında yer alan açıklamalarda, anlatının belirli unsurlarının birlikte “tasarlandığı” ya da “geliştirildiği” yönünde ifadeler öne çıkar; buna karşılık, Lutz tarafı, yaşananları önce bantlara aktarıp kronolojik olarak düzenlediklerini, bazı unsurların üçüncü kişilerce doğrulandığını ve anlatının özünün gerçek deneyimlere dayandığını savunur. Dolayısıyla aynı süreç, hem “kurgu/abartı” şüphesini besleyen, hem de “doğrulama” vurgusuyla metnin sahiciliğini desteklediğini öne süren iki çizgiyi yan yana görünür kılar.
Dava dosyaları ve basına yansıyan haberler, anlatının üretim motivasyonlarına ilişkin soruları da çoğalttı. Telif ve lisans gelirleri, film hakları ve medya görünürlüğü gibi başlıklar, anlatının “ticari başarısı” ile “olgusal doğruluğu” arasındaki ilişkiyi tartışmanın merkezine yerleştirdi. Bazı taraf beyanlarında, “hikâye unsurlarının” medya ilgisini artıracak şekilde biçimlendirildiği öne sürülürken; karşı tarafta, yaşananların doğası gereği alışılmış delil standartlarıyla bütünüyle doğrulanamayacağı, bu yüzden tanık anlatılarının temel dayanak kabul edilmesi gerektiği savunulmuştur.
Amityville Evi'nden Bir Kare (Flickr)
Son tahlilde, hukukî süreçler herhangi bir “nihai hakikat” hükmü vermekten çok, anlatının oluşumu ve yayılımına ilişkin farklı saikleri, çatışan hatırlamaları ve pazarlama stratejilerini belgelemiş; böylece Amityville dosyasındaki çekirdeğin iddialar, beyanlar ve yorumlar üzerinden kurulduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
Bu dönemde açılan karşı davalar ve temyiz girişimleri de tabloyu netleştirmekten ziyade çeşitlendirdi. Bazı talepler usul gerekçeleriyle sonuçsuz kalırken, bazı beyanlar sonraki yıllarda müstakil yayınlara, televizyon programlarına ve röportajlara taşındı. Böylece hukuki zemin, anlatının “kanıtlanabilir olgu” ile “ticari-anjambmanlı popüler anlatı” arasındaki sınırlarını tartışmaya açan bir sahaya dönüştü; iddia ve karşı iddialar, sonraki akademik incelemelerin de ana malzemesi hâline geldi.
Şüpheci İncelemeler
Şüpheci literatür, Lutz anlatısındaki birçok unsurun tutarlılığına ve doğrulanabilirliğine yönelik soru işaretlerini derleyerek kamuoyuna taşımıştır. İlk olarak “bağımsız doğrulama” vurgusuna rağmen, sonradan evde yaşayanların olağanüstü hiçbir şey deneyimlemediğine dair beyanları öne çıkar: Sekiz ay oturan bir kiracı ile evi Lutzlardan sonra alan James ve Barbara Cromarty’nin açıklamaları, anlatının “güncel tanıklarca doğrulandığı” iddiasıyla çelişir. Aynı derlemelerde, kapı ve pencerelerin içten kırıldığı, kış ortasında yüzlerce sineğin türediği, kar üzerinde “yarık toynak izleri” bulunduğu gibi motiflerin, saha koşulları ve kayıtlarla uyuşmadığı vurgulanır; örneğin “toynak izi” iddiasının geçtiği tarihte bölgede kar yağışı olmadığını belirten haber ve notlar referans verilir.
İkinci olarak, 1976’da televizyon haberi ve medyumların katıldığı ev içi “inceleme” seanslarının, anlatının dolaşımını büyütmek için kurgusal ve gösterişli unsurlarla sunulduğu eleştirisi yapılır. Şeytani varlık beyanları, “yeraltından gelen varlık” söylemi ve seanslarda hissedilen rahatsızlık gibi aktarımlar, araştırmacı yazılarda yöntembilimsel denetime tabi tutulmadan medya anlatısına eklemlenen iddialar olarak değerlendirilir. Bu çizgi, kitabın “çok sayıda bağımsız tanık” söylemini de sorgular; zira “bağımsızlık” ölçütü muğlaktır ve tanık profilleri çoğunlukla aynı medyatik ağ içinde dolaşır.
Üçüncü olarak, Zindler’in çözümlemeleri, anlatı–olgu uyumsuzluklarına ilişkin somut örnekler sunar. “Ön kapının menteşelerinden sökülmesi” gibi sahneler mimari ayrıntılarla karşılaştırılır; kapının aslında “fırtına kapısı” olduğuna dair tespitler ve “menteşeden çıkma” motifinin çöp barınağına ait kapıyla ilgili olabileceği yönündeki okuma, dramatik anlatımın olgusal zeminden sapmasına örnek gösterilir.
Amityville: The Awakening Resmi Fragman (Rotten Tomatoes Trailers)
Ayrıca DeFeo cinayetlerinde kurbanların “yüzüstü” pozisyonu ile Anson’ın Lutz çocukları için kurduğu “yüzüstü uyuma” paralelliği, anlatılar arası yapay bağ kurulması olarak ele alınır; hatta adlî anlatımlara göre en az iki kurbanın vurulma anında farklı pozisyonda olduğuna dair aktarımlar, bu paralelliği zayıflatır.
Dördüncü olarak, 1979’daki Lutz v. Hoffman süreci üzerinden aktarılan ifadeler, “anlatının birlikte tasarlandığı” yönündeki iddiaları desteklemek üzere kullanılır. Duruşma aktarımında, avukat William Weber’in “birlikte hikâyeler oluşturduk”, “edebî serbestlikle kamuoyunun parapsişik fenomen sayacağı unsurlara dönüştürdük” şeklinde özetlenebilecek beyanları, güvenilirlik arayışının kurgusal stratejilerle harmanlandığı tezine dayanak yapılır. Aynı dosyada, Channel 5 muhabiriyle teması ve “dış kuvvetleri devreye sokarak” güvenilirlik izlenimi üretme planı anlatılır; bu da televizyon yayınının ve “bağımsız tanık” izleniminin medya mühendisliği bağlamında değerlendirilebileceğini gösterir. Bu aktarımların tümü, ilgili tarafların iddiaları olup, şüpheci literatür bu iddiaları anlatının ticari inşası lehine okur.
Son olarak, şüpheci yazılar Lutz anlatısındaki bazı “sembolik eşleşmelerin” (03.15 motifi, “kırmızı oda”, kapı/menteşe, haçın ters dönmesi) popüler korku anlatılarındaki kalıplarla benzerliğine dikkat çeker; kimi öğelerin The Exorcist gibi yapımlardan kopyalanmış olabileceğini öne sürer. Buna karşılık, Anson metninde yer alan “bilimsel inceleme yapılacak, sonra psişik boyut ele alınacak” şeklindeki savunma çizgisi, anlatının kendi içinde rasyonel–paranormal sıralama kurarak inanılırlığı artırma çabası olarak okunur.
Kültürel Etki ve Uyarlamalar
Amityville anlatısı, 1977’de yayımlanan kitap ve 1979’daki ilk sinema uyarlamasıyla popüler kültürde hızla kalıcı bir yer edindi; kısa sürede “perili ev” temasının en görünür modern örneklerinden biri olarak hem korku sinemasını hem de belgesel/televizyon içeriklerini besledi. İlk uyarlamayı izleyen yıllarda çekilen devam filmleri, yeniden çevrimler ve yan ürünler yalnızca olay örgüsünü değil, kimi zaman salt “Amityville” adını bir marka çağrışımı olarak kullanarak türün alt kollarına yayıldı.
The Amityville Horror (1979) Resmi Fragman (Rotten Tomatoes Trailers)
Derlemelerde bu üretim hattının, özgün olayla zayıf bağlara rağmen istikrarlı biçimde sürdüğü; parodi ve tür kırması örneklerin de eklendiği görülür. Liste, 1979 yapımı The Amityville Horror’dan başlayıp 1980’ler–1990’lar doğrudan video piyasası, 2005 yeniden çevrimi, 2010’lar ve 2020’lerde art arda gelen düşük bütçeli yapımlar ile 2023 tarihli mini dizi ve 2024 tarihli yapımlara kadar uzanır. Bu süreklilik, anlatının sinema ve video pazarındaki esnekliğini, “adın tek başına merak uyandırma” gücünü ve tür içinde dolaşıma giren kalıp motiflerin yeniden işlenebilirliğini gösterir.
Akademik okumalar, bu popülerleşmeyi yalnızca üretim adediyle değil, mekânsal imgelem ve korku anlatısının yapısal şemaları üzerinden de açıklar. The Amityville Horror ile The Conjuring karşılaştırmasında “merkez–çevre” (centre–periphery) gerilimi, evin “korunaklı merkez” işlevini yitirerek “anti-ev”e dönüşmesi ve musallat sürecinin “infestation (İstila) – oppression (Baskı) –possession (Ele geçirme)” aşamalarıyla ilerlemesi gibi kavramlar, Amityville örneğinin kalıp düzeyinde nasıl yeniden üretildiğini gösterir.
Bu çerçevede bodrum gibi eşiğe/ara-alana denk düşen bölümlerin “korkunun semiyotik periferisi” olarak kodlanması, George Lutz’un tedricen kopuş ve saldırganlık eğilimiyle evin “etkin fail”e dönüşmesi ve nihayet “kaçış”ın tek çözüm olarak sunulması, anlatının kültürel imgesini güçlendiren temel yapı taşlarıdır. Benzer şema, The Conjuring’de “arınma/geri kazanım” ihtimalini tartışsa da, Amityville hattında mekânın “onarılamaz bozulma” ile özdeşleşmesi popüler kültürde daha kalıcı bir iz bırakır.
Kamuya açık sunumlar, televizyon çekimleri ve medyumların katıldığı ev içi “inceleme” seansları da kültürel hafızayı şekillendiren bir diğer kanaldır. Dönemin haber kuruluşlarıyla kurulan temaslar ve “dış güçleri devreye sokarak güvenilirlik izlenimi üretme” yönündeki açıklamalar, anlatının medyatik dolaşıma nasıl tasarımla girdiğini ve bu sayede popüler etkisini nasıl katladığını gösterir. Bu beyanların, anlatının üretimi ve yayılımına dair iddia niteliğinde olduğunu akılda tutmak kaydıyla, televizyon ve paranormale odaklı gösterilerin Amityville’i “olay”dan “fenomene” taşıdığı; böylece sonraki film/dizi ve belgesel dalgalarına zemin hazırladığı görülür.
The Amityville Horror (2005) Resmi Fragman (Amazon MGM Studios)
Bugün geriye dönüp bakıldığında Amityville, hem “gerçek olaydan uyarlama” korku sineması için bir şablon, hem de adının tek başına pazarlama değeri taşıdığı bir alt ekosistem yaratmıştır. 1979–1996 arasındaki devam filmlerinden 2005’teki yeniden çevrime, 2011 sonrası doğrudan video yapımlarından 2023–2024 tarihli yeni yapımlara kadar uzanan zincir, temanın bitmeyen esnetilebilirliğini ve popüler kültürdeki yankılanmasını teyit eder; kimi yapımlar özgün olay örgüsüyle bağlarını iyice gevşetip yalnızca “Amityville” çağrışımını ödünç alırken, kimileri belgesel/itiraf formuyla anlatının iddia niteliğini bizzat konu edinir (My Amityville Horror, 2012 gibi). Bu çeşitlilik, Amityville’in güncel korku anlatıları ve medya endüstrisi içindeki yerini hâlâ diri tutmaktadır.