Tarihte yazılı kaynaklar arasında ilk kez 1521 yılında Kahane & Tietze'nin "The Lingua Franca in the Levant" adlı eserinde geçen "anafor" sözcüğü, Türk divan edebiyatına Sürûrî’nin "Hezliyât" eserinde şu beyit ile girmiştir: "Akla yelken edip vurdukça kıyıda küreği / Anafor suların akıntı gibi çağlattık."
Köken
Anafor sözcüğü, Yeni Yunanca anaphóri αναφόρι "gelgit, zıt akım" sözcüğünden alıntıdır.
Eski Yunanca aynı anlama gelen anaphorá αναφορά sözcüğünden evrilmiştir.
Aynı zamanda bu sözcük Eski Yunanca anaphérō αναφέρω "yukarı taşımak, kaldırmak" fiilinden türetilmiştir.【1】
Bu fiil Hint-Avrupa Anadili yazılı örneği bulunmayan bʰer-¹ “taşımak, getirmek” biçiminden evrilmiştir.【2】
Kullanım Alanları
- Edebiyat Alanında: Karmaşık durumları veya hisleri ifade ederken, betimlerken kullanılmaktadır. Gerçek anlamda, mecaz anlamda ve argoda kullanılmaktadır.
- Örnek Cümle (Gerçek Anlam): "Asıl denizlerde olan anafor izleri gibi tirşe birçok yollar var." -Refik Halit Karay
- Örnek Cümle (Mecaz Anlam): "Korkunç bir anaforun öfkesine kapılmış, sağa sola savrulup duruyorlar." -Atilla İlhan
- Örnek Cümle (Argo): "Şimdilik ehemmiyetsiz bir maaş, yine nispeten ehemmiyetsiz bir anafor, fakat Allah bereket versin, gül gibi geçiniyoruz." -Reşat Nuri Güntekin






