“Toplantı” demek yerine “meeting”, “geri bildirim” yerine “feedback” diyoruz. Bazen “sunum” bile kesmiyor, illa “presentation” olacak. Farkında olmadan bir sabah Türkçeden uyanıp İngilizceye başlıyoruz güne. Peki bu sadece kelime tercihi mi, yoksa dilimize, hatta kimliğimize doğru bir yabancılaşma mı?
Giderek Yabancılaştığımız Dil, Bizim mi Hâlâ?
Dil sadece iletişim aracı değil, aynı zamanda kültürün taşıyıcısıdır. Dildeki her değişim, aslında düşünce biçimimizi, aidiyetimizi ve toplumsal kimliğimizi de etkiler. İş hayatında sıkça kullanılan İngilizce kelimeler, sadece pratik birer çözüm mü, yoksa ana dilimizi arka plana iten birer gölge mi?
Bugün "update etmek", "mail atmak", "schedule'a bakmak" gibi ifadeler günlük ofis diline yerleşmiş durumda. Ama bu kelimeler sadece başka bir dili değil, başka bir düşünce biçimini de taşıyor.
Dilde Kayıp: Anlamın Eriyişi
Yabancı kelimeler, Türkçeye sadece konuk olmuyor; zamanla ev sahibi oluyorlar. Bu da Türkçedeki bazı kavramların unutulmasına, hatta bazılarının hiç doğamamasına neden oluyor. “Brief almak” kolay geliyor ama “kısa bilgilendirme” demek yadırganıyor. Oysa bu yadırgama, kelimede değil, zihnimizde başlıyor.
Ne Kaybediyoruz?
- Kendimizi ifade etme zenginliğimizi
- Düşünce üretme derinliğimizi
- Kültürel bağlarımızı ve dilsel özgünlüğümüzü
Kelimeler gidince, o kelimelerin taşıdığı duygular, çağrışımlar ve anlam dünyası da gidiyor.
Bu Sadece Bir Dil Meselesi Değil
Kelimeler, kimliktir. Dilini kaybeden, düşünme biçimini de başka bir kalıba sokar. İş hayatında kullandığımız kelimeler, şirket kültürümüzü belirlediği gibi, bizi de dönüştürür. Bu yüzden sadece “daha global” olmak adına, ana dilimizden vazgeçmek uzun vadede bizi kendimizden uzaklaştırabilir.
Çözüm Ne?
- İngilizce terimleri kullanmak gerekiyorsa, en azından Türkçe karşılıklarıyla birlikte kullanmak.
- Kurumsal yazışmalarda ve sunumlarda Türkçeyi öncelemek.
- Kendi dilimizin ifade olanaklarına güvenmek ve onları geliştirmek.
Belki de en başta sormamız gereken şu: Neden "meeting" diyoruz? Çünkü gerçekten başka bir dilin imkânına mı ihtiyaç duyuyoruz, yoksa kendi dilimizin değerini unutmaya mı başladık?
Dilde yabancılaşma, sessiz ama derin bir kimlik kaybıdır. Ve bu kaybı durdurmanın yolu, bazen en basit seçimle başlar: Bir dahaki sefere "meeting" değil, toplantı diyerek.
Unutmayalım: İyi bir “communication” için, önce sağlam bir “iletişim” gerekir.

