Birinci İntifada, 8 Aralık 1987’de Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Beyt Hanun (Erez) kontrol noktası yakınlarında, İsrailli bir kamyon şoförünün aracını Filistinli işçilerin bulunduğu bir arabanın üzerine sürmesi ve dört Filistinli işçinin ölmesi üzerine başlayan; kısa sürede Gazze’den Batı Şeria ve Doğu Kudüs’e yayılan geniş çaplı bir halk ayaklanmasıdır. 1987’nin son günlerinde başlayan bu süreç, İsrail işgaline karşı Filistin toplumunun kitlesel katılımla yürüttüğü sivil direniş, gösteriler, genel grevler, boykotlar ve yerel örgütlenmelerden oluşan uzun süreli bir ayaklanma niteliğinde olup 1993’te Oslo görüşmelerinin başlamasına kadar devam etmiştir.
Birinci İntifada Belgeseli (Al Jazeera Turk)
Tarihsel Arka Plan
1948 Sonrası Filistin Meselesi ve Mülteci Sorunu
Filistin sorununun arka planında, 20. yüzyıl başında gelişen Siyonist hareket, İngiliz Mandası dönemindeki demografi ve toprak düzenlemeleri, 1947 taksim planı ve 1948’de İsrail devletinin ilanı yer alır. 1948 savaşları sonucunda Filistinliler, geniş ölçekli bir toprak kaybına uğramış, yüz binlerce kişi mülteci konumuna düşmüştür. Bu süreç, Filistinliler tarafından “nakba” (felaket) olarak adlandırılmış ve uzun süreli bir mülteci krizinin başlangıcı olmuştur.
1948–1967 döneminde Batı Şeria Ürdün’ün, Gazze Şeridi ise Mısır’ın kontrolünde kalmıştır. Bu süreçte Filistinli mülteciler çevre Arap ülkelerinde ve kamplarda yaşamak durumunda kalmış, Filistin davası, Arap devletlerinin dış politikalarının ve bölgesel güç dengelerinin temel unsurlarından biri haline gelmiştir.
1967 Savaşı ve İşgalin Yayılması
1967 Savaşı’nda İsrail, Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze Şeridi’ni işgal etmiş; bunun yanı sıra Sina ve Golan gibi alanları da kontrolü altına almıştır. Böylece işgal hızla yayılmış, Filistin topraklarının ciddi bir kısmı fiili olarak doğrudan İsrail askeri yönetiminin denetimine girmiştir.
1967’den sonra İsrail, işgal altındaki bölgelerde yerleşim politikası izleyerek, Filistin nüfusunu azaltma, Yahudi yerleşimci nüfusunu artırma ve toprakların aidiyetini dönüştürmeye dönük uygulamalar yürütmüştür. Bu kapsamda yeni yerleşimler kurulmuş, Filistinlilerin tarım arazilerine, evlerine ve su kaynaklarına erişimi çeşitli askeri düzenlemelerle sınırlandırılmıştır.
Bu dönemde Filistinliler, Batı Şeria ve Gazze’de askeri yönetim altında yaşamaya başlamış, hareket özgürlüğü, çalışma izinleri, vergi yükümlülükleri ve kamusal hizmetler doğrudan İsrail askeri otoritelerinin kararlarına bağlanmıştır.
1970’ler ve 1980’ler: Siyasi Örgütlenme ve Toprak Mücadelesi
1970’lerden itibaren Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ), Filistinlilerin “meşru temsilcisi” olarak Arap dünyasında ve Birleşmiş Milletler’de tanınmıştır. 1974’te FKÖ’ye BM Genel Kurulu’nda gözlemci statüsü verilmiş, Filistin davası uluslararası düzeyde daha görünür hale gelmiştir.
İsrail’de 1976’da yaşanan “Toprak Günü” olaylarında, İsrail vatandaşı Filistinliler, toprak kamulaştırmalarına karşı protesto düzenlemiş; bu gösterilerde ölümler yaşanmış, topraklarının işgali kaygısı Filistin milliyetçiliğinde merkezi bir unsur haline gelmiştir.
1948, 1956, 1967 ve 1973 Arap-İsrail savaşları, Arap devletlerinin askeri yöntemlerle hedeflerine ulaşamaması sonucunu doğurmuş; 1973 sonrasındaki dönemde ise Filistin meselesi giderek daha fazla diplomatik süreçlerin ve müzakere girişimlerinin konusu haline gelmiştir.
1980’li yıllara gelindiğinde, işgal altındaki topraklarda Yahudi yerleşimleri artmış, Filistinlilerin hareket özgürlüğünü kısıtlayan kontrol noktaları, idari izinler ve ekonomik bağımlılık mekanizmaları yaygınlaşmış; Filistin toplumunda hem ulusalcı hem de İslami direniş hareketleri giderek daha fazla taban bulmuştur.
Birinci İntifada’nın Nedenleri
Sosyo-Ekonomik Koşullar
1967–1987 arasında Batı Şeria ve Gazze’de yaşayan Filistinliler, bir yandan İsrail ekonomisine düşük ücretli işgücü olarak entegre olmuş, diğer yandan işgal koşullarının dayattığı vergi yükleri ve hareket kısıtlamalarıyla karşı karşıya kalmıştır. Filistinli işçiler özellikle inşaat, tarım ve düşük ücretli sanayi işlerinde yoğunlaşmış, bu sektörlerde İsrailli işçilerden farklı, daha güvencesiz çalışma şartlarıyla istihdam edilmiştir.
İşsizlik, gelir dengesizlikleri, kamusal hizmetlerdeki kısıtlılık ve işgal rejiminin denetim mekanizmaları, Filistin toplumunda birikimli bir hoşnutsuzluğa zemin hazırlamıştır.
Siyasi Tıkanma ve Temsil Sorunu
1970’lerin sonu ve 1980’lerin başında FKÖ, Lübnan iç savaşı ve bölgesel dengeler nedeniyle Filistin içinden coğrafi olarak uzaklaşmış; Tunus merkezli bir sürgün örgütü haline gelmiştir. Bu durum, işgal altındaki topraklarda yaşayan Filistinlilerle FKÖ liderliği arasında fiziki ve siyasi mesafeyi artırmıştır.
Arap devletlerinin Filistin meselesine yaklaşımlarında zaman içinde farklılıklar ortaya çıkmış; 1967 ve 1973 savaşlarında yaşanan askerî yenilgiler, Filistin davasını Arap devletlerinin ikili çıkar hesaplarından bağımsız bir şekilde ele almayı güçleştirmiştir.
Yerleşim Politikaları ve Toprak Kaybı
İsrail’in “yerleşimci politikası”, Filistin topraklarının statüsünü değiştirmeye dönük bir dizi uygulamayı kapsamıştır. İşgal altındaki bölgelerde yeni yerleşim birimleri kurulmuş; Filistinli köylüler tarım arazilerinden, bağ ve bahçelerinden zorla uzaklaştırılmış; bazı durumlarda Yahudi yerleşimciler veya güvenlik güçlerinin gözetiminde ev yıkımları ve zorla tahliyeler gerçekleştirilmiştir. Bu süreçte Filistinlilerin toprak kayıpları devam etmiş, yerleşimlerin fizikî varlığı, hem günlük hayatın hem de gelecekteki olası siyasi çözüm tartışmalarının çerçevesini belirlemiştir.
8 Aralık 1987 Olayı
Birinci İntifada’nın başlangıcı, 8 Aralık 1987’de Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Beyt Hanun (Erez) kontrol noktası yakınlarında, İsrailli bir kamyon şoförünün aracını Filistinli işçilerin bulunduğu bir arabanın üzerine sürmesiyle yaşanan ve dört Filistinli işçinin ölümüyle sonuçlanan olayla ilişkilendirilmektedir. İsrail makamları bu olayı trafik kazası olarak nitelendirirken, bazı Filistinli görgü tanıkları, bunun daha önce öldürülen İsrail askerlerine karşılık olarak kasıtlı bir eylem olduğunu belirtmiştir.【1】 Olayın ardından ertesi gün Gazze’de düzenlenen cenazeye katılan kalabalıklar ve protestocular ile İsrail askerleri arasında çatışmalar çıkmış; bu çatışmalar kısa sürede Gazze’nin diğer bölgelerine, ardından Batı Şeria ve Doğu Kudüs’e yayılmıştır. Birinci İntifada bu şekilde başlamıştır.
Birinci İntifadaya Dair 32. Gün Arşivi (32.Gün)
İntifada’nın Kronolojisi ve Seyri
İlk Aşama: Gazze’den Batı Şeria’ya Yayılma (Aralık 1987 – 1988)
İlk günlerde Gazze’de başlayan gösteriler, sokak çatışmaları, lastik yakma, barikat kurma ve taş atma eylemleriyle şekillenmiştir. Protestolara öğrenciler, işçiler, tüccarlar, kadınlar ve farklı yaş gruplarından geniş kitleler katılmıştır.
Kısa süre içinde Batı Şeria şehirleri ve kamplarında da benzer eylemler görülmüş; Nablus, Ramallah, El-Halil gibi merkezler ile mülteci kamplarında gösteriler, genel grevler ve sivil direniş eylemleri yaygınlaşmıştır.
1988 yılı boyunca İsrail askerleriyle Filistinli direnişçiler arasındaki çatışmalar sıklaşmış, sokağa çıkma yasakları, kitle tutuklamaları ve kontrol noktalarının sayısının artması, gündelik hayatı ciddi şekilde kesintiye uğratmıştır.
Eylem Biçimleri: Gösteriler, Taş Atma, Genel Grev, Boykot, Vergi Ödememe
İntifada, ağırlıklı olarak sivil direniş pratiklerine dayanan, kitlesel katılımın belirleyici olduğu bir halk hareketi niteliğinde gelişmiştir. Bu kapsamda başvurulan başlıca eylem biçimleri şunlardır:
- Kitlesel Gösteriler ve Taş Atma: Sokaklarda toplanan gruplar, İsrail askerlerinin müdahalelerine taş ve sapanlarla karşılık vermiş; askerler ise ateş açma, plastik ve gerçek mermi kullanma, göz yaşartıcı gaz ve cop gibi araçlar kullanmıştır.
- Genel Grevler: Filistinli işçiler ve esnaf, belirli günlerde dükkânlarını açmamış, İsrail’de çalışan işçiler işe gitmemiş; bu grevler özellikle inşaat ve tarım sektörlerinde üretimi ciddi şekilde azaltmıştır.
- İsrail Ürünlerini Boykot: İntifada liderliği, İsrail mal ve hizmetlerinin alınmamasını teşvik etmiş; sanayi ürünleri, tarım ürünleri ve tekstil satışlarında ciddi düşüşler kaydedilmiştir. 1987’de işgal altındaki topraklarda satılan sanayi ürünleri 850 milyon dolarken, 1988’de 250 milyon dolara düşmüştür; tarımsal ürün satışları yaklaşık %60 oranında azalmış, bazı sektörlerde ihracat %20–30 gerilemiştir.
- Vergi Ödemeyi Reddetme: Filistinliler, İsrail sivil idaresine ödedikleri vergileri kitle halinde ödememeye başlamış; bunun üzerine İsrail makamları, bazı hizmetlerin verilebilmesini vergi ödeme koşuluna bağlayan yeni uygulamalar getirmiştir. Örneğin Ürdün’e seyahat etmek için vergi ödeme belgesi gösterme zorunluluğu getirilmiştir.
- Yerel Komiteler ve Alternatif Düzenlemeler: Mahalle ve köylerde kurulan yerel komiteler, grev takvimleri, boykot listeleri ve toplumsal dayanışma faaliyetlerini organize etmiş; sağlık, gıda ve eğitim alanlarında alternatif düzenlemeler yapılmıştır.
İsrail’in Direnişi Kırmaya Yönelik Uygulamaları
İsrail, İntifada süresince işgal altındaki topraklarda yoğun güvenlik önlemleri almıştır:
- Sokağa Çıkma Yasakları ve Kontrol Noktaları: Birçok şehir ve kampta uzun süreli sokağa çıkma yasakları uygulanmış; yeni kontrol noktaları kurulmuş; Filistinlilerin şehirler arası hareketi idari izinlere bağlanmıştır.
- Toplu Tutuklamalar ve Cezaevleri: On binlerce Filistinli, İntifada sırasında gözaltına alınmış veya tutuklanmış; bazıları idari gözaltı uygulamaları kapsamında yargılama olmadan uzun süreli tutukluluk yaşamıştır.
- Ev Yıkımları ve Sürgünler: İsrail, bazı ailelerin evlerini güvenlik gerekçesiyle yıkmış; bazı kişileri işgal altındaki topraklardan sınır dışı etmiştir.
- Şiddet Kullanımı: Protestocularla karşı karşıya gelinen durumlarda, askerlerin ateş açması sonucu göstericiler arasında ölümler ve yaralanmalar meydana gelmiştir. 1987–1993 yılları arasında Filistinli can kayıpları 1.000’in üzerine çıkmış, çok sayıda kişi de yaralanmıştır.
Eğitim, Üniversiteler ve Gündelik Hayat
İntifada, eğitim sistemini doğrudan etkilemiştir. Özellikle Batı Şeria’da okullar askeri emirlerle uzun süre kapatılmış, öğrenciler ve öğretmenler sık sık kontrol noktalarında, okul yollarında veya okulların içinde askerlerle karşı karşıya gelmiştir:
- 1988’de Batı Şeria’daki 1.194 okulun tamamı askeri emirle 9 ay, 1989’da ise 8 ay süreyle kapatılmış; yaklaşık 310.000 öğrenci bu kapatmalardan etkilenmiştir.
- Okullara baskınlar yapılmış, sınıflara göz yaşartıcı gaz bombaları atılmış, bina ve malzemelerde tahribat meydana gelmiştir.
- Üniversiteler, “direniş merkezi” olarak görüldüğü için sık sık kapatma kararlarıyla karşılaşmış; kampüslere giriş-çıkışlar sınırlanmış, öğrenci ve akademisyenler gözaltına alınmıştır.
Bu dönemde Filistinliler, camilerde, evlerde, bahçelerde ders yapma gibi alternatif eğitim yöntemleri geliştirmiş; yerel eğitim ağları, resmi okul sisteminin kapalı olduğu dönemlerde devreye girmiştir.
Gündelik hayatta ise sokağa çıkma yasakları, kontrol noktaları, grevler ve çatışmalar nedeniyle ulaşım, sağlık hizmetleri, ticaret ve aile hayatı sık sık kesintiye uğramıştır.
Birinci İntifada Döneminde Eğitim (Enstitü Sosyal)
Ekonomik Boyut: İsrail Ekonomisi Üzerindeki Etkiler
İntifada süresince uygulanan genel grevler, boykotlar, vergi ödememe kampanyaları ve artan askerî harcamalar, İsrail ekonomisi üzerinde ciddi maliyetler doğurmuştur:
- Filistinli işçilerin özellikle tarım ve inşaat sektöründeki grevleri, bu sektörlerin üretimini düşürmüştür. 1988’de İsrail tarım sektöründeki toplam istihdam, 1987’ye göre %9 azalmıştır.
- Boykotlar sonucunda işgal altındaki topraklara satılan sanayi, tarım ve tekstil ürünlerinde ciddi düşüşler kaydedilmiş; bazı yerel Filistinli işletmeler, bu dönemde artan talep sayesinde faaliyetlerini sürdürmüştür.
- Vergi ödemelerinin azalması, İsrail sivil idaresinin bazı hizmetleri bilinçli olarak azaltmasıyla sonuçlanmış; vergi ödemeyi kanıtlama şartı, günlük yaşamda sık kullanılan idari belgelere bağlanmıştır.
- Askerî harcamalar artmış; yedek askerlik süresi uzatılmış, işgal altındaki bölgelerde yeni askeri birlikler ve kontrol noktaları kurulmuş; bu uygulamalar ek bütçe gerektirmiştir.
Örgütlenme Biçimleri ve Başlıca Aktörler
Birleşik Ulusal Ayaklanma Komutanlığı (UNLU)
İntifada’nın erken dönemindeki kendiliğinden gelişen eylemler, kısa sürede “Birleşik Ulusal Ayaklanma Komutanlığı” (UNLU) adı verilen yapının hazırladığı bildiriler ve talimatlarla daha koordineli hale gelmiştir. UNLU, işgal altındaki topraklardaki Filistin fraksiyonlarından temsilcilerin yer aldığı yerel bir liderlik mekanizması olarak ortaya çıkmış; grev günleri, boykot çağrıları ve eylem biçimlerine ilişkin metinler yayınlamıştır.
UNLU, FKÖ’nün otoritesini doğrudan reddetmemiş; aksine FKÖ’nün “Filistin halkının meşru temsilcisi” olduğunu vurgulayan bir çizgi izlemiş, sahadaki örgütlenmeyi işgal altındaki topraklarda yürütürken dış temsilin FKÖ’de olduğu anlayışını sürdürmüştür.
Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ)
FKÖ, İntifada başladığında Tunus merkezli bir sürgün örgütü olarak faaliyet göstermekteydi. İntifada’nın patlak vermesi FKÖ liderlerinin de beklemediği genişlikte bir direniş hareketine dönüşmüş; süreç içinde FKÖ, İntifada’ya siyasi destek vermiş ve uluslararası alanda diplomatik girişimleri yoğunlaştırmıştır.
İntifada yıllarında FKÖ, bir yandan Arap devletleriyle ilişkileri sürdürmüş, diğer yandan ABD ve Batılı ülkelerle temas arayışına girmiştir. 1988’de ABD’nin FKÖ ile doğrudan görüşmeyi kabul etmesi, bu dönemdeki diplomatik temasların somut bir örneğidir.
İslami Hareketler ve Hamas
İslami hareket, Filistin’de 1940’lardan itibaren Müslüman Kardeşler çizgisinde örgütlenmiş; 1980’li yıllarda sosyal yardım ağları, camiler, öğrenci dernekleri ve hayır kurumları üzerinden toplumda geniş bir taban oluşturmuştur.
1987’de Hamas adıyla kurumsallaşan yapı, Birinci İntifada sırasında sahada etkin bir aktör haline gelmiştir. Hamas, FKÖ tarafından oluşturulan Birleşik Ulusal Ayaklanma Komutanlığı’na resmen katılmamış olsa da Gazze ve Batı Şeria’da protestoların, dini söylemin ve örgütlü eylemlerin önemli bir kısmında rol almıştır.
Hamas, Filistin’de İslami bir çizgiyle işgal karşıtı mücadeleyi birleştiren bir örgütlenme olarak tanımlanmış; İsrail’in varlığını reddeden, cihad ve İslami referanslara dayalı bir söylem geliştirmiştir.
Öğrenciler, Kadınlar ve Yerel Komiteler
Birinci İntifada’da gençler, özellikle de öğrenciler, sokak gösterilerinin ve taş atma eylemlerinin başlıca aktörleri arasında yer almıştır. Filistinli gençler, hem okullarda hem de mahalle ve kamplarda kurulan yerel komiteler içinde aktif rol üstlenmiştir.
Kadınlar, gıda temini, sağlık desteği, yaralıların bakımı, yerel yardım ağlarının örgütlenmesi ve bazı bölgelerde doğrudan protesto eylemlerine katılım gibi alanlarda İntifada’ya dâhil olmuştur. Yerel halk komiteleriyle birlikte lojistik destek sağlamışlardır.
Yerel komiteler, mahalle düzeyinde güvenlik, gıda dağıtımı, alternatif eğitim, sağlık yardımı ve eylem koordinasyonu gibi çok sayıda işlev üstlenmiş; böylece İntifada’nın sürekliliğinin sağlanmasında örgütsel bir çerçeve sunmuştur.
İsrail ve Güvenlik Kurumları
İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), polis ve istihbarat birimleri, İsrail işgali altındaki bölgelerde İsrailli yerleşimcilerin güvenliğini sağlama ve direnişi bastırma göreviyle hareket etmiştir. Askerî önlemler, rezerv askerlik sürelerinin uzatılması, yeni birliklerin oluşturulması, yerleşimlerin korunmasına dönük özel birlikler, kontrol noktaları ve sokağa çıkma yasakları gibi uygulamaları içermiş; bu politikalar hem denetimi altındaki bölgelerde hem de İsrail içinde güvenlik ve ekonomi alanlarında çeşitli sonuçlar doğurmuştur.
Diplomatik ve Siyasal Gelişmeler (1988–1993)
Uluslararası Kamuoyu ve Medya
Birinci İntifada sürecinde işgal altındaki topraklardan yansıyan görüntüler, özellikle taş atan çocuklar ile ağır silahlı askerler arasındaki karşılaşmaları gösteren sahneler, uluslararası basında geniş yer bulmuştur. İsrail güvenlik güçlerinin sivillere yönelik güç kullanımı, dünya kamuoyunda tartışmaların odağı haline gelmiştir.
Bu süreçte Avrupa ülkeleri, Birleşmiş Milletler ve çeşitli uluslararası örgütler, Filistin meselesine ilişkin karar ve bildiriler yayınlamış; Filistin halkının talepleri diplomatik platformlarda daha sık gündeme gelmiştir.
ABD–FKÖ Temasları ve 1988 Dönemeci
Aralık 1988’de ABD yönetimi, ilk kez FKÖ ile doğrudan görüşmeyi kabul etmiştir. Bu adım, İntifada sürecinin sahadaki etkileri ve uluslararası kamuoyunun Filistin meselesine artan ilgisiyle birlikte değerlendirilmiş; FKÖ ile ABD arasındaki bu doğrudan temas, Filistin meselesinin diplomatik çerçevesini değiştiren bir gelişme olarak kayda geçmiştir. Bu görüşmeler, ilerleyen yıllarda başlatılacak barış konferansları ve müzakere süreçleri için zemin oluşturmuştur.
Madrid Konferansı (1991)
1991’de toplanan Madrid Konferansı, Arap–İsrail ilişkilerinde çok taraflı bir barış konferansı niteliği taşımış; İsrail ile Arap devletleri ve Filistin delegasyonu arasında doğrudan görüşmeler başlatmıştır. Madrid Konferansı, Birinci İntifada sonrasında ortaya çıkan siyasi ortamın bir sonucu olarak gündeme gelmiştir.
Madrid süreci, Filistin delegasyonunun statüsü, topraklar ve güvenlik meselelerinin görüşüldüğü, ancak nihai çözüme ulaşmayan bir diplomatik aşama olarak kaydedilmiştir.
Oslo Süreci (1993) ve İntifada’nın Resmi Olarak Sona Erişi
1990’ların başında Norveç’in başkenti Oslo’da yürütülen gizli görüşmeler, FKÖ ile İsrail arasında karşılıklı tanımayı içeren bir çerçeve metni ortaya çıkarmıştır. 1993’te imzalanan Oslo Anlaşmaları kapsamında, İsrail, işgal altındaki toprakların belirli bölgelerinden çekilmeyi, Filistin tarafı ise İsrail devletini tanımayı kabul etmiş; Batı Şeria ve Gazze’nin bazı kısımlarında Filistin Ulusal Yönetimi’nin kurulması kararlaştırılmıştır.
Birinci İntifada’nın, 1987’de başlayıp 1993 Oslo Anlaşmaları’nın imzalanmasına kadar geçen yaklaşık altı yıllık dönemi kapsadığı ve bu anlaşmaların yürürlüğe girmesiyle resmi olarak sona erdiği bilinmektedir.
İntifada'nın Mirası
Birinci İntifada, Filistin tarihinde “taş intifadası” olarak da anılan kitlesel bir halk hareketi olarak kolektif hafızada yerini almıştır. Sivil direniş biçimlerinin etkinliği, toplumsal birliktelik ve ulusal kimliğin güçlenmesi bu dönemin karakteristik özellikleri arasında görülmektedir.
Ayrıca İntifada, Filistinli genç kuşakların siyasal sosyalleşmesinde belirleyici olmuş; sonraki yıllarda hem İkinci İntifada’nın hem de Filistin siyasal hareketlerinin şekillenmesinde referans noktası haline gelmiştir.

