Birleşmiş Milletler (BM), 1945 yılında İkinci Dünya Savaşı’nın ardından uluslararası barış ve güvenliği korumak, devletler arasında iş birliğini geliştirmek ve ekonomik, sosyal ve insani alanlarda ortak çözümler üretmek amacıyla kurulan evrensel nitelikli bir uluslararası örgüttür. Kuruluşu, Milletler Cemiyeti’nin savaşın önlenmesinde yaşadığı başarısızlıkların ardından daha etkin, kurumsallaşmış ve geniş yetkilere sahip bir küresel düzen arayışının sonucudur. BM, devlet egemenliğine saygıyı korurken uluslararası barışı tehdit eden durumlarda kolektif güvenlik mekanizmalarının işletilmesini öngören BM Şartı’na dayanır ve bu yönüyle modern uluslararası sistemin merkezî kurumlarından biri hâline gelmiştir.
BM Tanımı ve Görevleri (BM)
Örgüt; barış ve güvenlikten kalkınmaya, insan haklarından çevresel sürdürülebilirliğe kadar çok geniş bir alanda sorumluluk üstlenir. Güvenlik Konseyi, Genel Kurul, Ekonomik ve Sosyal Konsey, Uluslararası Adalet Divanı ve Sekreterlik gibi ana organlardan oluşan BM, üye devletlerin temsil edildiği, çok katmanlı ve kapsamlı bir karar alma yapısına sahiptir. Barışı koruma operasyonları, arabuluculuk girişimleri, insani yardım faaliyetleri ve uluslararası hukuk düzeninin güçlendirilmesi örgütün temel faaliyet alanları arasında yer alır.
BM, kuruluşundan Soğuk Savaş dönemine, dekolonizasyon sürecine, küreselleşmenin hızlandığı 1990’lara ve günümüz çok kutuplu uluslararası ortamına kadar geçen süreçte değişen dünya siyasetinin ihtiyaçlarına yanıt vermek amacıyla sürekli dönüşüm geçirmiştir. Tüm eleştirilere ve yapısal sorunlara rağmen, günümüzde uluslararası toplumun en kapsayıcı platformu olmayı sürdürmekte; krizlerin yönetimi, çatışmaların önlenmesi, kalkınma hedeflerinin desteklenmesi ve insan güvenliğinin güçlendirilmesi konularında merkezi bir rol üstlenmeye devam etmektedir.
Tarihçe
BM’nin ortaya çıkışı, 20. yüzyılın başından itibaren uluslararası barışın kurumsal yollarla korunmasına yönelik girişimlere dayanır. 1919’da kurulan Milletler Cemiyeti (MC), bu alandaki ilk örgütlenme oldu.【1】 Bununla birlikte, MC’nin üye sayısının sınırlı olması, ABD ve SSCB gibi büyük devletlerin cemiyete üye olmaması, oybirliğiyle karar alma zorunluluğu ve büyük güçler arasındaki çıkar çatışmaları gibi nedenler örgütlenmenin etkili bir yapı oluşturmasını engellemiştir.【2】
1939–1945 yılları arasında gerçekleşen İkinci Dünya Savaşı, milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine ve geniş kapsamlı yıkımlara yol açmış; aynı zamanda MC’nin çatışmaları önlemede ne kadar yetersiz kaldığını ortaya koymuştur. Bu koşullar, uluslararası barış ve güvenliği koruyabilecek, daha kapsayıcı ve işlevsel bir örgüte duyulan ihtiyacı gündeme getirmiştir. Savaş henüz sürerken, Müttefik Devletler kalıcı barışın ancak yeni bir uluslararası kuruluş aracılığıyla sağlanabileceği fikrini dile getirmiş ve Birleşmiş Milletler’in temelleri savaş yıllarında düzenlenen çeşitli uluslararası konferanslarda atılmıştır.
Kuruluş Süreci
MC’nin dağılmasından sonra, uluslararası barışın korunmasında büyük devletlerin katılımının zorunlu olduğu anlayışı benimsenmiştir. Bu nedenle BM’nin yapısı, galip devletlerin sisteme dâhil edilmesini garanti altına alacak biçimde düzenlenmiştir. BM’nin oluşumu, savaş döneminde yapılan diplomatik görüşmelerle şekillenmiştir.【3】
- 14 Ağustos 1941 Tarihli Atlantik Bildirisi: 1941 yılında imzalanan Atlantik Bildirisi, savaş sonrasının uluslararası düzenine yön veren ilk belgedir. Bu bildiride; uluslararası iş birlikleri, barış, özgürlük, ulusların kendi kaderini tayin hakkı ve ekonomik iş birliği ilkeleri yer almıştır.
- 1 Ocak 1942 Tarihli Birleşmiş Milletler Bildirisi: “Birleşmiş Milletler” (“United Nations”) adının ilk kez resmen kullanıldığı belgedir. Bu bildiride 26 ülke, savaşın ardından kalıcı bir barış düzeni kurulması konusunda ortak irade açıklamıştır.
- 1943 Moskova Konferansı: Savaş sonrasında yeni bir uluslararası örgüt kurulması kararını pekiştirmiştir.
- 1944 Dumbarton Oaks Konferansı: Yeni örgütün yapısını belirlemiş, temel organlar ve işleyiş esasları bu toplantıda kararlaştırılmıştır. Burada örgütün organları, üyelik esasları ve güvenlik sisteminin temel ilkeleri kararlaştırılmıştır.

14 Ağustos 1941'de ABD Başkanı Franklin Delano Roosevelt (FDR) ve Birleşik Krallık Başbakanı Winston Churchill, Atlantik Sözleşmesini kabul etti (BM)
San Francisco Anlaşması ve BM Anlaşması
Yeni örgütün kuruluşuna ilişkin son aşama, 25 Nisan–26 Haziran 1945 tarihleri arasında San Francisco’da düzenlenen konferansla tamamlanmıştır. Konferansa 50 ülke katılmıştır. Toplantılarda Dumbarton Oaks’ta belirlenen esaslar görüşülmüş, örgütün adı, görevleri ve yapısı kesinleştirilmiştir.【4】
Konferans sonunda hazırlanan BM Antlaşması, 26 Haziran 1945 tarihinde imzalanmıştır. Antlaşmanın başlangıç bölümünde, savaşın felaketlerini önleme, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı gösterme, adalet ve özgürlük esasına dayalı bir uluslararası düzen kurma kararlılığı belirtilmiştir.
BM’nin temel amaçları Antlaşma’nın birinci maddesinde dört başlık altında toplanmıştır:
- Uluslararası barış ve güvenliği korumak,
- Devletler arasında dostane ilişkiler geliştirmek,
- Ekonomik, sosyal ve kültürel iş birliğini teşvik etmek,
- İnsan hakları ve temel özgürlüklerin korunmasını sağlamak
Antlaşmanın yürürlüğe girmesi için beş daimî üye (Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler Birliği, Birleşik Krallık, Fransa ve Çin) ile birlikte toplam 29 devletin onayı gerekmiştir. Gerekli onayların tamamlanmasıyla 24 Ekim 1945 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu tarih örgütün kuruluş günü olarak kabul edilmiştir.
Türkiye’nin Kurucu Üyeliği
Türkiye, Birleşmiş Milletler’in kurucu üyeleri arasında yer almıştır. Savaşın son döneminde Müttefik Devletlerle diplomatik ilişkilerini geliştiren Türkiye, 1 Mart 1945 tarihinde Almanya ve Japonya’ya savaş ilan etmiş, böylece San Francisco Konferansı’na katılma hakkı elde etmiştir.【5】
Türk heyeti, 26 Haziran 1945 tarihinde Birleşmiş Milletler Antlaşması’nı imzalayarak kuruluşta yer alan ülkeler arasında yerini almıştır. Türkiye’nin imzasıyla birlikte Birleşmiş Milletler’e katılımı, uluslararası toplumda aktif rol alma politikasının bir yansıması olmuştur.【6】
BM Kuruluşu (History)
Soğuk Savaş Dönemi
BM, İkinci Dünya Savaşı sonrasında uluslararası barış ve güvenliği korumak amacıyla kurulduysa da örgütün bu alandaki işlevi Soğuk Savaş’ın iki kutuplu güç dengesi tarafından büyük ölçüde sınırlandı. ABD liderliğindeki Batı Bloğu ile Sovyetler Birliği liderliğindeki Doğu Bloğu arasındaki derin güvensizlik, MC’den devredilen en önemli reforma, Güvenlik Konseyi’nin büyük güçler tarafından yönlendirilmesi düşüncesine, imkân tanımadı. İdeolojik bölünme, güç boşlukları, psikolojik ve ekonomik savaş yöntemleri, vekâlet çatışmaları ve kapsamlı silahlanma yarışı içeren bu dönemde, BM özellikle ABD ve müttefiklerinin etkisi altında kaldı. Süper güçler birbirine askeri yetki devretmeye razı olmadığı için sistemin öngördüğü kolektif güvenlik mekanizmaları fiilen işlemedi.【7】
Soğuk Savaş’ın İlk Yılları: Veto Krizi, Kore Savaşı ve Süveyş Buhranı
Soğuk Savaş’ın ilk yıllarında Güvenlik Konseyi’nin askeri yetkilere dayalı barış sistemi uygulanamadı ve Konsey faaliyetleri ciddi biçimde daraldı. Bu dönemin iki önemli örneği Kore Savaşı ve 1956 Süveyş Krizi oldu. Kore Savaşı, BM’nin diplomatik bir forumdan öteye geçerek BM sözleşmesinde öngörülmeyen şekilde güç kullanma kararı aldığı ilk büyük sınamayı oluşturdu.【8】 Süveyş Krizi’nde ise İngiltere ve Fransa’nın vetolarıyla Konsey kilitlenince, Genel Kurul “Barış İçin Birlik” (Uniting for Peace) mekanizmasını işleterek ilk BM Acil Barış Gücü’nü (UNEF) tesis etti. Bu süreç, BM barışı koruma operasyonlarının doğuşuna zemin hazırladı. Bu operasyonlar, tarafların rızasıyla konuşlanan, güç kullanma yetkisi yalnızca meşru müdafaa ile sınırlı olan ve tarafsızlık temelinde işleyen askeri birlikler olarak tanımlandı.【9】
1960–1964 arasındaki Kongo operasyonu, bu modelin sınırlarını gösterdi. Operasyon sonucu ülke birliği korunmuş olsa da BM tarafsızlığını yitirdiğine dair eleştiriler yükseldi. Erken dönemde BM üyeleri (özellikle süper güçler) örgütü kendi ulusal çıkarlarını ilerletmek için kullanmaya çalıştı; bu bağlamda ABD uluslararası toplumdaki üstün konumu nedeniyle en etkili aktör oldu.

Kore Savaşında BM Çatısı Altında Bulunan Türk Askerleri (BM)
1960–1970’ler: Dekolonizasyon, Üçüncü Dünya'nın Yükselişi ve Genişleyen BM Gündemi
1960’larda Asya ve Afrika’daki hızlı dekolonizasyon süreciyle BM üyelik yapısı köklü şekilde değişti. Üçüncü Dünya’nın çoğunluğu oluşturmasıyla ABD’nin Genel Kurul’daki çoğunluğu sona erdi; örgüt giderek Üçüncü Dünya ağırlıklı bir kuruma dönüştü. Bu durum Güvenlik Konseyi ile Genel Kurul arasındaki önceki güç dengesini de değiştirdi.
Yeni bağımsız devletler, Güvenlik Konseyi’nin daimî üyelik yapısına entegre olamadıklarından, ekonomik kalkınma, sosyal adalet, ırkçılık karşıtlığı ve sömürgeciliğin tasfiyesi gibi konuları Genel Kurul üzerinden örgütün merkezine yerleştirmeye çalıştılar. Bu gelişme Ekonomik ve Sosyal Konsey’in (ECOSOC) genişlemesini beraberinde getirdi; Konsey 1965’te 18’den 27’ye, 1973’te ise 54 üyeye çıktı. Güvenlik Konseyi de 1965’te 11’den 15 üyeye genişledi.
Bu dönemde süper güçlerin karşılıklı güvensizliği devam ettiğinden Vietnam Savaşı gibi büyük çatışmalarda BM etkisiz kaldı. Buna karşın Kıbrıs’ta 1964’te kurulan BM Barış Gücü (UNFICYP), toplumlar arası gerilimi sınırlamada, tampon bölge oluşturmada ve insani yardımları desteklemede rol üstlendi.

Sömürgecilikten Kurtulma Özel Komitesi Özel Grubu Üyelerinin 22 Mayıs 1971'de Addis Ababa'da düzenlediği basın toplantısı (UN)
1980’ler: Derin Kriz, İşlevsizlik ve Yeniden İş birliği Arayışı
1980’lerde BM hem siyasi hem mali açıdan ciddi bir krize girdi. İran’daki rehine krizi, Çin–Vietnam çatışması, Sovyetlerin Afganistan’ı işgali gibi olaylarda örgüt etkisiz kaldı. İran-Irak Savaşı boyunca Güvenlik Konseyi pasif kaldı. BM’nin iç savaşlar, silahlı isyanlar ve gerilla savaşları gibi yeni çatışma türleri karşısındaki yetersizliği, BM Anlaşması’nın iç işlerine müdahale yasağını düzenleyen 2(7) maddesinin katı yorumundan da kaynaklanıyordu.
1980’ler boyunca BM’nin mali krizi derinleşti; ABD, üçüncü dünya ağırlığının artmasına tepki olarak bütçe katkısını azaltmaya başladı. Buna rağmen, on yılın sonuna doğru Güvenlik Konseyi’nin daimî üyeleri arasında iş birliği yeniden belirginleşti. 1980–1985 arasında alınan 119 kararın 75’inde, 1986–1990 arasında ise 103 kararın 93’ünde daimî üyeler birlikte oy kullandı. Bu uyum, 1987’de İran-Irak Savaşı’nı sonlandırmaya yönelik Güvenlik Konseyi kararıyla somutlaştı.
Ayrıca Gorbaçov döneminde Sovyet dış politikasındaki değişim, Afganistan’dan çekilme kararı ve ABD ile ilişkilerin yumuşaması BM’nin etkinliğini artırdı. 1988’de Namibya ve Angola konusunda imzalanan anlaşmalar, BM barış gücü konuşlandırmasıyla desteklendi ve Güvenlik Konseyi’nin süper güç güvenceleriyle ilk kez etkili bir arabuluculuk çerçevesi oluştu.
1990 Sonrası Yeni Güvenlik Anlayışı
Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte Birleşmiş Milletler, uluslararası barış ve güvenlik konularında daha aktif bir rol üstlenmiştir. 1990’larda Irak’ın Kuveyt’i işgali üzerine alınan Güvenlik Konseyi kararları, kolektif güvenlik mekanizmasının yeniden işlerlik kazandığını göstermiş; Angola ve Namibya’da imzalanan anlaşmalar ise BM’nin barış süreçlerinde yeniden etkili olabileceğini ortaya koymuştur. Bu dönemde örgüt, seçim güvenliğinin sağlanması ve geçiş süreçlerinin izlenmesi amacıyla barış gücü ve gözlem misyonları oluşturmuş; barışı koruma faaliyetlerinin kapsamı genişlemiştir. Nitekim 1948’den 1980’lerin sonuna kadar yalnızca 13 barış gücü misyonu kurulmuşken, Soğuk Savaş’ın bitişini takip eden 1989–1994 döneminde beş yılda 20 yeni operasyon başlatılmıştır.【10】
Ancak bu dönemin tüm gelişmeleri olumlu olmamıştır. Ruanda, Bosna-Hersek ve Somali’de yaşanan ağır insani krizler, BM’nin müdahale kapasitesinin ve hızlı tepki verme yeteneğinin sınırlı kaldığını göstermiştir. Yeni güvenlik anlayışının yalnızca askerî tehditlere değil; insani krizler, yoksulluk, devlet kapasitesinin çöküşü, çevresel tehditler ve kitlesel göç gibi geniş bir yelpazeye yayılan risklere odaklanması gerektiği bu deneyimlerle daha görünür hâle gelmiştir.
Aynı dönemde yaşanan 2. Körfez Savaşı (2003) ise uluslararası güvenlik düzeninin kırılganlığını gözler önüne seren bir başka gelişme olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri, Irak’ın kitle imha silahlarına sahip olduğu iddiasıyla askeri operasyon başlatmış; ancak bu müdahale, Güvenlik Konseyi’nden açık bir yetki alınmadan gerçekleştirilmiştir. ABD’nin BM kararlarına rağmen tek taraflı bir operasyon yürütmesi, 1990’larda yeniden güç kazandığı düşünülen kolektif güvenlik mekanizmasının sınırlarını ortaya koymuş ve uluslararası hukukun meşruiyeti konusunda yoğun tartışmalara yol açmıştır.
21. Yüzyılda Çok Taraflı Diplomasi
21. yüzyılda Birleşmiş Milletler, çok taraflı diplomasinin merkezinde yer almaya devam etmektedir. Küreselleşme, iklim değişikliği, terörizm, salgın hastalıklar ve kitlesel göç gibi sınır aşan sorunlar, örgütün gündemini daha da genişletmiştir. BM, Paris İklim Anlaşması (2015) ve 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları gibi girişimlerle uluslararası iş birliğinin normatif çerçevesini oluşturan bir merkez hâline gelmiştir. Günümüzde BM, bölgesel örgütlerle eşgüdüm içinde hareket eden, norm belirleyici, arabulucu ve kriz yönetiminde temel referans noktası olan küresel bir platform niteliğini sürdürmektedir.
Kurumsal Yapı ve Ana Organlar
Birleşmiş Milletler Antlaşması’na göre örgüt, altı ana organdan oluşur: Genel Kurul, Güvenlik Konseyi, Ekonomik ve Sosyal Konsey (ECOSOC), Vesayet Konseyi, Uluslararası Adalet Divanı (ICJ) ve Sekretarya. Bu organlar, kuruluş amacında belirtilen barış, güvenlik, kalkınma ve adalet hedefleri doğrultusunda faaliyet gösterir.
Genel Kurul
Genel Kurul, Birleşmiş Milletler’in tüm üye devletlerinin temsil edildiği ana organdır. Her üye devletin bir oy hakkı vardır. Genel Kurul, önemli konularda kararlarını üçte iki çoğunlukla, diğer konularda ise basit çoğunlukla alır. Barış ve güvenlik, yeni üyelikler ve bütçe konuları önemli kararlar arasında yer alır. Her yıl Eylül ayında New York’ta toplanan oturumlarda devlet başkanları konuşmalar yapar. Genel Kurul, uluslararası toplumun ortak görüşlerinin ifade edildiği platformdur.

BM Genel Kurulu (BM)
Güvenlik Konseyi
Güvenlik Konseyi, uluslararası barış ve güvenliğin korunmasından sorumludur. Konsey 15 üyeden oluşur. Bunların beşi daimî üyedir: Amerika Birleşik Devletleri, Rusya Federasyonu, Çin Halk Cumhuriyeti, Fransa ve Birleşik Krallık. On geçici üye, Genel Kurul tarafından iki yıllığına seçilir. Kararların geçerli olması için dokuz olumlu oy gerekir ve daimî üyelerden hiçbirinin veto hakkını kullanmaması şarttır. Güvenlik Konseyi, uluslararası krizlerde barışın sağlanması için yaptırım veya askerî müdahale kararı alabilir. Veto hakkı, kararların alınmasını zorlaştıran bir unsurdur.

BM Güvenlik Konseyi (AA)
Ekonomik ve Sosyal Konsey (ECOSOC)
ECOSOC, Birleşmiş Milletler’in ekonomik, sosyal ve çevresel konulardaki çalışmalarını koordine eden organdır. 54 üyeden oluşur ve üyeler Genel Kurul tarafından üç yıllık süreyle seçilir. ECOSOC, sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin uygulanmasını izler ve Birleşmiş Milletler’e bağlı uzman kuruluşların (WHO, UNESCO, ILO, FAO gibi) faaliyetlerini koordine eder. Konsey, sosyal adalet, kalkınma ve insan haklarının desteklenmesi amacıyla kararlar ve tavsiyeler oluşturur.
Vesayet Konseyi
Vesayet Konseyi, 1945 yılında sömürge yönetimi altındaki bölgelerin bağımsızlığa hazırlanmasını denetlemek amacıyla kurulmuştur. Gözetim altındaki tüm bölgeler bağımsızlığını kazandıktan sonra, Konsey 1 Kasım 1994 tarihinde çalışmalarını askıya almıştır. Gerekli görüldüğünde toplanabilme yetkisini sürdürmektedir.
Uluslararası Adalet Divanı (ICJ)
Uluslararası Adalet Divanı, Birleşmiş Milletler’in yargı organıdır. Merkezi Hollanda’nın Lahey kentindedir. Divan, devletler arasındaki hukukî uyuşmazlıkları çözmekle ve BM organlarının yönelttiği hukukî sorular hakkında danışma görüşü bildirmekle görevlidir. Divan, uluslararası hukukun geliştirilmesi ve uygulanmasında önemli bir rol üstlenir.
Sekretarya
Sekretarya, Genel Sekreter ve Birleşmiş Milletler personelinden oluşur. Genel Sekreter, Güvenlik Konseyi’nin önerisiyle Genel Kurul tarafından beş yıllık süreyle seçilir. Sekretarya, örgütün günlük çalışmalarını yürütür, raporları hazırlar ve diğer organların aldığı kararların uygulanmasını sağlar. Genel Sekreter, Birleşmiş Milletler’in en üst idari yetkilisidir ve barışın korunması, krizlerin yönetimi ve uluslararası iş birliğinin geliştirilmesi alanlarında görev yapar.

Uluslararası Adalet Divanı (AA) BM Sekreterliği personelinin New York'taki Sekreterlik binası (BM)
Uzmanlık Kuruluşları ve Bağlı Kurumlar
Birleşmiş Milletler, çalışmalarını yalnızca ana organlar aracılığıyla değil, aynı zamanda uzmanlık kuruluşları ve bağlı kurumlar aracılığıyla yürütmektedir. Bu kuruluşlar, ekonomik, sosyal, kültürel, sağlık, eğitim, iletişim ve mali alanlarda faaliyet gösterir. Her biri kendi sözleşmesi ve bütçesiyle uluslararası tüzel kişiliğe sahiptir; ancak Birleşmiş Milletler sistemi içinde iş birliği ve koordinasyon BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi (ECOSOC) aracılığıyla sağlanır.
Uzmanlık kuruluşları, Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 57. ve 63. maddelerine göre oluşturulmuştur. Bu maddelere göre, uluslararası sorumluluk üstlenen ve kendi alanlarında uzmanlaşmış örgütler, Birleşmiş Milletler ile yapılacak anlaşmalar çerçevesinde sistemin bir parçası haline gelebilir. Bu kuruluşlar, BM Antlaşması’nda belirtilen amaçlarla uyumlu biçimde çalışır ve faaliyetlerini ECOSOC ile Genel Kurul’a raporlar.
Birleşmiş Milletler sistemi içinde yer alan başlıca uzmanlık kuruluşları şunlardır:
BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO)
1946 yılında Paris’te faaliyete başlayan UNESCO, eğitim, bilim ve kültür alanlarında uluslararası iş birliğini geliştirmeyi amaçlar. Örgüt, cehaletin ortadan kaldırılması, kültürel mirasın korunması ve bilimsel araştırmaların teşviki konularında çalışmalar yürütür. Dünya Mirası Listesi ve kültürel çeşitliliğin korunmasına ilişkin sözleşmeler UNESCO çalışmaları arasında yer alır.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO)
1948’de kurulan WHO, insan sağlığının korunması ve hastalıkların önlenmesi amacıyla çalışır. Örgüt, küresel sağlık politikalarının oluşturulması, aşı programlarının yaygınlaştırılması ve salgın hastalıklarla mücadele konularında faaliyet gösterir. WHO’nun merkezi Cenevre’dedir. COVID-19 pandemisi ve öncesinde küresel sağlık krizleriyle mücadelede öncü rol üstlenmiştir.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO)
Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)
1945 yılında kurulan FAO, açlıkla mücadele, tarımsal üretimin artırılması ve kırsal kalkınmanın desteklenmesi alanlarında çalışır. Örgütün merkezi Roma’dadır. FAO, gıda güvenliği ve beslenme politikalarının geliştirilmesi için ülkelere teknik yardım sağlar.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)
1919’da Milletler Cemiyeti çerçevesinde kurulan ILO, Birleşmiş Milletler sistemine dâhil en eski uzmanlık kuruluşlarından biridir. Örgüt, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, iş güvenliği ve sosyal adaletin sağlanması konularında uluslararası standartlar oluşturur. Üçlü yapıya (dayanışmacı devlet-işveren-işçi temsilciliği) sahip tek BM örgütüdür.
Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası Grubu
1944 Bretton Woods Konferansı’nda oluşturulan IMF ve Dünya Bankası, küresel ekonomik istikrarın sağlanması ve kalkınma projelerinin finansmanı amacıyla faaliyet gösterir. IMF, uluslararası para sisteminin istikrarını gözetirken, Dünya Bankası gelişmekte olan ülkelere ekonomik ve altyapı yardımları sağlar. Her iki kuruluş da Birleşmiş Milletler ile özel anlaşmalar çerçevesinde bağlantılıdır.
BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF)
1946’da kurulan UNICEF, çocukların sağlık, eğitim ve gıda ihtiyaçlarını karşılamak, çocuk haklarının korunmasını sağlamak amacıyla çalışır. UNICEF, doğrudan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na bağlı bir fon niteliğindedir ve acil yardım faaliyetleri ile gelişim programlarını birlikte yürütür.
BM Kalkınma Programı (UNDP)
1965’te oluşturulan UNDP, kalkınma yardımlarını koordinasyon altına almayı amaçlar. Örgüt, yoksulluğun azaltılması, sürdürülebilir kalkınma, iyi yönetişim ve çevre koruma alanlarında projeler yürütür. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın (2015-2030) uygulanmasında öncü rol üstlenmiştir.
Diğer Uzmanlık Kuruluşları ve Bağlı Birimler
Birleşmiş Milletler sistemi içinde yer alan diğer kuruluşlar arasında Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO), Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO), Dünya Ticaret Örgütü (WTO), Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO), Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) bulunur. Bu kuruluşlar ekonomik, çevresel ve teknolojik alanlarda uluslararası standartların oluşturulmasına katkı sağlar.
BM, Uluslararası Hukuk ve İnsan Hakları
Birleşmiş Milletler Antlaşması, modern uluslararası hukuk düzeninin temel dayanaklarından biridir. Antlaşma’nın 2. maddesi, devletlerin egemen eşitliği ilkesini açıkça belirtir. Buna göre her devlet, diğerleriyle aynı yasal statüye sahiptir ve hiçbir devletin iç işlerine karışılmamalıdır. Antlaşma, kuvvet kullanma veya kuvvet kullanma tehdidini yasaklar; ancak Güvenlik Konseyi, uluslararası barışın tehdit altında olduğu durumlarda kuvvet kullanımına izin verebilir.
Bu çerçevede Birleşmiş Milletler, egemenlik ilkesini korurken, aynı zamanda kolektif güvenlik sisteminin uygulanmasına imkân tanıyan bir yapı oluşturmuştur. Devletlerin bağımsızlık haklarını tanıyan bu düzen, aynı zamanda uluslararası barışın korunması için ortak hareket etmelerini öngörür.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (1948)
Birleşmiş Milletler’in kuruluşu, insan haklarının uluslararası düzeyde korunmasına yönelik gelişmelerle eş zamanlıdır. 1899 ve 1907 Lahey Barış Konferansları, sivillerin korunması ve savaş hukukunun sınırlandırılması yönünde ilk adımları oluşturmuştur.
Birinci Dünya Savaşı sonrasında azınlık hakları, kadınların statüsü ve çalışma koşulları gibi konular Milletler Cemiyeti’nin gündemine girmiştir. 1920’li ve 1930’lu yıllarda hazırlanan uluslararası bildirge taslakları, bireyin uluslararası hukukta tanınması yönünde zemin hazırlamıştır.
İkinci Dünya Savaşı sırasında bu fikirler, Franklin D. Roosevelt’in 1941’de açıkladığı “Dört Özgürlük” ilkeleriyle birleşmiştir. Bu ilkeler; ifade özgürlüğü, ibadet özgürlüğü, yoksulluktan kurtulma ve korkudan uzak yaşama özgürlüklerini kapsar.
Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın kabulünden sonra, 10 Aralık 1948 tarihinde İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ilan edilmiştir. Bildirge, uluslararası toplumun ortak insan hakları anlayışını tanımlayan ilk kapsamlı metin olmuştur. Tüm insanların ırk, cinsiyet, din veya köken ayrımı olmaksızın özgür ve eşit doğduğu ilkesine dayanır. Yaşam hakkı, adil yargılanma, düşünce özgürlüğü ve eğitim hakkı gibi temel hakları evrensel düzeyde tanımlar.
Bildirge, hukuken bağlayıcı bir antlaşma niteliğinde olmamakla birlikte, sonraki yıllarda kabul edilen Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi ile Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’ne temel oluşturmuştur.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (The U.S. National Archives)
Uluslararası Ceza Mekanizmaları
Birleşmiş Milletler, savaş suçları ve insanlığa karşı suçların cezalandırılması amacıyla uluslararası ceza mahkemelerinin kurulmasında öncü rol oynamıştır.
- Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTY), 1993’te Bosna-Hersek’te işlenen savaş suçlarını yargılamak üzere kurulmuştur.
- Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTR), 1994 soykırımı sonrasında benzer amaçla oluşturulmuştur.
Bu iki mahkeme, bireylerin uluslararası hukuk önünde sorumlu tutulabileceğini gösteren ilk örnekler olmuştur.
2002 yılında yürürlüğe giren Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) ise kalıcı bir yargı organı olarak Lahey’de kurulmuştur. Roma Statüsü’ne dayanan mahkeme, soykırım, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve saldırı suçu kapsamındaki davaları ele almaktadır.
Bu mahkemeler, uluslararası hukukta cezasızlıkla mücadeleye katkıda bulunmuş ve Birleşmiş Milletler’in adaletin sağlanmasındaki rolünü güçlendirmiştir.

Eski Sırbıstan Devlet Başkanı Slobodan Milošević Bosna’da İnsanlığa Karşı İşlediği Suçlardan Dolayı Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde Yargılanırken (UN)
BM ve Sürdürülebilir Kalkınma
Kalkınma Hedefleri
Birleşmiş Milletler, 2000 yılında New York’ta yapılan Binyıl Zirvesi’nde küresel kalkınma gündemini belirlemiştir. Binyıl Kalkınma Hedefleri (MDGs) sekiz ana başlık altında toplanmış; aşırı yoksulluğun azaltılması, eğitimde eşitlik, anne ve çocuk sağlığının geliştirilmesi, HIV/AIDS ile mücadele, çevresel sürdürülebilirlik ve küresel ortaklıkların güçlendirilmesi hedeflenmiştir. 2015 yılına kadar yürütülen bu program, yoksulluğun önemli ölçüde azalmasını sağlamış ancak bölgesel eşitsizlikler tamamen giderilememiştir.
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (2015–2030)
2015 yılında kabul edilen Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SDGs), Binyıl Hedeflerinin devamı niteliğindedir. 17 ana hedef ve 169 alt hedeften oluşan bu çerçeve; ekonomik büyüme, sosyal kapsayıcılık ve çevresel koruma ilkelerine dayanır. Yoksulluğun sona erdirilmesi, iklim değişikliğiyle mücadele, nitelikli eğitim, cinsiyet eşitliği ve sürdürülebilir enerji bu amaçlar arasındadır. Hedefler, 2030 yılına kadar tüm ülkeler tarafından ortak bir kalkınma planı olarak uygulanmaktadır.
İklim Değişikliği ve COP Zirveleri
Birleşmiş Milletler, çevre ve iklim politikalarını 1992 Rio Zirvesi ile başlatmış, 1997’de Kyoto Protokolü ve 2015’te Paris Anlaşması ile güçlendirmiştir. Her yıl düzenlenen COP (Taraflar Konferansı) toplantıları, Sera Gazı Emisyonlarının azaltılması ve küresel ısınmanın 1,5°C ile sınırlandırılması hedeflerini izlemektedir. Bu zirveler, ülkelerin karbon nötr hedefleri doğrultusunda ulusal katkı beyanlarını güncellemelerini sağlar.

Ülkelerin Karbon Salınımını Düşürmeyi Amaçlayan Paris İklim Değişikliği Anlaşması’ndan Bir Görsel (AA)
Barışı Koruma Operasyonları (Peacekeeping)
Birleşmiş Milletler, uluslararası barış ve güvenliği koruma görevini Antlaşma’nın VI. ve VII. bölümlerine dayanarak yürütür. Barışı koruma operasyonları, çatışmaların önlenmesi, ateşkesin sürdürülmesi, sivillerin korunması ve siyasi süreçlerin desteklenmesi amacıyla düzenlenir. 1948’den bu yana 70’ten fazla operasyon gerçekleştirilmiştir.
Barışı Koruma Kavramının Evrimi
Barışı koruma uygulaması, Birleşmiş Milletler Antlaşması’nda yer almamakla birlikte 1948’de Filistin’de kurulan ilk gözlem misyonu ile ortaya çıkmıştır. Bunu 1949’da Hindistan-Pakistan Askerî Gözlem Misyonu takip etmiştir. Bu dönemdeki görevler, tarafların rıza gösterdiği, kuvvet kullanımının sınırlı olduğu “geleneksel barışı koruma” nitelikliydi.
Soğuk Savaş’ın ardından barışı koruma anlayışı genişlemiş, sivil uzman ve polis unsurlarının da katıldığı “çok boyutlu operasyonlar” başlamıştır. Bu dönemde seçimlerin düzenlenmesi, mültecilerin dönüşü ve kurumların yeniden inşası görevleri üstlenilmiştir.
2000’li yıllarda barış yapma (peace-making), barış inşası (peace-building) ve önleyici diplomasi kavramları benimsenmiştir. Operasyonlar tarafsızlık, taraf rızası ve sınırlı kuvvet kullanımı ilkelerine dayanmaktadır.

Gana’da Bulunan BM Barış Gücü Askerleri (BM)
Başlıca Operasyonlar
Birleşmiş Milletler, kuruluşundan bu yana 70’ten fazla barışı koruma operasyonu yürütmüştür. Bu operasyonlarda 2 milyondan fazla personel görev almış, 4.000’den fazla barış gücü mensubu hayatını kaybetmiştir. Operasyonların yetkisi, her durumda BM Güvenlik Konseyi kararlarıyla belirlenir.
Bazı önemli operasyonlar şunlardır:【11】
- UNTSO (1948, Orta Doğu): BM’nin ilk barış gücü misyonudur. Ortadoğu’daki ateşkesin gözetimini üstlenmiştir.
- UNRWA (1949, Filistin): Filistinli mültecilere yönelik yardım ve insani kalkınma çalışmalarını destekleyen bir BM kuruluşudur.
- UNFICYP (1964, Kıbrıs): Ada’daki topluluklar arasında çatışmaların önlenmesi ve ara bölgede barışın korunması amacıyla kurulmuştur.
- UNIFIL (1978, Lübnan): İsrail ile Lübnan arasındaki sınır hattında ateşkesin sürdürülmesi ve sivillerin korunması görevini yürütmektedir.
- UNPROFOR (1992, Eski Yugoslavya): Bosna-Hersek ve Hırvatistan’daki çatışmaların önlenmesi amacıyla görevlendirilmiştir.
- UNAMIR (1993, Ruanda): İç savaş ortamında sivil halkın korunmasını amaçlamış, ancak soykırımın engellenememesi nedeniyle yetersiz kalmıştır.
- MONUC/MONUSCO (2000, Kongo Demokratik Cumhuriyeti): Silahlı grupların etkisiz hale getirilmesi, sivillerin korunması ve istikrarın sağlanması yönünde görev yapmaktadır.
- MINUSCA (2014, Orta Afrika Cumhuriyeti): Siyasi istikrarın sağlanması ve insan haklarının korunması amacıyla faaliyet yürütmektedir.
- UNMISS (2011, Güney Sudan): Ülkenin bağımsızlığından sonra yaşanan iç çatışmaların ardından sivillerin korunması ve insani yardımların ulaştırılması görevini yürütmektedir.
- UNMIK (1999, Kosova): Hukukun üstünlüğü, insan hakları ve kamu düzeninin yeniden tesis edilmesi amacıyla kurulmuştur.
- MINUSMA (2013, Mali): Terör tehdidi altındaki bölgelerde sivillerin güvenliğini sağlamak ve devlet otoritesinin güçlendirilmesine destek vermek amacıyla görevlendirilmiştir.
Barış gücü personeli, askerlerin yanı sıra polis, hukukçu, mühendis, sağlık çalışanı ve yerel halkla iletişim kuran sivil uzmanlardan oluşur. Operasyonların finansmanı, BM üyelerinin katkı paylarıyla karşılanır.

BM Barış Gücü Operasyonları (BM)
Eleştiriler
Barışı koruma operasyonları, yüksek maliyetleri ve etkinlik sorunları nedeniyle eleştirilmiştir. Ruanda ve Bosna-Hersek örneklerinde yaşanan başarısızlıklar örgütün müdahale kapasitesini gündeme getirmiştir.
2000 yılında hazırlanan Brahimi Raporu, operasyonların daha etkili ve kaynak bakımından güçlü hale getirilmesini önermiştir. Ardından kurulan Barışın İnşası Komisyonu, uzun vadeli barışın ekonomik ve sosyal temellerle desteklenmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Son yıllarda reform çalışmaları, terörizm, iklim değişikliği ve siber tehditler gibi yeni risklere uyum sağlamaya yöneliktir. 2023’te Gana’da düzenlenen Barış Gücü Bakanlar Toplantısı, teknoloji kullanımı ve kadınların barış süreçlerine katılımı konularında öncelikleri belirlemiştir.
Birleşmiş Milletler barışı koruma operasyonları, değişen koşullara rağmen örgütün barış ve güvenlik faaliyetlerinin temel unsuru olmayı sürdürmektedir.
BM Reform Talepleri
Birleşmiş Milletler’in yapısı, kuruluşundan bu yana değişen dünya dengelerine rağmen büyük ölçüde aynı kalmıştır. Reform tartışmaları, özellikle Güvenlik Konseyi’nin temsil adaleti, veto yetkisi ve etkinliği üzerinde yoğunlaşmaktadır. Örgütün küresel krizlerde yetersiz kalması, kararların çıkar çatışmaları nedeniyle uygulanamaması ve mali kaynak sorunları bu tartışmaları güçlendirmiştir.
Güvenlik Konseyi, 1945’te belirlenen beş daimî üyesi (ABD, Birleşik Krallık, Fransa, Rusya ve Çin) ile kimi görüşlerce günümüzün çok kutuplu yapısını yeterince yansıtmamaktadır. Daimi üyelerin veto hakkı, uluslararası barış kararlarının alınmasına engel olmaktadır. Gazze, Suriye ve Ukrayna gibi krizlerde bu durum açıkça görülmüştür.
Afrika, Asya-Pasifik ve Latin Amerika ülkeleri uzun süredir daha adil temsil talep etmektedir. Japonya, Almanya, Hindistan, Brezilya ve Türkiye gibi devletler, genişleme önerilerinde öne çıkan ülkeler arasında yer almaktadır. Ancak Antlaşma değişikliği için mevcut daimi üyelerin onayı gerektiğinden, reform süreci ilerleyememektedir.

Aralarında Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (AA) ve Brezilya Devlet Başkanı Lulo da Silva’nın da Birçok Siyasetçi BM’nin Reforme Edilmesini Talep Ediyor (AA)
2024’te yayımlanan “Pact for the Future” belgesi, daha kapsayıcı ve hesap verebilir bir Güvenlik Konseyi çağrısında bulunmuştur. Tartışmalarda mali sürdürülebilirlik, üye aidatlarının zamanında ödenmesi ve Konsey’in etkinliğinin artırılması da gündeme gelmiştir.
Tüm eleştirilere rağmen, Birleşmiş Milletler hâlen küresel meşruiyetin en geniş temsilcisi olarak görülmekte; ancak bu konumunu sürdürebilmesi, Konsey yapısının çağın koşullarına uyum sağlamasına bağlı sayılmaktadır.


