Bulancak, Giresun iline bağlı bir ilçedir. 2024 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre ilçe merkezi nüfusu 50.112, köy ve belde nüfusu 20.571 olmak üzere toplam 70.683 kişiden oluşmaktadır. Yüzölçümü 608 km²’dir ve ilçede yıllık nüfus artış hızı %8,4 seviyesindedir.

Bulancak (Bulancak Belediyesi)
Tarihi
Bulancak’ın yerleşim ve idari oluşum süreci, antik dönemlere ilişkin doğrudan yazılı belge eksikliğine rağmen uzun bir tarihe sahip olduğunu gösterir. Anabasis’te adı geçen Mossinoik öbeğinin başkentini bu bölgeye yerleştirme olasılığı, yörede çok erken bir dönemde –muhtemelen M.Ö. 5–4. yüzyıllarda– organize yaşamın varlığını düşündürür. Somut arkeolojik buluntu ya da yazılı kayıt olmamakla birlikte bu hayali köken; Bulancak’ın jeostratejik konumunun, antik deniz ve kara ulaştırma hatlarını birbirine bağlayan bir ara nokta olduğunu işaret eder.
Osmanlı kaynaklarında ilk sistematik kayda 1455 yılı tahrir defterinde rastlanır. Bu dönemde yöre, “Niyabet‑i Kebsıl” adıyla bir nahiye merkezi olarak tanımlanmış; Akköy ve Melikli köylerinden müteşekkil iki ana bölgeye ayrılmıştır. Kadı naipliğiyle ilintili bu idari birim, bölgede toplanan verginin ve nüfusun tespiti amacıyla düzenlenen beş ayrı tahrir defterine (1455, 1485, 1520, 1547, 1613) kayıt edilmiş; bu defterler, bölge nüfusunun büyük ölçüde Müslüman Türk aile reislerinden oluştuğunu, yalnızca Öksün köyünde sınırlı sayıda zimmî Hıristiyan grubun varlığını belgelemiştir.
1547 yılı defterindeki “Bulanucak” yazımı, yerleşmenin adının ilk kez somut şekilde ortaya çıkışına işaret eder. Aynı belgede, Talipli köyünde iki müderrisin eğitimle meşgul olduğu ve cami hatibi olarak Bulancak isminin kullanıldığı notu, hem yer adının Türkçe kökenli oluşunu hem de kasabanın idari ve dinî işlevlerinin iç içe geçtiğini gösterir. 1613 yılına kadar süren defter kayıtları, Kebsıl ve Şemseddin adlı iki ayrı nahiyenin Ordu Eyaleti’ne bağlı kalmaya devam ettiğini ortaya koyar ancak bu tarihten sonraki 250 yıl boyunca yerel belgelerde ciddi bir boşluk bulunur.
19. yüzyıl ortalarında, Trabzon Sancağı’na bağlı Giresun kazasının bir nahiyesi olarak kayıtlara giren Akköy, giderek sahile inmeye başlamış ve 1887’de ilk belediye teşkilatını kurarak “Bulancak” adını resmî kimliğine taşımıştır. Belediye başkanlığına seçilen ilk isim Ahmed Ağa, mecliste Rum ve Ermeni asıllı temsilcilerle birlikte bölgesel çeşitliliği yansıtan bir yönetim anlayışının ilk örneklerini sunmuştur.
Cumhuriyet döneminin idari düzenlemeleri, Bulancak’ı 1934’te Merkez, Piraziz ve Kovanlık bucaklarından oluşan tam teşekküllü bir ilçe hâline getirmiştir. Bu yapı, Karadeniz kıyısındaki ulaşım altyapısının gelişmesi ve tarımsal ürünlerin (özellikle fındık) işlenmesine yönelik tesislerin açılmasıyla eş zamanlı olarak ekonomik ve toplumsal dönüşüme zemin hazırlamıştır.
1988 yılında Piraziz’in bağımsız bir ilçe olarak örgütlenmesi, Bulancak’ın sınırlarını Merkez ve Kovanlık bucaklarıyla sınırlandırmıştır. 2004’te Aydınlar ile Derecikalan köylerinin birleşmesi ile oluşturulan Aydındere bucak yönetimi ise bölgenin nüfus ve yerleşim değişimlerine yanıt veren son idari adaptasyonu simgeler.
Bulancak’ın tarihî seyri, küçük bir Osmanlı nahiye merkezinden modern bir Cumhuriyet ilçesine uzanan kesintisiz bir gelişim çizgisi sunar. Osmanlı tahrir defterlerinden Cumhuriyet’in köy ve bucak örgütlenmelerine, yer adlarının Türkçe kökenle somutlaşmasından çok kültürlü ilk belediye deneyimine kadar uzanan bu süreç, bölgenin hem Karadeniz kıyılarında hem de iç kesimlerde görülen idari dönüşümlere verdiği yanıtları yansıtır. Bulancak, kurumsal statüsünü pekiştirirken siyasal ve sosyal dokusunu Osmanlı’dan Cumhuriyet’e taşıyan dinamik bir yerleşim olarak Anadolu’nun yerel tarih haritasında kendine özgü bir konum kazanmıştır.
Coğrafya ve İklim
Bulancak ilçesi, Karadeniz’in batı kıyısında, Giresun–Ordu arasındaki dar bir sahil şeridini izleyen 608 km²’lik bir alanı kaplar. İlçe merkezi, ismini aldığı Bulancak Deresi’nin batı kıyısında yer alan İskele-Pazar mahalle dokusuyla tanımlanır; derenin Karadeniz’e ulaşan alt kesimi boyunca gelişen yerleşim, karayolu ve denizyolu ulaştırma akslarına doğrudan bağlı olması nedeniyle tarihsel süreçte bölgesel ticaret ve etkileşim noktası olmuştur.
Coğrafi yapısı, sahilden itibaren hızla yükselen Pontus Dağları’nın deniz kıyısına dik inişleriyle karakterizedir. Bu keskin yükselme, ilçeyi çok engebeli bir topografya içerisine hapsederken kıyı kesiminde yalnızca dar bir ova şeridi ve iskele alanı bırakır. Kuzeydoğuya açılan vadi ağzı boyunca kümülatif alüvyon çökelleri birikmiştir. Geri kalan alanlar ise çepeçevre sarp kayalıklar, dik yamaçlar ve sırtlar biçimindedir. Bu morfolojik özellik, yerleşim yayılımını ve alt yapı yatırımlarını belirleyici bir unsur olarak öne çıkar.
Bitki örtüsü, güçlü bir yükselti kuşaklanmasına karşılık verir. Denize yakın kıyı şeridinde fındık bahçeleri hakimdir; bu kuşak 2000 m’ye kadar yükselen yamaçlara dek uzanarak Alucra’ya özgü yeşil şerit dokusunu oluşturur. Bu alanı önce kestane ormanları, ardından boya, kızılağaç, karaağaç, gürgen, kavak ve ıhlamur gibi geniş yapraklı orman toplulukları izler. İç kesimlere çıkıldıkça meşe, kayın, ladin, köknar ve Karadeniz çamı gibi iğne yapraklı türler daha baskın hâle gelir; nemli ve serin mikroklimalar, bu türlerin yoğunluğunu artırırken yüksek derecede biyolojik çeşitliliğe olanak tanır.
İklim, kıyı ile iç kesimler arasında tipik bir Karadeniz geçiş rejimi sergiler. Deniz etkisi, yıl boyunca yüksek bağıl nem ve düzenli yağış dağılımı yaratır. Sıcaklık farklılıkları sınırlı kalır; yazlar serin ve nemli, kışlar ılıman ancak yağışlı geçer. Sahil kuşağındaki ılıman nemli iklim, tarımsal ve orman ürünlerinin üretimine elverişli ortam hazırlarken iç kesimlerdeki iklimsel sertleşme, mera hayvancılığı ve yaylacılık için uygun yaz otlakları doğurur.
Jeomorfolojik ve iklimsel etmenlerin bileşimi, Bulancak’ta hem doğal ekosistem yapısını hem de insan etkinliklerini yönlendirir. Yamaçlarda yoğunlaşan fındık tesisleri, bölgenin en önemli tarımsal ürünü olarak hem kırsal geçim süreçlerini belirler hem de dış ticaret kanallarına açılan temel kalemdir. Orman kuşakları, hem odun ve kereste temini hem de erozyon kontrolü yönünden stratejik öneme sahiptir. Yüksek kesimlerde yağış rejiminin dengeli dağılımı, yayla kültürünü yaşatan geleneksel göçer hayvancılığın devamlılığını mümkün kılar. Dayanıklı yerel türlerin otlatıldığı geniş yaylalar, bitki örtüsü ve iklim ilişkisini doğrudan ekonomik faydaya dönüştürür.
Nüfus ve Demografi
2024 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi verilerine göre toplam 70.683 kişilik bir nüfusa sahiptir. Bu nüfusun 50.112’si ilçe merkezinde yaşarken geri kalan 20.571 kişi köy ve beldelerde ikamet etmektedir. Bu dağılım, ilçenin %70,9’luk bir kentleşme oranına karşılık gelirken köylerdeki kırsal nüfus payı %29,1 olarak gerçekleşmiştir. Yüzölçümüne göre kişi başına düşen ortalama nüfus yoğunluğu yaklaşık 116 kişi/km²’dir.
Kent-kır dengesi, Bulancak demografisinin en öne çıkan özelliklerinden biridir. İlçe merkezi ticaret, hizmet ve kamu istihdamı başta olmak üzere yoğun iş olanakları sunarken köy ve beldeler, özellikle tarım, hayvancılık ve orman ürünlerine dayalı geçim kaynaklarını barındırır. Bu iki alan arasındaki nüfus sirkülasyonu, ilçe merkezinin nüfus çekim gücünü beslediği gibi kırsal bölgelerdeki yaşlı nüfus oranının nispeten yüksek kalmasına da yol açmaktadır.
Yaş gruplarına ilişkin ayrıntılı veriler kısıtlı olmakla birlikte, merkezdeki genç ve çalışma çağındaki nüfus artışı; eğitim, sağlık ve konut talebini artırmakta, kırsal bölgelerde ise demografik yaşlanma eğilimi gözlemlenmektedir. Kentleşme baskısı, altyapı yetersizlikleri ve kiralanabilir arazi kıtlığı gibi olası sorunlar, sürdürülebilir yerel yönetim stratejileriyle yönetilmelidir.
Ekonomi
Bulancak ilçesinin ekonomisi, Karadeniz kıyısındaki dar ova ile arkasındaki sarp dağların keskin farkını yansıtan bir yapı sergiler. Sahil şeridinde yer alan yerleşim alanları hem deniz ulaşımına hem de karayolu hatlarına doğrudan erişim sunarken hemen gerisindeki dik yamaçlar ve vadiler, tarımsal kullanım ve sanayi gelişimini sınırlar. Bu coğrafi kısıtlar, Bulancak’ı bir geçiş koridoru ve küçük ölçekli, çok dallı bir ekonomik model oluşturmaya yönlendirmiştir.
Tarımsal üretimde öncelikli konum, dünya fındık üretiminde önde gelen Türkiye içindeki stratejik rolüyle Bulancak’ın kıyı kuşağında yer alır. Fındık bahçeleri, denizden gelen nemin sağladığı ılıman yağış rejimiyle uygun bir ortam bulurken kıyı yamaçlarındaki teras düzenlemeleri verimliliği artırır. Bunun yanında dar ova kuşağında mısır ve mısır yan ürünü nişasta üretimi, iç kesimlerde ise tahıl grubundan buğday, arpa ve çavdar tarımı, ev ihtiyacını karşılamanın ötesinde yerel ticarete katkı sunar. Sebze-meyve üretimi; özellikle domates, fasulye, kara lahana ve elma gibi ikincil ürünler, aile işletmelerinde sürdürülür.
Hayvancılık, özellikle yüksek köylerin yayla düzlüklerinde mevsimlik geçişlerle canlanan bir ekonomik faaliyettir. Nisan–eylül döneminde gerçekleştirilen yaylacılık sayesinde, büyükbaş ve küçükbaş hayvan sürüleri uygun otlak aralıklarında beslenir. Bu yayla pratiği, yalnızca mera verimliliğini yükseltmekle kalmaz; aynı zamanda toplumsal dayanışma ve kültürel süreklilik açısından da önemli bir fırsat alanı yaratır. Kırsal nüfusun yaşlanan profili, aile işletmelerinde hayvan varlığının azalmasına yol açsa da kooperatif modelleriyle sürdürme çabaları mevcuttur.
Balıkçılık ve su ürünleri yetiştiriciliği, Bulancak’ın deniz ve tatlı su zenginliklerinden faydalanan diğer iki başlıca uğraştır. Karadeniz’deki geleneksel küçük ölçekli balıkçılık, hamsi, istavrit, palamut gibi türlerin avcılığı, yerel pazarlarda taze tüketim imkânı sunar. Son yıllarda kıyıya yakın yapay gölet tesislerinde yürütülen alabalık üretimi, ekonomik çeşitliliği artırmış ve kırsal istihdamı güçlendirmiştir. Arıcılık ise özellikle kıyı fındık bahçelerinin ilaçlama takvimi dışında kalan dönemlerde, yaklaşık 50 tona ulaşan yıllık bal üretimiyle ilçenin yaşamsal gelir kaynaklarından biri hâline gelmiştir.
Sanayi altyapısı, esas olarak birincil sektör ürünlerinin işlenmesine odaklıdır. Fındık kırma, iç fındık paketleme ve mamul üretimi ile balık unu ve yağı tesisleri, yerel hammaddenin katma değerini artırır. Buna ek olarak, hazır giyim ve mobilya üretimi gibi hafif sanayi kollarında kurulan küçük ve orta ölçekli işletmeler, yerel istihdam yaratmakta ve bölge dışı pazarlara açılmaktadır. Ancak ulaşım altyapısındaki coğrafi kısıtlar ve ölçek ekonomisi eksikliği, işletmelerin büyümesini ve teknoloji yatırımlarını sınırlamaktadır.
Hizmet sektörü ve ticaret, ilçenin merkez mahallerinde yoğunlaşır. Bulancak İskelesi’nin Karadeniz’in en uzun iskelelerinden biri olması, balıkçılık ürünlerinin naklinde ve bölgesel turizm potansiyelinin değerlendirilmesinde stratejik bir rol oynar. Küçük ölçekli ticaret işletmeleri gıda, hammadde ve tüketim malları dağıtımını organize ederken kamu ve eğitim hizmetleri de kent merkezine nüfusu çeken temel faktörler arasında yer alır.
Ekonomi politikaları açısından Bulancak’ın sürdürülebilir kalkınması, coğrafyanın sunduğu olanak ve kısıtları dengeli biçimde yönetmeye bağlıdır. Dağlık arazide teras tarım tekniklerinin yaygınlaştırılması, meraların iyileştirilmesi ve yayla turizmine entegrasyon; su ürünleri tesislerinin modernizasyonu, apicültür ve bal markalaşmasının güçlendirilmesi, küçük sanayi kuruluşlarının kümelenme stratejileriyle desteklenmesi, ilçenin ekonomik dayanıklılığını artıracak başlıca alanlardır.
Kültür ve Turizm
Bulancak, Karadeniz kıyısındaki konumu ve arkasındaki sarp yamaçlarla bütünleşen topografyasıyla farklı seyahat tercihlerine hitap eden bir destinasyondur. İlçe merkezine 7 km mesafedeki Dikmen Evi, deniz ve iç kesim panoramalarını birleştiren bir tepede yer alır; sabahın ilk ışıklarıyla şehir gürültüsünden uzak, doğal bir atmosferde konuklarını ağırlayan bu tesis, bölge içi günübirlik geziler için başlangıç noktasıdır.
Tarihî ve mimarî açıdan öne çıkan Sarayburnu Camii, 1987’de başlatılan inşa süreciyle özgün taş işçiliğine sahip bir eser olarak güncel ziyaret rotalarında yer alır. Deniz kenarındaki sanat galerisi-alt geçit ve hemen ötesindeki Bulancak İskelesi ise hem görsel sanatlar meraklıları için geçici sergi mekânları hem de Karadeniz’e uzanan en uzun iskele olarak kıyı turizmine farklı bir boyut kazandırır.
Beldeler arası geçiş yollarına yakın konumda bulunan Paşakonağı Yaylası, 1.450 m rakımıyla Karadeniz’in bitki kuşaklarını gözlemlemek için eşsiz bir platform sağlar. Mor, beyaz ve sarı açelyalarla bezenmiş orman dokusunun içinden uzanan yürüyüş patikaları; Karasay Şelalesi, Geçilmez Vadisi, Çiğseli Gölü ve Kızılot Çayırı gibi doğal oluşumlar, bölgeyi yayla turizmine kavuşturur. Konaklama imkânı sunan küçük ölçekli bir tesis ve çadır kampı seçenekleri, çok sayıda doğa meraklısını bölgeye çeker. İlçe sınırları içinde, Erdoğan Köyü yakınlarındaki Acısu Kaya Kilisesi ise jeolojik ve kültürel mirası birleştiren nadir bir örnektir; halk arasında “At Mağarası” olarak anılan bu iki katlı kaya yapısı, hem Bizans öncesi döneme dair izler taşıması hem de sodalı su kaynaklarının yakınında konumlanmasıyla ziyaret edilmektedir.
Bulancak’ın kültürel dokusu, hem Osmanlı dönemi taş işçiliğini hem de yerel halkın güncel sanat üretimini barındırır. Sarayburnu Camii’nde klasik taş ocağı tekniğiyle örülen kubbe ve minareler, bölgenin tarihî sürekliliğini gözler önüne sererken kent merkezindeki Alt Geçit Sanat Galerisi, üç boyutlu resimlerden fotoğraf sergilerine uzanan içerikleriyle yıl boyu güncel sanat etkinliklerine ev sahipliği yapar. Yayla şenlikleri, halk dansları gösterileri ve belediyenin düzenlediği resim yarışmaları, geleneksel ile yeni kuşak sanat formlarını buluşturarak kültürel sürekliliği destekler. Dikmen Evi’nde düzenlenen küçük çaplı konserler ve el sanatları atölyeleri ise kırsal turizmin kültürel ayağını güçlendirir.
Karadeniz mutfağının tatlarını taşıyan Bulancak sofrası çorba, kavurma, mıhlama ve turşu çeşitliliğiyle öne çıkar. Pancar çorbası ve mendek çorbası gibi sebze esaslı sıcak başlangıçlar, ılık yayla ortamında sıklıkla tercih edilirler. Fasulye diblesi, pancar diblesi ve karışık dible türleri; bol proteinli, doyurucu ara öğünler sunar. Yeşil domates tuzlusu ve mantar tuzlusuyla yapılan kavurmalar ile pezik mıhlaması, yerel otların mutfaktaki çeşitliliğini gözler önüne serer. Fasulye kızartması, sakarca kızartması gibi sıcak kızartmalar, yağlanmış mısır ekmeği eşliğinde servis edilir. Turşu ve salamura ürünlerden özellikle taflan turşusu ve kiraz kavurması, yaz-kış sofralarda renkli öğeler oluşturur. Hamsi buğulaması, hamsi böreği ve su böreği gibi su ürünleri tarifleri, denizden koparılan lezzetleri geleneksel iç mekânlarda yaşatır. Un helvası ve fırın kurusu yemeği gibi tatlı ve kuru ürünler ise ev yapımı tatlı geleneğinin birer yansımasıdır.


