Çitleme hareketi (İngilizce: Enclosure veya Inclosure), tarihsel olarak ortak kullanıma açık olan veya feodal serfliklere tâbi toprakların, çit veya benzeri sınırlarla çevrilerek özel mülkiyete dönüştürülmesi sürecini ifade eder. Bu süreç, genellikle feodal üretim sisteminin ve toprak kullanım rejimlerinin, pazar ekonomisinin gereklerine uyum sağlaması amacıyla gerçekleştirilen bireyselci bir tarım reformu hareketidir. Hareket, feodal dönemde tarımsal üretimi kısıtlayan ortak otlatma (vaine pâture), ortak hasat sonrası kullanım ve ortak tarla sürme gibi yükümlülüklerin kaldırılmasını; dağınık ve küçük arazilerin birleştirilerek (konsolidasyon) yeniden dağıtılmasını ve arazilerin, geçimlik üretim yerine piyasa için üretim yapacak şekilde düzenlenmesini içerir. Bu dönüşüm, yalnızca arazinin fiziki olarak çevrilmesini değil, aynı zamanda mülkiyet ilişkilerinin ve toplumsal yapının yeniden biçimlenmesini de beraberinde getirmiştir.

Ortak Alanlar Çitlerle Özel Mülke Dönüştürülüyor (Yapay Zeka İle Oluşturulmuştur)
Tarihsel Gelişim: İngiltere Örneği
Çitleme hareketinin ilk ve en bilinen örneği İngiltere'de yaşanmıştır. Süreç, 15. yüzyılda başlamış ve 19. yüzyıla kadar farklı yoğunluklarda devam etmiştir.
Erken Dönem (15. - 17. Yüzyıllar)
Bu dönemde çitleme, büyük ölçüde feodal beylerin ve toprak sahiplerinin bireysel eylemleriyle gerçekleşmiştir. Özellikle yün ticaretinin kazançlı hale gelmesiyle, tarım arazileri ve ortak meralar, koyun otlatmak amacıyla çitlenerek otlaklara dönüştürülmüştür. Bu süreç, köylülerin geleneksel kullanım haklarına sahip oldukları ortak arazilerden zorla çıkarılmasına yol açmıştır. Bu dönemdeki çitlemeler, sıklıkla yasal bir dayanak olmaksızın, baskı ve sindirme yöntemleriyle yürütülmüştür.
Parlamento Destekli Dönem (18. - 19. Yüzyıllar)
18. yüzyıldan itibaren çitleme hareketi, Parlamento tarafından çıkarılan özel "Çitleme Yasaları" (Enclosure Acts) ile yasal ve sistematik bir nitelik kazanmıştır. Bu yasalar, ortak arazilerin çitlenmesini meşrulaştırmış ve süreci hızlandırmıştır. Bu dönemde amaç, yalnızca hayvancılık için otlaklar yaratmak değil, aynı zamanda tarımsal verimliliği artırmak ve tarımı ticarileştirmektir. Parlamento yasaları ile desteklenen bu süreç, küçük köylü mülkiyetinin ve ortak kullanım haklarının büyük ölçüde ortadan kalkmasıyla sonuçlanmıştır.
Kuramsal Yaklaşımlar ve Etkileri
Çitleme hareketinin etkileri, farklı kuramsal çerçevelerden ele alınmış ve üzerine karşıt görüşler ileri sürülmüştür.
Verimlilik ve Modernleşme Argümanı
Bu yaklaşıma göre çitleme, tarımsal üretimde bir verimlilik artışı sağlamıştır. Ortak arazilerin "ortakların trajedisi" (tragedy of the commons) olarak bilinen aşırı ve verimsiz kullanımını sona erdirdiği savunulur. Özel mülkiyet, arazi sahibine drenaj sistemleri kurma, ürün rotasyonu uygulama ve yeni tarım tekniklerine yatırım yapma gibi teşvikler sağlamıştır. Bu görüşe göre, çitleme yoluyla elde edilen tarımsal üretim fazlası, sanayileşme sürecini desteklemiş ve artan nüfusun gıda ihtiyacını karşılamıştır.
Mülksüzleşme ve Toplumsal Eleştiri
Eleştirel yaklaşımlar, süreci "zenginlerin yoksullara karşı bir devrimi" olarak tanımlar ve soyluların kadim hukuk ve gelenekleri yıkarak yoksulları ortak arazîlerdeki paylarından mahrum bıraktığını savunur. Bu yaklaşıma göre çitleme, köylülerin otlak, av sahası ve yakacak toplama gibi geleneksel kullanım haklarını ellerinden almıştır. Topraklarından koparılan bu kitleler, geçim kaynaklarını yitirerek kırsal bir proletarya haline gelmiş ve kentlerdeki sanayi tesisleri için "özgür" emek gücünü oluşturmuştur. Bu süreç, toplumsal yapıyı bozmuş, yoksulluğu ve suç oranlarını artırmış; Thomas More gibi düşünürler tarafından kırsal nüfusun yerinden edilmesi ve sefalete sürüklenmesi nedeniyle eleştirilmiştir. Bu süreç, "ilksel birikim" kavramı çerçevesinde, sermaye birikiminin ön koşulu olan mülksüzleşme olarak da analiz edilmektedir.
Uygulama Alanları ve Farklı Coğrafyalardaki Yansımaları
Çitleme hareketi İngiltere'ye özgü bir olgu olmayıp, farklı biçim ve yoğunluklarda başka coğrafyalarda da gözlemlenmiştir.
Fransa
Fransa'daki çitleme hareketi, İngiltere'deki kadar yoğun ve yaygın olmamıştır. Sermaye yetersizliği, küçük çiftçiliğin yaygınlığı ve toprak sahibi soyluların genellikle arazilerini geliştirmekle ilgilenmeyen rantiyeciler olması gibi faktörler süreci yavaşlatmıştır. Fransa'da süreç, mülklerini ticarileştirmek isteyen büyük toprak sahipleri ile ortak kullanım haklarını (özellikle vaine pâture - ortak otlatma hakkı) korumaya çalışan küçük köylüler ve topraksızlar arasındaki bir mücadele şeklinde ilerlemiştir. 18. yüzyılın ikinci yarısında, özellikle fizyokratik düşüncenin etkisiyle, hükümet tarafından çitlemeyi teşvik eden bir dizi yasal düzenleme yapılmıştır. Ancak bu düzenlemeler, yerel direnişler ve mülkiyet yapısının karmaşıklığı nedeniyle sınırlı bir etki yaratmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu
Osmanlı Devleti'nde, İngiliz modeline benzer bir çitleme hareketinden söz etmek zordur. 1858 tarihli Arazî Kanunnâmesi, sıkça özel mülkiyete geçişin başlangıcı olarak kabul edilse de, metin incelendiğinde durumun farklı olduğu görülmektedir. Kanunnâme, mîrî (devlete ait), metruk (kamu kullanımına terk edilmiş) ve mevat (ölü, kimsenin mülkiyetinde olmayan) arazilerin özel mülkiyet konusu olmayan statülerini sağlamlaştırmıştır. Özellikle metruk arazîler (meralar, yaylaklar, yollar, pazar yerleri vb.) bir veya birkaç köy ahalisinin ortak kullanımına tahsis edilmiş ve bu alanların alınıp satılması, sürülüp ekilmesi veya üzerine yapı inşa edilmesi yasaklanmıştır. Mevat arazilerin ise devlet izniyle "ihya" (işlenir hale getirme) edilerek tasarruf altına alınması mümkün kılınmış, ancak bu, İngiltere'deki gibi mevcut ortak hakların gaspı yoluyla gerçekleşen bir süreç olmamıştır. Dolayısıyla, Arazî Kanunnâmesi, ortak toprakların özel mülkiyete geçişini sağlamak yerine, bu toprakların kamusal ve devlete ait niteliğini korumayı amaçlamıştır.
Pastoral Tibet
20. yüzyılın sonlarında pastoral Tibet'te yaşananlar, çitleme kavramının modern bir yansıması olarak görülebilir. Çin hükümeti, 1980'lerden itibaren "otlakların bozulmasını (degradation) önlemek" ve "hayvancılığı modernleştirmek" gerekçeleriyle yaygın bir çitleme (tel örgüyle çevirme) politikası uygulamıştır. Bu politika, bir yandan geleneksel göçebe yaşam tarzını ve hayvanların serbest dolaşımını kısıtlayarak otlaklar üzerindeki ortak kullanımı sonlandırmıştır. Diğer yandan, yerel düzeydeki memurlar için çitleme projeleri, performans göstergelerini karşılayan ve gelir yaratan somut çıktılar sunduğu için bir teşvik unsuru olmuştur. Bu örnekte çitleme, devletin kırsal topluluklar üzerindeki denetimini artırma ve toprak kullanımını merkezi olarak planlama arzusunun bir aracı olarak ortaya çıkmaktadır.
"İkinci Çitleme Hareketi": Kavramın Modern Yorumları
Yakın dönemde "çitleme" kavramı, fiziki toprakların çevrilmesinin ötesinde, daha önce ortak veya erişime açık olan bilgi, kültür ve biyogenetik kaynakların özel mülkiyet rejimleri altına alınmasını tanımlamak için de kullanılmaktadır. "İkinci Çitleme Hareketi" olarak adlandırılan bu süreç, entelektüel mülkiyet haklarının (telif hakkı, patent, ticari marka) kapsamının genişletilmesini ifade eder.
Bu modern çitleme biçimlerine örnek olarak şunlar verilebilir:
- İnsan genomunun patentlenmesi: Önceden insanlığın ortak mirası olarak görülen gen dizilimlerinin özel şirketler tarafından patentlenerek mülk edinilmesi.
- Yazılım ve iş metotlarının patentlenmesi: Daha önce patentlenemez kabul edilen soyut fikirlerin ve iş yapma yöntemlerinin patent koruması altına alınması.
- Veri tabanlarının korunması: Kamu malı (public domain) olan olgusal verilerin derlenmesiyle oluşturulan veri tabanlarına yeni mülkiyet hakları tanınması.
Bu ikinci çitleme hareketi, bilgi ve inovasyonun ham maddesi olan "zihinsel ortak varlıklar" (intangible commons of the mind) üzerinde yeni mülkiyet hakları yaratarak gelecekteki yaratıcılığı ve bilimsel gelişmeyi olumsuz etkileme potansiyeli taşıdığı gerekçesiyle eleştirilmektedir.

