KÜRE LogoKÜRE Logo
Ai badge logo

Bu madde yapay zeka desteği ile üretilmiştir.

Dehşet Yönetimi Kuramı

fav gif
Kaydet
kure star outline

Her canlının belli bir ömre sahip olduğu bilgisi, insanları ölümsüzlüğü arama eğilimine itmiştir. Nitekim eski çağlarda, simyacılar felsefe taşı ile ölümsüzlüğü sağlayacaklarını düşünmüş ve onu aramaya koyulmuşlardır. Gılgamış’ta ölümsüzlük iksirinin peşine düşen kralın hikayesi anlatılırken, Büyük İskender’in doğuya yaptığı seferlerin ölümsüzlük pınarı olan ab-ı hayatı aramak için olduğu rivayet edilmektedir.


Günümüzde de teknolojinin gelişmesinin etkisiyle birlikte bu ölümsüzlük çabası devam etmektedir. Yaşlanmayı azaltma üzerine yapılan genetik ve hücresel çalışmalar , insan bilinç ve zihninin yapay zekaya aktarılarak beden sınırlandırmalarından kaçma çabaları, hücresel onarım üzerine yapılan çalışmalar ve kriyojeni gibi yeni yaklaşımlar günümüz ölümsüzlük çabalarına örnek olarak verilebilir.


İnsanın kendi benliğinin ve bir gün öleceğinin farkında olması Ernest Becker tarafından dehşet verici bir durum olarak açıklanmış ve insan davranışlarının, düşüncelerinin ve duygularının altında yatan sebepleri bu dehşet verici durumla başa çıkma çabası olarak görmüştür. Becker’ın bu görüşleri yeni bir kuramın doğmasına yol açmıştır


Dehşet Yönetimi Kuramı

Bu kuram, insanın sahip olduğu ölümlülük bilincini ve bunun insan yaşamına olan etkilerini incelemektedir. Her insan, diğer canlılarda olduğu gibi hayatta kalma içgüdüsü taşır fakat onu diğer canlılardan ayıran durum, kaçınılmaz bir ölümün onu beklediğinin farkına ve bilincine varabilmesidir. Kurama göre insan beyni zaman içinde evrimleşerek soyut düşünme becerileri kazanmış ve bu durum insanın hayatta kalmasını sağlayacak birçok avantaja neden olmuştur.


Bu soyut düşünme becerilerinin etkisiyle semboller geliştirerek dil ve konuşma yetenekleri elde ederken aynı zamanda davranışlarına esneklik getirmiş ve planlama becerisi kazanmıştır. Fakat bu soyut düşünme becerileri her ne kadar birçok yönden ona avantaj sağlamışsa

da insanın; kendini, geçmişini, geleceğini ve mevcut durumu beraber düşünmesine de yol açmıştır.


Bunun etkisiyle insan kendi benliğinin bilincine varmış ve gelecekte bir gün kendisinin de öleceği gerçeğiyle yüzleşmiştir.  İnsan bu yüzleşmenin ardından bir ölümlülük dehşeti yaşamaktadır. Bireyler bu dehşetle başa çıkmanın yollarını ise kültürel dünya görüşüne ve bunun da etkisiyle kazanılan benlik değerine tutunarak sağlamaya çalışır. Bunları kuram kaygıyı tamponlayıcı iki temel mekanizma olarak ele almaktadır.


Kültürel Dünya Görüşü

Kültürel dünya görüşü insanın ölüm karşısında yaşadığı dehşetle baş edebilmek için bilişsel yetenekleri aracılığıyla oluşturduğu ve içselleştirdiği bir kavramdır. Bu görüş geniş düşünce sistemlerini bir araya getirmektedir ve bunun da etkisiyle insan kendini onun bedeninden daha önemli, daha anlamlı ve daha kalıcı bir şeyin parçası haline getirerek ölümsüzlük hissini elde edebilmiştir.


Darrel ve Pyszczynski’ye göre bu dünya görüşü insanın yaşama ve yaşamın gerçekliğine bir lensin arkasından bakabilmesini sağlamaktadır. Bu lens sayesinde insan yaşamı anlam bulmakta, akıp giden zaman karşısında kalıcı olma şansı sunulmakta ve bu görüşü benimseyen insanlara yerine getirmeleri gereken kurallar sunarak insana ölümsüzlüğe karşı bir umut vadedilmektedir. Bu vadedilen ölümsüzlük, kurama göre iki türlüdür: literal ölümsüzlük ve sembolik ölümsüzlük.


Literal ölümsüzlük

İnsanın bedensel ölümünün ardından ruhun yaşamına devam etmesi anlamına gelmektedir. Pek çok dini inanış bunu vadetmektedir. Örneğin, Yahudilikte ölüm sonrası yaşam inancı zamanla gelişmiştir. İbranice Kutsal Yazılar'da (Tanah) ölümden sonra yaşam konusunda net ifadeler bulunmasa da, sonraki dönemlerde ruhun ölümsüzlüğü ve yeniden diriliş inançları ortaya çıkmıştır. Özellikle Orta Çağ'da Yahudi filozof İbn Meymun (Maimonides), iman esasları arasında ruhun ölümsüzlüğünü ve ölülerin dirilişini vurgulamıştır. Bu inanç, Yahudilikte bireysel kaderden ziyade, İsrailoğullarının kolektif kurtuluşuna odaklanır.


Hristiyanlıkta ölüm, bu dünyadaki yaşamın sona ermesi ve ebedi bir hayata geçiş olarak görülür. İncil'e göre, İsa Mesih'in ölümü ve dirilişi, inananların da ölümden sonra dirileceğinin garantisidir. Hristiyan inancında, kıyamet gününde tüm insanların bedenleriyle birlikte dirileceği ve yaptıklarına göre cennet veya cehennemde ebedi bir yaşam sürecekleri öğretilir. Bu bağlamda, ölümden sonra ruhun varlığını sürdürdüğü ve bedenin de dirilişle birlikte yeniden canlanacağına inanılır.


İslam inancında ölüm, dünya hayatının sona ermesi ve ahiret hayatının başlangıcıdır. Kur'an-ı Kerim'de her nefis için ölümün kaçınılmaz olduğu ve ölümden sonra dirilişin gerçekleşeceği bildirilir. İslam'a göre, mahşer gününde tüm insanlar bedenleriyle birlikte diriltilecek ve dünyadaki amellerine göre cennet veya cehennemde ebedi bir yaşam süreceklerdir. Bu inanç, hem ruhun hem de bedenin ölümden sonra varlığını sürdüreceğini ifade eder.


Hinduizm ve Budizm gibi Hint kökenli dinlerde, ölümsüzlük kavramı reenkarnasyon (yeniden doğuş) inancıyla ilişkilidir. Bu inançlara göre, ruh (Atman) veya bilinç, ölümden sonra farklı bedenlerde yeniden doğar. Bu döngü, kişinin karma'sına (eylemlerinin sonuçlarına) bağlı olarak devam eder ve nihai hedef, bu döngüden kurtulup mokşa (Hinduizm) veya nirvana'ya (Budizm) ulaşmaktır. Bu durumda, ölümsüzlük, ruhun sürekli varoluşu ve sonunda maddi dünyadan kurtuluşu anlamına gelir.


Sembolik Ölümsüzlük

Bedensel ölümden sonra da yaşamın devam etmesi olarak ifade edilir. İnsan bu durumda kalıcı bir şeyin parçası olmuş ve buna anlamlı katkılarda bulunmuş ve bedeni ölse de kalıcı olmaya devam etmiştir. Bu durum "İnsanın Anlam Arayışı" kitabının yazarı olan Victor Frankl’ın yaşamda anlamı keşfetmenin insanın en temel motivasyonu olduğu ,ölümün ve acının kaçınılmazlığı karşısında bile yaşama anlam katılabileceği görüşüyle benzeşmektedir. Frankl’a göre insan ölümün ve acının kaçınılmazlığı karşısında 3 temel yolla yaşamına anlam katabilmektedir.


Bir Eser Yaratmak veya Bir İş Başarmak

İnsanlar, yaratıcı faaliyetler veya mesleki başarılar aracılığıyla yaşamlarına anlam katabilmektedirler. Bir sanat eseri oluşturmak, bir proje tamamlamak veya topluma faydalı bir hizmet sunmak gibi eylemler, bireyin kendini gerçekleştirmesine ve hayatına değer katmasına olanak tanımaktadır. Frankl'a göre, bu tür üretken çabalar, kişinin varoluşuna derinlik ve amaç katar.


Deneyim Yaşamak veya Sevgi Yoluyla

Derin insani ilişkiler kurmak ve dünyayla anlamlı etkileşimlerde bulunmak, yaşamın anlamını zenginleştirmektedir. Sevgi, burada merkezi bir rol oynar; çünkü başka bir insanı gerçekten anlamak ve onunla bağ kurmak, bireyin kendi varoluşunu aşmasına yardımcı olur. Ayrıca, doğayla iç içe olmak, sanatın güzelliklerini takdir etmek veya yeni kültürel deneyimler yaşamak da kişinin hayatına anlam katmaktadır.


Kaçınılmaz Acıya Yönelik Bit Tutum/Tavır Geliştirmek

Hayatta bazı acılar ve zorluklar kaçınılmazdır. Frankl, bu tür durumlarda bile bireylerin acıya karşı sergiledikleri tutumla yaşamlarına anlam katabileceklerini belirtir. Acı çekme sürecinde gösterilen; cesaret, sabır ve dirayet, kişinin içsel büyümesine katkıda bulunur ve varoluşuna derinlik katar. Bu yaklaşım, acının bile anlamlı bir yaşamın parçası olabileceğini gösterir.


Benlik Saygısı

Bireyler bu noktada kalıcı olan düşünce sistemlerine anlamlı bir katkı sağladığını hissettiklerinde kendilerini değerli biri olarak görmekte ve benlik saygısı artmaktadır. Bu duruma göre kişi sembolik ya da literal bir ölümsüzlüğü hak edebilmek için bu dünya görüşlerinin

standartlarına uygun yaşaması gerekmekte ve anlamlı katkılar sunmalıdır. Bu konuya dini inanışların gereğini yerine getiren insanların cennetle ödüllendirilmesi ve orada sonsuz bir yaşamla daha iyi bir hayata sahip olacağı ilkesi örnek verilebilir.


Ayrıca inandığı dünya görüşlerinin peşinden koşan ve bu görüşe anlamlı bir katkıda bulunan insanlar kendilerinden sonra gelecek nesiller tarafından anılacak ve sembolik ölümsüzlüğe ulaşma hakkına sahip olacaklardır. Bireyler dünyaya anlamlı katkılarda bulunmadığını hissettiği durumlarda ise ölümün yarattığı dehşet karşısında savunmasız kalabilirler.


Kuramın Sınanabilirliği

Dehşet yönetimi kuramının test edilebilen 3 temel hipotezi bulunmaktadır.


Ölüm bilisinin belirgin oluşu

Bu hipoteze göre, insanlara kendi ölümlerinin hatırlatılmasının (ölümlülük belirginliği) onların kültürel dünya görüşlerine daha sıkı sarılmalarına ve benlik saygılarını koruma çabalarına yol açacağını öne sürmektedir. Bu kurama göre kişi için ölüm bilgisi belirginleştiğinde iki tür baş etme mekanizması kullanabilmektedir.


Yakınsak Savunma Mekanizmaları: Bilincin merkezinde ölüm bilgisi yer aldığında etkili olmakta ve ölüm bilgisini bilincin dışına itmek için çabalamaktadır. Ölüm bilgisini bastırmak ya da inkar etmek bu mekanizmalar arasına girmektedir.


Iraksak Savunma Mekanizmaları: Bu savunma mekanizması ölüm bilgisinin bilinçdışında fakat ulaşılabilir durumda olduğu zamanlarda devreye girmekte ve ölüm düşüncesini uzaklaştırmaktadır. Daha öncede bahsettiğimiz benlik saygısı ve kültürel dünya görüşü içine girmektedir.


Kaygı Tamponlama Hipotezi

Bu hipoteze göre, benlik saygısı ve kültürel dünya görüşlerine olan inanç, ölüm farkındalığının yarattığı kaygıya karşı bir tampon görevi görmektedir. Yani, bireylerin benlik saygıları veya kültürel inançları güçlendirildiğinde, ölümle ilgili düşüncelerin neden olduğu kaygı azalmaktadır.  Greenberg tarafından yapılan çalışmada hem kişilik hakkında verilen olumlu geri bildirimin hem de benlik saygısının yüksek olmasının katılımcıların ölümlü oldukları hakkında inkarcı tutumlarda olma eğilimlerini azalttığını göstermektedir.


Ölüm Düşüncelerinin Ulaşılabilirliği Hipotezi

Bu hipoteze göre,  eğer bir yapı (örneğin, benlik saygısı veya kültürel dünya görüşü) ölüm farkındalığına karşı koruma sağlıyorsa, bu yapının zayıflatılmasının veya tehdit edilmesinin ölümle ilgili düşüncelerin bilinçaltında daha ulaşılabilir hale gelmesine neden olacağını öne sürmektedir. Yani, bireylerin benlik saygıları veya inanç sistemleri sarsıldığında, ölümle ilgili düşünceler daha sık ve kolay bir şekilde akla gelebilmektedir.

Kaynakça

Şenyurt, Ahmet Yasin. v.dğr, Ed. Meryem Berrin Bulut. Sosyal Psikoloji Kuramları- 1. İstanbul: Nobel Yayınevi, 187-194. Son erişim: 16 Şubat 2025. https://www.researchgate.net/publication/351096355_Sosyal_Psikoloji_Kuramlari_I.


Doğulu, Canan., & Sakallı, Nuray. "Dehşet Yönetimi Kuramı Üzerine Bir Derleme." Türk Psikoloji Yazıları Dergisi 18, no. 35, 2015: 33-47. Son erişim: 16 Şubat 2025. https://psikolog.org.tr/tr/yayinlar/dergiler/1031828/tpy1301996120150000m000067.pdf.


Kula, Tahsin., & Erden,Müslüme. "Victor Frankl, Logoterapi ve Vicdanın Varoluş Analizi." Turkish Studies-Comparative Religious Studies14, no. 1, 2019: 177-188. Son erişim: 16 Şubat 2025. http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.14777.


Uysal, Saliha. "İslam ve Diğer Dinlerde Ölüm." Sağlık Düşüncesi ve Tıp Kültürü Dergisi 10, no. 14, 2020: 28-33. Son erişim: 16 Şubat 2025. https://www.medipol.edu.tr/sites/default/files/document/SD_54_28-33.sayfalar_Saliha_Uysal.pdf.

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Yazar Bilgileri

Avatar
Ana YazarÖzlem Yüzük16 Şubat 2025 09:56
KÜRE'ye Sor