Diyabet, vücudun insülin hormonunu yeterince üretememesi veya etkili şekilde kullanamaması sonucu ortaya çıkan, kan şekeri düzeylerinde kronik bir artış (hiperglisemi) ile seyreden metabolik bir hastalıktır. Temel olarak karbonhidrat, yağ ve protein metabolizmasını etkileyen bu durum; kalp-damar hastalıkları, böbrek yetmezliği, nöropati, retinopati gibi ciddi komplikasyonlara neden olabilir. Tip 1, Tip 2, gestasyonel ve diğer spesifik tipler olmak üzere sınıflandırılan diyabet, günümüzde hem bireysel hem de toplumsal düzeyde önemli bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edilmektedir.

Diyabet (pexels)
Diyabet Görülme Sıklığı
Diyabetli birey sayısı her geçen gün artmaktadır. Uluslararası Diyabet Federasyonu verilerine göre, 2021 yılında dünya genelindeki diyabetli birey sayısı 537 milyon iken, bu sayının 2030 yılında 634 milyona ulaşması beklenmektedir.【1】 Türkiye’de ise 2021 yılında prevalans %14,5 iken, 2030 yılında bu oranın %16,2’ye çıkacağı tahmin edilmektedir. Ayrıca, dünya genelinde tanı konulmamış diyabetli birey oranının yaklaşık %45 olduğu öngörülmektedir. Görülme sıklığının hızla artması ve kontrol edilmediğinde ölüme kadar gidebilecek komplikasyonlara yol açması nedeniyle diyabet, küresel ölçekte ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak değerlendirilmektedir.
Diyabet Sınıflandırması
Diyabet, genel olarak dört ana başlık altında sınıflandırılmaktadır: Tip 1 Diyabet, Tip 2 Diyabet, Gestasyonel Diyabet (GDM) ve Diğer Spesifik Diyabet Türleri.
Tip 1 Diyabet
Tip 1 diyabet, diyabet vakalarının yaklaşık %5–10’unu oluşturmaktadır. Genetik yatkınlığı bulunan bireylerde, çevresel etmenlerin tetiklediği otoimmünite sonucu pankreastaki beta hücreleri zarar görür. Tip 1 diyabet genellikle üç evrede ilerler. Üçüncü evrede, beta hücre hasarı %80–90 düzeyine ulaştığında semptomlar belirgin hâle gelir. Çocukluk çağı obezitesi, bebeklik döneminde hızlı büyüme, kısa süreli emzirme ve erken kompleks karbonhidrat maruziyeti gibi faktörler bu tip diyabetin gelişiminde rol oynayabilir. Genellikle 30 yaş öncesinde başlamakta olup, çocukluk ve adolesan döneminde görülen kronik sağlık sorunları arasında yer alır. Erişkinlerde daha yavaş seyreden formuna “Erişkinde Latent Otoimmün Diyabet” (LADA) adı verilir.
Tip 2 Diyabet
Tip 2 diyabet, en yaygın diyabet türüdür. İnsülinin etkili bir şekilde kullanılamaması, hücrelerin insüline direnç geliştirmesi ve kronik hiperglisemi ile karakterizedir. Hem çevresel hem de genetik faktörler bu tip diyabetin gelişiminde etkilidir. Genellikle 40 yaşından sonra ortaya çıkmakla birlikte, son yıllarda çocukluk çağındaki görülme sıklığı da iki-üç kat artmıştır. Bu artışın en önemli nedenlerinden biri obezitedir. Günümüzde obeziteye yol açan başlıca faktörlerden biri ise işlenmiş gıdaların yaygın tüketimidir.
Gestasyonel Diyabet (GDM)
Gestasyonel diyabet, gebelik döneminde ortaya çıkar. Hem anne hem de fetüs açısından çeşitli riskler barındırır. GDM, uterusta aşırı büyümeye ve epigenetik değişimlere neden olarak sonraki nesillerde obezite ve metabolik hastalıkların görülme riskini artırabilir. GDM’li annelerden doğan yenidoğanlarda daha yüksek ölüm oranları bildirilmiştir. Bu bebeklerin ilerleyen yaşamlarında da diyabet ve obezite başta olmak üzere birçok sağlık sorunu ile karşılaşma riski bulunmaktadır.
Diyabet Tanı Kriterleri ve Semptomları
Tanıda açlık plazma glukozu, hemoglobin A1c (HbA1c), oral glukoz tolerans testi (OGTT) ve rastgele plazma glukozu gibi parametreler kullanılır. Yaygın görülen semptomlar arasında poliüri (sık idrara çıkma), polidipsi (aşırı susama), polifaji (aşırı yeme), halsizlik, ağız kuruluğu ve kas ağrıları yer alır.

Kan Şekeri Ölçümü (pxhere)
Fitokimyasallar ve Bitkisel Destekler
Bitki bazlı, biyoaktif bileşikler açısından zengin diyetlerin diyabetin önlenmesi ve yönetilmesinde olumlu etkiler sağlayabileceği bildirilmektedir. Flavonoidler, antosiyaninler, saponinler, karotenoidler, tanenler ve polifenoller gibi fitokimyasallar kan şekeri düzenlenmesinde etkili olabilir. Örneğin, elma ve üzüm gibi meyvelerde bulunan polifenoller, karbonhidratların sindiriminde görevli alfa-amilaz ve alfa-glukozidaz enzimlerini inhibe ederek karbonhidrat emilimini yavaşlatır, böylece postprandiyal glisemiyi kontrol altında tutar.
Son yıllarda yapılan araştırmalar, bazı bitkilerin diyabet tedavisine yardımcı olabileceğini göstermektedir. Örnek olarak; bamya, kivi, taş elması, mantar, soğan, sarımsak, aloe vera, kaju, ananas, kereviz, kuşkonmaz, yulaf, pancar, hardal, lahana, brokoli, çay, kırmızı biber, papaya, kinoa, nohut, tarçın, karpuz, limon, greyfurt, Hindistan cevizi, kahve, salatalık, kabak ve zerdeçal gibi besinler sayılabilir.
Uyarı: Bu maddede yer alan içerik, yalnızca genel ansiklopedik bilgi amacı taşımaktadır. Buradaki bilgiler tanı koyma, tedavi etme ya da tıbbi yönlendirme amacıyla kullanılmamalıdır. Sağlıkla ilgili konularda karar vermeden önce mutlaka bir hekime veya uzman sağlık personeline danışmanız gerekmektedir. Bu bilgilerin tanı veya tedavi amacıyla kullanılması sonucunda doğabilecek durumlardan madde yazarı ve KÜRE Ansiklopedisi herhangi bir sorumluluk kabul etmez.


