Dizel lokomotif, içten yanmalı bir dizel motorun ürettiği gücü tekerleklere ileterek trenleri hareket ettiren demiryolu aracıdır. Enerji iletimi genellikle dizel-elektrik veya dizel-hidrolik sistemlerle sağlanır. Buharlı lokomotiflerin yerini alarak 20. yüzyılda yaygınlaşan bu lokomotifler, yüksek verimlilikleri, uzun menzilleri ve elektrifikasyon gerektirmeyen çalışma özellikleriyle modern demiryolu taşımacılığının temel unsurlarından biri haline gelmiştir.
Tarihçe
Demiryolu taşımacılığında buhar gücüne dayalı lokomotiflerin egemen olduğu dönemin ardından dizel motorlu lokomotifler 20. yüzyılın başlarından itibaren sahneye çıkmıştır. Tarihte bilinen ilk dizel lokomotif, 1912 yılında Prusya Devlet Demiryolları için İsviçreli Sulzer firması tarafından üretilmiştir. Bu gelişme ile birlikte Sulzer, dizel lokomotif motoru tasarım ve üretiminde öncü bir rol üstlenmiş; sıkıştırma ile ateşlemeli (dizel) motor teknolojisindeki yenilikleri yakından takip ederek yüksek güvenilirlik standardını korumuştur. 20. yüzyıl ortalarına gelindiğinde dizel lokomotifler, buhar makinelerinin yerini giderek daha fazla almaya başlamıştır. İngiltere ve diğer Avrupa ülkeleri hızlı bir “dizelizasyon” sürecine girerek ana hatlarda dizel lokomotifleri devreye sokmuşlardır. British Railways bu dönemde Sulzer tasarımı motorlara sahip yüzlerce dizel lokomotifi envanterine katmıştır.
II. Dünya Savaşı sonrasında dizel lokomotiflerin küresel ölçekte kullanımı hızlandı. ABD, Almanya, Fransa ve Sovyetler Birliği gibi ülkeler demiryollarını modernleştirmek için dizel çekişli lokomotif filoları oluşturdular. Dizel motor teknolojisindeki ilerlemeler, lokomotiflerin gücünü ve verimliliğini sürekli arttırdı. 1960’lara gelindiğinde sıralı altı, sekiz veya on iki silindirli dizel motorlar ile 1.160 BG’den 2.750 BG’ye uzanan güç yelpazesinde lokomotifler üretilebiliyordu. Bu gelişmeler, demiryollarının daha ağır yükleri ve daha uzun trenleri çekebilmesini, aynı zamanda daha yüksek hızlara ulaşabilmesini sağladı.
Türkiye özelinde, Osmanlı İmparatorluğu döneminde demiryolu işletmeciliği sadece buharlı lokomotiflerle sürdürülmüştü. Osmanlı topraklarına demiryolu erken girmiş olsa da dizel lokomotif teknolojisi kullanılmamıştır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında da TCDD uzun süre buharlı lokomotiflerle operasyon yapmış; 1950’lere kadar lokomotif parkında belirgin bir değişim olmamıştır. Ancak II. Dünya Savaşı sonrasında dünya genelindeki eğilimlere paralel olarak Türkiye de dizel lokomotiflere yönelmeye başlamıştır. 1950’li yıllarda Türkiye’de demiryolu politikaları önemli bir kırılma yaşadı: Marshall Planı çerçevesinde ABD’den alınan ekonomik yardımlar doğrultusunda demiryolu yatırımları ikinci plana itilirken, karayolu taşımacılığı teşvik edildi. Bu süreçte ABD, Türkiye’ye demiryolu alanında lokomotif fabrikası kurmamasını telkin ederken, aynı zamanda petrol bazlı işletmecilik modeli olan dizel lokomotiflere geçişi de destekledi. Bunun sonucunda Türkiye, 1950’lerin sonunda ilk defa dizel ana hat lokomotiflerini envanterine katmaya başladı.
Cumhuriyet Dönemindeki Gelişmeler
Cumhuriyet döneminde demiryolları başlangıçta Osmanlı’dan miras kalan buharlı lokomotiflerle işletilmeye devam etti. 1950 sonrası politik atmosfer ve uluslararası yardımlar, demiryolu sektöründe dizel çağına geçişin zeminini hazırladı.
Demokrat Parti iktidarı döneminde (1950–1960) karayolu yatırımlarının hız kazanmasına paralel olarak demiryolları geri planda kalsa da filoya ilk dizel lokomotiflerin katılması bu dönemde gerçekleşti. 1958 yılı Türkiye demiryolları için bir dönüm noktasıdır. ABD’den sipariş edilen 90 adet dizel lokomotifin ilki Şubat 1958’de Türkiye’ye ulaşmıştır. Bu lokomotiflerin hizmete girmesiyle, Ankara–İstanbul arasındaki seyahat süresinin 3,5 saat kısalacağı ve buharlı lokomotiflerin “kurumu, isi ve rötarıyla” birlikte tarihe karışacağı duyurulmuştur.
1960’lı yıllarda dizel lokomotiflerin ithalatı ve kullanımının artmasıyla birlikte Türkiye’de demiryolu işletmeciliğinde yeni bir dönem tamamen tesis edildi. Ancak bu geçiş süreci sorunsuz olmamıştır. Özellikle 1963 yılında, 33 adet dizel lokomotif alımı ihalesine dair meclis soruşturması açılmıştır. İhalede General Motors (GM) firmasının lokomotiflerinin tercih edilmesi sürecinde usulsüzlük iddiaları ortaya atılmış; GM lokomotiflerinin iki zamanlı dizel motor kullandığı, rakip firmaların ise dört zamanlı dizel motorlara sahip ve 200 BG daha güçlü lokomotifler sunduğu ileri sürülmüştür. Ayrıca GM lokomotiflerinin birim fiyatının daha yüksek olmasına rağmen tercih edilmesi ve yıllık 3 milyon lira ek yakıt maliyeti doğuracağı eleştirileri gündeme gelmiştir. Bu tartışmalar, Türkiye’de dizel lokomotiflerin demiryolu politikasına entegre edilmesinin teknik ve ekonomik olduğu kadar siyasi mücadeleleri de beraberinde getirdiğini göstermiştir.

TCDD' ait bir DE24000 Lokomotifi (ODTÜ)
Türkiye’de Dizel Lokomotif Kullanımı ve Yerli Üretim
Türkiye’de dizel lokomotiflerin kullanımı ithal edilen makinelerle başladıysa da kısa süre içinde bu alanda yerli üretim kabiliyetleri geliştirilmeye başlanmıştır. Bu bağlamda en önemli kuruluş TÜLOMSAŞ (Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayii A.Ş.) olmuştur. Eskişehir’de 1894 yılında küçük bir bakım atölyesi olarak temelleri atılan bu tesis, Cumhuriyet döneminde büyüyerek lokomotif üretim merkezi haline gelmiştir. Eskişehir Cer Atölyesi, 1961 yılında Türkiye’nin ilk yerli lokomotifini üretmiştir.
Yerli üretimde asıl hamle, dizel lokomotif teknolojisine yönelik gerçekleşmiştir. 1968 yılında Alman MAK firması lisansıyla 360 BG gücünde dizel-hidrolik manevra lokomotifleri (DH 3600 serisi) Eskişehir’de üretilmeye başlandı. 1971 yılında Fransız Traction Export firması ile lisans anlaşması yapılarak 2400 BG gücünde DE 24000 tipi dizel-elektrikli ana hat lokomotifinin üretimine geçildi. 1971–1985 yılları arasında TCDD için toplam 431 adet DE 24000 tipi lokomotif üretilerek filoya kazandırıldı.
1986 yılında Eskişehir’deki fabrika TÜLOMSAŞ adını aldı. 1987’de GM-EMD firması ile yapılan lisans anlaşması sonucu 2200 BG’lik DE 22000 tipi lokomotifler üretildi. 1994’te tamamen yerli tasarımla geliştirilen DH 7000 tipi dizel-hidrolik manevra lokomotifi üretildi. 2003 yılında GM lisansı ile 89 adet DE 33000 tipi dizel-elektrik lokomotif üretildi. 2010’larda ise TÜLOMSAŞ, TÜRASAŞ çatısı altında birleşerek Türkiye’nin modern lokomotif üretim üssü haline geldi.

TCDD' ait bir DE24000 Lokomotifi (ODTÜ)
Teknik Özellikler ve Çalışma Prensipleri
Dizel lokomotifler, içten yanmalı bir dizel motorun ürettiği mekanik enerjiyi çekiş gücüne dönüştürür. En yaygın sistem dizel-elektrik tahrik sistemidir. Bu sistemde dizel motor, bir jeneratör veya alternatörü döndürerek elektrik üretir. Elde edilen elektrik çekiş motorlarına iletilir. İlk nesil lokomotiflerde DC cer motorları kullanılmış; günümüzde ise verimliliği artırmak amacıyla asenkron (AC) cer motorları tercih edilmektedir.
Modern dizel-elektrik lokomotiflerde, dizel motorun döndürdüğü alternatörden elde edilen akım, önce doğrultularak DC’ye, ardından inverterlerle AC’ye dönüştürülerek cer motorlarına verilir. Bu sistem, yüksek verimlilik ve hassas hız kontrolü sağlar. Türkiye’de 1970’lerde üretilen DE 24000 tipi lokomotifler DC sistemliyken, günümüzde TÜRASAŞ tarafından geliştirilen yeni modeller AC çekiş teknolojisine sahiptir.
Dizel-hidrolik sistemde ise güç, tork konvertörü ve dişli kutusu aracılığıyla iletilir. Türkiye’de üretilen DH 7000 ve DH 9500 gibi modeller bu sisteme sahiptir.
Mühendislik Gelişimi ve Modern Demiryoluna Etkisi
Dizel lokomotiflerin geliştirilmesi, demiryolu taşımacılığında hız, güvenilirlik ve maliyet avantajı sağlamıştır. Buharlı lokomotiflere göre daha az bakım gerektiren ve daha kısa sürede hizmete alınabilen dizel lokomotifler, Türkiye’de de demiryolu verimliliğini artırmıştır.
1958’de dizel lokomotiflerin hizmete girmesiyle Ankara–İstanbul arasındaki yolculuk süresi 3,5 saat azalmıştır. Dizel lokomotiflerin çevresel etkileri buharlı lokomotiflere göre çok daha düşüktür; ancak günümüzde elektrikli sistemlere kıyasla hâlâ fosil yakıt kullanımı nedeniyle çevresel dezavantajları bulunmaktadır.
Küresel Dönüşüm ve Gelecek Trendleri
21. yüzyılda dizel lokomotiflerin yerini batarya-elektrikli ve hidrojen yakıt hücreli trenler almaya başlamıştır. Almanya’da 2018’de hizmete giren Coradia iLint hidrojen treni, dünyada ilk örnek olmuştur. Bu trenler yalnızca su buharı salınımı yapar. Avrupa’da elektrifikasyon oranı %60’a, demiryolu trafiğinde elektrikli hat kullanımı %80’e ulaşmıştır.
Birleşik Krallık 2040 yılına kadar dizel trenleri tamamen kaldırmayı hedeflemekte, Hindistan ise demiryolu hatlarının %98’ini elektrifiye etmiştir. Türkiye’de de TÜRASAŞ tarafından yerli elektrikli lokomotif ve alternatif yakıtlı tren projeleri geliştirilmektedir. Dizel lokomotifler, demiryolu tarihine yön vermiş, modern taşımacılığın temelini oluşturmuş, ancak gelecekte yerini sıfır emisyonlu teknolojilere bırakmaya hazırlanan bir mühendislik mirasıdır.


