Duygu Odaklı Terapi (DOT), insan deneyiminin ve psikoterapötik değişimin merkezine duyguları yerleştiren, bütüncül ve yaşantısal bir psikoterapi yaklaşımıdır. Temel felsefesi, duyguların bireyin hayatta kalması, iyi oluşu, karar verme süreçleri ve yaşamına anlam katması için temel bir uyarlanabilir sistem olduğu görüşüne dayanır. Geleneksel olarak duygusal boşalımı veya bilişsel yeniden yapılandırma yoluyla duyguları kontrol etmeyi hedefleyen yaklaşımlardan farklı olarak DOT, duyguları değişimin anahtarı ve terapötik sürecin temel malzemesi olarak kullanır.
Temel Felsefe
Duygu Odaklı Terapi (DOT), danışanların duygularını daha iyi tanımlamalarına, deneyimlemelerine, kabullenmelerine, düzenlemelerine, anlamalarına ve olumsuz bir duyguyu olumlu ve sağlıklı bir duyguya dönüştürerek kullanmalarına yardımcı olan bir terapi sürecidir. Yaklaşımın temel amacı, bireyin kendini gerçekleştirmesine, benliği güçlendirmesine, duygulanımı düzenlemesine ve yeni anlamlar yaratmasına olanak sağlamaktır.
DOT'a göre duygular, bir durum karşısında neyin önemli olduğunu belirleyen, ihtiyaçlara erişim için eylemlere kılavuzluk eden ve hem bireyin kendisiyle hem de başkalarıyla olan ilişkilerini düzenleyen temel bir mekanizmadır. Duyguların özünde uyarlanabilir bir potansiyele sahip olduğu ancak geçmiş travmalar, farkındalık eksikliği veya duygudan kaçınma gibi nedenlerle sorunlu hale gelebileceği kabul edilir. Bu nedenle terapi, duyguları bastırılması veya kontrol altına alınması gereken unsurlar olarak değil, anlaşılması ve dönüştürülmesi gereken bilgi kaynakları olarak ele alır.
Tarihsel Gelişim ve Önemli Kişiler
Duygu Odaklı Terapi, 1980'li yıllarda Leslie Greenberg ve Susan Johnson tarafından Amerika Birleşik Devletleri'nde geliştirilmiştir. Başlangıçta "Süreç-Deneyimsel Terapi" olarak da adlandırılan bu yaklaşım, ilk olarak çift terapilerinde kullanılmış, ilerleyen zamanlarda ise depresyon, travma, anksiyete bozuklukları, yeme bozuklukları ve kişilerarası problemler gibi çeşitli alanlarda bireysel ve aile terapilerinde de etkin bir şekilde uygulanmaya başlanmıştır.
DOT, entegratif bir yaklaşımdır ve kuramsal çerçevesini birden çok terapi ekolünün sentezinden oluşturmuştur. Bu ekoller arasında başlıcaları şunlardır:
- Danışan Merkezli Terapi: Empati, koşulsuz olumlu kabul ve saydamlık gibi terapötik ilişki koşullarını temel alır.
- Gestalt Terapi: "Şimdi ve burada" odaklanma, bitirilmemiş işler ve bütünlük kavramları ile "çift sandalye" gibi teknikleri modeline dahil eder.
- Varoluşçu Terapi: Anlam arayışı, seçim ve sorumluluk gibi temaları benimser.
- Modern Duygu Kuramı ve Nörobilim: Duyguların işleyişine dair bilimsel bulguları terapi sürecine entegre eder. Ayrıca bağlanma, öyküsel, kişilerarası ve psikodinamik teorilerden de faydalanır.
Kuramsal Çerçeve ve Temel Kavramlar
İnsan Doğasına Bakış Açısı
DOT, hümanistik bir temele dayanarak insanların doğuştan bir büyüme ve gelişme eğilimine sahip olduğunu kabul eder. Bireylerin içsel kaynaklara sahip olduğu, farkındalık yaşayarak tercihler yapabileceği ve yaşamlarını şekillendirme potansiyeli taşıdığı varsayılır. Yaklaşım, bireylerin çevreye uyum sağlama sürecinde zorluklar yaşayabileceğini ancak hayatta kalmak için çeşitli beceriler geliştirdiğini belirtir.
Duygu Şemaları
Duygu şemaları, bireyin geçmiş yaşantılarından kaynaklanan duygusal anılar, beklentiler ve korkulardan oluşan karmaşık içsel yapılardır. Bu şemalar, duygu, düşünce ve eylem dürtülerinin bir entegrasyonudur ve genellikle bilinçdışı bir şekilde aktive olarak bireyin kendisine ve dünyaya dair algısını yönlendirir. DOT sürecinde, özellikle işlevsel olmayan (maladaptif) duygu şemalarının yeniden değerlendirilmesi ve anlamlandırılması hedeflenir.
Duyguların Sınıflandırılması
DOT, terapi sürecinde duygusal farkındalığı artırmak için duyguları işlevselliklerine göre sınıflandırır. Bu sınıflandırma, terapinin odağını belirlemede merkezi bir rol oynar.
- Birincil Duygular: Bir duruma karşı verilen ilk ve en dolaysız tepkilerdir.
- Birincil İşlevsel (Adaptif) Duygular: Hayatta kalma ve iyi oluş için gerekli olan sağlıklı, içgüdüsel tepkilerdir. Örneğin, bir tehlike karşısında hissedilen korku veya bir kayıp karşısında hissedilen üzüntü bu kategoriye girer.
- Birincil İşlevsel Olmayan (Maladaptif) Duygular: Genellikle geçmiş travmatik deneyimlere dayanan, yoğun ve zarar verici tepkilerdir. Bu duygular, uyarıcı ortadan kalktıktan sonra bile devam ederek bireyin işlevselliğini bozar ve "iyileşmeyen bir yara" olarak kabul edilir. Değersizlik, umutsuzluk ve kronik utanç gibi duygular bu türdendir.
- İkincil Duygular: Birincil duygulara verilen tepkiler veya bu duygulara karşı geliştirilen savunmalardır. Bu duygular, asıl hissedilen birincil duyguyu maskelemek veya tolere edilemediğinde ortaya çıkmak için kullanılır. Örneğin, altta yatan incinme veya korku duygusunu gizleyen öfke, ikincil bir duygudur.
- Araçsal Duygular: Başkalarını etkilemek veya belirli bir sonuç elde etmek amacıyla bilinçli ya da bilinçsiz olarak sergilenen duygulardır. İlgi çekmek için ağlamak veya gözdağı vermek için öfkelenmek gibi durumlar araçsal duygulara örnek olarak verilebilir. Bu duygular, bireyin gerçek duygusunu yansıtmaz.
Duygusal Farkındalık ve Dışavurum
DOT'un en temel hedeflerinden biri, danışanların duygusal farkındalık kazanmasını sağlamaktır. Bu süreç, danışanların bedenlerine odaklanmalarını, duygularını isimlendirmelerini ve onlardan kaçınmak yerine onları deneyimlemelerini içerir. Özellikle birincil işlevsel duyguların fark edilmesi ve dışa vurulması teşvik edilir. Duyguların kelimelere dökülmesi, onların yeniden işlenmesine ve yeni anlamlar çıkarılmasına olanak tanır.
Duygu Düzenleme
Duygu düzenleme, bir duyguyu kabul etme, tolere etme, gerektiğinde ondan sağlıklı bir mesafe alabilme ve olumlu duyguları artırırken olumsuz duygulara olan yatkınlığı azaltma becerilerini kapsar. Bu süreç, nefes egzersizleri, dikkat dağıtma ve kendini rahatlatma gibi stratejileri içerir.
Terapi Süreci ve Teknikler
DOT terapi süreci, genellikle "bağlanma", "hissettirme ve keşfetme" ve "duyguyu yeniden yapılandırma" olmak üzere üç ana bölümden oluşur. Bu süreç, terapötik ilişkinin kurulması ve terapötik çalışmanın kolaylaştırılması olmak üzere iki temel prensibe dayanır.
Terapötik İlişki
Terapist, empatik bir duruş sergileyerek, danışanın deneyimlerine değer vererek ve koşulsuz kabul sunarak güvenli bir terapötik ortam yaratır. Bu ilişki, danışanların kendilerini güvende hissetmelerini, yalnızlık duygularının azalmasını ve daha önce kaçındıkları deneyimlere odaklanmalarını sağlar.
Duygu Koçluğu
Terapist, bir "duygu koçu" rolü üstlenir. Bu rolde terapist, danışanların duygusal farkındalık kazanmalarına, deneyimlerini anlamlandırmalarına ve duygusal enerjilerini olumlu eylemlerde kullanmalarına rehberlik eder. Danışan-danışman iş birliği içinde, danışanın kendi içsel kaynaklarını kullanarak duygularıyla baş etme becerilerini artırması amaçlanır.
Temel Teknikler
DOT, duygusal değişimi kolaylaştırmak için çeşitli yaşantısal teknikler kullanır:
Çift Sandalye Tekniği
Danışanın kendi içindeki çatışan taraflarını (örneğin, eleştiren taraf ile eleştirilen taraf) iki ayrı sandalyede konuşturduğu bir diyalog tekniğidir. Bu teknik, içsel çatışmaların çözülmesine ve taraflar arasında bir bütünleşme sağlanmasına yardımcı olur.
Boş Sandalye Tekniği
Danışanın, geçmişte bitirilmemiş işleri olan (örneğin, ebeveyn, eski eş) önemli bir kişiyle diyalog kurduğu bir yöntemdir. Bu teknik, ifade edilememiş öfke, yas veya hayal kırıklığı gibi çözülmemiş duyguların işlenmesini ve tamamlanmasını sağlar.
Sistematik Çağrışımlı Açılma
Danışanın sorunlu bir yaşantıyı terapi ortamında yeniden canlandırarak durum, düşünce ve duygusal tepkiler arasındaki örtük anlamları keşfetmesini sağlayan bir yöntemdir.
Odaklanma (Focusing)
Danışanın, bedensel duyumlarına dikkatini vererek belirsiz ve karmaşık hislerinin altında yatan anlamı bulmasına yardımcı olan bir tekniktir.
Metafor Kullanımı
Danışanların duygularını daha rahat ifade edebilmeleri ve kelimelere yüklenen anlamları zenginleştirmek amacıyla kullanılır.
Uygulama Alanları
Duygu Odaklı Terapi, başlangıçta çift ilişkileri üzerinde geliştirilmiş olsa da, uygulama alanı zamanla genişlemiştir. Günümüzde bireysel, çift ve aile terapilerinde kullanılmaktadır. Etkili olduğu kanıtlanmış başlıca psikolojik sorunlar arasında şunlar bulunmaktadır:
- Depresyon
- Travma ve Stres Bozuklukları
- Anksiyete Bozuklukları
- Yeme Bozuklukları
- Borderline Kişilik Bozukluğu
- Çift ve Evlilik Sorunları
- Kişilerarası İlişki Problemleri
Diğer Kuramlarla Karşılaştırılması
DOT, kendisinden önce gelen birçok kuramla hem benzerlikler hem de farklılıklar gösterir.
Danışan Merkezli Terapi
DOT, empatik dinleme ve koşulsuz pozitif kabul gibi temel ilkeleri benimser. Ancak DOT, danışanı işlevsel olmayan duygularını işlevsel olanlarla değiştirmeye daha aktif bir şekilde yönlendirirken, danışan merkezli terapi değişimi kendiliğinden oluşan bir süreç olarak görür.
Psikanalitik Kuram
Psikanaliz, bilinçdışı süreçlere ve geçmiş deneyimlere odaklanır; terapist nötr bir duruşla yorumlama yapar. DOT ise "şimdi ve burada" yaşanan duyguya odaklanır ve terapist, danışanla daha eşit ve empatik bir ilişki kurar. Psikanalizde aktarım değişimin bir aracı olarak görülürken, DOT'ta aktarım ilişkisi kurulmaz.
Gestalt Terapi
DOT, özünü Gestalt terapiden alır; temas, diyalog ve farkındalık kavramları ortaktır. İki sandalye tekniği gibi yöntemler Gestalt terapiden alınmıştır. DOT, Gestalt'ın ihtiyaç kavramını "duygu şeması aktivasyonu" olarak daha ayrıntılı bir şekilde açıklar.
Akılcı Duygusal Davranışçı Terapi (ADDT/BDT)
ADDT, değişimin merkezine düşünceleri koyar ve bozuk düşünceleri düzelterek duygusal ve davranışsal değişimi hedefler. DOT ise değişimin merkezine duyguları yerleştirir ve birincil duygulara ulaşarak işlevsel olmayan duyguların dönüştürülmesini amaçlar. ADDT terapötik ilişkiye daha az önem verirken, DOT için terapötik ilişki esastır.
Varoluşçu Terapi
DOT, varoluşçu terapinin ölüm, özgürlük, yalıtım ve anlamsızlık gibi temel kaygılarla baş etme odağını benimser. Varoluşçu terapi daha çok geleceğe ve ideallere yönelirken, DOT "şimdi ve burada"ya ve anlık deneyime odaklanır.
Uyarı: Bu maddede yer alan içerik, yalnızca genel ansiklopedik bilgi amacı taşımaktadır. Buradaki bilgiler tanı koyma, tedavi etme ya da tıbbi yönlendirme amacıyla kullanılmamalıdır. Sağlıkla ilgili konularda karar vermeden önce mutlaka bir hekime veya uzman sağlık personeline danışmanız gerekmektedir. Bu bilgilerin tanı veya tedavi amacıyla kullanılması sonucunda doğabilecek durumlardan madde yazarı ve KÜRE Ansiklopedisi herhangi bir sorumluluk kabul etmez.

