Eczacılar ve Eczahaneler Hakkında Kararname, Osmanlı Devleti’nin son döneminde çıkarılan ve eczacılık mesleğini kapsamlı biçimde düzenleyen son yasal metindir. Bu kararname, eczacıların mesleki yeterlilik koşullarından eczahane açma izinlerine kadar pek çok hususu yasal zemine oturtarak mesleğin icrasına dair ilkeleri belirlemiştir. Aynı zamanda eczahanelerin denetimi, reçetesiz ilaç satışı gibi halk sağlığını ilgilendiren konulara dair hükümler de içermektedir.
Tarihsel Arka Plan
Osmanlı Devleti’nde eczacılık mesleğine dair ilk sistematik düzenlemeler 19. yüzyıl ortalarında başlamıştır. 17 Mayıs 1852 tarihli “Nizamnâme-i Eczacıyan Der Memâlik-i Osmaniye”, bu alandaki ilk yasal çerçeveyi sunmuştur. Bu düzenleme ile eczacılık, diğer esnaflardan ayrılarak tıbbiye nezaretine bağlanmış, eczahane açmak için diploma şartı getirilmiş ve eczacılık ilk kez bağımsız bir meslek olarak tanımlanmıştır. Bu dönemde eczacı dükkanlarının sayısı sınırlanmış, yeni eczahane açılışı nüfus artışına bağlanmıştır.
Ardından, 2 Şubat 1861 tarihinde yürürlüğe giren “Beledî İspençiyarlık Sanatının İcrasına Dair Nizamnâme" bazı maddeleri güncelleyerek eczacı gediklerini kaldırmış ve eczahane sayısındaki sınırlamaları gevşetmiştir. Ancak bu düzenlemeler zamanla yetersiz kalmış, özellikle eczacıların nitelikleri, eczahane standartları ve ilaç uygulamaları bakımından çeşitli eleştirilere konu olmuştur.
XX. yüzyıl başlarına gelindiğinde, özellikle II. Meşrutiyet’in ilanı (1908) ile birlikte toplumsal eşitlik talepleri eczacılık alanına da yansımıştır. O döneme kadar İstanbul’da eczahane açmak yalnızca İstanbul doğumlu ya da orada ikamet eden eczacılara tanınan bir imtiyaz iken, taşradan gelen diplomalı eczacıların da bu hakka sahip olması gerektiği yönünde talepler artmıştır. Bu gelişmeler, mevcut düzenlemelerin güncellenmesini zorunlu kılmıştır.
Bu bağlamda, “Eczacılar ve Eczahaneler Hakkında Kararname”, 1909’dan itibaren çeşitli komisyon ve kurumlar tarafından hazırlanan, fakat savaşlar nedeniyle yasalaşması geciken bir tasarının ürünüdür. Osmanlı Devleti’nin son döneminde, eczacılık alanında modern bir düzenleme ihtiyacına cevap olarak şekillenmiş; mesleğin icrasını, eczacıların yetkilerini, eczahane koşullarını ve denetimini sistematik biçimde yeniden tanımlamayı amaçlamıştır.
Hazırlanış Süreci
"Eczacılar ve Eczahaneler Hakkında Kararname", Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde, uzun süredir ihtiyaç duyulan kapsamlı bir eczacılık yasasını oluşturma çabasının ürünüdür. Hazırlık çalışmaları ilk olarak 1909 yılında başlamış ve kararnamenin yürürlüğe girdiği 1922 yılına kadar süregelmiştir. Bu süreçte, sağlık işlerinden sorumlu çeşitli kurullar ve resmi makamlar arasında birçok yazışma, taslak ve görüş alışverişi yapılmıştır.
Osmanlı eczacılık düzenlemeleri önceleri Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane bünyesindeki Meclis-i Tıbbiye tarafından yürütülmekteydi. 1861 tarihli nizamnamenin 47. maddesi, eczacılık uygulamalarındaki ihtilafların bu mecliste çözüme kavuşturulmasını hükme bağlamıştı. Ancak 1869 yılında kurulan Nezaret-i Tıbbiye-i Mülkiye ve ona bağlı Cemiyet-i Tıbbiye-i Mülkiye, zamanla eczacılıkla ilgili ruhsatlandırma, ceza verme ve değerlendirme yetkilerini devralmıştır. Bu kurumda doktorlar, eczacılar ve katiplerden oluşan bir kurul görev yapmış, ayrıca İstanbul’daki eczacıların temsilcileri de karar alma süreçlerine katılmıştır.
1909’da bazı taşralı eczacıların İstanbul’da eczahane açma talebinde bulunması, süregiden “İstanbullu olma şartı” tartışmalarını alevlendirmiştir. Meclis-i Tıbbiye-i Mülkiye ve Sıhhiye-i Umumiye Reisi Besim Ömer Paşa, bu taleplere karşı çıkarak, eczacılık mesleğinin hassasiyetini ve halk sağlığı üzerindeki etkisini vurgulamıştır. Avrupa şehirlerindeki gibi eczahane sayısının sınırlandırılmasını, diplomalı eczacıların taşraya dağılmasını ve rekabetin sağlık koşullarını bozmamasını gerekçe göstererek tahdit talep etmiştir.
Bu tartışmalar sonucunda yeni bir düzenleme için geçici hükümler hazırlanmış, 1910 yılında eczahaneler arasında belirli mesafelerin bulunmasına dair bir taslak madde hazırlanarak yürürlüğe sokulması istenmiştir. Ancak Şûra-yı Devlet, bu maddenin kararnamenin tümü görülmeden uygulanamayacağını belirterek yeni bir tasarının tamamlanmasını talep etmiştir. 1911 yılında, daha önceki nizamnamelerin taşrada uygulanmasına dair sınırlamalar ve değişiklik ihtiyaçları görüşülmüş, mevcut düzenlemelerin yetersiz olduğu anlaşılmıştır. Bu dönemde ayrıca Osmanlı Eczacılar Cemiyeti de mevcut düzenlemelerin bilimsel gelişmelere uygun olmadığını dile getirmiştir (1912). Ancak, Trablusgarp (1911), Balkan (1912–13) ve Birinci Dünya Savaşı (1914–18) gibi ardı ardına gelen savaşlar, bu yasal süreci defalarca kesintiye uğratmıştır.
1920'de Şûra-yı Devlet, önceki tasarıların akıbetini sorgulayan bir yazı ile tekrar harekete geçmiş, nihayetinde 1921 ve 1922 yıllarında çeşitli değişikliklerle tasarı yeniden düzenlenmiştir. Taslağın 1922 yılına kadar Şûra-yı Devlet’te görüşülmesi sürecinde, örneğin “eczahane” yerine “eczacı dükkanı” ifadesinin tercih edilmesi gibi çok sayıda dil ve içerik düzeltmesi yapılmıştır. Aynı zamanda reçetelerde hasta isminin yazılması, şiddetli zehirlerin etiket düzenlemeleri ve mükeyyifat tanımının ayyaşlık ve bağımlılıkla sınırlandırılması gibi teknik düzenlemeler de bu süreçte eklenmiştir.
Tüm bu değişikliklerin ardından kararname, 28 Haziran 1922 tarihinde Sadaret tarafından “kanuniyeti teklif” ile Meclis-i Umumiye’ye sunulmuş, 1 Temmuz 1922 tarihinde Sultan Vahideddin’in iradesiyle kabul edilmiştir. Kararname, 18 Temmuz 1922’de Takvim-i Vekayi’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Kararnamenin İçeriği
1922 tarihli “Eczacılar ve Eczahaneler Hakkında Kararname”, toplam 46 maddeden oluşmakta olup, eczacılık mesleğinin icrası, eczahane açılışı, ilaç üretimi ve satışı, denetim, nöbet hizmetleri ve cezai yaptırımlar gibi temel konuları ayrıntılı biçimde düzenlemektedir. Bu kararname, daha önce yürürlükte olan 1861 tarihli nizamnamenin ve 1916 tarihli “Alelumum Eczahaneler Talimatnamesi”nin güncellenmiş ve sistematikleştirilmiş bir devamı niteliğindedir.
Eczacılar, Mesul Müdürler ve Kalfalarla İlgili Hükümler
Kararname, eczacı olabilmek için bazı temel şartlar getirmiştir:
1. Cinayet ya da namus suçlarından mahkum olmamak, Osmanlı Eczacı Mektebi diplomasına ya da ruhsatnameye sahip olmak ve Osmanlı tebaasından ya da karşılıklılık esasına göre kabul edilen yabancı bir devletin vatandaşı olmak (Md. 1).
2. Tabiplik, dişçilik, ecza ticareti gibi başka meslekleri icra edenlerin eczane sahibi ya da mesul müdür olamayacağı belirtilmiş; yalnızca eczacı muallimlerinin sermayeye ortak olabileceği kabul edilmiştir (Md. 25). Eczacılara tababet yapma yetkisi tanınmamış, ancak ilk yardım gereken acil durumlarda müdahale etmeleri öngörülmüştür (Md. 26).
3. Zehirli ve reçeteye tabi ilaçların reçetesiz satışı, gizli ifadelerle yazılmış reçetelerin yapılması, ruhsatsız müstahzarların satışı yasaklanmıştır. Ayrıca, hekimlerle ortaklık kurmak, kârdan hisse vermek gibi eylemler de açıkça yasaklanmıştır (Md. 27–28).
4. Meslek içi geçişleri düzenleyen geçici bir madde ile, kararname öncesinde çalışan eczacılar ve kalfaların kazanılmış hakları korunmuş, on yıllık kalfalık deneyimine sahip olanlara diplomalı olmasalar bile mesleği sürdürme imkanı tanınmıştır (Md. 44).
Eczacı Dükkanları ile İlgili Hükümler
1. Kararname, üç tür eczahaneyi tanımlar: ticari amaçlı eczahaneler, resmi ve özel kurum eczahaneleri, belediye eczahaneleri (Md. 2). Eczahane açmak isteyenler, ilgili sıhhiye mercilerine yazılı başvuruda bulunarak izin almak zorundadır (Md. 3).
2. Eczahane sahipliğinde sermaye ve mesuliyet eczacıya ait olup, bir eczacı yalnızca bir eczahanenin mesul müdürü olabilir ve birden fazla eczahaneye ortak olamaz (Md. 5). Eczahane levhası ve mühürlerinde mesul eczacının adı Türkçe olarak yer almak zorundadır (Md. 6).
3. Nöbet sistemine dair hükümler getirilmiş, eczahanelerin resmi ve dini tatillerde ve geceleri belirli bir plana göre açık kalmaları zorunlu tutulmuştur (Md. 17–18). Eczacı, geçerli bir mazereti olmaksızın eczahanesini izinsiz kapatamaz (Md. 19).
4. Eczahane düzenine, iç donanımına ve bulundurulması gereken ilaçlara dair ayrıntılı teknik düzenlemelerin ayrı bir talimatname ile belirleneceği ifade edilmiştir (Md. 21).
İlaçlar, İmalat ve Reçete Düzenlemeleri
1. Her eczahanede, belirlenmiş ilaç ve araç-gereçlerin eksiksiz bulunması şart koşulmuştur. İlaç yapımında resmi kodeks niteliğindeki Düsturü’l-Edviye esas alınmıştır (Md. 7).
2. Zehirli ilaçlar, renk kodlarına göre kilitli dolaplarda muhafaza edilmek zorundadır. Şiddetli zehirler için turuncu, hafif zehirler için yeşil etiketleme sistemi getirilmiştir (Md. 8).
3. Reçetelerde hekimin adı, adresi, diploma veya ruhsat numarası ve hastanın ismi gibi bilgiler aranmakta; reçetenin yalnızca bir yüzüne açık ve okunaklı şekilde yazılmış olması istenmektedir (Md. 9). Her ilaç, mühürle kapatılmalı ve kullanım yönüne göre renkli etiketle tanımlanmalıdır (Md. 10).
4. Her eczahanede reçete defteri tutulmalı, her reçetenin bir kopyası buraya kaydedilmelidir (Md. 11). Reçetelerdeki içerik değiştirilemez; sadece hekimin yazılı onayı ile tehlikeli doz içeren reçeteler hazırlanabilir (Md. 12–13).
5. Reçetelerin gizliliği korunur; hekim imzalı ve sorumluluk taşıyan reçeteler dışında tüm reçeteler müşteriye iade edilir (Md. 14). Bazı ilaçların sadece bir kez hazırlanabileceği belirtilmiş, fiyatlar da resmi tarife ile sınırlandırılmıştır (Md. 15–16).
Hastane Eczahaneleri ve Sınırlamalar
1. Elli yatak ve üzeri kapasiteye sahip resmi ve özel hastanelerde eczahane bulundurulması zorunlu tutulmuştur (Md. 32).
2. Bu eczahaneler kurum dışına ilaç satamaz, yalnızca yoksullara ücretsiz ilaç verebilirler (Md. 33). Ticari eczahanelere benzer kurallara tabidirler ancak temel ihtiyaç kadar ecza ve araç gereç bulundurmaları yeterlidir (Md. 34).
Denetim ve Cezalar
1. Eczahaneler yılda en az iki kez teftişe tabi tutulur (Md. 29). Eczacılar denetim sırasında her türlü belge ve eşyayı göstermekle yükümlüdür. Bozulmuş ilaçlar müfettiş huzurunda imha edilir; anlaşmazlık halinde örnekler incelenmek üzere kimyahaneye gönderilir (Md. 30–31).
2. Kararnamenin son bölümünde cezai hükümler yer almaktadır. Ruhsatsız eczahane açanlara, takma adla işletme yapanlara, usulsüz ilaç satanlara, keyif verici madde kullananlara ve kararname hükümlerine aykırı davrananlara çeşitli para cezaları ve geçici kapatma cezaları öngörülmüştür (Md. 35–41).
Hukuki Durumu
1922 tarihli “Eczacılar ve Eczahaneler Hakkında Kararname”, Osmanlı Devleti’nin son döneminde, İstanbul Hükümeti tarafından yürürlüğe konmuştur. Kararname her ne kadar “kararname” adını taşısa da, içerdiği cezai hükümler nedeniyle hukuken bir kanun niteliğindedir. Aynı dönem içinde, saltanatın kaldırılması da bir kararname ile gerçekleştirilmiştir; bu da kararname ile kanun arasındaki fiili eşdeğerliği ortaya koymaktadır.
Kararname, siyasi olarak oldukça çalkantılı bir dönemde kabul edilmiştir. 16 Mart 1920'de İstanbul’un İngilizler tarafından işgali ve Meclis-i Mebusan’ın feshi (12 Nisan 1920) sonrasında, yasama yetkisi fiilen ortadan kalkmıştı. Bu ortamda Ankara’da kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi (23 Nisan 1920), İstanbul’daki hükümeti ve onun yürürlüğe koyduğu tüm kararları tanımadığını ilan etmiştir. TBMM Hükümeti, 30 Nisan 1920 tarihli bildirimiyle İstanbul Hükümeti’nin gerçekleştirdiği tüm sözleşme ve düzenlemeleri geçersiz saydığını duyurmuştur.
Dolayısıyla, 1 Temmuz 1922 tarihli bu kararname, TBMM Hükümeti tarafından tanınmayan bir yönetim olan İstanbul Hükümeti tarafından çıkarılmıştır. Nitekim kararname, 18 Temmuz 1922 tarihinde Takvim-i Vekayi’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olsa da, yalnızca birkaç ay geçerli kalabilmiş; 1 Kasım 1922 tarihinde saltanatın kaldırılmasıyla birlikte İstanbul Hükümeti ve kararları hukuken geçersiz hale gelmiştir.
Cumhuriyet döneminde, söz konusu kararname resmi yayın olan Düstur’a alınmış olsa da, bu onun yürürlükte olduğunu göstermemektedir. Çünkü Düstur, Takvim-i Vekayi'de yayımlanan metinlerin bir derlemesidir; kanunlara yürürlük kazandıran esas yayın organı ise Takvim-i Vekayi’dir. TBMM Hükümeti, 1923 yılında eksik sayıdaki Takvim-i Vekayi nüshalarının temin edilmesine ve İstanbul Hükümeti tarafından yayımlanan kararların toplanmasına karar vermiştir. Ayrıca, İstanbul Hükümeti dönemine ait Düstur ciltlerinin yeniden basımı için 1927 yılında Türk Ocakları Matbaası’nda yayın yapılması kararlaştırılmıştır.
Netice olarak, kararname, Osmanlı Devleti açısından usulüne uygun olarak yürürlüğe girmiş bir yasa olmakla birlikte, Cumhuriyet rejimi tarafından tanınmamış ve hukuki olarak geçersiz sayılmıştır. Buna bağlı olarak, kararnamenin 43. maddesiyle yürürlükten kaldırıldığı belirtilen 1861 tarihli Beledî İspençiyarlık Sanatının İcrasına Dair Nizamname, Cumhuriyet döneminde fiilen uygulanmaya devam etmiş; bu nizamname ancak 1927 tarihli 964 sayılı “Eczacılar ve Eczahaneler Hakkında Kanun” ile resmen lağvedilmiştir.

