Garip Hareketi, Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat Horozcu ve Melih Cevdet Anday'ın temsilciliğini üstlendiği, XX. yüzyılda Türk şiirinde önemli bir dönüm noktası teşkil eden, modern Türk şiirine yön veren bir edebiyat akımıdır. Akım, 1941 yılında yayımlanan ve harekete adını veren Garip adlı ortak şiir kitabıyla edebiyat dünyasına resmen sunulmuştur. Garip Hareketi, Orhan Veli'nin 14 Kasım 1950'de vefat etmesi ve Yaprak dergisinin kapanmasıyla sona ermiştir.
Ortaya Çıkışı ve Arka Plan
Akımın kurucuları Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat Horozcu ve Melih Cevdet Anday, Ankara Erkek Lisesi'nde birlikte okumuş ve sıkı bir dostluk kurmuşlardır. İlk eserlerini 1930-1934 yılları arasında okul dergisi Sesimiz'de yayımlamışlardır. Daha sonra 1936'nın son aylarında ve 1937'de Varlık dergisinde şiirleri yer almıştır. Bu ilk dönem şiirleri genellikle vezinli ve kafiyeli olup Ahmet Hamdi Tanpınar, Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Muhip Dıranas ve Ahmet Haşim gibi "öz şiirciler"den etkiler taşımaktaydı.
Garip Kitabı ve Ön Sözü (Manifesto)
Garip Hareketi'ni haber veren serbest tarzda yazılmış şiirler ilk olarak 15 Eylül 1937'de Varlık dergisinde yayımlanmıştır. 1937'de Ulus gazetesinde açılan "Şiir ölüyor mu?" anketiyle Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rifat, sürrealizmin müdafaasını üstlenen "üç genç şair" olarak tanıtılmış ve ortak bir poetikada buluştuklarını ilan etmişlerdir. 1941'de yayımlanan Garip kitabı, Orhan Veli'nin yazdığı ve Melih Cevdet ile Oktay Rifat'ın da benimsediği bir ön söz (manifesto) ile edebiyat dünyasının karşısına çıkmıştır.
Garipçiler (Soldan: Orhan Veli Kanık, Şinasi Baray, Oktay Rıfat, Melih Cevdet Anday) (AA)
Garip Şiirinin Temel İlkeleri ve Özellikleri
Geleneksel Şiirin Reddi: Garipçiler, şiiri eski şiirin şairane modalarından kurtarmak istemiş vezin, kafiye, mecaz, istiare ve abartmayı şiir için gereksiz görmüştür. Bu unsurların zekânın oyunu olduğunu, tabiiliğe engel olduğunu ve gerçeği farklı gösterdiğini savunmuşlardır. Eski şiir cümlesini de terk etme eğilimindedirler.
Doğallık ve Basitlik: Şiiri doğallaştırmak ve basitleştirmek, bilinçaltına açılmak ve ondaki saflığı, çocuksuluğu, tabiiliği yakalamak gerektiğini belirtmişlerdir. Şiirde "safiyet" ve "besatet"in ayırt edici özellikler olduğunu dile getirmişlerdir.
Söz Sanatı Olarak Şiir: Şiirin bir söz, bir anlam sanatı olduğunu, bu yüzden "sanatlar arası tedahüle" (şiiri resim ve müzikle karıştırma) meydan vermemek gerektiğini savunmuşlardır. Şiirin tamamen manadan ibaret olduğunu belirtmişlerdir.
Bütünün Güzelliği: Şiirde kelime veya mısra güzelliği yerine bütünün güzelliğinin ön planda olması gerektiğini düşünmüşlerdir.
Zevk Değişimi ve Toplumculuk: Şiire dindarların, feodal zümrenin, burjuvazinin değil, çalışan insanların zevkinin hâkim olması gerektiğini vurgulamışlardır. Şiiri kapalı alanlardan sokağa taşımış, "küçük insan"ın sıkıntılarını işlemeye çalışmışlardır. Orhan Veli'ye göre edebiyat artık hayatını emeğiyle kazanan halkın edebiyatı olacaktır.
Günlük Dil ve Yalınlık: Halkın konuştuğu günlük dili şiire sokmuş, hatta argo kelimeleri bile kullanmaktan çekinmemişlerdir. Amaçları sade, anlaşılır ve yalın bir dil ile geniş kitlelere ulaşmaktır.
İroni ve Şaka: Şiirlerinde zaman zaman zekânın bir ürünü olan ironiye, nükteye ve şakaya başvurmuşlardır. Bu, yaşadıkları dönemin olumsuzluklarına ve toplumun kalıp yargılarına karşı bir duruş olarak da yorumlanabilir.
Çocuksu Duyarlılık: Dünyaya küçük bir çocuğun saflığıyla veya sıradan bir kimsenin basit tedirginliğiyle bakış açısını yansıtmışlardır.
Melih Cevdet Anday (TRT Arşiv)
Garip Sonrası Dönem ve Şairlerin Evrimi
Garip kitabının yayımlanmasından sonra Orhan Veli, Oktay Rifat ve Melih Cevdet, kendi poetikalarını geliştirmiş ve şiirlerini bağımsız olarak yayımlamaya başlamışlardır. II. Dünya Savaşı yılları, askerlik görevleri nedeniyle bir arada bulunamamalarına ve az ürün vermelerine sebep olmuştur.
Orhan Veli Kanık (1914-1950): Hayatının sonuna kadar bu tarz şiiri sürdürmüş, temalarını çeşitlendirmiş ve bazen daha uzun şiirler kaleme almıştır (Vazgeçemediğim, Destan Gibi, Yenisi, Karşı). Yaprak dergisinde (1949-1950), toplumcu bir poetikada arkadaşlarıyla yeniden bir araya gelmiştir.
Oktay Rifat Horozcu (1914-1988): Sonradan Garip şiirinden uzaklaşarak bir süre II. Yeni şiirine katılmış, sosyalizme ve toplumcu sanat ilkesine bağlı olarak halk edebiyatı ve folklor unsurlarından yararlanan taşlamalar ve toplumcu şiirler yazmıştır (Aşağı Yukarı, Karga ile Tilki).
Melih Cevdet Anday (d. 1915): O da sonradan Garip şiirinden uzaklaşarak toplumcu ve zihnî bir şiire doğru kaymıştır (Telgrafhane, Yan Yana). Melih Cevdet, yıllar sonra yaptığı bir açıklamada Orhan Veli'nin Garip ön sözündeki düşüncelerin bir kısmına katılmadığını, bunların kitaptaki şiirleri tam olarak karşılamadığını belirtmiştir.
Garip Hareketi'ne Yönelik Eleştiriler
Garip Hareketi, Türk şiir tarihinde oldukça tepkiyle karşılanan bir edebi oluşumdur. Eleştiriler, şairlerin ilk şiirlerini 1936'da Varlık dergisinde yayımladıkları andan itibaren başlamış, ilk dönemlerde genellikle "alaya alma" ve "yok sayma" şeklinde kendini göstermiştir.
Geleneksel Biçim ve Estetiğin Reddi: Garipçiler, şiirde vezin, kafiye, mecaz, istiare ve abartmayı gereksiz görmüş, bu unsurların doğallığa engel olduğunu savunmuşlardır. Ahmet Hamdi Tanpınar, bu hareketin Türk edebiyatını şairane modalardan kurtarmayı ve Türk şiirinin hakim vasfı olan müzikaliteyi sarsmayı amaçladığını belirtmiştir. Bu durum, dönemlerinde ciddi tepkilere neden olmuştur. Cemal Süreya da, Orhan Veli'nin "eski şiiri yıkmak, onu itibarsızlaştırmak" ve "eski şiirin tersini yazmak" amacıyla şiirden değil, "şiir olmayandan" yola çıktığını ifade etmiştir.
Basitlik ve Aleladelik: Garip şiiri, sade ve anlaşılır bir dil kullanma çabasıyla "basit" ve "kolay" olmakla eleştirilmiştir. Kolaylaşan şiir, benzerlerinin hızla üretilmesine yol açmış ve bu da eleştirilerin dozunu artırmıştır. Mehmet Kaplan, Garip üçlüsünün şiirlerini "hiçbir hayal ve düşüncenin karışmadığı saf duyuların çıplak olarak tespit edilmesi" olarak nitelemiştir.
Anlamsızlık ve Sığlık: Şiirin sıradanlaştırılması, basite indirgenmesi ve toplumdan uzaklaştırılması eleştirileriyle birlikte, şiirin "manasız" olduğu yönünde de eleştiriler yöneltilmiştir. Mehmet Çınarlı gibi eleştirmenler, Garip'in ortaya koyduğu "basitlik ve iğrençliğin" toplumda yarattığı "usanç ve tiksintinin", sonraki şairleri "soyut" ve "anlamsız" şiire ittiğini iddia etmiştir.
Toplumsal Bağlantısızlık: Bazı eleştirmenler, Garipçilerin halktan kopuk olduğunu, şiirlerinde tarih, ideoloji, toplum değerleri ve inançlara ilişkin unsurların yok denecek kadar az olduğunu savunmuştur. Asım Bezirci, Garipçilerin yaşadıkları toplumu sevmediklerini ve onu değiştirmenin yolunu bilmediklerini veya aramadıklarını belirtmiştir. Orhan Veli, bu eleştirilere yanıt olarak şiirin bir sınıfın ihtiyaçlarını müdafaa etme amacı taşımadığını, sadece zevkini arayıp sanata hakim kılmak istediğini ifade etmiştir.
"Kitabe-i Seng-i Mezar" Tartışması: Orhan Veli'nin "Kitabe-i Seng-i Mezar" şiiri, yayımlandığı dönemde en çok tepki çeken şiirlerden biri olmuş, "berber dükkânları sohbetlerine varıncaya kadar dedikodu konusu" haline gelmiştir. Şiirin "rezalet" olduğu iddia edilmiş ve Orhan Veli "meşhur nasır şairi" olarak anılmıştır. "Bir de rakı şişesinde balık olsam" dizesi de, Ahmet Haşim'in "Göllerde bu dem bir kamış olsam" dizesiyle kıyaslanarak tartışma konusu olmuştur.
Nurullah Ataç'ın Desteği ve Eleştiriler: Nurullah Ataç, Garip şiirini başından beri desteklemiş, hatta eleştirileri "Hoşlarına gitmeyen yahut anlamadıkları bir yenilik oldu mu, hemen ‘bobsitil’ diyorlar…" diyerek karşılamıştır. Ancak bu destek, Ataç'ın da eleştirilerin hedefi olmasına neden olmuştur. Dönemin karikatüristleri ve yazarları, Garipçilerin Milli Şef İsmet İnönü'nün şairleri olduğunu ve Ataç'ın onları emirle desteklediğini düşünmüştür.
Diğer Edebi Gruplardan Gelen Tepkiler: Garip Hareketi'nden sonra ortaya çıkan Hisar Topluluğu (1950) ve Mavi Grubu (1952) gibi edebi gruplar, Garip şiirine tepki olarak oluşmuşlardır. Hisar grubu, geleneklerin reddedilmesine ve şiirin bir siyasi ideolojinin propaganda aracı olarak kullanılmasına karşı çıkmıştır. Mavicilerden Ahmet Oktay, Orhan Veli'yi "eksik bir öncü ve eksik bir şair" olarak nitelemiş, Garip şiirini sığ bulmuştur. Attilâ İlhan da Garip şiirinin Türk şiirini yozlaştırdığını iddia etmiştir.
Garip Hareketi'nin İkinci Yeni'ye Etkisi
Garip Hareketi, ürünleriyle "çok da büyük olmamakla birlikte, etkisiyle modern Türk şiirine yön veren önemli bir atılım" olarak kabul edilir. Nâzım Hikmet'in şekil yeniliklerini daha da ileri bir noktaya taşıyarak gerçek anlamda "serbest manzume"yi getiren bu hareket, sonraki bazı büyük şairlerin bile ilgisini çekmiş, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Nâzım Hikmet'in kendisi bile bu tarzda şiirler yazmıştır. İkinci Yeni Hareketi (1954), Garip şiirine bir tepki olarak ortaya çıkmış olsa da aslında Garipçilerin açtığı kanalı kullanmıştır. İkinci Yeni'nin ortaya çıkışı, Garipçilerce "sıradanlaştırılan, basite indirgenen, toplumdan uzaklaştırılan şiiri eski, saygın konumuna eriştirme" ihtiyacından doğmuştur.
Biçim ve Dil Anlayışı: Garip, konuşma dilinin serbestliğinden yararlanarak günlük hayatı ve sıradan insanların şiirini yazmıştır. İkinci Yeni ise, dilin günlük konuşma dilinden uzak olduğunu, söz ile sözcük arasındaki dengenin bilinçli bir şekilde bozularak, sözcüklerin alışılmış kullanımlarının dışında kullanıldığını savunmuştur. Cemal Süreya, İkinci Yeni'nin "kelimeleri yonttuğunu", "yerlerinden yarı yarıya kopardığını" ve "anlamlarından ufak tefek saptırdığını", böylece yeni imajlara ve mısralara varılmak istendiğini belirtmiştir.
Anlam ve Muhatap Kitlesi: Garip; halka, "küçük insan"ın zevkine hitap etmeyi amaçlamış, şiiri herkesin konuşabileceği ortak bir konu haline getirmiştir. İkinci Yeni ise, anlamın imgeler ve çağrışımlar aracılığıyla gizlendiği, okuyucunun emek vermesini gerektiren "kapalı şiir"ler yazmış, şiir birikimi olan aydın kesime hitap etmiştir. İkinci Yeni'nin asıl amacının "anlamsız şiir yazmak değil, anlamın görünen, duyulan sınırlarının ötesine geçip okuru bambaşka dünyalara taşımak" olduğu ifade edilmiştir.
Gelenek ve Yenilik Anlayışı: Garip, Türk şiirindeki o güne kadar yapılan her şeyi reddetmiş, eskiye ait her şeyin yıkılması gerektiğini savunmuştur. İkinci Yeni de geleneksel şiire karşı çıkmış ancak Garip'in yıkıcılığı yerine daha farklı bir epistemoloji üzerinden bir "konumlama çabası" içine girmiştir. İkinci Yeni, Nâzım Hikmet'in şekil yeniliklerini ileriye taşımıştır.
İroni ve Duyarlılık: Her iki hareket de ironiye başvurmuştur. Garip, dünyadaki gariplikleri, rahatına düşkün sıradan insanların basit tedirginliklerini çocuksu bir saflıkla veya bön bir bakışla ele almıştır. İkinci Yeni, bireyin açmazlarını, korkularını, hayal kırıklıklarını ve çaresizliğini şiirin özüne yerleştirmiştir. İkinci Yeni şairleri, şiirlerinde zaman zaman zekânın bir ürünü olan ironiye, nükteye ve şakaya başvurmuşlardır.
Felsefi Etkileşimler: Garip şiiri, Fransız edebiyatından, Varoluşçuluk ve Gerçeküstücülük (Sürrealizm) akımlarından geniş ölçüde etkilenmiştir. Özellikle Andre Gide'in Dünya Nimetleri eseri, dönemin genç şairleri üzerinde etkili olmuştur. Ancak Orhan Veli, kendi şiirlerinin modern Avrupa şairlerinden hiçbirine benzemediğini, daha çok kendi halk sanatkârlarından etkilendiklerini belirtmiştir. İkinci Yeni de Varoluşçuluk, Gerçeküstücülük, Dada ve Kübizm gibi Batı akımlarından beslenmiştir.