Şerbet, Osmanlı mutfak kültürünün özgün içecek gruplarından birini teşkil eder. Arapça "içmek" anlamına gelen "şarba" kökünden türeyen "şerbet" kelimesi, genellikle meyve, çiçek, baharat veya bitki özlerinin su ve tatlandırıcılarla (çoğunlukla şeker veya bal) karıştırılmasıyla hazırlanan alkolsüz içecekleri ifade eder. Osmanlı İmparatorluğu döneminde, özellikle İslamiyet'in etkisiyle alkollü içeceklerin tüketilmemesi, son derece zengin ve çeşitli bir şerbet kültürünün doğuşuna ve gelişimine zemin hazırlamıştır. Şerbetler, serinletici ve susuzluğu giderici özelliklerinin yanı sıra, yemeklere eşlik eden, misafirlere ikram edilen ve hatta bazı hastalıklarda şifa bulma amacıyla tüketilen içeceklerdi.

Nar Çiçeği (Hibiskus) Şerbeti (Trabzon Olgunlaşma Enstitüsü)
Tarihsel Süreç ve Saraydaki Yeri
Şerbet tüketimi, Selçuklu dönemine kadar uzanmakla birlikte, en parlak dönemini Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşamıştır. Osmanlı sarayında şerbet yapımı büyük bir özenle gerçekleştirilir; helvahane veya şerbethane adı verilen özel birimlerde üretilirdi. Sarayın şerbet ihtiyacının bir kısmı burada üretilirken, bazı özel şerbetler ve malzemeleri Anadolu'nun çeşitli bölgelerinden ve hatta Mısır gibi uzak topraklardan getirtilirdi. Şerbetçibaşı, sarayın şerbet malzemelerinin temininden ve kalitesinden sorumlu en üst düzey görevliydi. Galata Sarayı'nda 18. yüzyılda altı kişilik bir şerbetçi kadrosunun bulunduğu bilinmektedir.
Şerbetlerin soğuk tüketilmesi için dağlardan kar ve buz getirtilir, İstanbul'daki özel "karlık" adı verilen depolarda muhafaza edilirdi. Karlık adı verilen özel kaplar, şerbetin sulanmadan soğuk kalmasını sağlardı. Şerbetlerin sunumunda ise kristal sürahiler, özel ibrikler ve taslar kullanılırdı.
Temel Malzemeler ve Hazırlanış Yöntemleri
Osmanlı şerbetlerinin yapımında çeşitli doğal malzemeler kullanılırdı. Bunların başında taze ve kuru meyveler (üzüm, nar, vişne, kayısı, demirhindi, kızılcık, koruk, limon), çiçekler (gül, menekşe, nilüfer, erguvan, gelincik, yasemin), baharatlar (tarçın, karanfil, zencefil, safran, meyan kökü, anason), bal, şeker ve çeşitli endemik bitkiler gelirdi. Tatlandırıcı olarak 15. yüzyıla kadar bal ve pekmez yaygınken, bu tarihten sonra şeker kullanımı artmıştır.
Genel olarak iki temel hazırlama yöntemi mevcuttu:
- Meyve suyunun sıkılıp şeker veya bal ile tatlandırılması.
- Meyve suyunun veya özünün şekerle kaynatılıp soğutularak koyu kıvamlı bir şurup elde edilmesi ve bu şurubun içileceği zaman soğuk su ile seyreltilmesi.
Bu yöntem, şerbetin daha uzun süre saklanabilmesini sağlardı. Çiçek şerbetleri ise taze çiçek yapraklarının şekerle ovularak veya havanda ezilerek renk ve kokusunun şekere geçirilmesi ve ardından bu karışımın suda eritilmesiyle ya da kurutulmuş çiçeklerin sıcak suda demlenmesiyle hazırlanırdı.

Şerbet Yapımı (AA)
Başlıca Osmanlı Şerbet Çeşitleri
Osmanlı mutfağında yüzlerce çeşit şerbet üretildiği bilinmektedir. En çok bilinen ve tüketilen bazı Osmanlı şerbetleri şunlardır:
Meyve Şerbetleri
- Demirhindi Şerbeti: Osmanlı döneminde en çok tüketilen şerbetlerden biridir ve rivayete göre Kanuni Sultan Süleyman'ın da en sevdiği şerbettir. Demirhindi meyvesi, su, şeker ve çeşitli baharatlarla (karanfil, tarçın, zencefil) hazırlanırdı.
- Nar Şerbeti: Nar suyunun şekerle kaynatılmasıyla yapılır, bazen karanfil veya tarçın eklenirdi. Misafire nar şerbeti ikram etmek kibarlık göstergesi sayılırdı.
- Kızılcık Şerbeti: Kızılcık püresi, su ve şekerden üretilirdi.
- Üzüm Şerbeti: Taze üzümlerin kaynatılıp şeker veya balla tatlandırılmasıyla yapılırdı.
- Vişne Şerbeti: Vişnelerin şekerle bekletilip suyla kaynatılmasıyla elde edilir, canlı kırmızı rengiyle bilinirdi.
- Koruk Şerbeti: Olgunlaşmamış üzümden (koruk) yapılan ekşimsi bir şerbetti.
- Limon Şerbeti: Limon suyu, şeker ve sudan yapılan ferahlatıcı bir içecekti.
- Hünnap Şerbeti: Hünnap (çiğde) meyvesinin suyla kaynatılıp tatlandırılmasıyla hazırlanırdı ve tıbbi faydalarıyla da bilinirdi.
- Kavun Şerbeti / Sübye (Kavun Çekirdeği Şerbeti): Kavun suyu veya kurutulmuş kavun çekirdeklerinin dövülerek su ve şekerle karıştırılmasıyla yapılırdı.
Çiçek Şerbetleri
- Gül Şerbeti (Gül-ab/Cülâb): Gül yapraklarının damıtılması veya demlenmesiyle elde edilir, ferahlatıcı ve şifalı özellikleriyle bilinirdi.
- Menekşe Şerbeti: Özellikle mor menekşe yapraklarından yapılır, hoş kokulu ve pembe-mor renkli bir içecekti. Öksürük ve sıtma gibi rahatsızlıklara iyi geldiği düşünülürdü.
- Nilüfer Şerbeti: Nilüfer çiçeklerinin su ve şekerle kaynatılmasıyla hazırlanırdı. Çiçek hastalığı ve sıtmaya iyi geldiğine inanılırdı.
- Erguvan Şerbeti: Erguvan çiçeklerinden yapılan, kırmızı-mor renkli, baharı müjdeleyen bir şerbetti. Sarhoşluğu giderici etkisi olduğuna inanılırdı.
- Gelincik Şerbeti: Gelincik yapraklarının şeker ve limon tuzu ile ovuşturulup güneşte bekletilmesiyle hazırlanırdı.
- Nar Çiçeği Şerbeti (Gülnar): Kurutulmuş nar çiçeklerinin demlenmesi ve tatlandırılmasıyla yapılırdı.
Baharat, Bitki ve Kök Şerbetleri
- Meyan Kökü Şerbeti: Meyan kökünün suda bekletilmesiyle elde edilen, özellikle Güneydoğu Anadolu'da popüler olan bir şerbetti.
- Reyhan Şerbeti: Taze ve mor reyhan yapraklarının sıcak suda demlenip tatlandırılmasıyla yapılırdı.
- Tarçın Şerbeti: Kış aylarında sıcak olarak tüketilen baharatlı bir şerbetti.
- Hindiba Şerbeti: Hindiba bitkisinin kök ve yapraklarının demlenmesiyle hazırlanırdı ve tıbbi amaçlarla kullanılırdı.
- Anber Şerbeti: Anber (ambergris) veya sığla ağacı çiçeklerinden yapılan, hoş kokulu bir şerbetti ve diğer içecekleri, tatlıları aromatize etmek için de kullanılırdı.
Özel ve Törensel Şerbetler
- Lohusa Şerbeti (Kaynar): Yeni doğum yapan kadınlara ve ziyarete gelen misafirlere ikram edilen, kızamık şekeri (veya pancar şekeri), su ve çeşitli baharatlarla (karanfil, tarçın) hazırlanan geleneksel bir şerbetti.
- Sirkencübin: Bal, sirke ve su karışımıyla yapılan, hem susuzluğu gideren hem de çeşitli hastalıklara iyi geldiğine inanılan kadim bir şerbetti. Özellikle Mevlevi mutfağında önemli bir yere sahipti.
- Bal Şerbeti: Balın ılık suda eritilmesiyle hazırlanan, Hzç Muhammed tarafından da tavsiye edildiği rivayet edilen bir içecekti. Girit balından yapılanı meşhurdu.
- Şeker Şerbeti: En basit hâliyle şekerin suda eritilmesiyle yapılan, şekerin pahalı olduğu dönemlerde zenginlik göstergesi olan bir ikramdı.

Lohusa Şerbeti (Trabzon Olgunlaşma Enstitüsü)
Bunların dışında kaynaklarda adı geçen ancak içerikleri hakkında detaylı bilgiye ulaşılamayan Dinar/Dinarî Şerbeti, Fuka' Şerbeti (genellikle seyyar satıcıların sattığı şerbetlerin genel adı) ve Nevruz Şerbeti (Nevruz Bayramı'na özel) gibi çeşitler de mevcuttu. Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde de çok sayıda şerbet türü zikredilmiştir.
Kültürel Rolü ve Tüketimi
Şerbetler, Osmanlı toplum yaşamında önemli bir yere sahipti. Günün her saatinde içilebildiği gibi, yemeklerde su yerine tüketilirdi. Misafirlere kahve ve çay yaygınlaşmadan önce sunulan başlıca ikramdı. Doğum, nişan, düğün, sünnet, mevlit gibi özel günlerde ve Ramazan ayında şerbet ikramı âdettendi.
Halk arasında da şerbet tüketimi yaygındı. Şerbetçi dükkânları ve seyyar şerbetçiler, İstanbul sokaklarında yaygın olarak bulunur; halka çeşitli şerbetler sunarlardı. 16. yüzyılda İstanbul'da 300 şerbetçi dükkanı ve 600 seyyar şerbetçi olduğu kaydedilmiştir. Şerbetçilerin uyması gereken kurallar kanunnamelerle belirlenmiştir; bu kurallar şerbetin içeriği, tadı, berraklığı, soğukluğu ve sunumdaki temizliği gibi hususları kapsamaktadır.

