Görünmez el (İngilizce: invisible hand), Adam Smith'in ahlak, iktisat ve topluma dair kuramsal perspektifini yansıtan bir kavramlaştırmadır. Geniş anlamda, toplumsal düzenin uyum içinde "kendiliğinden" işleyişini karakterize eder. Bu kavramsallaştırma, eylemlerinin nasıl sonuçlar doğuracağından habersiz olan bireyin , kendi bilincinden bağımsız olarak ve beklenmeyen bir şekilde toplumun faydasına katkı sağlamasının koşullarını hazırlayan süreci tanımlar.
İktisadi bağlamda görünmez el, piyasa mekanizmasının işleyişini açıklamakta kullanılır. Bireylerin (üreticiler ve tüketiciler) kendi kişisel çıkarlarını en yüksek düzeye ulaştırmaya yönelik davranışları neticesinde , farkında olmadan toplumun iyiliğine ve kolektif gelişime de katkı sundukları fikrine dayanır. Bu metafor, hem piyasa hem de toplumsal açıdan dengeyi sağlayan bir araç ve düzenleyici bir güç işlevi görür.

Bireyin Eylemlerinin Toplumun Faydasına Katkı Sağlaması (Yapay Zeka İle Oluşturulmuştur)
Kavramın Kullanıldığı Eserler
Adam Smith, "görünmez el" ifadesini üç farklı eserinde, üç farklı bağlamda kullanmıştır.
History of Astronomy (Astronomi Tarihi)
Smith'in ilk kullanımı History of Astronomy (Felsefi Konular Üzerine Denemeler içinde yer alır ) adlı denemesindedir. Burada "Jüpiter'in görünmez eli" (invisible hand of Jupiter) ifadesi, politeist toplumlardaki insanların doğadaki düzensiz ve anlayamadıkları olayları (gök gürültüsü, fırtınalar gibi) tanrılar, iblisler veya cadılar gibi görünmeyen varlıklar aracılığıyla açıkladıklarını ifade eder. Bu insanlar, doğanın "olağan akışını" ilahi müdahaleye bağlamamışlardır.
Ahlaki Duygular Kuramı (The Theory of Moral Sentiments)
Kavramın ikinci kullanımı Ahlaki Duygular Kuramı (1759) adlı eserdedir. Bu eserde görünmez el, dünyanın zenginlerinin nasıl paylaşım yapmaya itildiğini ve böylelikle bilmeden ve istemeden toplumun çıkarına hizmet ettiklerini ortaya koyar.
Smith, "doğal bencilliklerine ve açgözlülüklerine" rağmen sadece kendi rahatlıklarını gözeten ve "beyhude ve doyumsuz arzularının" peşinden giden zengin toprak sahiplerini betimler. Bu kişiler, lüks üretimi için binlerce insanı çalıştırarak elde ettiklerini yoksullarla bölüşürler. Smith'e göre zenginler, "sanki dünya, içinde yaşayan herkese eşit bir şekilde dağıtılmış gibi adeta 'görünmez el' ile paylaşım yapmaya itilirler" ve bu yolla "toplumun çıkarını ilerletirler".
Milletlerin Zenginliği (The Wealth of Nations)
Üçüncü ve en bilinen kullanım Milletlerin Zenginliği (1776) eserindedir. Buradaki argüman, bireylerin kendi çıkarlarını elde etmeye çalışırken farkında olmadan nasıl toplumsal faydayı artırdıklarıyla ilgilidir. İfade, dış ticarette ithalat kısıtlamalarının eleştirildiği bir bölümde geçer.
Smith, sermaye sahibinin, yabancı sanayiyi değil, yerli sanayiyi desteklemeyi tercih etmesinin nedeninin "kendi güvenini gözetmesi" (his own security) olduğunu belirtir. Birey, sermayesini anayurtta gerçekleşen üretim yararına ve ürünlerden elde edeceği kârı en yüksek düzeyde tutmak amacıyla kullandığında, "hiç akıllarından geçmeyen bir amacı gütmeye" "görünmez bir el" tarafından itilir. Smith, bireyin "kamu menfaatini kollamaya niyeti olmadığını" ve "kendi çıkarını düşünmekle, toplumun çıkarını gerçekten onu kollamaya niyet ettiği zamandakine göre daha etkin şekilde gözetmiş olacağını" ifade eder.
Temel Kavramlarla İlişkisi
Görünmez el metaforu, Smith'in düşünce sistemindeki diğer temel kavramlarla, özellikle duygudaşlık, tarafsız gözlemci ve kişisel çıkar ile bağlantılıdır.
Duygudaşlık ve Tarafsız Gözlemci
Smith, Ahlaki Duygular Kuramı'nda toplumsal ilişkilerin ve ahlaki değerlerin temelini "duygudaşlık" (sympathy) ilkesine dayandırır. Duygudaşlık, "diğerlerinin sefaletini gördüğümüzde ya da oldukça canlı bir biçimde hayal etmek zorunda kaldığımızda hissettiğimiz şefkat veya merhamet duygularıyla" ilgilidir. Smith'e göre insanların temelinde, toplum içinde kabul edilme, beğenilme, saygınlık kazanma ve onaylanma isteği yatar.
Bu duygudaşlık kurabilmenin koşulu, bireyin "tarafsız gözlemci" (impartial spectator) olabilmesidir. Bu, kişinin kendine belirli bir uzaklıktan bakabilmesi , kendi davranışlarını ötekinin gözlerini kullanarak incelemesi ve "bencilliğin doğal hatalarını" düzeltebilmesi anlamına gelir. Smith için bu "yüce yargıç" , vicdanın kendisidir.

Görünmez Şef, Bireysel Eylemlerden Toplumsal Bir Armoni Yaratır (Yapay Zeka İle Oluşturulmuştur)
Kişisel Çıkar ve Kendiliğinden Doğan Düzen
Milletlerin Zenginliği'nde, kişisel çıkar (self-interest) güdüsü görünürlük kazanır. Smith'e göre, "Yemeğimizi, kasabın, biracının ya da fırıncının iyilikseverliğinden değil, kendi çıkarlarını kollamalarından elde ederiz". Bireylerin kendi çıkarlarını gözetmesi , "kendiliğinden doğan düzen" (spontaneous order) olarak adlandırılan bir yapının temelini oluşturur. Bu düzende, ticari toplum içindeki bireylerin kendi çıkarlarını gözetmesi sonucunda kolektif bir gelişimin sağlanabileceği ve piyasa ortamında alışveriş ile işbirliğinin gerçekleşeceği savunulur.
Tutarlılık Tartışmaları (Das Adam Smith Problem)
Smith'in Ahlaki Duygular Kuramı'nda "duygudaşlık" kavramına, Milletlerin Zenginliği'nde ise "kişisel çıkar" kavramına odaklanması , bu iki eser arasında bir tutarsızlık olup olmadığı yönünde tartışmalara yol açmıştır. Bu durum, Alman filozoflar tarafından "Adam Smith Sorunu" (Das Adam Smith Problem) olarak adlandırılmıştır.
- Bir grup araştırmacı, Smith'in konuları ele alış biçiminde çelişkiler olduğunu vurgulamaktadır.
- Diğer bir grup ise, düşünürün görüşlerinin birbirini bütünleyen ve tutarlılık içeren bir sistem kurduğunu savunur.
Bu ikinci yaklaşıma göre, Smith'in amacı iktisat ile ahlaki davranışı bütünleştirmektir. Her iki eserdeki temel motivasyonlar arasında bir devamlılık olduğu öne sürülür:
- Motive Edici İstek: Ahlaki Duygular Kuramı'nda duyguların karşılıklı duygudaşlığından alınan memnuniyet , Milletlerin Zenginliği'nde her bireyin kendi durumunu iyileştirme gayreti olarak devam eder.
- Kurallar: Ahlaki Duygular Kuramı'ndaki uygunluk ve nitelikleri belirleyen ahlaki kurallar , Milletlerin Zenginliği'nde özel mülkiyeti, sözleşmeleri ve gönüllü mübadeleyi güvence altına alan kurallar olarak tutarlılığını sürdürür.
- Piyasa: Ahlaki Duygular Kuramı'nda ahlaki yargıların değişimi olarak görülen piyasa , Milletlerin Zenginliği'nde özel eşyaların ve hizmetlerin değişiminin sağlandığı alan olarak devam eder.
- Kendiliğinden Doğan Düzen: Ahlaki Duygular Kuramı'nda ortak paylaşılan ahlaki yargı standartları , Milletlerin Zenginliği'nde ideal ekonomi sistemi olarak ifade edilir.
Bu yoruma göre Smith, her insanın başkaları tarafından kabul edilme (duygudaşlık) arzusu olduğuna inandığı için iki yaklaşım arasında bir çelişki görmemiştir. İktisadi hayatta bu durum, alıcı ve satıcının her ikisinin de yaptıkları işlemden karşılıklı yarar sağladığı "ferasetli kişisel çıkar" anlamına gelmektedir.
Yorumlar
Görünmez el metaforunun Smith tarafından nasıl algılandığına dair farklı yorumlar mevcuttur.
Bir yoruma göre, Smith'in bu ifadeyi ironik bir şekilde kullanmış olabileceği ileri sürülmüştür. Bu görüş, ifadenin Smith'in eserlerinde çok az (üç kez) geçtiğini ve 20. yüzyıl öncesindeki yorumcular tarafından da nadiren anıldığını belirtir. Bu yorum, ifadenin Anglo-İskoç literatüründeki diğer kullanımlarına dikkat çeker: Macbeth'in işleyeceği suçu gizlemesi için geceye "kanlı ve görünmez elin" ile seslenmesi【1】 ve Ovid'in Metamorphoses eserindeki şiddet içeren bir pasaj. Ayrıca Smith'in "görünmez" (invisible) kelimesini sıklıkla batıl inançlar , putperest dini ve "periler, nimfler" gibi kavramlarla ilişkilendirdiği belirtilir【2】 . Bu bakış açısına göre, History of Astronomy'deki ve Ahlaki Duygular Kuramı'ndaki kullanımlar (açgözlü toprak sahiplerine atfen ) sardonik (alaycı) niteliktedir【3】 .
Diğer bir yorum ise, görünmez eli Smith'in dini veya deistik (Stoacı esinli) inançlarının bir ifadesi ve "Hristiyan tanrısının eli" olarak değerlendirir【4】 .

