İslam dünyasında sahtecilik, hem erken dönemlerde hem de daha sonraki yüzyıllarda sıkça karşılaşılan bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Yazma eserlerde sahtecilik, özellikle hat sanatı, kitap koleksiyonculuğu ve dini metinlerde çeşitli şekillerde uygulanmıştır.

Usta hattatlar tarafından telif ve istinsah edilen eserler öğrencileri için bir kılavuz niteliğindedir.
Erken Dönem Yazma Eserlerde Sahtecilik
Sahteciliğin İslam'ın erken dönemlerinden itibaren bilindiğini gösterecek bir olgu, Arapça kaynaklara göre, Abbasi halifesi Harun er-Reşid'in kağıt üzerine yazılan yazıların fark edilmeden silinmesinin zor olması hasebiyle divan yazışmalarında parşömen değil papirüs kullanılmasını emretmesidir. Daha önceki dönemlerde ise bazı halifeler yazışmalarında parşömen yerine papirüsü tercih etmiştir. Bu önlemler, sahteciliğin erken dönemlerde bilindiğini ve bir tehdit olarak algılandığını göstermektedir.
Orta dönemlerde ise yazma eserlerde sahteciliğin az görülmesinin nedenlerinden biri, rivayet icazetlerinin yaygın olarak kullanılmasıdır. Rivayet icazetleri, bir metnin doğruluğunun zincirleme bir şekilde garanti altına alınmasını sağlarken, aynı zamanda bir eserin kim tarafından ve ne zaman yazıldığını belirleme konusunda önemli bir araçtır. Ayrıca, birçok eser geniş bir kitle tarafından ezberleniyor ve böylece tahrifat veya sahtecilik girişimlerine karşı bir tür toplumsal koruma sağlanıyordu. Bununla birlikte, erken İslam dönemlerinde dini ve siyasi gerekçelerle sahte yazmaların üretildiği vakalara da rastlanmıştır. Salahaddin el-Müneccid’e göre, Halife Osman b. Affân ve Ali b. Ebi Talib gibi isimlere atfedilen bazı mushafların, bu dönemlere ait olmadığı, daha sonraki yüzyıllarda üretildiği tespit edilmiştir. F. Déroche, bu yanlış nispetlerin sebebini yazmaların hatlarının eski olmasından kaynaklanan bir yanılgı olarak açıklamıştır.
Sahtecilik Yöntemleri ve Amaçları
Yazma eserlerde sahtecilik, birçok farklı yöntemle uygulanmıştır. Bunların başında tarihler ve temellük kayıtlarının tahrif edilmesi gelmektedir. Özellikle büyük hattatlara ait yazma eserlerde, rivayet icazetleri ve forma imzalarının değiştirilmesi ya da eserin cilt sayısına dair yanlış bilgilerin eklenmesi gibi yöntemler yaygındır. Kimi zaman sahtecilik, metinlerin yanlış isimlere atfedilmesi şeklinde de karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, Gazzâlî, İbnü’l-Arabî ve Suyûtî’ye ait olmadığı halde onlara nispet edilen eserler mevcuttur.
Hat sanatında ise sahtecilik oldukça yaygındır. Özellikle İbnü’l-Bevvâb’a ve Yakut el-Musta’sımî’ye ait olduğu iddia edilen eserlerde sahte ferağ kayıtları ve tıpkıbasım yoluyla sahtecilik kullanılan yöntemlerdendir. Ayrıca, bu hattatların eserlerine duyulan hayranlık, taklit edilen eserlerin sayısında artışa yol açmıştır. Taklit ve sahtecilik arasındaki sınır, özellikle hat sanatında oldukça belirsizdir. Çünkü taklit, hattatlık eğitiminde ustaya olan saygıyı ifade eden önemli bir unsurdur. Modern sahtecilik tespit yöntemleri arasında filigran analizi, mürekkep incelemeleri ve Karbon-14 tarihleme teknikleri yer almaktadır. Bu yöntemler, yazma eserlerdeki malzemelerin dönemselliklerini ortaya koyarak sahteciliği tespit etmede önemli rol oynamaktadır.
Sahtecilik ve Koleksiyonculuk
Kitap koleksiyonculuğu sahteciliği teşvik eden bir başka unsurdur. Özellikle büyük hattatların imzasını taşıyan eserler, koleksiyoncular arasında büyük ilgi görmüş ve sahte versiyonları yüksek gelirler sağlamıştır. Örneğin, Hasan b. Abdullah es-Sayrafî, el yazmalarına sahte onay notları ekleyerek bu eserlerin değerini artırmayı hedeflemiştir. Bunun yanında, İbn Bâdîs’in Umdetü’l-Küttab adlı eserinde, varakların nasıl eskitileceğine dair bölümler yer almıştır; bu da sahtecilikte teknik bilgilerin nasıl kullanıldığını göstermektedir.
Dünyanın çeşitli kütüphane ve koleksiyonlarında sahtecilik örneklerine rastlanmaktadır. Örneğin, McGill Koleksiyonu’nda İbn Mukle’ye nispet edilen Mushaflar, asılsız iddialarla bağdaştırılmıştır. Ayrıca, Fransız Milli Kütüphanesi’ndeki bazı yazmaların temellük kayıtları ve yanlış nispetlerle sahtecilik örnekleri barındırdığı tespit edilmiştir.
Özel koleksiyonlardaki sahte eserlerin ortaya çıkışında ticarî kazanç motivasyonu önemli bir rol oynamaktadır. Örneğin, bir sayfanın zarar görmüş kısımlarının kazınarak başka elyazmalarından alınan varaklarla birleştirilmesi gibi yöntemler sıklıkla kullanılmıştır.
Tezyinat ve Resim Sanatında Sahtecilik
Yalnızca metinler değil, aynı zamanda tek sayfalık resimler ve tezyinatlı varaklar da sahteciliğe maruz kalmıştır. Bu tür eserler, özellikle ticarî kaygılarla sahtecilik yapanlar için hedef haline gelmiştir. Örneğin, Behzâd’a ait 10./16. yüzyılın meşhur “Oturan Kâtip” resmi ve Rızâ el-Abbâsî’nin çizimleri genellikle sahte versiyonları üretilerek sanat piyasasında dolaşıma sokulmuştur. Tek varakların yüksek değer görmesi, zarar görmüş yaprakların başka elyazmalarından alınan parçalarla birleştirilmesine veya sahte sayfalar eklenmesine neden olmuştur.
Daha modern zamanlarda, tezyinatlı varakların ve çizimlerin değer kazanmasıyla birlikte tahrif edilen eserlerin daha fazla dikkat çektiği görülmektedir. Dijital görüntüleme teknikleri ve yüksek çözünürlüklü taramalar, bu tür sahteciliklerin tespit edilmesine yardımcı olmaktadır.

"Saray yazması" olarak nitelendirilen ince işçilikli eserler her dönem dikkat çekmiştir.
Mushaflarda Sahtecilik ve Yanlış Nispetler
Halife Osman b. Affân ve Ali b. Ebi Talib gibi önemli şahsiyetlere nispet edilen Mushaflar, aslında bu döneme ait olmayıp daha sonraki dönemlere aittir. Salahaddin el-Müneccid’e göre bu yanlış nispetlerin sebebi dinî ve siyasî kaygılardır. Aynı zamanda, Mushaflarda kullanılan yazıların, sonraki dönemlerde kullanılan hatlara kıyasla eski olduğunun düşünülmesi, sahtecilik iddialarını güçlendirmiştir. Bu durum, ilk dönemlere ait olduğu iddia edilen yazmaların özgünlüğünü sorgulatmaktadır.
Yazma eserlerde sahtecilik, İslam kültürel mirasının önemli bir sorunu olarak varlığını sürdürmüştür. Tarihler, hat sanatı, koleksiyonculuk ve sanat eserleri gibi birçok farklı alanda uygulanan sahtecilik yöntemleri, özgün eserlerin tespitini zorlaştırmıştır. Ancak sahteciliğin nedenleri ve yöntemleri üzerine yapılan araştırmalar, bu mirası koruma açısından büyük önem taşımaktadır.


