Köken
Kelime, Arapça kökenlidir. Arapça “اِسْتِبْدَاد” (istibdād) kelimesinden Türkçeye geçmiştir. “Baskı kurma, tek başına yönetme” anlamına gelir. Osmanlı döneminde, bazı padişahların yönetimi için kullanılan bir terim olarak siyasal literatüre girmiştir.
Kullanım Alanları
İstibdad terimi, siyaset bilimi, tarih ve sosyoloji alanlarında yaygın olarak kullanılır. Otoriter rejimler, mutlak monarşiler ve baskıcı yönetimler için bir tanımlama olarak yer alır. Ayrıca, bireysel ilişkilerde veya kurumsal yapılar içinde de baskıcı ve tek taraflı karar mekanizmalarını tarif etmek için kullanılabilir.
Farklı Alanlardaki Kullanım
Siyaset Bilimi:
İstibdad, otoriter veya totaliter rejimleri tanımlamak için kullanılır. Bireysel hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı, yasama, yürütme ve yargı erklerinin tek elde toplandığı yönetim biçimlerini ifade eder.
Örnek: “İstibdad rejimlerinde halkın siyasi hakları yok sayılır.”
Tarih:
Osmanlı Devleti'nde II. Abdülhamid dönemi (1876-1908) "İstibdat Dönemi" olarak anılır. Bu dönemde muhalefetin bastırılması ve merkeziyetçi yönetim ön plandaydı.
Örnek: “Meşrutiyet yanlıları, istibdad yönetimine karşı harekete geçti.”
Sosyoloji:
Toplumlarda bireysel hakların kısıtlanması, ifade özgürlüğünün engellenmesi gibi durumları tanımlamak için kullanılır.
Örnek: “Toplumsal istibdad, bireylerin düşüncelerini özgürce ifade edememesine yol açar.”
Edebiyat:
Özellikle Tanzimat ve Servet-i Fünun dönemlerinde, istibdad kavramı baskıcı yönetime karşı eleştirel eserlerde yer almıştır. Namık Kemal, Tevfik Fikret gibi yazarlar eserlerinde bu kavrama sıkça değinmiştir.
Örnek: “Namık Kemal, istibdada karşı hürriyeti savunan eserler yazmıştır.”
Felsefe:
Baskıcı yönetimlerin bireyin özgürlüğüne zarar verdiğini savunan filozoflar tarafından ele alınmıştır. John Locke, Montesquieu ve Rousseau gibi düşünürler, istibdadın hukuk ve özgürlük ile bağdaşmadığını ileri sürmüştür.
Örnek: “Rousseau, istibdadın toplum sözleşmesine aykırı olduğunu savunmuştur.”







