Fırat’ın hırçın akıntısından Toros’un kayalıklarına ve oradan da Çukurova’nın düzlüklerine yayılan Anadolu coğrafyanın mayası; hak, haksızlık ve haksızlığa çekilen isyan bayraklarıdır. Bundan yüzyıllar öncesinde, Osmanlı hanedanı Anadolu'ya hükmederken başlayan Celali İsyanlarını ders kitaplarından biliriz. Bu isyanlar; sosyal adaletsizliğe karşı düzen getirme gayesi ile devlet otoritesinin eksikliğinden faydalanıp kendi menfaatleri uğruna çıkarılmıştır. Pek tabii halk öykülerinde destanlaşan karakterler, Köroğlu ve Dadaloğlu gibi, kahraman olarak tanımlanmış, devletin erişemediği yerlerde adaleti getirdiği yönünde dedikodulara sebep olmuştur. Zaman içerisinde 19. yüzyıla gelindikçe, toprak ağalarının devlet içerisinde güçlenmesi, Anadolu'da feodalitenin ve işçi sınıfının doğmasına sebebiyet vermiştir. Cumhuriyet dönemi ile ağalık sistemi daha da güçlenmiştir.
Toprak ağaları kişisel hırslarından ötürü işçilere ve köylülere zulmettiği yönünde hikayeler anlatılır. Zulüm ve haksızlık olan yerde de daima buna karşı çıkan bir karakter tasviri vardır. Bu karakterler, bu hukuksuzluk ortamından faydalanarak bölgelerin yerel küçük devletçiklerini oluşturmuştur. Yoldan geçenlerden haraç isteme, köylere baskınlar düzenleyerek halktan erzak ve mühimmat temin etme gibi faaliyetlere girişmiştir. Karşılığında ise o insanlara ve köylere güvence teminatı vermiş, eğer ki orada bir zulüm veyahut hukuksuzluk varsa bunu çözmüştür. Bunun sonucunda da eşkıya diye adlandırdığımız karakterler doğmuştur. Zaman zaman da bu durum tersine dönmüş, eşkıyalar ağaların emrine girmiş, halkı koruyan değil ona zulmeden gruplar olmuşlardır.

İnce Mehmed Tasviri (Yapay zeka ile oluşturuldu)
Türk edebiyatında da sosyal adalet konusu, pek çok farklı karakter ve tema üzerinden işlenmiştir. Bunlardan en önemlisi ve üzerine değineceğim roman olan Yaşar Kemal’in İnce Memed’i Çukurova’nın bereketlerine topraklarında efsaneleşen bir eşkıyadır.
Türk edebiyatında da sosyal adalet konusu, pek çok farklı karakter ve tema aracılığıyla işlenmiştir. Bu konuda ele alacağım en önemli eser ise Yaşar Kemal’in “İnce Memed” adlı romanıdır. Çukurova’nın bereketli topraklarında efsaneleşen bir eşkıya olan İnce Memed, bu temanın en güçlü temsilcilerinden biridir.
İnce Memed’in hikayesi sevdiğine kavuşmak için, Abid Ağa’nın zulmüne baş kaldırıp dağa çıkan, jandarma ile çarpışırken öldürmeye değil yaralamaya çalışan olaylarla başlar. Karakterin yolculuğu sırasında karşılaştığı karakterler onun sosyal adalet anlayışının güçlenmesine yol açmıştır. Toplumsal dayanışma ile Çukurova halkının umudu haline gelen Memed bu yolda hem sadakat hem de ihanet ile karşılaşır. Romanda, jandarmalar aracılığıyla devletin bölgede ne kadar yozlaştığı betimlenirken, bir kaymakam karakteri de bu yozlaşmaya direnenleri temsil etmektedir.

Baran Tasviri Eşkıya (Yapay zeka ile oluşturuldu)
1940’larda geçen bu romandaki anlayışı Yavuz Tuğrul’un yönetmenliğini yaptığı Eşkıya filminde de görebiliriz. Türk sinemasında da sosyal adalet konusu pek çok farklı karakter ve tema üzerinden işlenmiştir. Bunlardan en öne çıkan Eşkıya filmi ve filmin başrolü Baran karakteridir. Uğradığı ihanet ve devamındaki intikam yolculuğu esnasında toplumun yozlaşan kesimlerini net bir şekilde görebiliriz. Hikayemiz bu sefer, sarp kayalıklarda değil, şehrin paslanmış sokaklarında geçmektedir. Baran, alışık olduğu dağlardan şehre gelir. 35 yıllık hapis hayatının ardından değişen dünyada, karakterin şehrin kaosunda sürüklenişi izlenir. Fırat’ın hırçın suları, yerini şehrin riyakâr ve arsız insanlarına bırakmıştır. Yani aslında değişen hiçbir şey yoktur. Dağlarda işler nasıl yürüyor ise şehirde de öyle olduğunu gören Baran, gider zordaki dostunu tefecinin elinden alır, dostu için düşmanı ile anlaşır, sevdiğine boyun büker ve yiğitliğini korur. Lâkin ihanet 35 yıl önce dağda nasıl ise şehirde de aynı şekilde işlemektedir. Tüm bu yolculukta gördüğümüz sosyal adalet yine halkın kendi içinde temin edilmeye çalışılır. Devletin yine çaresiz kaldığı durumda, eşkıyalar dağ - şehir fark etmeksizin, haklı olduklarına inandıkları şeyin peşinden giderler.
Sonuç olarak baktığımızda, eserlerden biri Türk edebiyatının başyapıtlarından biri olmuş bir diğeri de Türk sinemasında devrim yaratmıştır. Tüm bunları eserlerin teknik kalitesini dahil etmeden de söylemek mümkündür. İnce Memed’in ve Baran’ın haklı olduklarına inandıkları şey uğruna savaşmaları arasında bir fark yoktur. Doğrusuyla yanlışıyla bu yolculuk halkın içinde doğar ve içinde sonlanır. Sosyal adaletin gerekliliğini yerine getirmeye çalışan karakterleri doğuran Anadolu, şehir - taşra fark etmeksizin bu eşkıyaları halk nezdinde kahramanlaştırır.

