Kalanşo (Kalanchoe spp.), Damkoruğugiller (Crassulaceae) familyasına ait, etli yapraklı ve çiçekli bir bitki cinsidir. Çoğunlukla Madagaskar ve tropikal Afrika kökenli olan bu cins, yaklaşık 200 türü kapsamaktadır. Özellikle Kalanchoe blossfeldiana, süs bitkisi olarak dünya genelinde yaygın şekilde yetiştirilmektedir. Cinsin üyeleri, sukulent özellikleri ve görece düşük bakım gereksinimleri nedeniyle iç mekân süs bitkisi olarak sıklıkla tercih edilir. Bazı türleri halk arasında “ölümsüz çiçek” veya “şans çiçeği” olarak da bilinmektedir.

Kalanşo Çiçeği (Çiçeklerim)
Fiziksel Özellikleri
Kalanşo türleri, etli (sukulent) yaprak yapısına sahip çok yıllık otsu veya yarı odunsu bitkilerdir. Yapraklar genellikle karşılıklı dizili, kalın, oval formludur ve yüzeyleri mumsu bir tabaka ile kaplıdır. Çiçekler, çanak yapraklı, dört parçalı ve çoğu zaman parlak renkli (kırmızı, sarı, turuncu, pembe) olarak yoğun salkımlar hâlinde gelişir. Gövde dikey ya da yatay büyüyebilir ve bazı türlerde köklenebilen yaprak kenarlarında yavrular (adventif tomurcuklar) oluşur. Bitkiler 15–45 cm arası boylanabilir.
Yetiştirme Koşulları
Işık
Kalanşo, bol dolaylı güneş ışığına ihtiyaç duyar. Doğrudan güneş ışığı altında uzun süre bırakılması yapraklarda yanıklara neden olabilir; ancak yetersiz ışıkta çiçeklenme durur. Günde en az 6 saat parlak ışık alması optimum gelişme ve çiçeklenme için önerilir. Kışın ışık yoğunluğunun düştüğü ortamlarda, ilave yapay aydınlatma gerekebilir.
Sulama
Etli yaprakları sayesinde suyu bünyesinde depo eden kalanşo, kuraklığa toleranslıdır. Sulama, toprak tamamen kuruduktan sonra yapılmalıdır. Fazla sulama kök çürüklüğüne neden olur. Kış aylarında sulama sıklığı azaltılmalı, yaz aylarında ise toprak kontrol edilerek haftada bir sulama yeterlidir.
Toprak
İyi drene olan, hafif ve gözenekli bir toprak tercih edilmelidir. Kaktüs ve sukulentler için özel hazırlanmış karışımlar idealdir. Organik maddece zenginleştirilmiş, pH’ı 6.0–6.5 arasında olan kumlu-tınlı topraklar önerilir.
Sıcaklık
Kalanşo, sıcak iklim bitkisidir. Optimal büyüme sıcaklığı 18–25 °C arasındadır. 10 °C'nin altındaki sıcaklıklarda gelişme yavaşlar; 5 °C'nin altında ise zarar görebilir. Don olaylarına karşı duyarlıdır.
Nem
Düşük ve orta düzeydeki nem koşullarını tolere edebilir. Yüksek nemli ortamlarda fungal hastalık riski artar. Havadar, iyi sirkülasyonlu ortamlarda yetiştirilmesi önerilir.
Gübreleme
Aktif büyüme döneminde (ilkbahar–yaz aylarında), ayda bir düşük azot içerikli, fosfor ve potasyum ağırlıklı sıvı gübre uygulanabilir. Aşırı gübreleme yaprakların aşırı büyümesine ve çiçeklenmenin azalmasına neden olabilir. Kışın gübreleme durdurulmalıdır.
Çoğaltma ve Saksı Değişimi
Kalanşo türleri, en yaygın olarak yaprak veya gövde çelikleriyle ve bazı türlerde adventif tomurcuklarla çoğaltılır. Yaprak çelikleri birkaç gün kurutulduktan sonra doğrudan nemli toprağa dikilebilir. Köklendirme ortamı olarak torf–perlit karışımı önerilir.
Saksı değişimi, ilkbahar başında ve ortalama 2 yılda bir yapılmalıdır. Bitkinin kök sistemi genişledikçe bir boy büyük saksıya alınması önerilir. Yeni saksıda drenaj delikleri bulunmalı ve altına çakıl ya da ponza taşı yerleştirilerek su birikmesi önlenmelidir.
Hastalıklar ve Zararlılar
Kalanşo, uygun yetiştirme koşullarında genellikle sağlıklı bir bitkidir; ancak bazı hastalık ve zararlılara duyarlıdır:
- Fungal Hastalıklar: Aşırı sulama ve nemli koşullarda Botrytis cinerea (gri küf) ve kök çürüklüğü (Phytophthora spp.) görülebilir.
- Viral Enfeksiyonlar: Nadir olmakla birlikte yaprak mozaikleri ya da deformasyonlar görülebilir.
- Zararlılar: Özellikle unlu bit (Pseudococcus spp.), yaprak biti (Aphidoidea) ve örümcek akarları (Tetranychidae) gözlemlenir. Erken müdahale için yapraklar düzenli kontrol edilmeli; gerekirse insektisit veya neem yağı kullanılmalıdır.
Kullanım Alanları ve Faydaları
Kalanşo, öncelikle süs bitkisi olarak iç ve dış mekânlarda dekoratif amaçla yetiştirilir. Özellikle çiçekli türleri, uzun çiçeklenme süresi ve canlı renkleri nedeniyle tercih edilir.
Bazı türlerin (Kalanchoe pinnata, Kalanchoe daigremontiana) geleneksel tıpta yara iyileştirici, antimikrobiyal ve anti-inflamatuar özelliklere sahip olduğuna dair etnobotanik veriler bulunmaktadır. Ancak bu türlerin ağız yoluyla kullanımı toksik olabilir; dolayısıyla bilimsel doğruluğu onaylanmamış halk ilaçları şeklindeki kullanımlardan kaçınılmalıdır.


