KÜRE LogoKÜRE Logo

Kapıkulu Süvarileri

fav gif
Kaydet
kure star outline

Kapıkulu süvarileri Osmanlı daimî ordusunun bir parçasıydı. 17. yüzyılın ortalarına kadar yeniçerilerden daha itibarlı olan kapıkulu süvarileri, muhtelif tarihlerde ortaya çıkan altı farklı zümreden meydana gelmekteydi. “Yukarı Bölükler” denilen sipâhî ve silahdârlar en itibarlı zümrelerdi. Silahdârların I. Murad devrinde ortaya çıktığı tahmin edilmektedir. Sipâhî zümresinin de aynı devirlerde ihdas edildiğine dair rivayetler olsa da Fatih devri genel kabul görmektedir.


Bölükât-ı erba‘a denilen ulûfeciyân-ı yemîn, ulûfeciyân-ı yesâr, gurebâ-i yemîn ve gurebâ-i yesâr zümrelerine ise 15. yüzyılın ortalarında rastlanmaktadır. Altı zümreye ulaşan kapıkulu süvarileri bu tarihlerde klasik yapısına kavuşmuştur. Kapıkulu süvari zümrelerinin her birinin bayrakları vardı ve bazen bu bayrağın rengiyle anıldıkları olurdu. Sipâhîlerin kırmızı, silahdârların sarı, ulûfeciyân-ı yemînin bayrağı yeşil renkliydi. Diğer üç zümreye zaman zaman “alaca bayrak” denilse de ulûfeciyân-ı yesârın bayrak renginin kırmızı-beyaz, gurebâ-i yemînin beyaz, gurebâ-i yesârın ise yeşil-beyâz olması kuvvetle muhtemeldir.【1】  Kapıkulu süvarilerilerini timarlı sipâhîlerden ayırmak için “altı bölük halkı”, “sipâh”, “ebnâ-i sipâhîyân”, “sipâh kulları” “dergâh-ı âlî sipâhîlerigibi kavramlar tercih edilirdi.


Nefer Kaynakları

Kapıkulu süvarilerinin nefer kaynaklarının başında Enderun için hazırlık eğitimi verilen İbrahim Paşa Sarayı, Galata Sarayı ve Edirne Sarayı gelmekteydi. Buralardaki devşirmeler, belli aralıklarla kapıkulu süvari zümrelerine kaydedilirlerdi. Bu uygulama kaynaklarda “bölüğe çıkma” olarak geçmektedir. Enderun’da eğitimine devam edemeyen, sarayda çeşitli hizmetlerde bulunan devşirmeler de bölüğe çıkabilirdi. Topkapı Sarayı, özellikle padişah değişikliği sırasında yaşanan “büyük çıkma”larla kapıkulu süvarilerine çok sayıda asker sağlardı.


Hizmeti görülen bazı yeniçeriler, cebeciler, topçular ve top arabacılar da kapıkulu süvari zümrelerine ilhak edilmişlerdi. Yeniçerilerin aksine kapıkulu süvarilerinin evlenmelerine izin verilmekteydi. Bunların çocukları “veledeş” olarak adlandırılıyordu. Özellikle saraylardan çıkan veya yeniçerilikten kapıkulu süvariliğine geçenlere ulufesinden çocuğu lehine feragat etme imkânı tanınmıştı (Bkz. Veledeş Maddesi).


Erken devirlerde devlet erkânı ve bazı komutanların çocuklarına sipâhî olma, kazaskerlere maiyetindeki 2 kişiyi bölük için arz etme imkânı tanınmıştı. Devşirme sisteminin bozulmasıyla birlikte pek çok sınıftan insan kapıkulu süvarisi olmaya başladı. Kaynaklarda 16. yüzyılın ortalarından itibaren kapıkulu süvariliğine geçen Mısır, Şam ve Bağdad kullarıyla ilgili oldukça sert eleştiriler vardır. Bazı esâmeler, 18. yüzyılda askerî kimliğe sahip olmayan kişilerin elinde dolaşmaya başladı.


Yaşadıkları Yerler ve Ulûfe Ödemeleri

Kapıkulu süvarilerinin kışlaları yoktu. Teşrifatla ilgili görev alanların dışındakiler, atlarının ihtiyaçlarından dolayı İstanbul’un kırsal alanlarında ve Edirne, Bursa gibi yakın yerlerde yaşıyorlardı. 17. yüzyılın başlarından itibaren imparatorluğun hemen hemen her yerinde ikâmet etmeye başladılar. Ulûfe miktarları bulundukları zümreye ve gösterdikleri yararlılıklara göre değişirdi. Ödemeler başlarda üç ayda bir (kıst) yapılırdı. Ancak ilerleyen süreçte devletin gelir-gider dengesinin bozulmasıyla farklı uygulamalara gidildi.


16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren taşrada ikâmet etmeye başlayanlar, iptida tezkirelerini zabitlerine emanet bırakarak ulûfelerini tahsil etmeye başladılar. Yine bazıları ulûfelerini bir gelir kaleminden yıllık olarak (sâlyâne) tahsil ettiler. Çeşitli işlerde istihdam edilenler, ulûfelerini görevli oldukları idarî birimin hazinesinden aldılar. Bazı askerlere ise “an-hızâne” adı altında hazine tezkireleri verilerek müsait olan gelir kalemlerinden ulûfelerini tahsil etmeleri sağlandı.


Ödemeler, başlarda Topkapı Sarayı’nda yapılırken 1650’lerde sergi usulüne geçildi. Sipâhî ve silahdârların ulûfeleri sadrazamın huzurunda, ulûfeciyân ve gurebâ zümrelerininki ise ağalarının konağında ödendi. Sergiden ulûfe alanlara sergili, taşrada ikamet edip ulûfesini farklı yollardan tahsil edenlere ise taşralı denildi.


Terfi, Emeklilik ve Cezalar

Kapıkulu süvarilerinin terfilerinde kendi içindeki hiyerarşisine dikkat edilmekteydi. Ulûfeciyân ve gurebâ bölüklerinin terfileri genellikle kapıkulu süvarilerinin bir üst zümresine geçmek, ulûfesi bedeli veya daha fazla gelirle timara çıkmak şeklinde olurdu. Sipâhî ve silahdârlar ise hizmetleri mukabilinde çavuşluğa, müteferrikalığa bazen de çaşnigirliğe terfi edebilirlerdi.


Uzuv kaybı, yaşlılık gibi gerekçelerle ulûfelerinin bir kısmıyla emekli (mütekaid) olabilirlerdi. Ocaktaki önemli hususlardan biri de disiplindi. Neferler tarafından işlenilen bir suç, büyüklüğüne göre ceza almalarına sebep olurdu. Cezalar genellikle zabitler aracılığıyla verilir, büyük bir suç işlediklerinde ise esame silinmesi/çalınması suretiyle ocakla ilişik kesilirdi. Bu türden kişiler genellikle “çalık” olarak anılırlardı.


Zâbitler

Kapıkulu süvarileri zümrelerinin altısının da kendi ağaları vardı ve zümreler arasındaki hiyerarşi ağaların konumunu da belirlemişti. Tayin ve terfilerde genellikle bu hiyerarşiye uyulurdu. Günlük 120 akçe yevmiyelerine ek olarak senelik 16-17 bin akçelik arpalık da tevcih edilirdi. Ağalardan başka her bölüğün kethüdâ, başçavuş ve muhtelif sayılarda çavuşları vardı.


Veznedâr, beytülmâl emini gibi görevliler ise kapıkulu süvarilerinin çeşitli hizmetlerini görürlerdi. Süvari mukabelecisi, emrindeki halife ve şâkirdlerle birlikte askerlerin kayıtlarını tutar, ulûfe ödemelerini planlardı. Kapıkulu süvarilerinin 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren taşrada ikamet etmeye başlamalarıyla bazı idarî birimlere kethüdâyeri (Bkz. Kethüdâyeri Maddesi) adında zabitler de tayin edildi.


Sayılar ve Bölükler

Timar sistemi 16. yüzyıl sonlarında bozulamaya başlamıştı. Artan asker ihtiyacından dolayı kapıkullarının sayısı hızla arttı. 1484’te yeniçerilerin sayısı 7.841 iken 4.306 kapıkulu süvarisi vardı (sipâhî 1.401, silahdâr 1.446, ulûfeciyân-ı yemîn 384, ulûfeciyân-ı yesâr 353, gurebâ-i yemîn 356, gurebâ-i yesâr 366). Bu tarihte mevacibin %63,39’luk kısmı kapıkulu süvarilerine ayrılmıştı. Sipâhîlerin sayısı 1512’de 1.059, 1530’da 1.952 neferken 1670’lerde 7.805’e; silahdârın sayısı 1512’de 1.338, 1530’da 1.582 neferken 7.683’e; ulûfeciyân-ı yemînin sayısı 1512’de 484, 1530’da 577 neferken 2.055’e; ulûfeciyân-ı yesârın sayısı 1512’de 479, 1530’da 434 neferken 1.423’e; gurebâ-i yemîn’in sayısı 1512’de 259, 1530’da 179 neferken 928’e; gurebâ-i yesârın sayısı ise 1512’de 277, 1530’da 181 neferken 1670’lerde 973’e çıkmıştır. Sonraki tarihlerde ise toplam sayıları 20 binin üzerinde seyretmiştir.


Kapıkulu süvari zümrelerinin her biri kendi içinde bölüklere ayrılır, her bölüğün bir bölükbaşı olurdu. En itibarlı zümre olan sipâhîler, başlarda 226 bölüğe taksim edilse de daha sonra bölük sayısı 300’e ulaşmıştır. İkinci zümre silahdârlar her ne kadar bir dönem 300 bölüğe çıksa da genellikle 260 bölüğe taksim edildi. Sayıları sipâhî ve silahdârlara göre daha düşük olan ulûfeciyân-ı yemîn 105 bölüğe, ulûfeciyân-ı yesâr 100 bölüğe, gurebâ-i yemîn 77 bölüğe, gurebâ-i yesâr ise 52 bölüğe taksim edilmişti. Bunların kendi içinde bölüklere ayrılmasının ulûfe dağıtımını kolaylaştırmak, esâme ile ilgili problemlerde ilgili kayıtlara hızlıca ulaşmak, bölükbaşılar aracılığıyla disiplini sağlamak gibi pratik gerekçeleri vardı.


Görevleri

Hezarfen Hüseyin Efendi, 1670’lerde kapıkulu süvarilerinin görevleri hakkında genel bir tablo çizmektedir. Buna göre savaş zamanlarında sipâhî, ulûfeciyân-ı yemîn ve gurebâ-i yemîn zümreleri padişahın sağ tarafında yürürken silahdâr, ulûfeciyân-ı yesâr ve gurebâ-i yesâr ise sol tarafında yürürlerdi. Çadırları ise durdukları yöne göre padişahın çadırının yanında olurdu. Sipâhîler silahdârlarla nöbetleşe sultanın otağını korurlardı. “Orta bölükler” denilen ulûfeciyân-ı yemîn ve yesâr zümreleri hazineyi beklerdi.


Sağ ve sol kola tayin edilen 7 bölük subaşı, bu iki zümreden seçilirdi. Eskiyen çadırları satma görevini de bu iki zümreden seçilen 6 kişi icra ederdi. “Aşağı bölükler” denilen gurebâ-i yemîn ve yesâr zümreleri ise nispeten daha zor görevlerde istihdam edilirdi.【2】  Kapıkulu süvarileri her türlü masraflarını kendileri karşılarlardı. Sefere çıkarken silahlarının yanında çadır, döşek, tencere gibi şeyleri yanlarında götürürlerdi. Bu eşyaların taşınması için yedek atları olurdu. Sipâhî, silahdâr, ulûfeciyân-ı yemîn ve ulûfeciyân-ı yesâr askerlerinin kendi maiyetlerinde hizmet erleri de bulunmaktaydı. Bunlar yedek atların bakımı, menzillerde çadır kurma, yemek hazırlama gibi işler görürlerdi.


Sefere çıkılacağı zaman yolların temizlenmesi ve genişletilmesi, mevcut köprülerin tamiri, bataklık olan yerlerde köprü yapılması, yol boyunca topraktan tepecikler oluşturulması işi silahdâr zümresinindi. Bu iş için başlarda bir miktar silahdâr askeriyle birlikte silahdâr kethüdâsı görevlendirilmişti. Daha sonra bu görev silahdâr çavuşlarına verildi.


Savaşlarda genellikle padişahın, onun olmadığı zamanlarda ise sadrazamın sağ ve solunda duran (alay bağlama) kapıkulu süvarileri, ihtiyat kuvveti olarak kullanılmışlardı. 2 veya 3 hat oluşturulur, bu hatlardan ilki 3 hücum yapar, yarma harekâtı başarısız olursa sırasıyla diğer hatlar harekete geçerdi. Sancak-ı şerîfi sağ ve solunda alay tutup muhafaza ederlerdi.


Kuşatma savaşlarında kapıkulu süvarilerinin temel vazifesi metrise giren yeniçerileri korumaktı (kafadarlık). Düşman askerlerinin yakalanması (dil alma) ve istihbarat toplanmasında da aktif olarak görev alırlardı. İhtiyaç halinde diğer askerlerle birlikte hendeklerin doldurulması ve üzerine topların yerleştirilmesi için toprak sürme, ağaç parçaları taşıma, metris kazma gibi işlerde görev aldılar.


Busbecq, 1550’li yıllarda kapıkulu süvarilerinin silah kullanımıyla ilgili bilgiler vermektedir. Başlarında otağa diye isimlendirilen bir sorguç bulunan bu askerlerin atlarının bir yanında yayı diğer yanında ise sadakları asılıydı. Sol kolunda kalkan bulunan bu askerlerin sağ ellerinde yeşil renkte hafif bir mızrak bulunmaktaydı. Savaş anında bazen bu mızrağı, bazen kavisli kılıçları, bazen de yaylarını kullanırlardı. Atın eyerinde asılı olan gürz de duruma göre kullandıkları silahlar arasındaydı.


Kapıkulu süvarisi mızrağını fırlatmadan kullanırdı. Ok atması gerektiği zaman, ucu arkaya uzayacak şekilde mızrağını altına alır, diziyle bunu tutardı. Mızrakla savaşacağı zaman bu sefer yayını kılıfına koyarak sol kolunda bulunan kalkana asardı.【3】  Ateşli silahların sağladığı imkânlar ile süvari birliklerinin hızından aynı anda yararlanma girişimi Avrupa’da olduğu gibi Osmanlı topraklarında da yaşandı. Kanuni devri sadrazamlarından Rüstem Paşa kapıkulu süvarilerinden 200 kişiye tüfek talimi yaptırsa da bu girişim başarılı olmadı.


Kapıkulu süvarileri çeşitli malî işlerde de istihdam edildiler. Fatih devrinde darphane mukataalarında devlet adına tahsilat yapmaya (havalecilik) başladılar. Askerî hizmetlerinden çok malî işlerle anılmaya başlanmaları ise Kanuni devrinden itibaren oldu. Sefere çıkıldığında kapıkulu süvarilerinin ihtiyarlarından 300 kişi mülâzım olarak yazıldılar. Bunlar padişah seferdeyken İstanbul’da çeşitli hizmetlerde bulunurlardı. Sefer dönüşünde bunlara vakıflarda mütevellilik tevcihinin yanında cizye gibi bazı vergilerin tahsilinde emin ve kâtiplik görevi verildi.


16. yüzyılın sonlarına doğru malî boyutu olan hemen hemen her işin içerisinde yer almaya başladılar. Mukataalarda emin olarak hizmet ederek belli bir ücret aldılar. 1612’de sefer olmadığı zamanlarda yılın ilk altı ayı için 300, ikinci altı ayı için ise 300 mülâzım yazılması, bunlara malî görevler tevdi edilmesi kararlaştırıldı. 17. yüzyıl ortalarında ulûfelerini hazineye bırakmaları karşılığında (hazîne-mande) mukataa iltizamlarını da almaya başladılar. Böylece hazine üzerindeki ulûfe yükü azalmış, daha önce mültezimlere kâr olarak kalan pay ise asker ile devlet arasında paylaşılmıştı.


Yeniçeriler artan enflasyonun yükünü esnaflık yaparak, ticaretle uğraşarak azaltmaya çalışırken kapıkulu süvarileri de malî işlerden ek gelir sağlamışlardı. Gerek geciken ulûfeler konusunda gerekse elde ettikleri ayrıcalığın muhafazası için pek çok kez kanlı isyan çıkarmışlardı. IV. Murad devrinde birkaç başarısız girişimden sonra kapıkulu süvarilerinin bu ayrıcalıkları kaldırıldı ve itibarları zedelendi. 1826’da yeniçeri ocağının ilgası sırasında kapıkulu süvariliği de kaldırıldı.

Kaynakça

Afyoncu, Erhan, “Sipâhî”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C 37, İstanbul 2009, s. 256-258.

Aydın, Bilgin, “Osmanlı İmparatorluğu’nda İlk Mukayeseli İstatistik Faaliyetleri ve Kanuni Dönemine Ait Bir Mevâcib Defteri”, Yücel Dağlı Anısına, haz. Evangelia Balta vd., Turkuaz Yayınları, İstanbul 2011, s. 53-78.

Darling, Linda T., Gelir Artışı ve Kanuna Uygunluk, Osmanlı İmparatorluğunda Vergi Toplanması ve Maliye Yönetimi (1560-1660), çev. Adnan Tonguç, Alfa Yayınları, İstanbul 2019.

Gelibolulu Mustafa Âlî ve Künhü’l-Ahbâr’ında II. Selim, III. Murad ve III. Mehmed Devirleri, haz. Faris Çerçi, III, Erciyes Üniversitesi Yayınları, Kayseri 2000.

Genç, Mehmet, “İltizam”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C 22, İstanbul 2000, s. 154-158.

Genç, Mehmet, “Mukataa”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C 31, Ankara 2020, s. 129-132.

Hezarfen Hüseyin Efendi, Telhîsü’l-Beyân Fi Kavânîn-i Âli Osman, haz. Sevim İlgürel, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1998.

Koçi Bey Risalesi, haz. Ali Kemalî Aksüt, Vakit Gazetesi Matbaası, İstanbul 1939.

Ogiler Ghislain De Busbecq, Türk Mektupları (Kanuni Döneminde Avrupalı Bir Elçinin Gözlemleri (1555-1560)), çev. Derin Türkömer, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2011.

Özcan, Abdulkadir, “Altı Bölük”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C 2, İstanbul 1989, s. 531.

Özcan, Abdulkadir, “Gureba Bölükleri”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C 14, İstanbul 1996, s. 201-202.

Özcan, Abdulkadir, “Sergi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C 5, İstanbul 2009, s. 558-559.

Özcan, Abdulkadir, “Ulûfeciyân”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C 42, İstanbul 2012, s. 126-127.

Topçular Kâtibi ‘Abülkādir (Kadrî) Efendi Tarihi (Metin ve Tahlil), haz. Ziya Yılmazer, C. I-II, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2003.

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Devleti Teşkilâtında Kapıkulu Ocakları, C 2, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1988.

Ünsal, Coşkun, Osmanlı Askerî Teşkilatında Kapıkulu Süvarileri (XVI-XVII. Yüzyıllar), Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 2023, s. 158-159.

Whitehead, Christopher, “The Veledeş Conflict: A Reassesment of Mid-Seventeenth-Century Rebellions Of the Altı Bölük Halkı”, Journal of the Ottoman and Turkish Studies Association, Vol. 8, No: 1, pp. 291-310.


Dipnotlar

[1]

Topçular Kâtibi, I, 582.

[2]

Telhîsü’l-Beyân, s. 155-157.

[3]

Türk Mektupları, s. 154.

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Yazar Bilgileri

Avatar
Ana YazarCoşkun Ünsal16 Şubat 2025 06:18
KÜRE'ye Sor