Asıl adı Muhammet Sezai olmasına rağmen, nüfus kayıtlarına Ahmet Sezai olarak geçmiştir. İlk şiirlerinde ve yazılarında M. Sezai Karakoç, M(ehmet) L(evendoğlu) imzalarını, sonraları Mehmet Yasin, Mehmet Yasinoğlu, Se-Ka, Yasin Işık, Sait Yeni, Mehmet C. Güneş, Zülküf Canyüce takma adlarını kullanmıştır. Kamuoyunda yazı ve kitaplarında en yaygın şekilde kullandığı Sezai Karakoç adıyla tanınmıştır.
Diyarbakır'ın Ergani ilçesinde doğdu. Babası ticaretle uğraşan Yasin Efendi, annesi ise Emine Hanım'dır. İlkokulu Ergani'de (1944), ortaokulu Kahramanmaraş'ta (1947), liseyi Gaziantep'te (1950) bitirdi. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu (1955) ve aynı yıl maliye müfettiş yardımcılığı sınavını kazanarak İstanbul'a atandı. Zorunlu hizmet süresinin dolduğu 1964 yılında edebî ve fikrî çalışmalarına yoğunlaşabilmek için memuriyetten istifa etti. 1971 yılında döndüğü memuriyetten 1973'te ise kesin olarak ayrıldı. 1960-1990 yılları arasında aralıklarla yayımına devam eden Diriliş dergisini çıkardı, 1974 yılında ise Diriliş Yayınları'nı kurdu. Bu tarihten sonra bütün eserleri, kendisininkiler dışında eser yayımlamayan bu yayınevi tarafından basıldı. Hayattayken yayımlanan elli yedi eserinin yanı sıra dergi sayfaları arasında kalmış bulunan çok sayıda yazısı mevcuttur. Diriliş'te tefrika edilen hatıraları ölümünden sonra iki cilt halinde kitaplaştırıldı (Hatıralar I-II, 2022).
Sezai Karakoç 1990 yılında Diriliş Partisi'ni kurdu; bu parti 1997'de örgütlenme şartlarını yerine getiremediği ve üst üste iki seçime katılmadığı için Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. Parti, 2007 yılında Yüce Diriliş Partisi adıyla yeniden kuruldu. Her iki partide de genel başkanlık görevlerini üstlendi. Ancak aktif bir siyasî faaliyet içine girmedi. Karakoç 16 Kasım 2021 tarihinde İstanbul'da vefat etti. Kabri İstanbul Şehzade Camii bahçesindedir.
İlk şiirlerini ve yazılarını lise yıllarında iken yazıp yayımlamaya başlamış, üniversite yıllarından itibaren etkili bir biçimde edebiyat ve düşünce dünyasında varlık göstermiştir. Üniversite yıllarında çıkardığı, iki sayıda kalan Şiir Sanatı dergisi, bu yıllarda yazdığı şiir ve yazılar onun İkinci Yeni şiir akımının öncülerinden kabul edilmesine sebep olmuştur. Oysa şiirlerindeki teknik ortaklıklara rağmen sanatının arka planını oluşturan düşünce ve inanç karakteri bakımından İkinci Yeni'nin öteki şairlerinden farklıdır. Nitekim çeşitli süreli yayınlarda çıkan yazılarında kendisine özgü bir düşünce çerçevesi oluşturmuştur. Diriliş kavramıyla ifadesini bulan bu anlayışın özü tevhit ile ahiret inancına dayanan bir varlık tasavvurundan hareketle İslam dünyasının birliği ve yeniden ayağa kalkması idealidir. Karakoç bu ideal çerçevesinde güncel sorunlardan teorik meselelere kadar çok çeşitli konularda görüşlerini açıklamıştır.
Eğitim konusuyla ilgisini üç açıdan ele almak mümkündür: Bunlardan ilki kendisinin çocukluğundan itibaren anılarını aktarırken verdiği aynı zamanda çocuk eğitimini de ilgilendiren pratik tecrübeler; ikincisi şiir, piyes, hikâye ve başkaca yazılarında eğitimin ana amaçları arasında bulunan genel ve soyut insan yetiştirme ve değerler meselesiyle ilgili motifler; üçüncüsü ise doğrudan doğruya bazı yazılarında ve Diriliş/Yüce Diriliş Partisi'nin programında yer verdiği eğitim ve öğretimin amacı, uygulamadaki sorunlar, eğitim kurumları ve sistemiyle ilgili eleştiri ve önerileridir.
Hatıralar'ında hem aile çevresinde erken yaşlarda edindiği duyguların ve imgelerin beslediği değerler dünyasını hem de topluma katılma sürecinin en önemli unsuru olan okul hayatını aktarmıştır. Bunlar çocukluk ve gençlik çağına dair ileri yaşlarda kaleme alınan ve tecrübe, gözlem, izlenim ve çıkarımlar içeren bilgilerdir. Birçok teferruat içerisinde okul ve yurt binalarının o zamanki durumları, sınav sistemleri veya değerlendirme yöntemleri, öğrenciye verilmesi veya verilmemesi gereken malumata ait eleştirel değerlendirmeler, öğrencilerin içinde bulundukları yaş ve psikolojinin dikkate alınıp alınmamasından doğan sorunlar, öğrenci-öğretmen ilişkisinin olumlu ve olumsuz örneklerle insan hayatının kırılma anlarına yaptığı etki yaşanmış örnekler üzerinden aktarılmaktadır. Nitekim kendisi de eğitim öğretim hayatına dair anılarını böyle ayrıntılı biçimde vermesinin gerekçesini bu şekilde açıklıyor: "Bunları uzun uzun yazmamdan maksadım eğitim ve öğretimin o günkü durumunu canlı somut misallerle belirtmektir. Öğretmenliğin sadece birtakım bilgiler vermek demek olmadığını, idareciliğin de sadece öğrencilerin yemesi, içmesi ve maddi ihtiyaçlarıyla ilgilenmekten ibaret bulunmadığını vurgulamak istiyorum. Ortaokul yılları, öğrencilerin en kritik yıllarıdır. Öğrenci, çocukluktan çıkmaktadır. En duyarlı olduğu bir dönemdir bu, çocuğun" (Karakoç, 1989). Bunlar aynı zamanda Türk eğitim tarihine katkı sağlayacak dönemsel özellikleri de içermektedir.
Sezai Karakoç'un doğrudan doğruya eğitim öğretim konusuna ayırdığı "Kültür Gömülmeden", "Vehimler Üniversitesi", "Mülkiyeye Serenat", "İlahiyat Fakültesine Mersiye", "Üniversitede Bunalma" gibi öğretim kurumları hakkında pratik eleştiriler içeren ve "Öğretim I-V", "Üniversite I-IV", "Üniversiteler ve Sorumluluk" başlıkları altında belirli temel kavramları ele aldığı, sistemle ilgili teklifler getirdiği yazıları bulunmaktadır. Ayrıca Yüce Diriliş Partisi'nin eğitim öğretim programında da kurucusu ve lideri olmak bakımından Sezai Karakoç'un düşünceleri belirleyici olmuştur.
Bu noktada Karakoç, eğitimin insan yetiştirme işlevi açısından "temelli bir prensip", "şaşmaz bir hedef" taşıması gerektiğini belirtir. Bu hedefi parti programı olarak şu şekilde dile getirmiştir: "Millî eğitimin temel amacı, kendi medeniyetimizden kaynaklanan bir ruhla, millet bilincine ermiş idealist bir gençlik yetiştirmektir. Bu gençlik, yüksek ahlakî değerlere inanacak, yurt sever, fedakâr ve feragatkâr olacaktır. Bu gençlik, manevi değerleri üstün tutmakla birlikte, ülkenin maddeten ve askerî açıdan da güçlü olması için bütün çabasını sarfedecek bir gençlik olacaktır. Ancak bu özellikler, onu, başka halklara düşman ve tüm dünyadan kopuk yapmayacaktır. Merhametli, insancıl, bilgili ve yüksek karakterli bir gençlik, geçmiş ve çağdaş kültüre dayalı bir kültür planının başlıca hedefidir. Genç insanda, teorik bilim sevgisini ve erdeme ulaşma amacını geliştirme, bu hedefin özünü oluşturur" (http://yucedirilis.org.tr/parti-programi/).
Nitekim kendisinin kavramlaştırdığı ve idealleştirdiği "Diriliş Sitesi"nin özelliklerini çizerken "Çocuklar için, yetişme yaşına kadar sadece bilgice yetiştirilme değil, ahlak ve iradece de güçlendirilme temel alınacaktır" diyerek örtük biçimde eğitimin asıl amacının bilgi ve kişilik kazandırma olduğunu vurgular. Bu çerçevede çocuğun tutumlu, cömert, özverili, hayır işlerinde yarışan, her işinde Tanrı rızasını gözeten, sadece insanlara karşı değil, hayvanlara ve bitkilere karşı da merhametli, koruyucu bir insan tipinin hedef alınması gerektiğini belirtir. Bu düşünce açısından Türk eğitiminin asıl eksikliğinin de "kökünü tarihin derinliklerinden alan, umudunu gelecek zamana uzatmış bir idealin noksanlığı"dır.
Bu temel düşünceye bağlı olarak Karakoç ilk ve orta öğrenimde bazı somut önerilerde bulunur. Bilgi, ulaşılması gereken bir hedeftir. Ders, ders kitabı, öğretmen ve öğrenci ise bilgiye ulaşma sürecinin ana elemanlarıdır. Ders sadece bilgi aktarımının yapıldığı bir faaliyet değil, aynı zamanda öğrencinin kişiliğini oluşturma konusunda özel bir süreçtir. Programlı olması bakımından toplumun diğer faaliyetleri ile ilişkili fakat onlardan üstün özel bir tecrübe edinme sürecidir. Ders kitabının işlevi öğretmen-öğrenci arasındaki bilgi alışverişinde öğretmene yardımcı bir kılavuz mahiyetindedir. Ders kitabı öğrenme sürecinin tamamlayıcı unsurudur. Öğrencinin bilgiye ulaşmasında asıl önemli görev öğretmene düşer. Öğretmen, öğrenci için rehber ve sanatçıdır. Öğretmen, bilgiye dikkati yöneltir; öğrencinin konuya dönük ilgisini artırarak zaman zaman kendisini unutturur.
Sınıf adıyla anılan öğrenme mekânları konusunda da özgün düşünceler ortaya atmıştır. Ona göre edebiyat, tarih, felsefe gibi sosyal derslerin sınıfları da her dersin kendisine özgü olacak şekilde düzenlenmelidir. Mesela edebiyat sınıfında büyük şair ve yazarların resimleri, öğrencinin kolayca ulaşıp karıştırabileceği kitapları bulunmalıdır. Aynı durum tarih, felsefe gibi dersler için de geçerlidir. Karakoç, ilkokul (ve/veya ortaokul) döneminde çocuğun ısındırılması maksadıyla konudan önce şahsiyetlerin tanıtılması gerektiğini vurgular. Matematik konularından önce ünlü matematikçilerin, fizikçilerin tanıtılması; edebiyatta ünlü şairlerin ve yazarların, tarihte tanınmış tarihçilerin öğretilmesini tavsiye eder. Böylece çocuğun bu büyük bilim ve sanat insanlarının çalıştığı konuları öğrenme noktasındaki motivasyonu yükselecek hem soyut konulara hem de geçmiş uygarlıklara bir kapı aralanmış olacaktır.
Lise döneminde mutlaka dünya, İslam ve Türk klasiklerinin okutulmasını, hatta klasiklerin tanıtılmasının orta öğrenimde temel ilke kabul edilmesi gerektiğini vurgulayan Sezai Karakoç, klasikleşmiş eserlerin özelliklerinden dolayı kişilik oluşumunda büyük katkısı olacağı düşüncesindedir. Öte yandan bazı derslerin öğretilmesinde kronolojinin ters çevrilmesi ve bugünden geriye ve yerelden evrensele doğru öğretilmesi gerektiğini düşünür. Böylece öğrenci içinde bulunduğu zaman ve mekân koşullarından kalkarak geçmiş zamanı ve konularını kavramakta daha istekli olacaktır. Karakoç, ortaöğretimden üniversiteye gönderilecek olan öğrencinin; kütüphane ve kitaptan nasıl yararlanacağını bilen, metotlu düşünen, bir fikri karşıtları ve alternatifleri ile değerlendirebilen, bilim, düşünce, inanç, ideoloji, teori ve pratik kavramlarını tanımlayabilen, ayırım yapabilen bir kişiliğe sahip olması gerektiğini düşünür.
Türkiye'deki üniversite kurumu ile ilgili olarak da birçok yazı kaleme almıştır. Bu yazılardan bazılarında güncel konulardan hareketle üniversite veya birimleri hem pratik eleştiriye tâbi tutulmuş hem de teorik bir çerçeve içerisinde çözüm önerileri üretilmiştir. Güncel konulardaki yazılarından ikisi kendisinin de mezun olduğu Siyasal Bilgiler Fakültesi ile İlahiyat Fakültesi hakkındadır. Mülkiye olarak anılan Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin o yıllardaki öğrenci olayları ile kargaşaya sürüklenmesinden hareketle bu fakültenin Osmanlı'dan beri giderek daha da gerilediğini belirtip bir reform yapılarak Ortadoğu'da belirleyici eğitim kurumu haline gelmesini temenni etmektedir. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde 11 Nisan 1968 tarihinde başörtüsüyle derslere girdiği için okuldan uzaklaştırılan bir kız öğrenci ile ona destek verdikleri için fakülte yönetimince cezalandırılan iki erkek öğrencinin durumları basına intikal edip kamuoyunda baskı oluşunca fakültenin 31 Mayıs tarihine kadar derslere ara vermesi Sezai Karakoç tarafından "İlahiyat Fakültesine Mersiye" başlıklı yazıyla eleştirilmiştir.
Karakoç'a göre her memleketin birinci kültür kurumu üniversitedir ve her alanda en önce onun söz sahibi olması gerekir. Bu söz sahibi olma şartı ise bütün alanlarda bol miktarda yayın yapmasıdır. Yerli düşünceye dayalı ve orijinal yayın üniversiteyi ülkenin bütün meselelerinde söz sahibi olmaya yetkili kılar. Oysa mevcut haliyle üniversitenin tercümeden telife geçemediği düşüncesindedir. O, üniversite yönetim ve organizasyonunun üç amaca göre düzenlenmesi gerektiğini ileri sürer. Buna göre en geniş dairede memleketin ihtiyacı olan uzmanlık sahipleri, ikinci dairede bunların öğrenimini yapacak kişiler, en küçük dairede ise sırf bilimsel çalışma yapan azınlık bulunacaktır. Kısaca üniversite sisteminin topluma dönük, eğitime dönük ve bilimsel araştırmaya dönük bir yapılanma içerisinde olmasını teklif etmektedir.
Sezai Karakoç ayrıca bazıları kısmen uygulanmakta olan somut önerilerde de bulunmaktadır: Gazzâlî, Muhyiddin İbnü'l-Arabî, Mevlânâ, Kâtip Çelebi gibi isimler için üniversitelerde kürsüler, enstitüler kurulmasını, kütüphanelerin geceleri ve tatil günlerinde de araştırmacıların yararlanmasına açık bulundurulmasını, yabancı dilin öğretim dili haline getirilmemesini teklif etmektedir.
Sezai Karakoç'un bazı eserleri şunlardır: Gün Doğmadan (Bütün Şiirleri, 2000), Hikâyeler I- Meydan Ortaya Çıktığında (1978), Hikâyeler II- Portreler (1982), Piyesler I (1982) Kıyamet Aşısı (1968), Yitik Cennet (1976), Çağ ve İlham I-IV (1974-1986), Makamda (1980), Edebiyat Yazıları I-III (1982-1996), Ruhun Dirilişi (1974), İslâmın Dirilişi (1967), İnsanlığın Dirilişi (1976), Diriliş Neslinin Amentüsü (1976), İslâm Toplumunun Ekonomik Strüktürü (1967), Gündönümü (1977), Mehmet Âkif (1968), Yunus Emre (1965), Mevlana (1996), Hatıralar I-II (2022). (Sezai Karakoç'un bütün yayınları konusunda şu eserlere bakılabilir: Mustafa Kirenci, Sabah Yıldızı: Sezai Karakoç ve Diriliş'e Dair, İstanbul 2021).