KÜRE LogoKÜRE Logo
Ai badge logo

Bu madde yapay zeka desteği ile üretilmiştir.

Karbon Ayak İzi

Ekoloji, Botanik Ve Zooloji+2 Daha
fav gif
Kaydet
kure star outline
Gemini_Generated_Image_d4n7mkd4n7mkd4n7.png

Karbon Ayak İzi (Yapay Zeka ile Oluşturulmuştur)

Ölçü Birimi
Ton CO2 Eşdeğeri (tCO2e)
Ana Kaynaklar
Enerji (%72)Tarım (%11)Sanayi (%6)Ormansızlaşma (%6)Atıklar (%3)
Sınıflandırma
Birincil (Doğrudan)İkincil (Dolaylı)
Kurumsal Raporlama
GHG Protokolü'ne göre Kapsam 1; 2 ve 3 emisyonları olarak incelenir.
İlgili Anlaşmalar
Kyoto ProtokolüParis İklim Anlaşması

Karbon ayak izi; bireylerin, kuruluşların, ürünlerin veya ülkelerin faaliyetleri sonucunda atmosfere salınan toplam sera gazı miktarını ölçen ve iklim değişikliğinin boyutunu değerlendirmede kullanılan temel bir göstergedir. Bu ölçüm genellikle ton cinsinden karbondioksit eşdeğeri (CO₂e) ile ifade edilir. CO₂e kavramı, yalnızca karbondioksiti değil, aynı zamanda küresel ısınma potansiyeline (GWP) sahip metan (CH₄), nitröz oksit (N₂O) ve florlu gazlar gibi diğer sera gazlarını da tek bir ortak ölçekte toplar. Böylece farklı gazların iklim üzerindeki etkileri karşılaştırılabilir hale gelir.


Karbon ayak izi kavramı, 1990’larda William E. Rees ve Mathis Wackernagel tarafından geliştirilen “ekolojik ayak izi” yaklaşımının alt bileşenlerinden biri olarak ortaya çıkmıştır. “Karbon ayak izi” terimi ilk kez 1999’da BBC’nin bir yayını içerisinde kullanılmış, 2005 yılında ise BP’nin yürüttüğü küresel reklam kampanyasıyla geniş kitlelere ulaşmıştır. Günümüzde, politika yapıcılar, işletmeler, araştırmacılar ve bireyler açısından çevresel etkilerin izlenmesi, raporlanması ve azaltılması süreçlerinde kritik bir gösterge olarak kabul edilmektedir.

Karbon Ayak İzinin Kaynakları

Karbon ayak izi, doğal süreçlerden ve insan faaliyetlerinden kaynaklanabilir. Doğal süreçlerden doğan sera gazı emisyonları -örneğin volkanik faaliyetler, okyanus kaynaklı gaz salımı, organik maddelerin çürümesi veya biyolojik solunum- ekosistemlerdeki doğal yutaklar (ormanlar, okyanuslar, toprak) tarafından büyük ölçüde dengelenir. Ancak insan faaliyetleri sonucu ortaya çıkan emisyonlar bu dengeyi bozacak ölçüde artmıştır.

Başlıca insan kaynaklı emisyon alanları şunlardır:

  • Enerji Tüketimi: Küresel sera gazı salımlarının büyük çoğunluğu, elektrik üretimi, ısınma ve endüstriyel süreçler için kömür, petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıtların yakılması sonucu ortaya çıkar. Enerji sektörü, hem doğrudan CO₂ salımı hem de enerji üretim zincirinin tamamı üzerinden karbon ayak izine en yüksek katkıyı sağlar.
  • Ulaşım: Karayolu, havayolu ve denizyolu taşımacılığı, fosil yakıt tüketimine bağlı olarak karbon ayak izinde önemli bir paya sahiptir. Bireysel araç kullanımı, yoğun hava taşımacılığı ve uzun mesafe lojistik faaliyetleri, kişi başına düşen emisyon miktarını artırır.
  • Sanayi Süreçleri: Çimento, demir-çelik ve kimya sektörleri gibi ağır sanayiler, enerji tüketimine ek olarak üretim sırasında gerçekleşen kimyasal reaksiyonlar yoluyla doğrudan sera gazı salımı gerçekleştirir. Örneğin çimento üretiminde kireç taşının kalsinasyonu sırasında CO₂ açığa çıkar.
  • Tarımsal Faaliyetler, Ormansızlaşma ve Arazi Kullanımı: Tarım sektörü, özellikle büyükbaş hayvancılıkta sindirim süreçlerinden kaynaklanan metan salımı ve gübre kullanımından doğan nitröz oksit emisyonlarıyla dikkat çeker. Ormansızlaşma, karbon tutma kapasitesini azaltarak atmosferdeki CO₂ yoğunluğunu artırır.
  • Atık Yönetimi: Düzenli depolama sahalarında oksijensiz koşullarda bozunan organik atıklar, metan gazı üretir. Atıkların geri dönüşüm yerine depolama alanlarında birikmesi, karbon ayak izini yükselten önemli faktörlerden biridir.


Bu göstergenin sistematik olarak ölçülmesi, emisyon azaltım stratejilerinin tasarlanmasında, iklim politikalarının oluşturulmasında ve sürdürülebilir üretim-tüketim modellerinin geliştirilmesinde temel bir dayanak sağlar.

Karbon Ayak İzi Türleri ve Sınıflandırması

Karbon ayak izi, farklı kaynaklara ve ölçüm kapsamlarına göre çeşitli kategoriler altında incelenmektedir. Bu sınıflandırma, sera gazı emisyonlarının hangi faaliyetler, süreçler veya üretim aşamalarından ortaya çıktığını ayrıntılı biçimde belirlemeye yardımcı olur. Böyle bir ayrım yapılması, emisyonların yalnızca toplam miktarının değil, aynı zamanda hangi sektörlerden ve hangi operasyonel adımlardan kaynaklandığının anlaşılmasını sağlar.


Örneğin, doğrudan emisyonlar bir kuruluşun kendi tesislerinde veya araçlarında gerçekleşen yakıt tüketimi gibi faaliyetlerden ortaya çıkarken, dolaylı emisyonlar satın alınan elektrik, ısı veya buharın üretiminden kaynaklanır. Daha geniş kapsamlı olan diğer dolaylı emisyonlar ise tedarik zinciri süreçleri, taşımacılık, atık yönetimi veya ürünlerin kullanım ömrü boyunca ortaya çıkan sera gazı salımlarını içerir.


Bu şekilde yapılan ayrıntılı sınıflandırmalar, hem kurumlar hem de politika yapıcılar için emisyon azaltım stratejilerinin hedefe yönelik olarak geliştirilmesine olanak tanır. Ayrıca, hangi alanlarda verimlilik artırıcı önlemler alınabileceğinin veya hangi süreçlerde alternatif teknolojilerin uygulanabileceğinin tespit edilmesi kolaylaşır. Böylelikle, karbon ayak izinin sistematik bir biçimde izlenmesi ve azaltılmasına yönelik bütüncül yaklaşımlar geliştirilebilir.

Birincil ve İkincil Ayak İzi

Karbon ayak izi, doğrudan ve dolaylı emisyonlar şeklinde iki ana kategori altında incelenir:

  • Birincil (Doğrudan) Ayak İzi: Bireyin, kurumun veya kuruluşun doğrudan kontrolü altındaki faaliyetlerden kaynaklanan emisyonları kapsar. Evsel ısınmada fosil yakıt kullanımı, şirket araçlarının yakıt tüketimi veya küçük ölçekli jeneratörlerin çalıştırılması bu kategoriye girer. Doğrudan enerji tüketimi sonucu ortaya çıkan karbon salımı, bu sınıfta temel göstergelerden biridir.
  • İkincil (Dolaylı) Ayak İzi: Satın alınan mal ve hizmetlerin tüm yaşam döngüsü boyunca ortaya çıkan, dolaylı şekilde ilişkilendirilen sera gazı emisyonlarını ifade eder. Ürünün üretimi, taşınması, depolanması, kullanımı ve bertarafı süreçlerindeki enerji tüketimi ile ortaya çıkan emisyonlar bu kapsamda değerlendirilir. Örneğin, ithal edilen bir elektronik cihazın üretim aşamasındaki enerji kullanımı veya gıda ürününün tarladan sofraya ulaşana kadar geçen süreçteki karbon salımı ikincil ayak izine örnektir.

Kapsamlara Göre Sınıflandırma (GHG Protokolü)

Kurumsal karbon ayak izi hesaplamalarında en yaygın kullanılan metodoloji, Sera Gazı Protokolü (Greenhouse Gas Protocol – GHG Protocol) tarafından tanımlanan kapsam (Scope) yaklaşımıdır.

  • Kapsam 1 (Scope 1): Kuruluşun doğrudan kontrolünde olan kaynaklardan yayılan sera gazı emisyonlarını kapsar. Şirkete ait araçlardan çıkan egzoz gazı veya işletme tesislerinde yakıt yakılması sonucu oluşan emisyonlar bu grupta yer alır.
  • Kapsam 2 (Scope 2): Satın alınan elektrik, ısıtma, soğutma veya buharın üretimi sırasında ortaya çıkan dolaylı sera gazı emisyonlarını ifade eder. Örneğin, bir işletmenin kullandığı elektriğin üretiminde fosil yakıtların yakılması sonucu açığa çıkan CO₂ bu kapsama girer.
  • Kapsam 3 (Scope 3): Kuruluşun değer zincirinde yer alan, doğrudan kontrol etmediği ancak faaliyetlerinden kaynaklanan diğer tüm dolaylı emisyonlardır. Tedarik zincirindeki üretim süreçleri, iş seyahatleri, çalışanların işe gidiş gelişleri, satılan ürünlerin kullanım sürecinde ortaya çıkan emisyonlar ve atık bertarafı bu kapsamın örnekleri arasındadır.

GHG Protokolü dışında, ISO 14064 standardı gibi uluslararası kabul gören diğer sınıflandırma ve raporlama yöntemleri de bulunmaktadır.

Hesaplama Yöntemleri

Karbon ayak izi, temelde emisyona neden olan faaliyetlere ilişkin verilerin sistematik biçimde toplanması ve bu verilerin ilgili emisyon faktörleri ile çarpılması yoluyla hesaplanmaktadır. Burada emisyon faktörleri, belirli bir faaliyet birimi başına atmosfere salınan sera gazı miktarını gösteren katsayılar olarak tanımlanır. Örneğin, bir litre benzinin yanması sonucu ortaya çıkan karbondioksit (CO₂) miktarı, bilimsel çalışmalarla belirlenmiş bir emisyon faktörü aracılığıyla hesaplanır. Bu yaklaşım sayesinde farklı kaynaklardan gelen emisyonların karşılaştırılabilir ve ölçülebilir hâle gelmesi mümkün olur.


Bireysel ölçekte yapılan karbon ayak izi hesaplamalarında genellikle hane halkının enerji tüketim miktarları, ulaşım tercihleri, günlük yaşamda kullanılan ulaşım araçlarının türü ve mesafesi, gıda tüketim alışkanlıkları ve genel tüketim kalıpları dikkate alınır. Bu tür hesaplamalar, çoğunlukla çevrim içi erişilebilen hesaplama araçları veya mobil uygulamalar aracılığıyla gerçekleştirilir ve bireylerin yaşam tarzlarının çevresel etkilerini daha iyi kavramalarına yardımcı olur.


Kurumsal ölçekte karbon ayak izi hesaplaması ise daha kapsamlı ve çok boyutlu bir süreçtir. Bu aşamada, doğrudan emisyonları içeren Kapsam 1 (Scope 1), satın alınan enerji tüketiminden kaynaklanan dolaylı emisyonları kapsayan Kapsam 2 (Scope 2) ve tedarik zincirinden, lojistik faaliyetlerden, atık yönetiminden veya ürünlerin kullanım ömürlerinden kaynaklanan daha geniş kapsamlı dolaylı emisyonları ifade eden Kapsam 3 (Scope 3) ayrıntılı şekilde analiz edilir.


Süreç yalnızca veri toplama aşamasıyla sınırlı kalmaz; aynı zamanda uluslararası standartlara, özellikle de Sera Gazı Protokolü (Greenhouse Gas Protocol) veya ISO 14064 gibi çerçevelere uygun olarak raporlamayı da içerir. Bu nedenle birçok kuruluş, hesaplamaların doğruluğunu sağlamak ve düzenleyici kurumların beklentilerine uyum göstermek amacıyla uzman danışmanlık şirketlerinden hizmet alır ya da özel yazılımlar kullanır. Böylelikle hem yasal yükümlülüklerin yerine getirilmesi hem de uzun vadeli sürdürülebilirlik stratejilerinin geliştirilmesi için güvenilir veri tabanı oluşturulur.

Karbon Ayak İzinin Çevresel Etkileri

Karbon ayak izinin artması, atmosferdeki sera gazı yoğunluğunu yükselterek Dünya’nın enerji dengesini değiştirir. Sera gazları (karbondioksit, metan, nitröz oksit, florlu gazlar vb.) Güneş’ten gelen kısa dalga boylu radyasyonu geçirir, ancak Dünya yüzeyinden yayılan uzun dalga boylu kızılötesi radyasyonu tutar. Bu süreç, doğal koşullarda yeryüzü sıcaklığını yaşanabilir seviyede tutan “sera etkisi”nin oluşmasını sağlar. Ancak insan faaliyetleri sonucu sera gazı birikiminin hızla artması, bu doğal mekanizmayı güçlendirerek küresel sıcaklık ortalamalarının sanayi öncesi döneme kıyasla önemli ölçüde yükselmesine yol açmaktadır. Küresel ısınma ve iklim değişikliği, birbirini besleyen ve çok boyutlu sonuçlar doğuran bir dizi çevresel etkiyi beraberinde getirir:

  • Aşırı Hava Olaylarının Artışı: Atmosferdeki enerji dengesizliği, fırtına, kasırga, sel, aşırı yağış, kuraklık ve sıcak hava dalgalarının hem sıklığını hem de şiddetini artırır. Bu olaylar, altyapı sistemlerini zorlar, tarım ve gıda üretimini olumsuz etkiler, can ve mal kayıplarına neden olur.
  • Deniz Seviyesinin Yükselmesi: Kutuplardaki buz tabakaları ve dağ buzulları, artan sıcaklık nedeniyle erime hızını artırmaktadır. Buzulların erimesi ve okyanus suyunun termal genleşmesi, küresel deniz seviyesini yükselterek kıyı bölgelerinde taşkın, erozyon ve tuzlu su istilası riskini artırır.
  • Biyoçeşitlilik Kaybı: Habitatların bozulması, ekosistemlerin parçalanması ve sıcaklık ile yağış rejimlerindeki değişimler, bitki ve hayvan türlerinin yaşam alanlarını daraltır. Bu durum, türlerin göç etmesine, popülasyonların azalmasına ve bazı türlerin yok olmasına neden olur.
  • Gıda ve Su Güvenliği Üzerindeki Etkiler: Tarımsal üretim, sıcaklık artışına, yağış düzensizliklerine ve aşırı hava olaylarına bağlı olarak verim kayıpları yaşar. Su kaynaklarının azalması, hem içme suyu hem de tarımsal sulama açısından risk oluşturur. Deniz ekosistemleri ise okyanus asitlenmesi ve sıcaklık artışından olumsuz etkilenir, bu da balıkçılık ve gıda tedarik zincirinde aksamalara yol açabilir.

Bu etkiler, yalnızca ekolojik sistemleri değil, aynı zamanda ekonomik faaliyetleri, toplum sağlığını, göç hareketlerini ve uluslararası güvenlik dengelerini de etkilemektedir. Bu nedenle karbon ayak izinin azaltılması, Kyoto Protokolü (1997) ve Paris İklim Anlaşması (2015) gibi küresel iklim sözleşmelerinin temel hedeflerinden biri olarak kabul edilmektedir.

Karbon Ayak İzini Azaltma Yöntemleri

Karbon ayak izinin azaltılması, hem bireysel düzeyde yaşam tarzı değişiklikleri hem de kurumsal ve politik düzeyde yapısal dönüşümler gerektirir. Temel amaç, fosil yakıt kullanımını ve sera gazı salımını azaltırken enerji verimliliğini, yenilenebilir enerji kullanımını ve sürdürülebilir kaynak yönetimini artırmaktır.

Bireysel Düzeyde

  • Ulaşım Tercihleri: Kısa mesafelerde yürüyüş, bisiklet ve toplu taşıma araçlarının tercih edilmesi; mümkünse elektrikli veya hibrit araç kullanımı; uçak yolculuklarının azaltılması.
  • Enerji Verimliliği: Konutlarda ısı yalıtımı yapılması, yüksek enerji verimliliğine sahip cihazların (A sınıfı veya üzeri) tercih edilmesi, LED aydınlatma sistemlerinin kullanılması, gereksiz enerji tüketiminin önlenmesi.
  • Yenilenebilir Enerji Kullanımı: Bireysel ölçekte güneş panelleri kurulması veya yenilenebilir enerji sağlayıcılarından elektrik temini.
  • Beslenme Alışkanlıkları: Kırmızı et tüketiminin azaltılması, yerel ve mevsiminde üretilmiş gıdaların tercih edilmesi, gıda israfının önlenmesi.
  • Tüketim ve Atık Yönetimi: “Azalt, yeniden kullan, geri dönüştür” yaklaşımının benimsenmesi, plastik kullanımının azaltılması, atıkların kaynakta ayrıştırılması.

Kurumsal ve Politik Düzeyde

  • Enerji Verimliliği Programları: Sanayi tesisleri, ticari binalar ve kamu kurumlarında enerji yönetim sistemleri kurulması, verimli üretim teknolojilerinin yaygınlaştırılması.
  • Yenilenebilir Enerji Yatırımları: Fosil yakıt bazlı enerji üretiminden güneş, rüzgâr, jeotermal ve biyokütle gibi düşük karbonlu enerji kaynaklarına geçişin teşvik edilmesi.
  • Sürdürülebilir Ulaşım Altyapısı: Toplu taşıma ağlarının genişletilmesi, bisiklet yolları ve yaya alanlarının artırılması, elektrikli ulaşım sistemlerinin desteklenmesi.
  • Döngüsel Ekonomi Uygulamaları: Ürünlerin ömrünü uzatan, onarımı ve yeniden kullanımını teşvik eden üretim ve tüketim modellerinin benimsenmesi.
  • Doğal Karbon Yutaklarının Korunması: Ormanların, sulak alanların ve deniz ekosistemlerinin korunması; ağaçlandırma projeleri ile karbon tutma kapasitesinin artırılması.
  • Ekonomik Araçlar: Karbon vergileri, emisyon ticaret sistemleri ve finansal teşviklerle düşük karbonlu teknolojilerin cazip hale getirilmesi.


Bu önlemler, yalnızca karbon ayak izini azaltmakla kalmaz, aynı zamanda enerji güvenliğini güçlendirir, ekonomik verimliliği artırır ve ekosistem hizmetlerinin sürdürülebilirliğini destekler.

Kaynakça

Bertolini, Marina, Pierdomenico Duttilo, ve Francesco Lisi. “Accounting Carbon Emissions from Electricity Generation: A Review and Comparison of Emission Factor-Based Methods.” Applied Energy 392 (Ağustos 2025): 125992. https://doi.org/10.1016/j.apenergy.2025.125992.

Mytton, David. “Assessing the Suitability of the Greenhouse Gas Protocol for Calculation of Emissions from Public Cloud Computing Workloads.” Journal of Cloud Computing 9 (2020): 45. https://doi.org/10.1186/s13677-020-00185-8.

Shivanna, K. R. “Climate Change and Its Impact on Biodiversity and Human Welfare.” Proceedings of the Indian National Science Academy 88, no. 2 (2022): 160–171. https://doi.org/10.1007/s43538-022-00073-6.

United States Environmental Protection Agency (EPA). “Scope 1 and Scope 2 Inventory Guidance.” Erişim Tarihi: 15 Eylül 2025. https://www.epa.gov/climateleadership/scope-1-and-scope-2-inventory-guidance.

United States Environmental Protection Agency (EPA). “Scope 3 Inventory Guidance.” Erişim Tarihi: 15 Eylül 2025. https://www.epa.gov/climateleadership/scope-3-inventory-guidance.

World Resources Institute, ve World Business Council for Sustainable Development. The Greenhouse Gas Protocol: A Corporate Accounting and Reporting Standard. Revised edition. Erişim Tarihi: 15 Eylül 2025. https://ghgprotocol.org/sites/default/files/standards/ghg-protocol-revised.pdf.

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Yazar Bilgileri

Avatar
Ana YazarÖmer Said Aydın16 Temmuz 2025 16:06
KÜRE'ye Sor