Modern toplumların temelini oluşturan iletişim altyapıları, doğal afetler, özellikle depremler gibi yıkıcı olaylar karşısında ciddi kırılganlıklar sergileyebilir. Bu kırılganlık, sadece ekonomik ve sosyal faaliyetleri aksatmakla kalmaz, aynı zamanda afet müdahale ve insani yardım çabalarını da önemli ölçüde sekteye uğratır. 6 Şubat 2023 tarihinde Türkiye'nin güneyinde meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremler, GSM (Global System for Mobile Communications) ağlarında yaşanan yaygın ve uzun süreli kesintilerle, bu kırılganlığın trajik bir örneğini sunmuştur. Buna karşılık, internet altyapısının bazı bölgelerde nispeten daha iyi performans göstermesi, bu iki temel iletişim sisteminin temelindeki yapısal farklılıkları ve internet dayanıklılık özelliklerini vurgulamaktadır. Bu makale, iletişim altyapısının deprem karşısındaki dayanıklılığını anlamak için ağ bilimine teorik bir derinlik sunmayı amaçlamaktadır.
Ağ Bilimi ve Karmaşık Sistemler Perspektifinden Gelişmiş Analizi
İletişim altyapıları, çok sayıda etkileşen bileşenden oluşan yüksek derecede karmaşık sistemlerdir. Bu sistemlerin deprem gibi şoklara karşı davranışlarını anlamak ve dayanıklılıklarını artırmak için ağ bilimi ve karmaşık sistemler teorisi, gelişmiş analitik çerçeveler ve modelleme teknikleri sunmaktadır.
Ağ Bilimi Açısından İletişim Altyapılarının Analizi:
Ağ bilimi, karmaşık ağların yapısını, dinamiklerini, evrimini ve işlevselliğini nicel yöntemlerle inceleyen disiplinler arası bir alandır. İletişim altyapıları, düğümleri (baz istasyonları, yönlendiriciler, veri merkezleri) ve bu düğümleri birbirine bağlayan bağlantıları (radyo bağlantıları, fiber optik kablolar) içeren karmaşık ağlar olarak soyutlanabilir.
- Gelişmiş Topolojik Analiz: Temel topolojik özelliklerin (derece dağılımı, kümeleme katsayısı, ortalama yol uzunluğu, merkeziyet ölçüleri) yanı sıra ağın bağlantısallığını ve arızalara karşı direncini daha derinlemesine anlamak için spektral analiz (eigenvalue dağılımları) ve düğüm/kenar kritikliği analizleri (node/edge criticality analysis) uygulanabilir. Örneğin, merkeziyet ölçüleri (betweenness centrality, eigenvector centrality) yüksek olan düğümlerin kaybının ağ üzerinde orantısız derecede büyük bir etkiye sahip olabileceği belirlenebilir. Türkiye'deki GSM ağlarında merkezi kontrol ünitelerinin yüksek merkeziyeti, bu tür bir kırılganlığa işaret edebilir.
- Bağımlılık Ağlarının Modellenmesi ve Analizi: Farklı altyapı sistemleri (iletişim, enerji, ulaşım) arasındaki çoklu ve katmanlı bağımlılıklar, etkileşimli ağlar (interdependent networks) çerçevesinde modellenerek kademeli arızaların yayılım dinamikleri incelenebilir. Türkiye örneğinde, iletişim ağlarının enerji altyapısına olan güçlü bağımlılığı, deprem sonrası elektrik kesintilerinin iletişimde zincirleme etkilere yol açmasının temel nedeni olarak modellenebilir. Bu modeller, farklı bağımlılık azaltma stratejilerinin etkinliğini nicel olarak değerlendirmeye olanak tanır.
- Ağ Dayanıklılığı ve Saldırı Toleransı Analizi: İletişim ağlarının rastgele arızalara ve hedefli saldırılara (örneğin, kritik altyapı noktalarına yönelik fiziksel hasar) karşı ne kadar dayanıklı olduğunu değerlendirmek için percolation teorisi ve ağ parçalanma analizleri kullanılabilir. Bu analizler, ağın kritik eşiklerini ve zayıf noktalarını belirlemeye yardımcı olabilir. Türkiye'deki GSM ağlarının baz istasyonlarının yoğunlaştığı bölgelerdeki eş zamanlı arızaların ağ bağlantısallığı üzerindeki etkisi bu çerçevede incelenebilir.
Karmaşık Sistemler Teorisi Açısından İletişim Altyapılarının Gelişmiş Analizi:
Karmaşık sistemler teorisi, iletişim altyapılarının sadece yapısal özelliklerini değil, aynı zamanda zamana bağlı dinamik davranışlarını ve adaptasyon yeteneklerini anlamak için de güçlü bir çerçeve sunar.
- Adaptif ve Evrimsel Ağ Modelleri: İletişim ağlarının afet sonrası yeniden yapılandırma ve adaptasyon süreçlerini modellemek için adaptif ağlar ve evrimsel oyun teorisi gibi yaklaşımlar kullanılabilir. Bu modeller, mobil baz istasyonlarının konuşlandırılması, kullanıcıların farklı iletişim araçlarına yönelmesi gibi dinamik süreçlerin ağın genel işlevselliği üzerindeki etkilerini simüle etmeye olanak tanır.
- Kritik Eşiklerin ve Faz Geçişlerinin Analizi: İletişim ağlarında aşırı yüklenme (congestion), kademeli arızalar veya bilgi yayılımındaki ani değişiklikler gibi kritik eşiklerin ve faz geçişlerinin belirlenmesi için istatistiksel fizik ve dinamik sistemler teorisi araçları kullanılabilir. Örneğin, belirli bir arama girişimi eşiğinin aşılması durumunda ağda ani bir çöküş yaşanması bu tür bir davranışı yansıtabilir.
- Geri Besleme Döngülerinin ve Sistemik Risklerin Modellenmesi: Afet anındaki bilgi akışı, panik davranışları ve kaynak tahsisi gibi faktörler arasındaki karmaşık geri besleme döngüleri, sistem dinamiği (system dynamics) veya ajan tabanlı modelleme (agent-based modeling) gibi yaklaşımlarla simüle edilebilir. Bu modeller, farklı müdahale stratejilerinin sistem üzerindeki uzun vadeli etkilerini anlamaya yardımcı olabilir.
Türkiye'deki Deprem Deneyimi: Ağ Bilimi ve Karmaşık Sistemler Perspektifinden Nicel Analiz ve Önerileri (6 Şubat 2023 Örneği)
6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremleri, Türkiye'deki iletişim altyapısının ağ bilimi ve karmaşık sistemler teorisi açısından nasıl nicel olarak analiz edilebileceğine ve gelecekteki simülasyon modelleri için nasıl girdi verisi sağlayabileceğine dair zengin bir vaka çalışması sunmaktadır.
- GSM Ağı Topolojisinin Analizi: Türkiye'deki GSM ağının baz istasyonları, kontrol üniteleri ve çekirdek ağ elemanlarının coğrafi dağılımı ve bağlantıları ağ bilimi araçlarıyla modellenerek topolojik özellikleri (derece dağılımı, merkeziyet ölçüleri vb.) nicel olarak analiz edilebilir. Bu analiz, ağın kritik düğümlerini ve potansiyel zafiyet noktalarını belirlemeye yardımcı olabilir. Örneğin, belirli bir bölgedeki baz istasyonlarının tek bir enerji kaynağına veya merkezi kontrolcüye olan bağımlılığı yüksek ise bu noktaların kaybının bölgesel iletişim üzerinde büyük bir etkisi olacağı simüle edilebilir.
- Enerji Bağımlılık Ağının Modellenmesi: İletişim altyapısı ile enerji altyapısı arasındaki coğrafi ve fonksiyonel bağımlılıklar, etkileşimli ağlar çerçevesinde modellenerek deprem kaynaklı enerji kesintilerinin iletişim ağları üzerindeki yayılımı simüle edilebilir. Bu model, farklı enerji yedeklilik stratejilerinin (örneğin, baz istasyonlarına bağımsız enerji kaynakları entegrasyonu) etkinliğini nicel olarak değerlendirmeye olanak tanır.
- Aşırı Yüklenme Dinamiklerinin Simülasyonu: Afet anındaki arama ve veri trafiğindeki ani artışın GSM ve internet ağları üzerindeki etkisi, kuyruk teorisi ve trafik mühendisliği modelleri kullanılarak simüle edilebilir. Bu simülasyonlar, ağ kapasite planlaması ve önceliklendirme mekanizmalarının etkinliği hakkında nicel öngörüler sağlayabilir. 6 Şubat depremlerinde gözlemlenen arama girişim oranları ve başarılı bağlantı sayıları gibi veriler, bu modellerin kalibrasyonu için kullanılabilir.
- Mobil Baz İstasyonu (COW) Konuşlandırma Optimizasyonu: Mobil baz istasyonlarının afet bölgesine farklı senaryolarda (sayı, konum, konuşlandırma hızı) konuşlandırılmasının ağın genel bağlantısallığı ve kapasitesi üzerindeki etkisi, ağ optimizasyon algoritmaları ve simülasyonlar aracılığıyla değerlendirilebilir. Bu analizler, en etkili COW konuşlandırma stratejilerini belirlemeye yardımcı olabilir.
- Uydu İletişimi Entegrasyonunun Etkinlik Analizi: Uydu interneti ve telekomünikasyon sistemlerinin karasal ağlarla entegrasyonunun farklı afet senaryolarında (karasal altyapının farklı seviyelerde hasar görmesi) ağın genel dayanıklılığı üzerindeki etkisi simüle edilebilir. Bu simülasyonlar, uydu kapasitesi gereksinimleri ve entegrasyon stratejileri hakkında nicel bilgiler sağlayabilir.
Afetlerde İletişimin Karmaşık Ekolojisi: Teknoloji, Strateji ve Koordinasyonun Sistemsel Önemi
Afet anlarında iletişim altyapısının dayanıklılığını tesis etmek, indirgemeci bir yaklaşımla yalnızca teknolojik çözümlere odaklanmanın ötesine geçmektedir. Ağ bilimi ve karmaşık sistemler teorisinin bize öğrettiği üzere, iletişim altyapıları, teknolojik katmanların yanı sıra stratejik hazırlık, yönetimsel koordinasyon ve hatta sosyal davranışlar gibi birbirine sıkıca bağlı unsurlardan oluşan karmaşık sosyo-teknik sistemlerdir. 6 Şubat depremlerinde gözlemlediğimiz üzere, GSM ve internet ağlarının farklı topolojik özellikleri ve arıza mekanizmaları, afet anındaki performanslarını derinden etkilemektedir. Ancak bu performans, yalnızca altyapının fiziksel ve mantıksal yapısıyla değil, aynı zamanda afet öncesindeki stratejik öngörü ve afet sırasındaki adaptif koordinasyon kapasitesiyle de şekillenmektedir.
GSM ağlarının merkeziyetçi yapısı ve enerjiye olan kritik bağımlılığı, tek nokta arızalarına karşı yüksek bir kırılganlık sergilemektedir. Afet anındaki aşırı talep ise ağ kaynaklarının hızla tükenmesine ve kademeli arızaların tetiklenmesine zemin hazırlayabilir. Buna karşılık, internetin dağıtık mimarisi ve paket anahtarlama mekanizması, belirli bir seviyeye kadar esneklik ve arızalara karşı direnç sunsa da enerji kesintileri ve fiziksel hasarlar bu sistemin de işlevselliğini ciddi şekilde sınırlayabilir.
Bu bağlamda, salt teknolojik iyileştirmeler (enerji yedekliliği, mobil baz istasyonları, fiber optik güçlendirme, alternatif ağ teknolojileri) gerekli olmakla birlikte, yeterli değildir. Afetlerde iletişimin sürekliliği, aynı zamanda stratejik bir hazırlık ve koordinasyon meselesidir. Bu, farklı kurumlar (telekom operatörleri, afet yönetim ajansları, enerji sağlayıcıları, yerel yönetimler) arasındaki etkileşimlerin karmaşık ağlarını anlamayı ve bu ağlar içindeki bilgi akışını, karar alma süreçlerini ve kaynak tahsisini optimize etmeyi gerektirir.
Sistem dinamiği perspektifinden bakıldığında, afet anındaki iletişim ekosistemi, geri besleme döngüleri, kritik eşikler ve öngörülemeyen emergent davranışlarla karakterize edilir. Örneğin, yetersiz veya yanlış bilgi akışı panik ve güvensizliği artırabilir, bu da iletişim ağları üzerindeki talebi daha da yükselterek tıkanıklığı şiddetlendirebilir. Etkili bir afet yönetimi ve koordinasyon stratejisi, bu tür pozitif geri besleme döngülerini anlamayı ve müdahale eylemleriyle negatif geri besleme döngülerini teşvik etmeyi amaçlamalıdır.
Sonuç olarak, gelecekteki afetlerde daha dirençli bir iletişim altyapısı inşa etmek, GSM ve internetin yapısal farklılıklarını ve birbirini tamamlama potansiyellerini dikkate alan bütüncül bir yaklaşım gerektirir. Bu yaklaşım, yalnızca altyapının fiziksel ve mantıksal dayanıklılığını artırmakla kalmamalı, aynı zamanda stratejik planlama, etkin koordinasyon mekanizmaları ve toplumsal farkındalık gibi unsurları da entegre etmelidir. Afetlerde iletişim, yalnızca bir teknoloji meselesi değil, aynı zamanda hayat kurtaran ve toplumsal dayanıklılığı artıran kritik bir stratejik zorunluluktur.

