Finansal karar alma süreçleri uzun yıllar boyunca rasyonel birey varsayımı çerçevesinde incelenmiştir. Klasik ve neoklasik finans teorileri, yatırımcıların tam bilgiye sahip olduklarını, bu bilgiyi kusursuz işleyebildiklerini ve beklentilerini matematiksel olasılık hesaplarına dayanarak oluşturduklarını varsayar. Bu yaklaşım, bireylerin fayda maksimizasyonu doğrultusunda rasyonel kararlar verdikleri düşüncesine dayanır. Ancak 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yapılan çalışmalar, yatırımcıların çoğu zaman bu rasyonel modelden saptıklarını göstermiştir. Yatırımcıların duygusal, bilişsel ve psikolojik faktörlerden etkilendiği; kararlarının kişisel önyargılar ve irrasyonel davranışlarla şekillendiği görülmüştür. Bu durum, davranışsal finans (behavioral finance) adı verilen yeni bir alt disiplinin doğmasına yol açmıştır.
Davranışsal finans, yatırımcıların ve piyasa aktörlerinin kararlarını incelerken yalnızca matematiksel modelleri değil, aynı zamanda psikoloji ve sosyoloji bulgularını da dikkate alır. Alanın temel sorularından biri “Yatırımcı davranışı nasıl şekillenir?”dir. Bu çerçevede araştırmacılar, bilişsel önyargılar ve duygusal eğilimlerin yatırım kararları üzerindeki etkilerini incelemişlerdir. Bu önyargılar arasında özellikle kayıptan kaçınma (loss aversion) öne çıkar. Kayıptan kaçınma, bireylerin kayıplara karşı duyarlılıklarının kazançlara kıyasla daha yüksek olması şeklinde tanımlanır. Diğer bir ifadeyle, bireyler aynı büyüklükteki bir kaybı, aynı büyüklükteki bir kazançtan çok daha yoğun hissederler.
Görsel yapay zeka ile oluşturulmuştur.
Kayıptan Kaçınma Kavramı
Kayıptan kaçınma, ilk kez Daniel Kahneman ve Amos Tversky’nin 1979 yılında geliştirdikleri Beklenti Teorisi (Prospect Theory) kapsamında sistematik bir biçimde ortaya konulmuştur. Teori, bireylerin risk altında verdikleri kararların klasik Beklenen Fayda Teorisi ile açıklanamayacağını savunur. Kahneman ve Tversky’nin deneysel bulgularına göre bireyler, aynı parasal büyüklüğe sahip kazanç ve kayıpları asimetrik şekilde değerlendirirler. Kayıplar, psikolojik olarak kazançlardan yaklaşık iki kat daha güçlü bir etki yaratmaktadır. Bu nedenle insanlar kayıplardan kaçınmak için risk alma eğiliminde olabilirken, aynı koşullarda kazanç elde etme fırsatları karşısında riskten uzak durabilmektedir.
Beklenti Teorisi’nin temel öğelerinden biri olan değer fonksiyonu, bu asimetrik algıyı açıklamaktadır. Fonksiyonun konkav yapısı kazançlar karşısında azalan duyarlılığı, konveks yapısı ise kayıplar karşısında artan duyarlılığı gösterir. Sıfır referans noktası kazanç ve kayıp arasındaki ayrımı belirler. Fonksiyonun kayıplar bölümünün daha dik olması, kayıpların psikolojik ağırlığının daha fazla olduğunu yansıtır. Bu yapı, kayıptan kaçınma olgusunun matematiksel ifadesidir.
Psikolojik açıdan kayıptan kaçınma, evrimsel süreçle de ilişkilendirilmiştir. İnsanların hayatta kalma güdüleri, kayıpları önleme yönünde daha güçlü tepkiler geliştirmelerine yol açmıştır. Kayıpların yol açtığı acı, kazançların sağladığı hazdan daha belirgin olduğundan, bireyler mevcut durumlarını korumayı tercih etme eğilimindedirler. Bu durum, statüko yanlılığı ve değişimden kaçınma davranışları ile de ilişkilidir.
Finansal Kararlarda Kayıptan Kaçınma
Kayıptan kaçınma, yatırımcıların risk algısı, portföy tercihleri ve piyasa davranışları üzerinde önemli etkilere sahiptir. Geleneksel finans teorileri yatırımcıların beklenen getirileri ve riskleri objektif biçimde değerlendirerek karar verdiklerini öne sürerken, davranışsal finans literatürü bunun çoğu durumda geçerli olmadığını göstermektedir.
Risk Algısı
Yatırımcılar, kayıpları önleme güdüsüyle riskli pozisyonları uzun süre elde tutma eğilimindedirler. Odean (1998) ile Barber ve Odean (1999) çalışmalarında, yatırımcıların zarar eden hisse senetlerini satmak yerine
portföylerinde tutmaya, kazandıran senetleri ise daha hızlı satmaya eğilimli olduklarını ampirik olarak göstermiştir. Bu davranış, kayıpların realize edilmesinden kaçınma isteğinin bir sonucudur.
Demografik Değişkenlerin Etkisi
Kayıptan kaçınmanın şiddeti, cinsiyet, gelir düzeyi ve yatırım tecrübesi gibi faktörlerden etkilenebilmektedir. Hindistan sermaye piyasalarında yapılan bir çalışmada, kadın yatırımcıların erkeklere kıyasla daha yüksek düzeyde kayıptan kaçınma eğilimi sergiledikleri bulunmuştur. Aynı çalışmada, gelir düzeyinin de kayıptan kaçınma üzerinde belirleyici olduğu, ancak yatırım deneyiminin anlamlı bir fark yaratmadığı ortaya konmuştur.
Yatırım Aracı Tercihi
Türkiye örnekleminde yürütülen bir çalışmada, Çankırı Karatekin Üniversitesi personeli üzerinde yapılan anket sonuçlarına göre kayıptan kaçınmanın yatırım aracı tercihi üzerinde doğrudan bir etkisi bulunmamıştır. Buna karşın kendine aşırı güven, riskli yatırım araçlarını tercih etmede etkili bir faktör olarak belirlenmiştir. Bu bulgu, kayıptan kaçınmanın etkisinin bağlamsal olabileceğini, farklı piyasa koşullarında farklı sonuçlar doğurabileceğini göstermektedir.
Ampirik Bulgular
Kayıptan kaçınma üzerine yapılan ampirik çalışmalar, farklı piyasalarda benzer eğilimleri doğrulamakla birlikte, bazı farklılıklar da ortaya koymaktadır.
Hindistan Sermaye Piyasası Araştırması
116 katılımcı üzerinde yapılan çalışmada, kayıptan kaçınma yatırım kararları üzerinde anlamlı bir etki göstermiştir. Özellikle kadın yatırımcıların kayıptan kaçınmaya daha yatkın oldukları, gelir düzeyinin de kayıptan kaçınma eğilimini etkilediği bulunmuştur.
Türkiye Örneği
Çankırı Karatekin Üniversitesi çalışanları üzerinde yapılan araştırmada kayıptan kaçınmanın yatırım aracı tercihi üzerinde anlamlı bir etkisi olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Ancak katılımcıların kayıptan kaçınma davranışları, klasik Beklenti Teorisi bulgularını doğrular niteliktedir: bireyler kayıplar karşısında risk almaya, kazançlar karşısında riskten kaçınmaya eğilimlidirler.
Diğer Uluslararası Çalışmalar
ABD ve İngiltere finansal piyasalarında kayıptan kaçınmanın özellikle yükseliş dönemlerinde daha belirgin hale geldiği saptanmıştır. Nairobi Borsası’nda yapılan çalışmalarda da yatırımcıların çerçeveleme etkisiyle birlikte kayıptan kaçınma eğilimi gösterdikleri, kayıpların kazançlara kıyasla daha güçlü bir etki yarattığı görülmüştür.
Bu bulgular, kayıptan kaçınmanın evrensel bir eğilim olduğunu, ancak yatırımcıların demografik özellikleri ve piyasa koşulları doğrultusunda farklı yoğunluklarda ortaya çıkabildiğini göstermektedir.
Kayıptan Kaçınma ile İlgili Diğer Davranışsal Önyargılar
Kayıptan kaçınma, tek başına incelendiğinde yatırım kararlarının irrasyonel yönlerini açıklamakta güçlü bir araçtır. Ancak diğer bilişsel önyargılarla etkileşim halinde daha karmaşık yatırım davranışları ortaya çıkmaktadır.
Kendine Aşırı Güven
Kendine aşırı güven (overconfidence), yatırımcıların bilgi, yetenek ve öngörülerini olduğundan daha üstün görmeleri durumudur. Türkiye’de yapılan çalışmada, kendine aşırı güvenin yatırım aracı tercihi üzerinde kayıptan kaçınmaya kıyasla daha etkili olduğu görülmüştür. Aşırı güven yatırımcıların daha riskli pozisyonlara girmelerine yol açarken, kayıptan kaçınma onları mevcut pozisyonları korumaya yönlendirebilir. Bu iki önyargının etkileşimi, yatırımcı davranışında çelişkili sonuçlar doğurabilmektedir.
Çerçeveleme Etkisi
Kararların sunuluş biçimi, bireylerin risk algısını ve kayıptan kaçınma düzeyini etkileyebilir. Aynı yatırım seçeneği, “kazanç elde etme” çerçevesinde sunulduğunda daha düşük risk iştahı yaratırken, “kayıp önleme” çerçevesinde sunulduğunda risk alma eğilimini artırabilmektedir.
Pişmanlık ve Muhafazakârlık
Kayıptan kaçınma, pişmanlık duygusuyla da bağlantılıdır. Bireyler yanlış karar verme ihtimalinin yaratacağı pişmanlığı önlemek için riskten kaçınabilirler. Aynı şekilde muhafazakâr eğilim, mevcut durumu koruma isteğiyle birleşerek kayıptan kaçınmayı güçlendirebilir.