Kazakistan Toplu Uyku Vakası (Kalachi Sendromu), Akmola bölgesindeki Kalachi ve yakın çevresinde 2010’ların başında görülen, ani ve günlere varan yoğun uyku ataklarıyla tanımlanan bir olaydır. Köy nüfusunun dikkate değer bir bölümünde tekrarlayıcı biçimde ortaya çıkan bu ataklar; aşırı uyku, baş ağrısı, baş dönmesi, sersemlik ve uyanış sonrası kısa süreli bellek boşlukları gibi belirtilerle seyretmiştir. İlk bildirimler 2010’a uzanmakla birlikte olay 2013’te belirginleşmiş, 2014–2015 arasında dalgalar hâlinde sürmüştür.
Klinik değerlendirmelerde başlangıçta “etiolojisi bilinmeyen ensefalopati” çerçevesi kullanılmış; olayın bulaşıcı bir hastalık olmadığını gösteren bulgular ağırlık kazanmıştır. Resmî incelemeler ve saha ölçümleri sonucunda, kapalı mekân havasında oksijen yetersizliğiyle birlikte karbonmonoksit birikiminin temel neden olduğu değerlendirmesi öne çıkmış; böylece sendrom, yerel çevresel koşulların tetiklediği tekrarlayıcı maruziyet dalgaları olarak tanımlanmıştır.
Coğrafi ve Tarihi Arka Plan
Kalachi, Kuzey Kazakistan’da Akmola bölgesine bağlı, bozkırın düz ve rüzgâra açık plato kuşağında yer alan küçük bir kırsal yerleşimdir. Yerleşim dokusu, geniş parseller üzerine kurulmuş tek katlı konutlardan, avlu ve eklentilerden oluşur; evlerin önemli bir bölümünde kömür/soba ile ısınma, kışın uzun sürdüğü dönemlerde de pencere açıklıklarının azaltılması ve iç mekânın mümkün olduğunca sıcak tutulması adeti yaygındır. Bu iklimsel ve yapısal özellikler, kapalı alan havasının yenilenmesini sınırlayan günlük pratiklerle birleşir; gündelik yaşamın ritmi, ısınma–havalandırma dengesini her kış yeniden kurmayı gerektirir. Köyde temel geçim kaynakları tarım ve hayvancılıktır; buna ek olarak bölgesel hizmetlerde çalışan haneler ile mevsimsel dışarı göçen işgücü bulunur.
Kalachi’nin hemen yakınında, Sovyet döneminde uranyum üretimi amacıyla teşkil edilmiş Krasnogorsk yerleşimi ve bununla ilişkili maden sahaları yer alır. Bu sahalar, dönemin üretim ihtiyaçlarına göre açılmış yeraltı galerileri, dikey şaftlar, havalandırma bacaları ve cevher zenginleştirme–depolama alanlarıyla bütünleşik bir altyapı oluşturmuştur. Üretimin durmasıyla birlikte tünellerin ve şaftların bir bölümü kapatılmış, bir kısmı ise göçmüş ya da doğal süreçlere terk edilmiştir. Kapatma sonrası dönem, madencilik döngüsünün bıraktığı mirası (yeraltı boşlukları, kırılmış kayaç yığınları, atık dökümleri ve yeraltı su rejimindeki değişimler) gündelik hayatın arka planına yerleştirmiştir. Bu miras, doğrudan bir “neden” olarak tek başına yeterli görülmese de, bölgenin çevresel sağlık izlemlerinde sürekli dikkate alınan bir bağlam yaratmıştır.
Akmola ve çevresi, Kuzey Kazakistan uranyum havzasının önemli dilimlerinden biridir. Sovyet sanayileşmesinin ileri evrelerinde yoğunlaşan arama–işletme faaliyetleri, bölgeye maden yolu, trafo merkezleri, işçi yerleşimleri, küçük ölçekli bakım–onarım atölyeleri ve depolama sahaları gibi ikincil bir altyapı ağı da kazandırmıştır. Bu ağ, üretim durduktan sonra büyük ölçüde küçülmüş; nüfus, kamu hizmetleri ve ekonomik faaliyetler zamanla merkezî yerleşimlere doğru çekilmiştir. Kalachi’nin demografik yapısında da bu genel eğilim izlenir: genç nüfusun bir bölümü eğitim veya istihdam için il/ülke merkezlerine yönelirken, köyde daha çok tarımsal üretime bağlı hane tipleri ağırlık kazanmıştır.
Yerleşim morfolojisi ile eski maden sahaları arasındaki mekânsal yakınlık, köyün bazı konutlarının kapalı alan hava kalitesi açısından özgün bir risk profili taşımasına zemin hazırlamıştır. Kış aylarında yoğunlaşan ısınma ihtiyacı, soba–ocak kullanımını artırırken, havalandırma açıklıklarının kısıtlanması ve yer yer bodrum/mahzen kullanımları iç mekân havasının bileşimini etkilemiştir. Bu durum, Kalachi’de gözlenen uyku ataklarının nihai değerlendirmesinde öne çıkan “kapalı mekân havasında oksijen azalması ve karbonmonoksit birikimi” bulgularıyla coğrafî-tarihî bağlam arasında bir kesişim alanı oluşturur: Yeraltı boşluklarına yakın yapılaşma, kışın kapalı devre ısınma pratikleri ve sınırlı havalandırma tercihleri, olayın “bulaşıcı olmayan, tekrarlayıcı maruziyet” niteliğini açıklayan yerel koşulların başında anılır.
Sonuç olarak Kalachi, coğrafî konumu (bozkır iklimi, uzun ve sert kışlar), yerleşim biçimi (tek katlı, sobayla ısınan konutlar, az havalandırma), tarihsel arka planı (yakınındaki uranyum madenciliği yerleşimi ve yeraltı altyapısı) ve sosyoekonomik örgüsü (tarım–hayvancılığa dayalı hane ekonomileri, kademeli nüfus hareketliliği) ile bir araya geldiğinde, “Kalachi Sendromu”nun çevresel ve işlevsel belirleyenlerini anlamak için özgül bir çerçeve sunar.
Belirti Profili ve Klinik Bulgular
Kalachi’de gözlenen tablo, kısa sürede başlayan yoğun uykululukla karakterize bir ataklar dizisi biçiminde seyreder. Olguların önemli bir kısmında baş dönmesi, baş ağrısı, sersemlik ve genel yorgunluk, uykuya dalmadan hemen önce ya da eşzamanlı görülür. “Uyku” evresine girildiğinde kişiler saatlerce, kimi zaman günlerce süren bir bilinç bulanıklığı ve artmış uyku eğilimi yaşar; yalnızca yemek yemek veya tuvalete gitmek gibi temel gereksinimler için kısa süreli uyanıklık pencereleri oluşur.
Atak sonrası dönemde hastaların bir bölümünde olay sırasında olup bitenlere ilişkin kısmi bellek boşlukları saptanır; baş ağrısı ve yoğun bitkinlik günlerce sürebilir. Klinik sınıflamada ilk aşamalarda “etiolojisi bilinmeyen ensefalopati” ifadesi kullanılmış, tablo bulaşıcı hastalık çerçevesine uymayan nörolojik bir bozulma olarak ele alınmıştır.
Belirti kümesi yaş grupları arasında bazı farklılıklar göstermiştir. Çocuklarda toksik ensefalopati tanımlanan olguların yanında, yetişkinlerde inme gibi ciddi serebrovasküler olayların bildirildiği vakalar yer almıştır. Ancak baskın görünüm her yaşta aşırı uykululuk, baş dönmesi ve baş ağrısı üçlüsüdür. Saha gözlemlerinde gözlerde yanma, görme bulanıklığı, konuşma ve yürümede isteksizlik, bilişsel yavaşlama ve dikkat dağınıklığı gibi yakınmalar da kayda geçmiştir. Bu semptomlar çoğu vakada atakla birlikte başlar ve uyanış sonrası değişken sürelerle devam eder.
Olguların seyri tekrarlayıcıdır: Aynı kişide birden fazla atak görülebilir ve ataklar arasında belirgin düzelme dönemleri bulunur. Atakların süresi kişiden kişiye değişmekle birlikte, birkaç saatten birkaç güne uzanan bir yelpazede bildirilmiştir. Klinik yaklaşım çoğunlukla destekleyici niteliktedir; solunum ve dolaşım parametrelerinin izlenmesi, oksijenlenmenin sağlanması, hidrasyon ve semptomlara yönelik tedaviler öne çıkar. Hastane başvurularında bilinç düzeyi, pupiller yanıt, motor işlevler ve konuşma akıcılığı değerlendirilmektedir; ayırıcı tanı amacıyla enfeksiyöz nedenlere, metabolik-damar kökenli etmenlere ve zehirlenmelere yönelik standart testler uygulanmıştır.
Olayın yoğunlaştığı dönemde köy nüfusunun hatırı sayılır bir bölümünün en az bir kez atak yaşadığı bildirilmiş, toplam etkilenen kişi sayısı yüzleri bulmuştur. Psikolojik–nöropsikiyatrik değerlendirmeler, atakların yalnızca uyku düzenini bozmakla kalmadığını; uyanış sonrası dönemde anksiyete, genel sağlık algısında bozulma, baş ve kas ağrılarının artışı, kısa süreli bellek ve dikkat süreçlerinde aksamalarla birlikte seyrettiğini göstermiştir. Saha verileri; baş ağrısı, yorgunluk ve uykuya meyil gibi belirtilerin, hava koşullarındaki ani değişimler ve fiziksel efor sonrasında daha belirgin algılandığına işaret eder.
Toplam tablo, başlangıcı akut olan, günler sürebilen uykululuk ve bilinç bulanıklığıyla ilerleyen, uyanış sonrası nörobilişsel kırılganlık ve somatik yakınmaların eşlik ettiği bir klinik sendrom görünümü sunar. Tekrarlayıcı doğası ve aynı hane ya da mahalle ölçeğinde kümelenmeye eğilimi, olguların belirli dönemlerde dalgalar hâlinde artmasına yol açmıştır. Bu klinik çerçeve, çevresel ölçümlerle birlikte okunduğunda olayın değerlendirilmesinde temel referans noktası olmuştur.
Çevresel Bulgular ve Ölçümler
Olayın yoğunlaştığı dönemde yürütülen incelemeler (2014-2015), üç eksende veri toplamıştır: (i) kapalı mekân havasının bileşimi (oksijen düzeyi, karbonmonoksit başta olmak üzere yanma ürünleri, havalandırma rejimi), (ii) bölgenin jeolojik–madencilik mirasıyla ilişkili altyapı (eski yeraltı galerileri, şaftlar, havalandırma bacaları ve bunların yerleşim dokusuyla mesafesi), (iii) bölgesel radyasyon/ radon arka planı ile yeraltı suyu ve içme suyu parametreleri. Bu eksenler, olayın “bulaşıcı olmayan, tekrarlayıcı maruziyet dalgaları” görünümüyle uyumlu bir çevresel çerçevede birlikte değerlendirilmiştir.
Kapalı Mekân Havası ve Solunumsal Maruziyet
Kış mevsiminin uzun sürdüğü Kalachi’de tek katlı, sobayla ısınan konut tipolojisi yaygındır. Soğuk dönemde pencerelerin kapalı tutulması, bacası tam çekmeyen ısıtma düzenekleri, bodrum/mahzen kullanımı ve sınırlı havalandırma, kapalı alan havasında oksijen azalması ve karbonmonoksit birikimi riskini artırır. Olayın kümelenme biçimi (aynı hane/mahalle ölçeğinde eşzamanlı etkilenmeler) ile atakların kısa sürede başlayıp günlere uzayabilen seyri, akut ve yineleyici solunumsal maruziyetle uyumlu bulunmuştur.
Resmî değerlendirmeler, ölçümlerden elde edilen bulgularla birlikte kapalı mekânlarda oksijen yetersizliği ve karbonmonoksit birikimini temel neden olarak tanımlamıştır. Bu yaklaşım, olayı bir “bulaşıcı hastalık”tan ziyade, yerel ısınma–havalandırma pratikleri ve yapılaşma koşullarıyla ilişkili bir hava kalitesi sorunu olarak çerçevelemiştir.
Jeolojik–Madencilik Mirası ve Yapılaşma
Kalachi’nin hemen yakınındaki Sovyet dönemi uranyum üretim alanları (Krasnogorsk ve ilişkili galeriler/şaftlar) kapatma sonrası dönemde yeraltında boşluklar, göçmüş kısımlar ve havalandırma bacalarının izleriyle varlığını sürdürür. Bu altyapı, tek başına yeterli bir “nedensellik” kanıtı olmasa da, kapalı alanlarda gaz sızması riskinin değerlendirilmesinde dikkate alınmıştır. Konutların bir bölümünün yeraltı boşluklarına görece yakın konumlanması ve kış aylarında artan soba kullanımı, iç ortam havasının bileşimi üzerinde belirleyici kabul edilmiştir.
Radyasyon ve Radon Arka Planı
Kuzey ve Doğu Kazakistan’da madencilik geçmişiyle bağlantılı olarak iç mekân havasında ve yeraltı sularında radon ölçümlerinin pek çok yerleşimde yüksek çıktığı bilinmektedir. Bölgesel çalışmalarda; bazı yerleşimlerde iç mekân radon düzeylerinin yüzlerle, hatta binlerle ifade edildiği; bodrumlarda anlık ölçümlerin çok daha yüksek değerlere ulaşabildiği; okullar ve kamu binaları dâhil olmak üzere standartların üzerinde sonuçlar görüldüğü raporlanmıştır.
Akmola ve çevresinde yürütülen taramalarda, pek çok köy ve kasabada iç mekân radon aktivitesinin sınır değerleri aştığı; kentlerde yeni inşa edilmiş bazı binalarda dahi yüksek değerlerin saptanabildiği; bodrum katlarında ölçümlerin keskin biçimde arttığı görülmüştür.
Radonun uzun vadeli sağlık riski (özellikle akciğer kanseri riski) uluslararası literatürde belgelidir; buna karşın, Kalachi’deki akut uykululuk–bilinç bulanıklığı tablosu radon maruziyetiyle açıklanabilecek bir klinik profil sunmamıştır. Bu nedenle radon, olay bağlamında bölgesel arka plan riski olarak kayıt altına alınmış; akut atakların doğrudan nedeni olarak değerlendirilmemiştir.
Yeraltı Suyu ve İçme Suyu Parametreleri
Bölgesel su çalışmaları, bazı yerleşimlerde içme/yeraltı suyunda doğal radyoaktif elementlerin ve radonun standartların üzerinde olabildiğini göstermiştir. Kalachi bağlamında su yoluyla akut nörotoksik etkiyi düşündürecek bulgular öne çıkmamış; su kaynakları daha çok uzun vadeli çevresel risk değerlendirmesinin parçası olarak izlenmiştir.
Önlemler ve Risk Yönetimi
Değerlendirmeler sonrasında, hane ölçeğinde düzenli havalandırma, soba–baca bakımı, karbonmonoksit uyarı cihazlarının kullanımı, riskli yapılar için idari tedbirler ve yerleşim genelinde izleme–bilgilendirme uygulamaları devreye alınmıştır. Bu adımların amacı, kapalı alanlarda oksijen düşüşü ve karbonmonoksit birikimi ile ilişkili tekrarlayıcı maruziyet pencerelerini daraltmak ve olayın yinelemesini önlemektir.
Toplamda çevresel bulgular, Kalachi’de gözlenen klinik tablonun kapalı mekân hava kalitesindeki bozulma ile açıklandığını; jeolojik–madencilik mirası ve bölgesel radon arka planının ise olayın değerlendirilmesinde bağlamsal unsurlar olarak dikkate alınması gerektiğini göstermiştir.
Psikolojik ve Toplumsal Etkiler
Kalachi’de yaşanan uyku atakları yalnızca tıbbî bir mesele olarak kalmamış, yerel toplumun psikolojik dayanıklılığı, gündelik yaşam akışı ve kurumlarla ilişkisini belirgin biçimde etkilemiştir. Olayı doğrudan deneyimleyenler arasında yürütülen psikometrik değerlendirmeler, ruhsal ve bedensel iyi oluşta kalıcı olmayan ancak hissedilir bozulmaların yaygın olduğuna işaret etmiştir. Uyku atağı geçirmiş 60 kişi üzerinde gerçekleştirilen saha araştırmasında katılımcıların büyük çoğunluğu genel sağlık durumlarında kötüleşme bildirmiş; baş ağrısı, sürekli yorgunluk, anksiyete ve bellekle ilgili güçlükler öne çıkmıştır.
Stresle başa çıkma kapasitesi bakımından örneklemin önemli bir kesimi “eşik düzey” ya da “düşük düzey” direnç göstermiş; yüksek düzeyde stres direncine sahip olanların oranı sınırlı kalmıştır. Saldırganlık/öfke profili testlerinde fiziksel ve dolaylı saldırganlık ile irritabilite puanlarının yüksek çıkması, olayın tekrarlayıcı ve kontrol dışı niteliğinin kişilerde gerginlik birikimine yol açtığını düşündürmektedir. Duygusal zekâ bileşenlerinde (duyguları fark etme, anlama ve onarma) ise, özellikle “duyguları onarma” boyutunun kısıtlı kaldığı; bir kısmının ne hissettiğini fark etse de duygusal toparlanma hızının düşük olduğu saptanmıştır. Bu bulgular, uyku atağı sonrası dönemdeki baş ağrısı ve bitkinlik gibi somatik yakınmalarla birlikte düşünüldüğünde, kısa vadede yaşam kalitesi üzerinde hissedilir bir yük oluşturmuştur.
Toplumsal düzeyde, olayın dalga biçimli seyri kamusal hizmetlerin sürekliliği ve aile içi iş bölümünü etkilemiştir. Atakların öngörülemezliği nedeniyle bazı hanelerde çocuk bakımı ve yaşlı bakımının yeniden düzenlendiği, iş gücüne katılımda geçici aksamalar yaşandığı ve mevsimsel tarımsal faaliyetlerin planlamasında gecikmeler görüldüğü aktarılmıştır. Okul devamlılığında dönemsel düşüşler ile sağlık birimlerine başvurularda artış, yakın çevredeki yerleşimlerle karşılaştırıldığında dikkat çekmiştir.
Sağlık kurumları açısından olay, kısa süreli ancak yoğun başvuru dalgalarıyla karakterize olmuş; temel yaklaşım semptom yönetimi ve gözlem üzerine kurulmuştur. Olayda bulaşıcılık izlenimi doğmadığı halde, “belirsiz neden” havası özellikle ilk evrelerde topluluk içinde kaygıyı artırmış; bu kaygı, yanlış anlaşılmaları ve zaman zaman “damgalayıcı” tutumları beslemiştir. Yerel idare ve saha ekiplerinin düzenli bilgilendirme toplantıları, havalandırma ve ısınma güvenliği konusunda uygulamalı yönlendirmeler yapması bu gerilimi kademeli biçimde azaltmıştır.
Risk algısı, gündelik davranış kalıplarına doğrudan yansımıştır. Kış aylarında soba ve ocak kullanımına ilişkin pratiklerde değişiklikler (yakıtın türü ve kalitesi, ateşin kontrolü, gece boyunca baca çekişinin izlenmesi, karbonmonoksit uyarı cihazı edinme eğilimi) belirginleşmiştir. Konut içi havalandırma rejiminde —soğuk iklime rağmen— kısa süreli ancak düzenli pencereleri açma, bodrum/mahzen kullanımlarında daha dikkatli olma gibi önlemler yaygınlaşmıştır. Mahalle dayanışması bağlamında komşular arası gözetim ve hızlı haberleşme (örneğin sabah saatlerinde birbirini yoklama, kapısı çalındığında yanıt vermeyen yaşlılara komşuların ulaşması) gibi pratikler güçlenmiştir. Bu süreç, bir yandan toplumsal dayanışmayı artırırken diğer yandan sürekli teyakkuz hâlinin yorgunluğunu da beraberinde getirmiştir.
Ekonomik etkiler, doğrudan ve dolaylı bileşenlerden oluşur. Doğrudan etkiler; atağı takiben dinlenme zorunluluğu nedeniyle işgünlerinin kaybı ve sağlık harcamalarında artış olarak görülür. Dolaylı etkiler ise; bazı hanelerin ısınma sistemlerini yenileme veya bakım masraflarını artırma ihtiyacı, bacaların temizliği ve kontrolü için daha sık usta hizmeti alma, uyarı cihazları temini gibi kalemlerde yoğunlaşır. Bu maliyetlerin hane bütçelerine göre değişen oranlarda yük oluşturduğu anlaşılmaktadır.
Göç ve yer değiştirme eğilimleri, olayın en çok tartışılan toplumsal sonuçları arasındadır. Belirsizliğin yüksek olduğu ilk dönemlerde geçici olarak yakın akraba ve arkadaşların yanına taşınma, çocukları geçici süreyle şehir merkezindeki yakınlara gönderme gibi stratejiler görülmüştür. Zaman içinde nedenin çevresel ve yönetilebilir olduğuna dair resmî değerlendirmelerle birlikte, kalıcı göç kararlarının yerini yerinde iyileştirme ve risk azaltma pratikleri almıştır. Buna karşın, kırılgan haneler (yaşlı yalnız yaşayanlar, kronik hastalığı olanlar, küçük çocuğu bulunanlar) için “yer değiştirme” seçeneği gündemde kalmaya devam etmiştir.
Son olarak, olay yerel otoriteler ile halk arasındaki iletişimin niteliğini de dönüştürmüştür. Düzenli bilgilendirme, ölçüm sonuçlarının sade dille paylaşılması ve pratik önerilerin açık bir takvimle uygulanması, güven tesisinde belirleyici olmuştur. Böylece psikolojik etkilerin bir bölümü—özellikle belirsizlik kaynaklı gerginlik ve kontrol duygusundaki azalma—zamana yayılarak hafiflemiş; topluluk, yeni davranış kalıpları ve farkındalık düzeyiyle olayın etkilerine uyum sağlamıştır.
Resmi Açıklamalar ve Olayın Kapanışı
Olayın başlangıcından itibaren yerel sağlık birimleri, acil durum ekipleri ve çevre–jeoloji uzmanlarından oluşan karma ekipler bölgeye sevk edildi; klinik gözlemlerle eşzamanlı olarak kapalı alan havası, ısınma–havalandırma pratikleri ve yerleşim–eski maden altyapısı ilişkisi değerlendirildi. İncelemeler ilerledikçe bulaşıcı bir etmen olasılığı geri plana düştü; ölçümler ve saha gözlemleri, özellikle soğuk mevsimde yoğunlaşan ısınma kaynaklı yanma ürünleri ile yetersiz havalandırmanın kesişimini işaret etti.
Nihai değerlendirmelerde, kapalı mekânlarda oksijen yetersizliğiyle birlikte karbonmonoksit (CO) birikimi olayın temel açıklaması olarak benimsendi. Bu çerçeve, bazı hane ve yapılarda riskin, yapı konumu (yeraltı boşluklarına görece yakın konutlar, bodrum kullanımı), baca çekişi ve kışın kapalı tutulan pencereler gibi etmenlerle arttığını ortaya koydu.
Resmî makamlar, duyurularında olayın bir “salgın” olmadığını; tekrarlayıcı çevresel maruziyet pencereleriyle ilişkili akut bir tabloyla karşı karşıya kalındığını vurguladı. Bunu takiben köy genelinde bir dizi önlem eş zamanlı yürürlüğe kondu:
- Hane bazında müdahaleler: Soba ve bacaların bakımı–temizliği, sızdırmazlık ve çekiş kontrolleri; riskli görülen düzeneklerin onarımı veya değiştirilmesi; düzenli havalandırma rejiminin yerleştirilmesi.
- Erken uyarı ve bilgilendirme: Karbonmonoksit uyarı cihazlarının kullanımı teşvik edildi; hane ziyaretleri ve toplu bilgilendirme toplantılarıyla ısınma güvenliği ve havalandırma uygulamaları somutlaştırıldı.
- Yapı ve çevre düzenlemeleri: Bodrum/mahzenlerin kullanımına dair uyarılar; riskli konum ve özellikteki yapılar için idari tedbirler; eski maden altyapısına yakın alanlarda izleme yoğunluğunun artırılması.
- Sağlık izlemi: Belirti gösteren kişilerin hızlı başvurusu için yönlendirme, kısa süreli gözlem ve destek tedavisi protokollerinin sadeleştirilmesi.
Bu adımların ardından, yeni atak kümelerinin sıklığı ve şiddetinde belirgin bir azalma izlendi; olayın tekrarlama riski, hane içi ısınma–havalandırma güvenliğinin iyileştirilmesiyle yönetilebilir düzeye çekildi. Olay, resmî değerlendirmelerin CO birikimi ve oksijen düşüşü ekseninde netleşmesi, saha önlemlerinin yerleşmesi ve toplulukta davranış kalıplarının değişmesiyle birlikte kapanış evresine girdi. İlerleyen dönemde periyodik kontroller ve bilgilendirme etkinlikleri sürdürülerek, kapalı alan hava kalitesine ilişkin farkındalık kalıcı hâle getirildi ve benzer olayların önüne geçilmesi hedeflendi.


