Tahran'ın güneybatısında yer alan Kum şehri, bugün aynı adlı eyaletin merkezi olup nüfusu 1.350.000'dir. Şehrin adı, tarihî nakillere göre "yan yana küçük evler" anlamına gelen Farsça kûme kelimesinin göçmen Araplar tarafından önce kef harfi, daha sonra kaf harfi ile okunmasıyla Kum şeklinde ortaya çıkmıştır. Şehrin kuruluş tarihi çok eskilere gitmekle birlikte bilinen tarihi Sâsânîler dönemine kadar uzanır. Kum'un ticaret yolları üzerinde bulunması yerleşim yeri olarak seçilmesinde önemli bir faktör oldu. Firdevsî'nin Şehnâme'sinde Kum isminin üç defa geçmesinden, İslam öncesinde de tanınan bir yer olduğu anlaşılmaktadır. İslam'dan önce halkın çoğunlukla Zerdüşt olduğu şehirde yahudiler mevcuttu.
Şehrin müslümanlar tarafından fethi, Hz. Ömer zamanında 644 yılında gerçekleşti.
Bu şehre göç eden Araplar farklı kabilelerden olup çoğu Irak'ta yaşayan Yemenli Eş'arî ailesindendi. Şiî mezhebini benimseyen Eş'arîler, şehrin kontrolünü ele geçirdikten sonra Kum Şiîler'ce dinî bir merkez olmaya başladı. Yedinci İmam Mûsâ Kâzım'ın kızı ve İmam Ali Rızâ'nın kız kardeşi Fâtıma Ma'sûme'nin naaşının 816 yılında bu şehre defninden sonra, Kum'un Şiîler'ce kutsal bir ziyaret yeri olarak önemi arttı. İsnâaşeriye Şiîliği'nin ilk bağımsız merkezi olan Kum, bundan sonra tamamen bu mezhep mensuplarının dinî eğitim faaliyetlerinin üssü haline geldi. Şehir gittikçe gelişti ve X. yüzyıla ait pek çok coğrafya kitabında adına sıkça rastlanır oldu. Bu yüzyılda derlenen kaynaklarda Kum şehri, diğer yakın şehirlerin dinî yöneliminden farklı olarak Şiîler'in dinî merkezi olarak tarif edildi.
İlk Şiî hanedanı Büveyhîler döneminde (932-1062) Kum, Şiîlik merkezli bir şehir olarak belirginleşti. Bundan sonra bölgeye hâkim olan Selçuklular döneminde gelişmeye devam ederek Cebel bölgesindeki diğer şehirlerle birlikte ilmî alanda temayüz ederek birçok edip ve âlimin yetiştiği, çok sayıda öğrencinin eğitim gördüğü büyük bir merkez halini aldı. Bir süre sonra Selçuklu Devleti'nde artan istikrarsızlık Kum'un Selçuklu grupları arasındaki güç mücadelelerine dahil olmasına ve birçok defa el değiştirmesine sebep oldu. Şehrin en istikrarlı dönemi, Sultan Sencer'in iktidarda bulunduğu ve ikinci bir cuma camisinin inşasına tanık olduğu on dört yıllık (1119-1133) süreydi.
Moğol istilası sırasında yıkıma uğrayan Kum, özellikle İlhanlı hanedanından Olcaytu'nun İslam'ı kabul etmesiyle yeniden müreffeh bir şehir olmaya başladı. İlhanlı Devleti'nin çöküşünden sonra 1336 yılına kadar bir ara Safîler tarafından yönetildi. Ardından Çobanîler ve Celayirliler'in hakimiyetine geçen Kum, XIV. yüzyılın sonlarında, Timur'un yağmasına maruz kaldı. XV. yüzyılda Karakoyunlu ve Akkoyunlular dönemlerinde şehir bu hanedanların yöneticilerinin gözdesiydi. Uzun Hasan bazan kışın bazan da bahar aylarında burada kalırdı.
Safevîler döneminde Kum, Şiî mezhebinin yeniden önemli bir dinî eğitim merkezi oldu. Bu dönemde İran'ın birçok şehrinde olduğu gibi Kum da medrese eğitimi geleneği ile önemini daha da arttırdı. Eski medreseler ihya edildi.
XVIII. yüzyılın başlarında Nâdir Şah'ın hükümdarlığı sırasında ve İran'da güç kazanmak için çatışan Zendler ve Kaçarlar arasındaki çatışmalarda şehir zarar gördü. 1798 yılında Ağa Muhammed Han Kaçar'ın kontrolüne girdi. Kum şehri, son dönemdeki fizikî ve kültürel büyümesini Kaçar sultanlarının, şahların ilgisine borçludur. Ayrıca Kaçarlar döneminde, şehrin etnik yapısını değiştiren yeni bir dönüşüm yaşandı. Birçok aşiret, toplu göçlerle batı yakasından Kum ve çevresine yerleşti.
XX. yüzyılda Pehlevîler döneminde Kum, bu hanedanın politikalarına karşı mücadelenin merkezi haline geldi. Nitekim 1979 İran İslam Devrimi'nin ilk başladığı yer oldu. Şehrin özellikle Pehlevîler'in devrilmesindeki önemli rolü, Kum'u dinî eğitimin ve liderliğin merkezi yaptı. Sonraki yirmi yıl içinde eğitim alanındaki önemine uygun olarak şehirde pek çok yeni medrese, enstitü ve kütüphane inşa edildi.
Kum şehri, İslam hakimiyetine geçtikten sonra bir ilim merkezine dönüşmüş, bütün camileri, medreseleri ve yetiştirdiği ilim insanları ile dinî eğitimde önemli bir yer haline gelmişti. Kum'da 984 yılında inşa edilen Cemkerân Camii, Ca'ferî mezhebinin etkilerini yansıtması bakımından önemlidir. Yaygın bir halk inancına göre cami, gaip imam Mehdî'nin emri ile yapılmıştı. Kum Mescid-i Camii ya da Mescid-i Câmî-yi Atîk ise (yapım yılı 1134) şehrin eski dinî yapılarından biridir. Ayrıca 1819 yılında inşa edilen Bâlâser Camii ile 1954 yılında Fâtıma Ma'sûme Türbesi'ne bağlı olarak yapılan Mescid-i Âzam şehrin önemli camilerindendir. Tarihî özelliği olmasa da 1978 yılında yapılan ve Şiîler'ce kutsal sayılan Mescid-i İmam Hasan Müctebâ da önemli bir cami kabul edilmektedir.
Kum'da İslam'ın ilk döneminden itibaren faaliyete başlayan medreseler arasında Medrese-yi Sa'd-ı Salab, Medrese-yi Esîr-i Mülk, Medrese-yi Seyyid İzzeddin Murtaza, Medrese-yi Seyyid İmam Zeynüddin Emîr Şerefşah, Medrese-yi Zahîrüddin Abdülazîz, Medrese-yi Üstâd Ebülhasan Kumeyc, Medrese-yi Şemseddin Murtaza, Medrese-yi Murtazâ-yı Kebîr yer almaktadır. XII. yüzyılda kurulan Fevziye Medresesi Safevîler zamanında restore edildi, Kaçarlar tarafından da genişletildi. Medrese-yi Cihangir Hânî de Safevîler zamanında yapılmıştı. Medrese-yi Rızâviye Ca'ferî ise on iki imamın sekizincisi olan İmam Ali Rızâ'nın emriyle kurulmuştu. Şehirdeki bir başka eğitim kurumu 1701 yılında Şah Sultan Hüseyin zamanında yapılan Mü'miniye Medresesi'dir. Bunların dışında, Medrese-yi Mehdî Kulı Han, Medrese-yi Hac Mevlâ Muhammed Sâdık, şehirde kuruluşları eskiye dayanan diğer önemli medreseler arasındadır. Ayrıca Fâtıma Ma'sûme Türbesi'nin bulunduğu dergâhta dinî ilimler okutulmaktaydı ve bu türbenin vakfından, talebe, müderris ve hocaların giderleri karşılanıyordu.
Havze-yi İlmiye-yi Kum adlı ilim merkezi birçok medreseyi içinde barındıran bir dinî eğitim kurumu haline getirildi. Havze-yi İlmiye'nin kuruluş yılları, Şiîliğin Kum'un merkezi oluşu tarihlerine kadar uzanır. Bu merkez 1947 yılında, meşhur din âlimi Âyetullah Hüseyin Tâbâtabâî Burûcirdî öncülüğünde gelişim gösterdi ve önemi daha da arttı.
1963 yılına gelindiğinde Şiî din âlimi Humeynî, hareketini Kum'daki Havze-yi İlmiye merkezinden başlattı. 1979 yılında Kum Havze-yi İlmiyesi, hem şah rejiminin devrilip yeni rejimin gelmesinde üstlendiği rol hem de daha sonra çeşitli alanlardaki ilim ve eğitim faaliyetleriyle ülke çapındaki önemini arttırdı. Özellikle Şiîler'in yaşadığı ülkelerden çok sayıda öğrencinin eğitim gördüğü güçlü bir kurum haline geldi.
VIII. yüzyılın sonlarından sonra Kûfe ve başka yerlerden gelen birçok İmâmiye mensubu muhaddis, fakih ve âlim, ders vermek üzere Kum'a yerleşmişti. Böylece Kum, Şiî âlimlerin ve hadis âlimlerinin en önemli merkezi oldu ve burada çok sayıda ilim insanı yetişti. Bunlar arasında ilk dönem Şiî hadis âlimlerinden Ebû Ca'fer Muhammed b. Hasan Kummî (ö. 903), İmâmiye Şîası'nca benimsenen dört temel hadis kitabından (Kütüb-i Erbaa) ikincisinin (Men lâ yahduruhü'l-fakîh) müellifi olan fakih ve muhaddis İbn Bâbeveyh Kummî (ö. 991), Safevî döneminin Şiî âlimlerinden Muhammed Tâhir Kummî (ö. 1687) ve birçok ilimde mahir olan Kadı Muhammed Saîd Kummî (ö. 1695) örnek olarak gösterilebilir.