Kurban Bayramı, İslam dininde Ramazan Bayramı ile birlikte kutlanan iki büyük dini bayramdan biridir. Arapça “ʿîd” kelimesi “yeniden dönüş” anlamına gelirken, “adhâ” kelimesi “kurban” anlamına gelen bir ibadet terimidir. Türkçedeki “bayram” ise kökeni Farsçaya dayanan, sevinç ve kutlama günü anlamında kullanılan bir sözcüktür. Hicretin ikinci yılından itibaren İslam topluluklarında uygulanmaya başlanan Kurban Bayramı, hem ibadet hem de sosyo-kültürel işlevleriyle öne çıkan özel bir dönemdir. İbadet yönüyle Allah’a yakınlaşma amacı taşıyan kurban uygulaması, Hz. İbrahim ile oğlu İsmail’in bağlılık ve teslimiyetine atıfla sembolik bir anlam da içerir.
Hz. Muhammed’in Medine’ye hicretinden sonra Medineli bazı grupların önceden kutlamakta olduğu bayramlara ilişkin bir rivayette, Hz. Peygamber’in bu günlerin yerine iki yeni bayramın getirildiğini ifade ettiği aktarılmaktadır: “Allah sizin için o iki günü daha hayırlı iki günle, kurban ve ramazan bayramlarıyla değiştirmiştir” (Müsned, lll. 103. 235, 250; Ebu Davûd. "Salât", 245; Nesaî. "Salâtü'l- 'îdeyn", l).【1】 Bu rivayet, İslam toplumuna özgü yeni bir bayram düzeninin tesis edildiğine işaret eder. Böylece Kurban Bayramı, sadece bir sevinç günü değil, aynı zamanda dini aidiyetin pekiştirildiği bir gün olarak anlam kazanmıştır.
İlahi Emir ve Tarihsel Kök: Hz. İbrahim Kıssası
Kurban Bayramı’nın ortaya çıkışı, İslam inanç sisteminde yalnızca hicret sonrası ortaya çıkan bir uygulama değil, doğrudan vahiy kaynaklı bir kıssaya dayanan köklü bir ilahi imtihan anlatısıdır. Bu kıssa, Kur’an-ı Kerim’in Sâffât Suresi’nde ayrıntılı şekilde yer almakta ve Hz. İbrahim ile oğlu Hz. İsmail’in mutlak teslimiyetini konu edinmektedir. Ayetlere göre (Sâffât Suresi, 37/100–111)【2】 Hz. İbrahim yaşının ilerlemesine rağmen bir çocuğu olmaması üzerine Allah'tan (c.c) salih bir evlat istemiş Allah (c.c) da isteğini kendisine nasip etmiştir.
Hz. İsmail koşar çağa geldiğinde Hz. İbrahim, rüyasında oğlunu kurban ettiğini görmüş; bu durumu oğlu ile paylaşınca Hz. İsmail, babasının ilahi emre itaat etmesini kabul etmiş hatta onu teşvik etmiştir. Bu itaatin ardından Allah (c.c), Hz. İsmail’in yerine bir kurbanlık hayvanı göndermiş böylece Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail imtihanı hakkıyla yerine getirmişlerdir.
Kur’an-ı Kerim’in Diyanet İşleri Başkanlığı mealiyle söz konusu ayetleri şöyledir:
“Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, “Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?” dedi. O da, “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın” dedi. Nihayet her ikisi de (Allah’ın emrine) boyun eğip, İbrahim de onu (boğazlamak için) yüz üstü yere yatırınca ona, şöyle seslendik: “Ey İbrahim!“Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz iyi ve yararlı işleri en güzel şekilde yapanları böyle mükâfatlandırırız.”
(Sâffât Suresi, 37/102–105)【3】
Ayrıca İslami hadis kaynaklarında da bu olayın Hz. Peygamber tarafından “babanız İbrahim’in sünneti” olarak nitelendirildiği belirtilmiştir. İbn Mâce'de geçen hadiste şöyle buyrulmuştur:
“Ashâb: ey Allah’ın Rasûlü bu kurban kesme nedir, diye sordular. O’da “babanız İbrahim’in (as) sünnetidir” buyurdu.”
(İbn Mâce, “Edâhî”, 3.)【4】
Bu ayet ve hadisler, kurban ibadetinin sadece tarihsel bir anıyı hatırlamakla sınırlı kalmadığını, aynı zamanda kulluk bilincinin ve teslimiyetin bir göstergesi olduğunu ortaya koyar. Kurban, Hz. İbrahim’in sadakati ve Hz. İsmail’in itaatiyle somutlaşan bir sınavın hatırası olmakla birlikte, Müslüman bireyin de aynı bilinçle Allah’a yaklaşmasını simgeler.
Kurban İbadetinin Bayram Haline Gelmesi
Kurban ibadeti, İslam öncesi toplumlarda farklı biçimlerde uygulanmakla birlikte, Kur’an-ı Kerim bu ibadeti tevhid ilkesi çerçevesinde yeniden tanımlamış ve Hz. İbrahim kıssasıyla dini olarak temellendirmiştir. Ancak kurbanın belirli bir güne bağlanarak toplu biçimde yerine getirilmesi, Hz. Muhammed’in Medine dönemindeki uygulamalarıyla başlamıştır.

20. yüzyılın başında Beyazıt'ta bir kurban pazarı. (Diyanet İslam Ansiklopedisi)
Hicretin ikinci yılından itibaren, bayramın 1. günü sabahı kılınan bayram namazının ardından kurban kesimi başlamış ve bu uygulama Kurban Bayramı olarak bilinen dört günlük bir zaman diliminin temelini oluşturmuştur. Hz. Peygamber’in bu konuda şu hadisi rivayet edilmiştir:
“Allah sizin için o iki günü daha hayırlı iki günle, kurban ve ramazan bayramlarıyla değiştirmiştir”
(Müsned,lll. 103. 235, 250; Ebu Davûd. "Salât", 245; Nesaî. "Salâtü'l- 'îdeyn", l)” 【5】
İslam geleneğinde Kurban Bayramı’nın süresi toplam dört gündür. Bu günler “Eyyâm-ı nahr” (kurban kesme günleri) olarak adlandırılmıştır.
- Hanefî mezhebine göre kurban kesimi sadece ilk üç gün içinde yapılmalıdır.
- Şâfiî mezhebinde ise kurban kesimi bayramın dördüncü gününde de de geçerli kabul edilir.
Kurban ibadetinin bayramla ilişkilendirilmesi sadece tarihsel bir uygulama değil, Hz. Peygamber’in sünnetine dayanan sistematik bir düzenlemenin sonucudur. Hadislerde, onun kurban ibadetine verdiği önem açıkça görülmektedir:
“Maddi durumu kurban kesmeye elverişli olduğu halde kurban kesmeyen, sakın namazgâhımıza yaklaşmasın”
(İbn Mâce, “Edâhî”, 2.)【6】
Ayrıca, kurbanın zamanlamasına dair ölçüyü bizzat kendisi belirlemiş; bayram namazından önce kesilen kurbanların geçersiz olduğunu ifade etmiştir:
“Kim bayram namazından önce kurban keserse, onun yerine bir kurban kessin; kurbanını kesmeyen de Allah adına kesiversin”
(Tirmîzî, “Edâhî”, 11, Nesâî, “Dahâyâ”, 4, 17.)【7】
Kurbanın anlamına dair ashabın yönelttiği bir soruya Hz. Peygamber şu yanıtı vermiştir:
“Ashâb: ey Allah’ın Rasûlü bu kurban kesme nedir, diye sordular. O’da “babanız İbrahim’in (as) sünnetidir” buyurdu.”
(İbn Mâce, “Edâhî”, 3.)【8】
Böylece vahiy temelli bir ibadet olan kurban, Hz. Peygamber’in rehberliğiyle zaman, mekan ve topluluk düzleminde şekillendirilerek bayram haline gelmiş; hem bireysel kulluk hem de toplumsal aidiyetin iç içe geçtiği bir ibadet gününe dönüşmüştür.

