KÜRE LogoKÜRE Logo
Ai badge logo

Bu madde yapay zeka desteği ile üretilmiştir.

Lihula Savaşı

Genel Kültür+2 Daha
fav gif
Kaydet
kure star outline
Ad
Lihula Savaşı
Tarih
Ağustos 1220
Yer
Lihula (Leal)LäänemaaBatı Estonya
Taraflar
İsveç KrallığıEston Kabileler
Sonuç
Kesin Eston Zaferi

Lihula Savaşı, 13. yüzyılın ilk çeyreğinde Baltık Denizi’nin doğu kıyılarında süregelen askeri, dini ve siyasi mücadelelerin odak noktalarından birini teşkil eder. Bu savaş, yalnızca İsveç Krallığı ile yerel Eston kabileleri arasında geçen bir çatışma değil, aynı zamanda Latin Hristiyan dünyasının pagan olarak kabul ettiği halklara karşı yürüttüğü geniş ölçekli Haçlı Seferleri'nin bir parçası olarak değerlendirilmektedir. 1220 yılında gerçekleşen bu savaş, Lihula adlı yerleşim merkezinin kısa sürede Baltık Haçlı hareketinin hem askeri hem de sembolik alanlarından biri haline gelmesine neden olmuştur.


Lihula (Leal) ve Tallinn (Reval)'in yerlerini gösterir harita (The Livonian Rhymed Chronicle)【1】 


Lihula'nın önemi yalnızca stratejik konumundan kaynaklanmaz. Savaşın üzerinden yüzyıllar geçmiş olmasına rağmen bu küçük kasaba, 21. yüzyılın başlarında Estonya'da tekrar gündeme gelmiştir. Özellikle 2004 yılında dikilen ve kısa sürede kaldırılan bir anıt sayesinde Lihula, modern dönemde Estonya'nın tarihsel kimliğini, II. Dünya Savaşı'nın anısını ve bu anı üzerinden şekillenen kimlik siyasetini sorgulayan bir simgeye dönüşmüştür. Bu bağlamda Lihula Savaşı yalnızca geçmişteki bir muharebe değil, aynı zamanda çağdaş Estonya toplumunun tarihi hafızasıyla da iç içe geçmiş bir vakadır.

Ortaçağ Estonya’sında Siyasi ve Dini Durum

12. yüzyıl sonlarından itibaren Estonya toprakları, Avrupa'nın Hristiyanlaşma sürecinde henüz Latin Kilisesi'nin etkisine girmemiş geniş pagan bölgelerinden biri olarak dikkat çekmekteydi. Estonlar, Fin-Ugor dil grubuna ait kabile toplulukları olarak, merkezi bir devlet yapılanmasından yoksun, yerel reislikler temelinde örgütlenmiş ve kendi yerel inanç sistemlerini sürdüren bir topluluk görünümündeydi. Bu dini yapı, animist ve çoktanrılı unsurlar barındıran yerli gelenekler etrafında şekillenmişti. Ne var ki, bu kültürel özerklik, Hristiyan Batı'nın misyonerlik ve fetih faaliyetleri karşısında kırılgan bir hal almıştır.


Estonya’nın batı ve kuzey kıyılarının açıklarında, Gotland ve Skandinavyalı tüccarların ticaret merkezlerine olan yakınlığı, bölgenin ekonomik ve stratejik açıdan dikkat çekmesini sağlamıştır. Bu ilgi, kısa süre içinde misyonerlik faaliyetlerine ve ardından askeri müdahalelere zemin hazırlamıştır. 12. yüzyılın sonlarında Danimarka, İsveç ve Kuzey Almanya merkezli piskoposluklar, Baltık kıyılarına yönelik dini yayılma faaliyetlerini hızlandırmış; bu süreçte Hristiyanlığı kabul etmeyen topluluklar, “kafir” ilan edilerek Haçlı seferlerinin hedefi haline getirilmiştir.


Özellikle Almanya merkezli Bremen-Hamburg Başpiskoposluğu ve onun himayesindeki misyoner papazlar, Doğu Baltık'ta sistematik bir Hristiyanlaştırma projesi başlatmıştır. Livonya’da (günümüzdeki Güney Estonya ve Letonya sınırları), Meinhard, Berthold ve daha sonra Albert von Buxhövden gibi isimler hem dini hem de askeri seferler düzenleyerek yeni piskoposluklar kurmuş; bu sürece tüccarlar, şövalyeler ve manastır mensupları da katılmıştır. Livonya Kardeşliği (veya daha sonra Töton Tarikatı) gibi askeri-dini tarikatlar bu yayılmanın askeri kanadını oluşturmuştur.


Danimarka Krallığı da Estonya topraklarına özel bir ilgi göstermiş, özellikle kuzeydeki Reval (modern Tallinn) bölgesine yönelik askeri müdahaleler gerçekleştirmiştir. 1219 yılında Danimarka kralı II. Valdemar’ın Haçlı seferiyle Tallinn’i ele geçirmesi, bu yayılmanın doruk noktalarından biri olmuştur. Diğer yandan İsveç Krallığı, daha çok batı kıyılarındaki Läänemaa bölgesine, yani Lihula çevresine odaklanmıştır. Lihula Kalesi’nin inşa edilmesi ve bölgedeki İsveç varlığı bu stratejik planlamanın sonucudur.


Bu dönemde Estonya toprakları, bir yandan dış müdahalelere karşı dağınık ama sert bir direniş gösterirken; öte yandan bölgeyi Hristiyanlaştırmak ve feodal yapılarla dönüştürmek isteyen Latin Batı'nın askeri, dini ve kültürel baskısıyla karşı karşıya kalmıştır. Lihula Savaşı işte bu baskının yerel düzeyde kırıldığı örneklerden biri olacak, yerli halkın örgütlü direnişi karşısında Haçlı güçlerinin geçici yenilgisiyle sonuçlanacaktır.

Lihula Savaşı’na Giden Süreç

Lihula Savaşı’nın arka planını anlamak için 13. yüzyılın başlarında Baltık bölgesinde yaşanan askeri ve dini hareketliliği dikkate almak gerekir. Bu dönemde Almanya, Danimarka ve İsveç krallıkları arasında Estonya toprakları üzerinde hem misyonerlik hem de siyasi nüfuz mücadelesi yaşanıyordu. 1219’da Danimarka kralı II. Valdemar’ın Tallinn’i ele geçirmesiyle kuzey Estonya büyük ölçüde Danimarka’nın kontrolüne girmişti. Aynı dönemde Alman piskoposlukları ve Livonya Kardeşliği, güney Estonya ve Letonya bölgelerinde askeri-dini yapılarını güçlendirmekteydi. Bu durum, Batılı güçler arasında Baltık topraklarının paylaşımı konusunda bir rekabet yaratmıştı.


İsveç, bu paylaşımın dışında kalmamak adına 1220 yılında Batı Estonya’nın Läänemaa (Leal) bölgesine askeri bir çıkarma yaparak kendine bağlı bir piskoposluk ve üs kurmayı hedeflemiştir. Bu hareketin merkezi olarak Lihula seçilmiştir. Lihula, hem eski bir yerli kabile merkezi olması hem de kıyıya yakın stratejik konumuyla dikkat çekmekteydi. İsveç birlikleri, başlarında Piskopos Karl Magnusson ve Haçlı kont Jarl Karl Döve ile birlikte bölgeye çıkarma yaparak mevcut bir yerleşim üzerine kale inşa etmişlerdir. Kaynaklar, burada inşa edilen yapının taş temelli ve savunmaya elverişli olduğunu belirtmektedir.


Ancak bu girişim, Eston kabileleri arasında tepkiyle karşılanmış ve hızla örgütlü bir direnişi tetiklemiştir. Özellikle Oesel (Saaremaa) adasından gelen kabileler ile çevredeki Läänemaa toplulukları bir araya gelerek kaleye saldırı planlamışlardır. İsveç güçlerinin bölgede yerel halkla kurduğu ilişkilerin zayıflığı ve etnik-dini gerilimlerin yüksekliği, bu direnişin büyümesini kolaylaştırmıştır.


Bu dönemde Estonya'nın farklı bölgelerinde, Livonya Kardeşliği ve Alman piskoposlarının yürüttüğü haçlı seferleri karşısında dağınık fakat sert direniş biçimleri görülmekteydi. Ancak Lihula’da yaşanacak olan çatışma, bu direnişin yerli halk lehine sonuçlandığı az sayıdaki örnekten biri olmuş; yerel güçler, yabancı bir orduyu topraklarından bütünüyle uzaklaştırmayı başarmışlardır.

Lihula Savaşı (1220)

1220 yılının Ağustos ayında gerçekleşen Lihula Savaşı, İsveç’in Estonya topraklarına yönelik Haçlı seferleri tarihindeki en ciddi askeri başarısızlıklardan biri olarak kayda geçmiştir. İsveç ordusu, Piskopos Karl Magnusson ve Kont Karl Döve komutasında yaklaşık 500 kişilik bir birlikle Batı Estonya’ya çıkarma yapmış; Lihula’da, muhtemelen daha önce yerel halk tarafından kullanılan basit bir kalenin yerine taş temelli bir tahkimat inşa ederek bölgede kalıcı olma niyeti göstermiştir. Bu girişim yalnızca misyonerlik değil, aynı zamanda feodal bir işgal planının da parçasıydı.


Ancak İsveçlilerin bölgedeki varlığı kısa sürede yerli Eston kabileleri tarafından tehdit olarak algılanmış ve buna karşı birleşik bir saldırı planlanmıştır. Özellikle denizcilikleriyle tanınan Oesel (bugünkü Saaremaa) adasından gelen Eston birlikleri, kara yoluyla gelen Läänemaa kabileleriyle birleşmiş ve kuşatma düzenine geçmiştir. Livonyalı Henry'nin anlatısına göre Estonlar, kaleyi tamamen çevrelemiş ve içeridekilerin kaçmasını engelleyecek şekilde mevzilenmişlerdir.


Savaş, yerel taktiklerin etkin biçimde uygulanmasıyla kısa sürede İsveçliler aleyhine gelişmiştir. Eston birlikleri, kaleyi ateşe vererek içerideki savunmayı çökertmiş; alevlerin sardığı kalede sıkışan İsveç askerleri ya yanarak ya da kaçarken öldürülmüştür. Savaşın en dikkat çekici sonuçlarından biri, İsveç birliklerinin neredeyse tamamının yok olmasıdır. Karl Magnusson başta olmak üzere çok sayıda soylu ve din adamı bu savaşta hayatını kaybetmiştir. Sadece birkaç kişi kaçmayı başarabilmiş ve bu yenilgi haberi kısa sürede İsveç’e ulaşmıştır.


Lihula’daki bu kesin zafer, Eston yerel direnişinin gücünü göstermesi bakımından simgesel öneme sahiptir. Yerli halkın birleşik mücadelesi, İsveç’in bölgedeki yayılma politikasını en azından kısa vadede yavaşlatmıştır. Aynı zamanda bu savaş, İsveç’in Baltık kıyılarındaki Haçlı faaliyetlerinden bir süreliğine elini çekmesine neden olmuş; bundan sonraki süreçte Danimarka ve Alman etkisinin ön plana çıkmasına zemin hazırlamıştır.

Savaşın Sonuçları ve Bölgesel Etkileri

Lihula Savaşı, İsveç’in 13. yüzyılda Estonya topraklarında kalıcı bir üs edinme girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması açısından kritik bir dönüm noktası olmuştur. 1220 yılında gerçekleşen bu savaşın ardından İsveç, Baltık bölgesine yönelik askeri faaliyetlerini büyük ölçüde askıya almış; Lihula’daki yenilginin etkisiyle bölgedeki Haçlı projelerine katılımını uzun yıllar boyunca sınırlı düzeyde tutmuştur. Bu durum, Danimarka ve Alman güçlerinin Baltık üzerindeki etkisini daha da artırmıştır.


Danimarka Krallığı, özellikle Tallinn ve kuzey Estonya çevresinde kurduğu egemenliği güçlendirerek İsveç’in geri çekildiği alanlara hakim olmuştur. Öte yandan Livonya’daki Alman piskoposlukları ve Livonya Kardeşliği, güney Estonya ve Letonya'da sistematik askeri ve dini ilerleme kaydetmiştir. Lihula’daki zafer, yerel halk için kısa vadede bir moral kazanımı yaratmışsa da, bu başarı uzun vadede bağımsızlığın garantisi olmamıştır. Aksine, Batılı güçler bölgeye daha organize ve kalıcı yapılarla dönmüş, ilerleyen yıllarda Estonya topraklarının büyük kısmı dış egemenlik altına girmiştir.


Toplumsal düzeyde ise savaşın sonuçları, Eston kabileleri arasında geçici bir dayanışma ve savunma bilincini tetiklemiştir. Oesel (Saaremaa) ve Läänemaa kabilelerinin iş birliği, parçalı kabile yapılarının tehdit karşısında nasıl birleşebileceğini göstermiştir. Ancak bu birlikteliğin kurumsallaşmaması, dış müdahalelere karşı sürdürülebilir bir direnişin önünde engel olmuştur.


Savaşın İsveç için sonuçları yalnızca askeri değil, aynı zamanda siyasi düzeyde de etkili olmuştur. Savaşta ölen Karl Magnusson, İsveç’in önde gelen soylularındandır ve aynı zamanda Norveç Kralı II. Sverre’nin torunudur. Bu durum, İsveç aristokrasisinde Lihula’nın yalnızca bir yenilgi değil, bir tür “soylu felaketi” olarak da hatırlanmasına neden olmuştur. Dolayısıyla Lihula, İsveç’in Baltık siyasetinde geçici bir geri çekilişi değil, aynı zamanda prestij kaybını da temsil eder.

Lihula ve Kolektif Hafıza: Anıtlar Savaşı

Lihula, 1220 yılındaki savaştan yüzyıllar sonra, bu kez fiziksel çatışmalardan değil; sembolik, siyasal ve toplumsal anlamlarla yüklü bir anıt üzerinden yaşanan çatışmalarla yeniden gündeme gelmiştir. 20. yüzyılın sonlarında Sovyetler Birliği'nin dağılması ve Estonya’nın bağımsızlığını yeniden kazanmasının ardından, ülke genelinde tarihsel hafızanın yeniden inşa süreci başlamış; bu süreç özellikle II. Dünya Savaşı’na dair anıtlarda ve anlatılarda belirginleşmiştir.


Tallinn Özgürlük Meydanı'nda Bağımsızlık Savaşı Anması (Politics of Memory in Estonia)【2】  


2004 yılında Lihula’da dikilen bir anıt, bu hafıza restorasyonunun örneklerinden biri olmuştur. Anıt, II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası saflarında Sovyetler Birliği’ne karşı savaşmış Estonyalı gönüllüleri temsil etmekteydi. Üzerinde SS üniformasına benzer şekilde betimlenmiş bir asker figürü bulunan bu heykel, Estonya'da bir kesim tarafından “bağımsızlık mücadelesi”nin sembolü olarak görülürken; özellikle Rusça konuşan topluluklar ve uluslararası kamuoyu tarafından “Nazi işbirlikçiliğinin yüceltilmesi” olarak algılanmıştır.


Estonya Başkanı Bağımsızlık Savaşı Anıtının Önünde (Politics of Memory in Estonia)【3】  


Anıtın dikilmesinden kısa süre sonra Estonya hükûmeti tarafından kaldırılması, ülkede ciddi bir iç siyasi kriz yaratmış; olay uluslararası basında geniş yankı uyandırmıştır. Estonya’daki Rus azınlık, anıtın Sovyet askeri zaferine hakaret niteliği taşıdığını öne sürmüş; Eston milliyetçileri ise bu anıtı, Sovyet işgaline karşı verilen mücadelenin bir sembolü olarak savunmuştur. Böylece Lihula, Estonya toplumundaki tarihsel anlatılar arasındaki bölünmenin simgesine dönüşmüştür.


Bu olay, yalnızca Estonya iç siyasetini değil, aynı zamanda ülkenin Rusya ile ilişkilerini de etkilemiştir. Anıtın kısa süre içinde Estonya hükümeti tarafından kaldırılması Rusya tarafından olumlu karşılanmış; buna karşın Estonya içindeki bazı milliyetçi çevrelerde bu karar, dış baskılara boyun eğme olarak yorumlanmıştır.


1949'da Öldürülen 9 Kişi İçin Yapılan Anıtın Başındaki Anma Töreni (Politics of Memory in Estonia)【4】 


Anıt krizi, daha sonra “Estonya’da Anıtlar Savaşı” olarak adlandırılacak daha geniş bir toplumsal ve politik tartışmanın parçası haline gelmiştir. Özellikle Tallinn’deki “Bronz Asker” heykelinin 2007’de yerinden kaldırılmasıyla benzer protestolar ve krizler yaşanmıştır. Bu gibi gelişmeler Estonya'nın tarihi mirasının güncel ideolojilerle çatışmasının ve ona göre şekillenmesinin sebepleri arasındadır.

Kaynakça

Poleshchuk, Vadim. The War of the Monuments in Estonia: The Challenges of History and the Minority Population. Report from the Åland Islands Peace Institute, no. 1-2009. Mariehamn: The Åland Islands Peace Institute, 2009. Erişim tarihi: 7 Ağustos 2025. https://peace.ax/publ-publikation/no-1-2009-the-war-of-the-monuments-in-estonia-the-challenges-of-history-and-the-minority-population/.


Burch, Stuart, and David J. Smith. “Empty Spaces and the Value of Symbols: Estonia’s ‘War of Monuments’ from Another Angle.” Europe-Asia Studies 59, no. 6 (2007): 913–936. Erişim tarihi: 7 Ağustos 2025. https://www.researchgate.net/publication/29818205_Empty_Spaces_and_the_Value_of_Symbols_Estonia's_'War_of_Monuments'_from_Another_Angle.


Hiio, Toomas. “On the Historical Identity of Estonians and the Politics of Memory in Estonia.” Institute of National Remembrance Review 1 (2019): 65–115. Erişim tarihi: 7 Ağustos 2025. https://bibliotekanauki.pl/articles/1956014.pdf.


Pääbo, Heiko. “War of Memories: Explaining ‘Memorials War’ in Estonia.” Baltic Security & Defence Review 10 (2008): 5–26. Erişim tarihi: 7 Ağustos 2025. https://www.researchgate.net/publication/239919044_War_of_Memories_Explaining_Memorials_War_in_Estonia.


Kõresaar, Ene. “Introduction: Remembrance Cultures of World War II and the Politics of Recognition in Post-Soviet Estonia: Biographical Perspectives.” In Remembrance Cultures of World War II and the Politics of Recognition in Post-Soviet Estonia: Biographical Perspectives, 1–8. Leiden: Brill, 2011. Erişim tarihi: 7 Ağustos 2025. https://www.researchgate.net/publication/234035457_Introduction_Remembrance_Cultures_of_World_War_II_and_the_Politics_of_Recognition_in_Post-Soviet_Estonia_Biographical_Perspectives.


Smith, David J. “‘Woe from Stones’: Commemoration, Identity Politics and Estonia’s ‘War of Monuments’.” Journal of Baltic Studies 39, no. 4 (2008): 419–430. Erişim tarihi: 7 Ağustos 2025. https://www.researchgate.net/publication/38415253_'Woe_from_Stones'_Commemoration_Identity_Politics_and_Estonia's_'War_of_Monuments'.


Smith, Jerry C., and William L. Urban, trans. The Livonian Rhymed Chronicle. Indiana University Publications: Uralic and Altaic Series, vol. 128. Bloomington: Indiana University, 1977. Erişim tarihi: 7 Ağustos 2025.  https://archive.org/details/livonian-rhymed-chronicle.-1977.


Murray, Alan V. “Henry of Livonia and the Christianisation of the Eastern Baltic Lands (Twelfth-Thirteenth Centuries).” Studia Humanitatis Mrongoviensis 2 (2024): 25–44. Erişim tarihi: 7 Ağustos 2025. https://eprints.whiterose.ac.uk/id/eprint/212016/10/Alan-V.-Murray-3.pdf.

Dipnotlar

[1]

Jerry C. Smith ve William L. Urban (çev.), The Livonian Rhymed Chronicle, Indiana University Publications: Uralic and Altaic Series, vol. 128 (Bloomington: Indiana University, 1977), s. 8.

[2]

Toomas Hiio, “On the Historical Identity of Estonians and the Politics of Memory in Estonia,” Institute of National Remembrance Review 1 (2019): 65–115, s. 73.

[3]

Toomas Hiio. (a.g.e), s. 79.

[4]

Toomas Hiio. (a.g.e), s. 91.

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Yazar Bilgileri

Avatar
Ana YazarOnur Çolak7 Ağustos 2025 06:24
KÜRE'ye Sor