Metapolitefsi, Yunanistan’da 1967-1974 yılları arasında hüküm süren askeri yönetimin devrilmesi ve demokratik düzene geçilmesi sürecidir. Bu süreç, Kıbrıs Meselesi ve 23 Temmuz 1974 yılında cunta rejiminin çöküşüyle başlamış, Konstantinos Karamanlis’in ülkeye dönüp yeni bir anayasa ile parlamenter demokrasiye geçişiyle tamamlanmıştır.【1】 Bu dönem, Yunan siyasi tarihinde önemli bir kırılma noktası olarak kabul edilir.

Yunanistan İçin Kırılma Noktası Anlamı Taşıyan Metapolitefsi Dönemi (Yapay Zeka ile Oluşturulmuştur)
İngiliz Tarihçi Mark Mazower bu dönemi "1945 dönemindeki Avrupa'daki en kanlı çatışma ve rejim değişikliği sonrası sükunete dönüş" süreci olarak tanımlamıştır. Metapolitefsi dönemi Yunanistan'ın politik açıdan son 50 yılını karakterize eden bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır.【2】
Literatürde, 1974 yılından günümüze uzanan süreç, “Metapolitefsi” veya eş anlamlısı olan “Metapolitizm” dönemi olarak isimlendirilmektedir. Bu dönemin başlangıcı, Konstantinos Karamanlis’in Atina’ya dönerek geçici bir “Ulusal Birlik Hükûmeti” kurmasıyla olmuştur.
Aynı yılın Kasım ayında yapılan genel seçimlerde, Karamanlis’in liderliğindeki Yeni Demokrasi Partisi oyların yaklaşık %54’ünü alarak iktidara gelmiş; Aralık 1974’te düzenlenen referandumla ise Yunanistan’da monarşi yönetimi lağvedilmiş ve Üçüncü Cumhuriyet dönemi resmen başlamıştır.【3】 Bu süreç, sadece bir yönetim değişikliğini değil, aynı zamanda toplumsal, siyasi ve anayasal düzeyde geniş kapsamlı bir dönüşümü de ifade etmektedir.
Askeri Cuntanın İktidara Gelişi ve İcraatları
Yunanistan’da siyasi istikrarsızlık, 1960’lı yılların ortalarında en üst seviyeye ulaşmıştır. Bu dönemde ülkede sağ-sol çatışmaları ve politik kutuplaşmalar artış göstermişti. Bu istikrarsız ortamı gerekçe gösteren bir grup askeri subay, 21 Nisan 1967 tarihinde Albay Georgios Papadopoulos önderliğinde bir darbeyle yönetime el koydu. "Albaylar Cuntası" olarak bilinen bu yönetim, kısa sürede demokrasiyi askıya alarak parlamentoyu feshetti, siyasi partileri kapattı, sendikaları etkisiz hale getirdi ve çok sayıda gazeteyi kapatarak basını kontrol altına aldı. Binlerce kişi siyasi gerekçelerle tutuklandı ve sürgüne gönderildi.【4】
Cunta yönetimi boyunca insan hakları ihlalleri yaygınlaştı, muhalefet susturuldu, üniversiteler üzerindeki baskı artırıldı ve öğrenci hareketleri şiddetle bastırıldı. Özellikle Kasım 1973'te Atina Politeknik Üniversitesi'ndeki öğrenci protestolarının kanlı bir şekilde bastırılması, cuntanın hem ulusal hem de uluslararası alanda ciddi bir itibar kaybına uğramasına neden oldu. Cunta, aynı zamanda ekonomik alanda da başarısız bir performans sergileyerek halkın tepkisini çekti.
Cuntanın Dış Politika Krizi ve Kıbrıs Meselesi
Cuntanın nihai çöküşünü tetikleyen en önemli olaylardan biri, 1974 yılındaki Kıbrıs Krizi oldu. Yunan cuntasının desteklediği aşırı milliyetçi EOKA-B örgütü ve Nikos Sampson liderliğindeki güçler, 15 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs Cumhurbaşkanı III. Makarios’a karşı bir darbe gerçekleştirdi. Bu hareketin amacı, adayı Yunanistan’a ilhak etmekti (Enosis).
Bu gelişmeler üzerine Türkiye, Londra ve Zürih Antlaşmalarını gerekçe göstererek 20 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs Barış Harekatı'nı başlattı. Türk askeri güçlerinin Kıbrıs'a müdahalesi, Yunan cuntası için tam bir felaketle sonuçlandı. Askeri başarısızlık, hem iç siyasette cuntanın itibarını sarstı hem de uluslararası arenada ülkeyi yalnızlaştırdı.【5】
Kıbrıs'taki yenilginin ardından cunta içindeki generaller arasında fikir ayrılıkları derinleşti ve askeri rejim hızla çöküşe sürüklendi. Kıbrıs krizinin tetiklediği askeri başarısızlık, cuntanın yönetim kapasitesini tüketmesine ve halk desteğini tamamen kaybetmesine yol açtı.
Cuntanın Sonu ve Demokrasiye Geçiş Süreci: Metapolitefsi
Cuntanın halk desteğini yitirmesiyle birlikte ülkede geniş çaplı bir siyasi çözülme başladı. Yunan siyasi elitleri, ülkede demokratik sisteme geçişi sağlamak amacıyla girişimlerde bulundu. Bu kritik dönemde ülkeye liderlik edecek güçlü ve karizmatik bir figüre ihtiyaç duyuluyordu. Bu kişi, Fransa'da sürgünde bulunan eski Başbakan Konstantinos Karamanlis idi. Karamanlis, daha önce (1955–1963) başbakanlık yapmış ve ülkeyi Avrupa entegrasyonuna yönlendirmiş bir devlet adamıydı.
Karamanlis, Yunanistan'a geri dönmesi için yapılan geniş çaplı siyasi çağrılar ve kamuoyu baskısı üzerine 24 Temmuz 1974'te Atina’ya döndü. Ülkeye döndüğü gün, ülke genelinde coşkulu gösterilerle karşılandı ve bir kesim tarafından siyasi istikrarı sağlayacak lider olarak görüldü. Karamanlis, ilk iş olarak geniş tabanlı bir hükümet kurarak siyasi özgürlüklerin yeniden tesis edilmesini amaçlayan yeniliklere girişti. Askeri yönetimin kaldırılmasıyla birlikte siyasi tutuklular serbest bırakıldı, yasaklanan siyasi partiler yeniden faaliyete geçti ve basın kısmen daha serbest hale geldi.
Yeni Anayasa ve Cumhuriyetin İlanı (1974–1975)
Demokrasiye geçiş sürecinin en önemli adımlarından biri, devletin yönetim biçimine karar verilmesiydi. Yunanistan’da monarşi mi yoksa cumhuriyet mi olması gerektiği tartışmaları, ülkedeki tarihi siyasi ayrışmanın önemli bir boyutunu oluşturuyordu. 8 Aralık 1974 tarihinde yapılan referandumda halkın yaklaşık %69’u monarşinin kaldırılarak cumhuriyet rejiminin benimsenmesi yönünde oy kullandı. Böylece monarşi resmen sona erdi ve parlamenter cumhuriyet rejimi kuruldu.
Haziran 1975'te kabul edilen yeni anayasa, parlamenter demokrasi ilkesine göre hazırlandı. Anayasa, yürütmenin yetkilerini dengeleyici ve denetleyici mekanizmalarla sınırlarken, yasama organının gücünü artırdı ve yargının bağımsızlığını kanunlarla teminat altına aldı. Yeni anayasayla birlikte cumhurbaşkanlığı makamının yetkileri sınırlandırılarak parlamento üstünlüğü ilkesi benimsendi.
Kurumsal Demokratikleşme ve Siyasi Partilerin Yükselişi
Yeni anayasanın kabulünün ardından yapılan serbest seçimlerle birlikte ülkede siyasi hayat hızla demokratikleşti. Yunan siyasetinde iki güçlü merkez parti ortaya çıktı: Konstantinos Karamanlis’in liderliğindeki merkez sağ eğilimli Yeni Demokrasi Partisi (Nea Dimokratia) ve Andreas Papandreu liderliğindeki merkez sol eğilimli Panhelenik Sosyalist Hareket (PASOK). Bu iki parti arasındaki siyasi rekabet, Yunanistan’da istikrarlı bir demokratik işleyişin yerleşmesine katkı sağladı.
1974 sonrası dönemde, demokrasi kurumlarının güçlenmesi, sivil toplumun yeniden canlanması ve Avrupa entegrasyonu süreci de hız kazandı. 1981'de Yunanistan’ın Avrupa Ekonomik Topluluğu’na tam üye olması, demokratik kurumların güçlenmesinde önemli bir dış destek mekanizması oldu.
Metapolitefsi’nin Tarihsel ve Siyasal Önemi
Metapolitefsi dönemi, Yunanistan’ın modern siyasi tarihinin bir dönüm noktasıdır. Bu süreç, askeri müdahalelerin Yunan siyasetinde kabul edilemez hale gelmesine sebep oldu ve toplumda demokratik kültürün kökleşmesine zemin hazırladı. Ayrıca, bu dönemde yaşanan deneyimler, Yunan siyasal sisteminde demokrasiyi tartışmasız yönetim biçimi haline getirdi.
Sonuç olarak, Metapolitefsi, Yunanistan tarihinde yalnızca bir rejim değişikliğinin yaşandığı bir dönem değil, aynı zamanda demokrasiye dönüşün toplumsal, kültürel ve siyasi bir dönüşüm olarak kabul edildiği, kapsamlı bir yeniden yapılanma sürecidir. Bu süreçte elde edilen demokratik kazanımlar, Yunanistan’da sonraki siyasi gelişmelerin temel referans noktası haline gelmiştir.
Dış Politika Dinamiklerinde Dönüşüm
Metapolitefsi dönemi, Yunanistan’ın dış politikasında önemli kırılmalar meydana getirmiştir. Bu dönemden itibaren ülke, sadece ulusal sorunlarına odaklanan bir dış politika anlayışından uzaklaşarak Avrupa merkezli ve çok taraflı ittifaklara dayalı bir stratejiye yönelmiştir. Bu çerçevede, Metapolitefsi dönemi dış politikasının temel stratejik hedefleri şu şekilde özetlenebilir:
- 1981’de Avrupa Topluluğu’na (AT) tam üye olmak,
- 2000 yılında Ekonomik ve Parasal Birliğe dahil olmak,
- Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin 2004’te Avrupa Birliğine üyeliğini sağlamak,
- Entegre Akdeniz Programları’nın (IMP) oluşturulması (1985),
- AB Antlaşmalarında karşılıklı savunma ve yardım maddelerinin yer almasını sağlamak (2002–2003),
- 2003’ten itibaren Balkan ülkelerinin AB’ye üyelik süreçlerini desteklemek,
- ABD ve İsrail ile ilişkileri normalleştirmek ve geliştirmek,
- Çin Halk Cumhuriyeti ile ekonomik ve diplomatik bağları güçlendirmek.
Bu gelişmeler neticesinde Yunanistan’ın dış politikasında daha kurumsal ve Batı ittifak sistemleriyle uyumlu bir çizgiye geçmiştir. Ancak, ilerleyen süreçte geleneksel güvenlik kaygıları yeniden ön plana çıkmış ve dış politika tekrar ulusal güvenlik eksenine odaklanmıştır.
Türkiye Merkezli Tehdit Tanımı
Metapolitefsi dönemiyle birlikte, Yunan güvenlik doktrininde bir değişim yaşanmıştır. Daha önce Soğuk Savaş bağlamında “Kuzey’den Gelen Tehdit” olarak tanımlanan Sovyetler Birliği merkezli tehdit algısı, yerini Türkiye merkezli bir tehdit algısına bırakmıştır. Bu durum, dönemin Yunan Dışişleri Bakanı Evangelos Averoff tarafından ifade edilmiş ve dış politika söyleminde "Doğu’dan Gelen Tehdit" kavramı kullanılmaya başlanmıştır.
Bu bağlamda, Türkiye, Yunan dış politika belgelerinde ve siyasi söylemlerinde birincil tehdit olarak konumlandırılmıştır. PASOK gibi siyasi partiler de bu yaklaşımı benimsemiş ve Türkiye'nin ulusal egemenliğe ve toprak bütünlüğüne yönelik bir tehdit oluşturduğu tezi öne çıkarılmıştır. Güvenlik politikalarının bu yönde şekillenmesi, Yunanistan’ın savunma stratejilerini ve askeri doktrinini etkilemiştir.
Kıbrıs Meselesi ve Türk-Yunan İlişkilerindeki Derinleşme
1974 yılındaki Kıbrıs Barış Harekatı’nın hemen ardından kurulan Metapolitefsi dönemi hükümeti, Kıbrıs sorununu dış politikasının ana gündem maddesi haline getirmiştir. Kıbrıslı Rum toplumuna destek vermek, Yunanistan tarafından "ilk ve öncelikli ulusal sorun" olarak ilan edilmiştir. Ancak ilerleyen yıllarda bu katı tutum yumuşatılmış ve daha pragmatik bir dil benimsenmiştir. Buna rağmen, Kıbrıs sorununda çözümsüzlüğü sürdürme politikası, Yunan dış politikasının değişmeyen unsurlarından biri olmuştur.
Yunanistan’ın Stratejik Yönelimi ve İttifaklar Politikası
Metapolitefsi döneminde Yunanistan, Avrupa Ekonomik Topluluğu'na (AET) tam üyelik başvurusuyla birlikte, dış politikadaki yönünü daha net bir şekilde Batı’ya çevirmiştir. Bu yönelim, bir yandan ABD’ye olan bağımlılığı azaltmayı hedeflerken diğer yandan Türkiye karşısında çok taraflı platformlardan destek bulma amacını da taşımıştır.
Yunanistan'ın bu politikası, Soğuk Savaş koşullarında ABD ile olan bağımlılık ilişkisini daha dengeli bir çerçeveye oturtma ve ulusal egemenliğini daha özerk bir dış politika anlayışı ön plana çıkmıştır. Diğer yandan, özellikle Türkiye ile yaşanan Adalar (Ege) Denizi ve Kıbrıs merkezli gerilimler karşısında, çok taraflı platformlarda – başta AET ve ilerleyen süreçte Avrupa Birliği olmak üzere – uluslararası destek arayışını da içermektedir. Bu çerçevede Yunanistan, Türkiye’ye karşı yalnız kalmamak adına Avrupa müktesebatını ve kurumlarını bir dış politika aracı olarak kullanma yoluna gitmiştir.
Güncel Tehdit Algısı ve Akademik Yorumlar
Doksanlı yıllardan itibaren, özellikle Adalar (Ege) Denizi'nde artan gerilimler ve iki ülke arasında yaşanan diplomatik krizler bağlamında, bazı Yunan akademisyenler ve strateji uzmanları, Türkiye ile askeri bir çatışmanın olası olduğunu öne sürmüş ve bu tezi desteklemişlerdir. Bu tür yaklaşımlar, Metapolitefsi sonrası dönemde Yunanistan’ın Türkiye’ye yönelik güvenlik algısının hem siyasi söylemde hem de akademik çevrelerde kurumsallaştığını ve dış politika yapım sürecine yansıdığını göstermektedir.
Metapolitefsi dönemi, Yunanistan için hem iç politikada demokratikleşme sürecinin başlangıcı hem de dış politikasında bir yön değişikliğinin habercisi olan bir dönemdir. Türkiye’ye yönelik güvenlik tehdidi algısının yerleşik hale gelmesi, dış politika yapımında yapısal bir dönüşüm meydana getirmiştir. Avrupa entegrasyonu, ABD ile ilişkilerin yeniden tanımlanması ve Adalar (Ege) Denizi ile Kıbrıs meselelerinde Türkiye karşısında uluslararası meşruiyet arayışı, bu dönemin karakteristik dış politika özelliklerini oluşturmaktadır.
Bu gelişmelerle beraber Metapolitefsi dönemi, yalnızca Yunanistan’ın Batılılaşma sürecinde bir aşama değil, aynı zamanda Türkiye ile ilişkiler bağlamında da yeni bir stratejik dönemin başlangıcı olarak değerlendirilmektedir.

