Türk edebiyatının lirik eserlerinden biri kabul edilen "Mona Roza", Sezai Karakoç tarafından Mülkiye Mektebi'nde öğrencilik yıllarında, 1950'li yılların başında kaleme alınmıştır. Şairin henüz 19 yaşındayken ortaya koyduğu bu metin, onun edebi dünyasındaki esas çıkış noktası olarak işaret edilir. Şiir, "Mona Roza (1- Aşk ve Çileler)" başlığıyla 1952 yılında Hisar ve Mülkiye dergilerinde yayımlanmış, ardından 1953'te "Ölüm ve Çerçeveler," "Pişmanlık ve Çileler" ve "Ve Mona Roza" gibi bölümleriyle Mülkiye ve İstanbul dergilerinde tamamlanmıştır.【1】
Karakoç, eseriyle, vezin, kafiye ve söz sanatlarına sırt çeviren Garip (Birinci Yeni) şiir akımının yol açtığı ve şiirsel değerleri aşındırdığı algıya karşı bir tepki göstermiş, geleneksel biçimleri modern bir duyuşla yeniden canlandırma arayışına girmiştir.
Şiirin Doğuş Öyküsü ve Akrostiş
"Mona Roza"nın ana karakteri, şairin Mülkiye'den sınıf arkadaşı olan Muazzez Akkaya'dır. Karakoç ile yakın arkadaşı Cemal Süreya, aynı genç kadına platonik bir aşk beslemiş ve Akkaya'ya yazdıkları şiirleri birbirlerine okuyarak, kaybedenin soyadından bir harf sileceği üzerine rivayet edilen bir iddiaya girmişlerdir. Öyle ki Cemal Süreya'nın soyadındaki 'y' harfini eksiltmesi bu duruma bağlanır.【2】
Muazzez Akkaya'nın Mülkiye'nin ilk yatılı sınavını kazanan kız öğrencisi olduğu ancak yurtta kalma imkânı olmadığı için okula evden gidip geldiği, neşeli ve sosyal bir öğrenci olduğu bilinmektedir. Hatta uluslararası bir pinpon şampiyonu olması, Sezai Karakoç'un "Ping Pong Masası" şiirinin anlaşılmasına da ilişkilendirilir. Muazzez Hanım, Karakoç'un aşkına karşılık vermemiş ve evlenirken problem olmasın diye sakladığı şiirleri zamanla kaybettiğini üzüntüyle belirtmiştir.【3】
Şiirin önemli sırrı, on dört kıtanın ilk harflerinin yan yana dizilmesiyle oluşan "Muazzez Akkaya'm" akrostişidir. Ayrıca şiirdeki "Artık inan bana muhacir kızı" dizesi, Akkaya'nın Geyve’ye yerleşmiş bir göçmen ailesinin kızı olması gerçeğiyle örtüşmektedir.
Sezai Karakoç'un Adına "Mona Roza" Şiirini Yazdığı Muazzez Akkaya Sessizliğini AA'ya Bozdu (Anadolu Ajansı)
Mona Roza Şiiri
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar
Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek…
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin, ellerin ve parmakların
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları
Ki ben Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Mona Roza bulurum seni
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım uymaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece ve güne
Altın bilezikler o kokulu ten
-Sezai Karakoç
Edebi Bağlamı ve Biçimsel Özellikleri
Sezai Karakoç, modern Türk şiirinin önemli bir şairi olmakla birlikte, şiirleri genellikle İkinci Yeni akımı içinde değerlendirilirken bile tematik ve biçimsel olarak kendine özgü bir yol izlemiştir. Şair, "Mona Roza"yı yazdığı dönemin baskın şiir algısına, yani Garip (Birinci Yeni) şiirinin oluşturduğu sadeleştirilmiş poetikaya bir tepki olarak kaleme aldığını belirtmiştir. Garip akımının vezin, kafiye ve söz sanatlarına karşı çıkışı nedeniyle şiirsel değerlerin göz ardı edildiği bir ortamda, "Mona Roza" geleneksel biçim özelliklerine tutunarak öne çıkmıştır.
Temalar ve İmge
Şiirde öne çıkan temel imge "gül"dür. Şairin "Monna Rosa, siyah güller, ak güller" dizesiyle başlattığı bu imge, onun genel şiir dünyasında merkezi bir konuma sahiptir. Sezai Karakoç’un şiirinde "gül", sadece sevgiliyi değil; geleneksel ve mistik anlamıyla aynı zamanda Hz. Muhammed'i de sembolize eden dini bir imgeye dönüşür. Gül imgesinin aynı zamanda "diriliş, haber, öz, gönül, iyilik, sevgi, güzellik" gibi anlamları barındırması , şiiri Karakoç'un temel düşünce sistemi olan "Diriliş" kavramıyla da temellendirir.


