Nomofobi, “no mobile phone phobia” ifadesinin kısaltmasıdır ve mobil cihazlardan uzak kalma ya da bu cihazlara erişememe durumunda ortaya çıkan kaygı hâlini tanımlar. Terim ilk kez 2008 yılında İngiltere’de yapılan bir araştırmada kullanılmıştır. Bu araştırmada bireylerin büyük bir kısmı cep telefonunu kaybetme, şarjının bitmesi veya sinyalin kesilmesi gibi durumlarda yoğun rahatsızlık duyduklarını ifade etmiştir. Teknolojinin hızla gelişmesi, mobil cihazların günlük yaşamdaki yerinin artması ve iletişim kurma biçimlerinin dönüşmesiyle birlikte nomofobi, modern çağın yaygın psikolojik sorunlarından biri olarak ele alınmaktadır.
Nomofobi (AA)
Tanım ve Kavramsal Çerçeve
Nomofobi, bireylerin cep telefonlarına erişememe veya bağlantı kuramama durumunda yaşadıkları mantık dışı korku ve huzursuzluk hâlidir. Bu durum, bireyin telefonuyla kurduğu psikolojik ve davranışsal bağımlılığı yansıtır. Cep telefonları günümüzde yalnızca iletişim aracı değil, aynı zamanda sosyal paylaşım, bilgiye erişim ve güvenlik unsuru hâline gelmiştir. Dolayısıyla telefonun yokluğu ya da işlevini kaybetmesi, bireyde yoğun kaygı, gerginlik ve yalnızlık hissi yaratabilir.
Nomofobi; fiziksel bir bağımlılıktan ziyade teknolojik ve psikolojik bir bağımlılık türü olarak değerlendirilir. Birey, cihazdan uzak kalmanın yaratacağı olası iletişimsizlik ve sosyal kopukluk ihtimalinden rahatsızlık duyar. Bu durum, bireyin sosyal ilişkilerinde ve günlük yaşam etkinliklerinde işlevsel bozulmalara neden olabilir.
Nomofobinin Alt Boyutları
Bilimsel çalışmalarda nomofobi dört temel alt boyutta incelenir:
Çevrimiçi Olamama Korkusu
Bu boyut, bireyin internet bağlantısına erişememe korkusuyla ilgilidir. Kişi çevrimiçi ortamlardan kopma, sosyal medya hesaplarını kontrol edememe veya mesajlara yanıt verememe durumlarında huzursuzluk yaşar. Bu kaygı, bireyin dijital varlığını sürdürememe endişesinden kaynaklanır.
İletişimi Kaybetme Korkusu
Bu alt boyut, bireyin ailesi, arkadaşları veya iş çevresiyle iletişimini sürdürememe kaygısını ifade eder. Cihazın kapanması, şarjın bitmesi ya da kapsama alanı dışına çıkılması durumunda kişi kendini izole olmuş hisseder. Özellikle anlık mesajlaşma ve sosyal medya alışkanlıklarının yoğun olduğu bireylerde bu korku daha belirgindir.
Cihazdan Yoksunluk Hissi
Bu boyut, bireyin telefonunu yanında bulundurmaması hâlinde ortaya çıkan eksiklik duygusunu ifade eder. Telefonun kaybolması, evde unutulması veya fiziksel olarak erişilememesi hâlinde birey huzursuzluk, dikkat dağınıklığı ve kontrol kaybı hissedebilir. Bazı bireylerde bu durum, fiziksel bir yoksunluk hissiyle benzer biçimde yaşanır.
Bilgiye Ulaşamama Kaygısı
Bu alt boyut, bireyin cep telefonunu bilgi edinme aracı olarak görmesiyle ilgilidir. Haber, güncel bilgi, e-posta veya akademik veriye erişememek; bireyde bilgi akışından kopma korkusuna neden olur. Özellikle eğitim ve iş alanında teknolojiyi yoğun kullanan bireylerde bu kaygı daha sık görülür.
Tarihsel Gelişim ve Yaygınlık
Nomofobi kavramı 2008 yılında İngiltere Posta İdaresi’nin gerçekleştirdiği bir araştırmada ortaya çıkmıştır. Araştırmaya göre, katılımcıların yarısından fazlası telefonlarından ayrı kaldıklarında yoğun stres hissetmiştir. 2012 yılında yapılan bir takip çalışmasında bu oran %66’ya yükselmiştir.
Türkiye’de üniversite öğrencileri üzerinde yapılan çeşitli araştırmalar, nomofobi düzeylerinin orta ve yüksek aralıklarda seyrettiğini göstermektedir. Özellikle genç yetişkinlerin büyük bir kısmının cep telefonlarını yanlarından ayırmama eğiliminde oldukları saptanmıştır.
Nomofobi (Yapay zeka tarafından oluşturulmuştur.)
Eğitim ve Psikolojik Etkiler
Nomofobi, bireylerin akademik performansları, sosyal ilişkileri ve dikkat süreleri üzerinde olumsuz etkiler oluşturabilir. Sürekli telefon kullanımı, derslere odaklanma güçlüğüne ve uyku düzeninin bozulmasına yol açabilir. Ayrıca, sosyal ortamlarda yüz yüze iletişim yerine dijital etkileşimin tercih edilmesi, bireysel ilişkilerde zayıflamaya neden olabilir.
Nomofobi, dijital çağın ortaya çıkardığı yeni bir kaygı biçimidir. Bireylerin mobil cihazlarıyla kurdukları duygusal bağ, teknolojinin yaşam alanına yerleşmesiyle birlikte derinleşmiştir. Akademik çalışmalar, bu olgunun özellikle genç kuşaklarda yaygın olduğunu göstermekte; mobil cihaz kullanımına ilişkin farkındalık geliştirilmesinin önemine dikkat çekmektedir.