Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması (NPT), küresel güvenliği sağlamak ve nükleer silahların yayılmasını engellemek amacıyla 1968 yılında imzalanmış ve 1970 yılında yürürlüğe girmiştir. Günümüzde 190’dan fazla ülkenin taraf olduğu NPT, uluslararası nükleer silahsızlanma rejiminin temel taşlarından biri olarak kabul edilmektedir. Antlaşma, üç temel ilkeye dayanmaktadır: nükleer silahların yayılmasının önlenmesi, nükleer silahsızlanma ve barışçıl nükleer enerjinin teşvik edilmesidir.
NPT’nin Tarihsel Arka Planı
Nükleer silahlar, II. Dünya Savaşı sırasında ABD’nin geliştirdiği Manhattan Projesi ile birlikte askeri ve stratejik bir silah haline gelmiştir. ABD’nin 1945 yılında Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine attığı atom bombaları, nükleer silahların yıkıcı gücünü gözler önüne sermiştir. Bu olayların ardından, Sovyetler Birliği (1949), Birleşik Krallık (1952), Fransa (1960) ve Çin (1964) de nükleer silah geliştirmiş, böylece Soğuk Savaş döneminde nükleer silahlanma yarışı hız kazanmıştır. Bu tehdit karşısında, uluslararası toplum nükleer silahların yayılmasını önleyecek bir hukuki düzenleme ihtiyacı duymuştur. 1968’de imzalanan ve 1970’te yürürlüğe giren NPT, bu bağlamda uluslararası hukukun en önemli enstrümanlarından biri olmuştur. Antlaşma, beş resmi nükleer silah sahibi ülke olan ABD, Sovyetler Birliği (Rusya), Birleşik Krallık, Fransa ve Çin tarafından onaylanmış ve bu ülkeler, NPT kapsamında nükleer silahlarını başka ülkelere aktarmayacaklarını ve yeni nükleer devletlerin ortaya çıkmasını engelleyeceklerini taahhüt etmişlerdir.
NPT’nin Temel İlkeleri
NPT, üç ana sütun üzerine kurulmuştur:
1. Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi
Antlaşmanın I. ve II. maddeleri, nükleer silah sahibi ülkelerin nükleer silahlarını veya ilgili teknolojileri başka devletlere aktarmalarını yasaklamaktadır. Aynı şekilde, nükleer silaha sahip olmayan ülkeler de bu silahları geliştirmemeyi, üretmemeyi ve edinmemeyi taahhüt etmektedir.
2. Nükleer Silahsızlanma
NPT’nin VI. maddesi, nükleer silah sahibi ülkelerin nükleer silahlarını azaltmaları ve nihayetinde tamamen ortadan kaldırmaları için müzakerelere girişmelerini öngörmektedir. Ancak, bu maddeyi uygulama süreci yavaş ilerlemiş ve bazı devletler tarafından eleştirilmiştir. Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte ABD ve Rusya arasında Stratejik Silahların Azaltılması Antlaşmaları (START) gibi ikili anlaşmalar imzalanmış, ancak nükleer silahsızlanma süreci hala tamamlanmamıştır.
3. Barışçıl Nükleer Enerjinin Kullanımı
NPT’nin IV. maddesi, taraf ülkelerin nükleer enerjiyi yalnızca barışçıl amaçlarla kullanmalarına izin vermektedir. Buna göre, ülkeler nükleer santraller kurabilir, tıbbi ve endüstriyel uygulamalar için nükleer teknolojiyi kullanabilir ancak bu süreçler Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) denetimine tabi olmalıdır.
NPT’nin Denetim ve Uygulama Mekanizmaları
NPT’nin etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak amacıyla, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) aşağıdaki görevleri yürütmektedir:
- Üye ülkelerin nükleer faaliyetlerini denetlemek
- Nükleer tesislerin askeri amaçlarla kullanılmasını engellemek
- Nükleer programlar hakkında düzenli raporlar hazırlamak ve denetim süreçlerini yürütmek
- Şüpheli durumlarda inceleme yapmak ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne rapor sunmak
IAEA denetimleri sayesinde, nükleer silah üretme kapasitesine sahip bazı ülkeler, barışçıl nükleer enerji programları çerçevesinde faaliyet göstermeye devam etmektedir. Ancak, İran ve Kuzey Kore gibi ülkelerle ilgili nükleer programların uluslararası güvenlik açısından önemli tartışmalara yol açtığı bilinmektedir.
NPT’ye Taraf Olan Ülkeler ve Çekinceler
NPT, dünyadaki en geniş katılımlı silahsızlanma anlaşmalarından biri olup, 190’dan fazla ülke tarafından imzalanmıştır. Ancak, Hindistan, Pakistan ve İsrail bu antlaşmaya taraf olmamıştır. Kuzey Kore ise 2003 yılında NPT’den çekilmiş ve nükleer denemeler yapmaya başlamıştır. Bu ülkeler, NPT’yi eşitsiz ve haksız bir anlaşma olarak görmektedir. Özellikle, mevcut nükleer silah sahibi ülkelerin silahsızlanma taahhüdünü yerine getirmemesi, nükleer silah geliştirmek isteyen diğer devletlerin bu anlaşmanın adil olmadığını öne sürmelerine neden olmaktadır.
NPT’nin Küresel Güvenlik Üzerindeki Etkisi
NPT, uluslararası güvenlik politikalarında kritik bir unsur olmuştur. Bu antlaşma sayesinde:
- Nükleer silahların yayılma hızı önemli ölçüde yavaşlamıştır.
- IAEA tarafından yürütülen denetimler sayesinde birçok ülkenin nükleer silah geliştirme faaliyetleri engellenmiştir.
- Soğuk Savaş sonrası dönemde nükleer silah stoklarında azalma görülmüştür.
- Ancak, bazı ülkeler NPT’ye taraf olmasına rağmen, gizli nükleer programlar yürütmeye çalışmıştır (örneğin İran’ın nükleer programı).
- Nükleer silahsızlanma konusunda ciddi ilerlemeler kaydedilmemiş, ABD, Rusya ve Çin gibi ülkeler nükleer kapasitelerini artırmaya devam etmiştir.
Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması (NPT), uluslararası güvenlik açısından hayati önem taşıyan bir antlaşmadır. Nükleer silahların yayılmasını engellemek, barışçıl nükleer enerjiyi teşvik etmek ve nihayetinde nükleer silahsızlanmayı sağlamak amacıyla oluşturulan bu sistem, bazı zorluklarla karşılaşmasına rağmen küresel güvenlik açısından kritik bir rol oynamaya devam etmektedir. NPT’nin geleceği, büyük güçlerin silahsızlanma taahhütlerini ne ölçüde yerine getireceğine, İran ve Kuzey Kore gibi ülkelerin nükleer programlarına ilişkin uluslararası toplumun nasıl bir yol izleyeceğine ve gelişen teknolojilerin nükleer silahsızlanma sürecine nasıl etki edeceğine bağlı olacağı değerlendirilmektedir.


