Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî (1207-1273), tasavvufî düşünceleriyle sadece İslam dünyasında değil, tüm dünyada etkili olmuştur. Onun düşünceleri, aşk, insanlık, hoşgörü ve evrensellik gibi kavramları merkeze alır. Mevlâna'nın eserlerinde ve sözlerinde sıkça karşılaşılan metaforlar, derin anlamlar taşır ve insanı anlamaya yönelik bir rehberlik sunar. Bu metaforlardan biri de, Mevlâna'nın "pergel" metaforudur.
Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî Tasviri (Kaynak: Pinterest)
Pergel Metaforu
Mevlâna'nın en meşhur ve derin anlam taşıyan metaforlarından biri, pergelin iki ayağı ile ilişkilendirdiği insan hayatıdır. Pergel metaforu, Mevlâna'nın insanın hem bireysel kimliğini hem de toplumsal ilişkilerini nasıl dengelemesi gerektiği üzerine söylediği önemli bir sözdür. Mevlâna, pergelin bir ayağını "yer" olarak tanımlar ve bu ayağın sabit durması gerektiğini vurgular. Diğer ayağını ise "dünya" olarak nitelendirir, bu ayak ise sürekli hareket halindedir. Pergel, bir yanda sabit duran ayak ile diğer yanda hareket eden ayak arasında bir denge kurar.
Mevlâna, bu metafor aracılığıyla insanların hem kimliklerine sahip çıkmaları hem de dünyaya açılmaları gerektiğini ifade eder. Sabit olan ayak, kişinin özüdür; kimliği, inancı, kültürü, değerleri ve aidiyeti temsil eder. İnsan, köklerine bağlı olmalı, kendi kimliğini doğru bir şekilde tanımalı ve ona sahip çıkmalıdır. Sabit olan bu ayak, insanın güvenliğini, istikrarını ve sağlamlığını sağlar. Ancak bu sabırlı, sağlam duruşla birlikte diğer ayak, yani hareketli ayak, dünyaya açılmalıdır. İnsan, yerinden sabit olarak durduğu sürece dünyanın farklı köşeleriyle iletişim kurabilir, farklı kültürleri anlayabilir ve hayatı daha geniş bir perspektiften görebilir.
Hayat ve İnsanın Dengeyi Kurması
Mevlâna, bu metaforla insanın dünya ile olan ilişkisini açıklar. Kişi, dünyaya ne kadar açılırsa açılsın, köklerinden ve kimliğinden kopmamalıdır. Aksi takdirde, dünya ile olan ilişkisi sağlıksız olur ve kişi savrulmaya başlar. Pergelin sabit olan ayağının yerinde durması, bireyin içsel huzurunu ve güvenliğini sağlar. Bu içsel huzur ve kimlik bilinci, bireyin hayatındaki sabır ve direncin temellerini oluşturur. Diğer ayak ise insanın dış dünyaya açılmasını sağlar. Mevlâna, insanın yerinden sağlam bir şekilde durarak, tüm insanları ve fikirleri kucaklayabileceğini, bir yanda kendi kimliğinden ödün vermeden, diğer yanda dünya ile iletişim kurarak daha zengin ve farklı bakış açıları kazanabileceğini savunur.
Radikalizme Karşı Duruş
Mevlâna, pergel metaforunu özellikle radikalizm karşısında da bir rehber olarak kullanmıştır. Eğer bir insanın her iki ayağı da sabit duruyorsa, kişi dünyada gezip göremez, yeni fikirlerle tanışamaz ve hayatı dar bir pencereden görür. Bu kişi, radikal bir tutum sergileyerek değişime kapalı olur. Oysa, bir ayağını sabit tutarken, diğerini dünyaya açan kişi, her türlü fikirle diyalog kurabilir, farklı kültürlere ve yaşam biçimlerine saygı gösterir. Mevlâna'nın bu yaklaşımı, insanın kendisini geliştirmesinin önünde engel olan dar görüşlülükten kaçınmak için önemli bir ilke sunar.
Denge ve Evrensellik
Mevlâna'nın pergel metaforundaki bir diğer önemli nokta, evrensellik ilkesidir. Mevlâna, bir insanın kimliğini sadece kendi toplumu, kültürü ya da diniyle sınırlamaması gerektiğini savunur. Sabit ayak, kişinin kimliğini oluşturur, ancak diğer ayakla kişi dünyanın farklı insanlarıyla, kültürleriyle ve inançlarıyla diyalog kurarak evrensel bir insan olur. Bu yaklaşım, Mevlâna’nın "insanlık" anlayışını ortaya koyar; çünkü insanlık, sadece bir ulusun ya da kültürün insanı olmakla sınırlı değildir. Mevlâna, herkesin farklılıklarına saygı duyan, barışçıl ve hoşgörülü bir insan olmayı öğütler.

