Sözlükte “ışık etrafında dönerek uçan küçük kelebek” anlamına gelen pervâne kelimesi terim olarak bazı belge türlerini ve bunları hazırlayan kişiyi ifade eder. Belgeleri düzenleyen makama pervânegî adı verilir. Nizâmülmülk’ün ifadelerinden pervâne tabirinin Büyük Selçuklular’da “önemli hüküm ve ferman” mânasında kullanıldığı anlaşılmaktadır (Siyâsetnâme, s. 111). Hârizmşahlar’da da bu terimin bulunduğu ve bunun Büyük Selçuklular’da olduğu gibi ferman ve tevki‘ kelimeleriyle eş anlamlı kabul edildiği görülmektedir (Muhammed b. Ahmed en-Nesevî, s. 69, 72). Anadolu Selçukluları’nda pervâne mülk, iktâ ve arazi işleriyle uğraşır, bunlarla ilgili tayin, temlik, tahrir işlerini yapar, menşur ve beratları hazırlar, defterleri tutar, tevcih edilen ihsanları dağıtırdı. Ayrıca sultan için istihbarat faaliyetlerini yürütürdü. Dîvân-ı A‘lâ’nın (Dîvân-ı Saltanat) üyelerinden olan pervâne protokolde vezir, nâib-i saltanat, atabeg ve beylerbeyinden sonra yer alırdı. Pervânelere sultan tarafından siyasî veya askerî bir görev verilebilirdi. IV. Kılıcarslan devrinde Muînüddin Süleyman Pervâne, Moğollar’a elçi olarak gönderilmiş, daha sonra Sinop’un fethinde ordu kumandanlığı görevini üstlenmişti. II. Keykubad’ın pervânesi olan Erzincanlı Emîr Tâceddin, Diyarbekir’in alınması için görevlendirilmişti. Anadolu Selçuklu Devleti’nde VII. (XIII.) yüzyıldan itibaren güçlü şahsiyetlerin bu görevi üstlendiği görülmektedir. Muînüddin Süleyman, Erzincanlı Emîr Tâceddin, Nizâmeddin Hurşid, Fahreddin Ebû Bekir Attâr bunlar arasında en tanınmışlarıdır. Devletin Moğol hâkimiyetine girdiği dönemde bu görevde bulunan Muînüddin Süleyman’ın pervâneler içinde ayrı bir yeri vardır. Pervâne denildiği zaman ilk akla gelen ve sultandan daha nüfuzlu bir şahsiyet olan Muînüddin Süleyman, Anadolu Selçuklu Devleti tarihinde bir döneme adını vermiştir. Ancak onun sahip olduğu nüfuz ve iktidar sadece pervânelik makamından değil şahsî kabiliyetinden de kaynaklanmaktadır. Pervâne tabiri muhtemelen Hârizmşahlar yoluyla İlhanlılar’a geçmiştir. İlhanlılar’da pervâne yanında “pervâne-i mutlak” (hükümdarın mutlak emri) tabiri kullanılmıştır. İlhanlılar’da hazineyle ilgili belgelere basılan küçük altın damgaya da pervâne denilirdi. Timurlu bürokrasisinde de pervâne (pervâneci) makamının bulunduğu, Hüseyin Baykara’nın Gıyâseddin Pîr Ahmed’in oğlu Mecdüddin Muhammed’i sıradan bir devlet memuru iken pervâne makamına tayin ettiği kaydedilmektedir. Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Safevîler’de de aynı unvanı taşıyan görevliler olduğu bilinmektedir.

