KÜRE LogoKÜRE Logo
Ai badge logo

Bu madde yapay zeka desteği ile üretilmiştir.

Plaka Tektoniği Teorisi

Jeoloji Ve Yeryüzü Bilimleri+1 Daha
fav gif
Kaydet
kure star outline

Plaka tektoniği, Yer'in katı dış katmanı olan litosferin, daha zayıf ve akışkan astenosfer üzerinde hareket eden ve birbirleriyle etkileşen levha (plaka) adı verilen parçalardan oluştuğunu açıklayan temel jeoloji ve jeofizik kuramıdır. Güncellenmiş bir tanıma göre, plaka tektoniği, litosferin bir mozaik gibi levhalara ayrıldığı, bu levhaların daha zayıf, sünek astenosfer üzerinde hareket ettiği ve içine battığı, temel olarak dalma-batma (subduction) ile güç alan bir küresel tektonik teorisidir. Levhaların hareketleri çoğunlukla, dalma-batma kuşaklarında batan yaşlı, yoğun okyanusal litosferin negatif yüzerliği tarafından sağlanır. Litosfer; termal, kimyasal ve reolojik/mekanik olmak üzere üç farklı şekilde tanımlanabilir. Termal litosfer iletken bir jeotermal gradyana sahipken, kimyasal litosfer uzun süre iyi karışmış astenosferden izole kalmayı yansıtan kompozisyonel ve izotopik özellikler gösterir. Reolojik (mekanik) litosfer ise dayanıklılığı ile tanımlanır. Genel olarak termal ve kimyasal litosfer kalınlıkları birbirine yakın ve reolojik litosferden daha kalındır. Litosferin altındaki astenosfer daha sıcak ve akabilecek kadar zayıftır. Levhalar arasındaki etkileşimler, üç ana türde sınır boyunca gerçekleşir: Okyanus ortası sırtlarda deniz tabanı yayılmasıyla yeni okyanusal levha malzemesi oluşur (diverjan/ıraksak sınırlar), dalma-batma kuşaklarında yaşlı okyanusal litosfer batar (konverjan/yakınsak sınırlar) ve transform faylar boyunca iki levha birbirine göre yanal olarak kayar.


Plaka Hareketleri, Volkanizma Ve Depremlerle Değişen Dünya (Yapay Zeka İle Oluşturulmuştur)

Tarihsel Gelişim

Plaka tektoniği teorisi, 1960'ların sonlarında bilim dünyasında geniş kabul görmüş olsa da kökenleri yüzyıllar öncesine dayanır. Atlantik Okyanusu'nun iki yakasındaki kıyı çizgilerinin benzerliği, 16. yüzyılın sonlarından itibaren Francis Bacon gibi kaşifler tarafından fark edilmiştir. 18. ve 19. yüzyıllarda Theodor Christoph Lilienthal ve Alexander von Humboldt gibi düşünürler, kıyı çizgileri boyunca geometrik ve jeolojik benzerlikleri belgelemeye devam etmişlerdir. James Hutton ve Charles Lyell'in 18. ve 19. yüzyıllardaki çalışmaları, jeolojik değişimin ani ve öngörülemez olaylarla (katastrofizm) değil, zaman içinde kademeli olarak gerçekleşen süreçlerle (üniformitaryanizm veya tekdüzelik ilkesi) meydana geldiği düşüncesine geçişi sağlamıştır. Bu ilke, "günümüz, geçmişin anahtarıdır" sözüyle özetlenir.


Frank Taylor, 1910'da kıta kayması fikrine benzer bir hipotez sunmuştur. 1912'de Alfred Wegener, yatay kıtasal hareket modelini öne sürmüş ve kıtaların önceden birleşik olduğunu destekleyen jeolojik yapıların (örn. Cape Fold Kuşağı), stratigrafik dizilimlerin ve fosil faunası ile florasının sürekliliği gibi kanıtlar sunmuştur. Permo-Karbonifer buzul çökellerinin dağılımı da bu fikri desteklemiştir. Wegener, bu birleşik kıta kütlesine "Pangea" adını vermiştir. Ancak Wegener'in teorisi, kıtasal hareket için makul bir mekanizma sunamaması nedeniyle başlangıçta reddedilmiştir. Arthur Holmes, 1928'de mantodaki konveksiyon akımlarının kıtaları sürükleyebileceğini öne sürmüştür ancak günümüzde bu kuvvetin levha hareketlerinde minimal etkisi olduğu bilinmektedir.


1940'lar ve 1950'lerde paleomanyetizma ve radyometrik tarihleme alanındaki gelişmeler, kıtasal kayaçların günümüzden farklı manyetik kutup konumları kaydettiğini ortaya koymuştur. II. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında okyanus tabanı haritalaması, 65.000 km'den uzun, yarı sürekli bir okyanus ortası sırt (MOR) sistemini ortaya çıkarmıştır. 1962'de Harry Hess, bu haritaları inceleyerek deniz tabanı yayılması teorisini geliştirmiştir; buna göre MOR'larda yeni okyanus kabuğu oluşmakta ve yanlara doğru yayılarak kıtaları itmektedir. Hess, eski kabuğun başka yerlerde yok edilmesi gerektiğini de öne sürmüştür. Okyanus kenarlarındaki derin hendekler ve bunlarla ilişkili volkanik/sismik aktivite, dalma-batma kuşaklarına işaret etmiştir. Deniz tabanı bazaltlarındaki MOR'a paralel ve simetrik "manyetik anomalilerin" keşfi, deniz tabanı yayılması hipotezini desteklemiştir. J. Tuzo Wilson'ın transform fayları tanımlaması, Dünya yüzeyinin levhalardan oluşan bir mozaik olarak görülmesini sağlamıştır. Teorinin resmileşmesi genellikle 1969'daki Penrose Konferansı'na atfedilir. Bu paradigma öncesinde, jeolojik yapıların dikey hareketlerle oluştuğunu savunan "Jeosenklinal Teorisi" hakimdi.

Teorik Çerçeve ve İşleyiş

Litosfer ve Astenosfer

Plaka tektoniği, Dünya'nın dış katmanı olan litosferin davranışını tanımlar. Litosfer, altında yer alan daha sıcak ve akışkan astenosferden farklıdır. Termal olarak litosferde ısı iletimle, astenosferde ise konveksiyonla taşınır. Reolojik olarak litosfer katı davranırken, astenosfer jeolojik zaman ölçeklerinde akabilir.

Levha Sınırları

Levhalar arasındaki etkileşimler üç ana sınır türünde yoğunlaşır:


  • Diverjan (Iraksak) Sınırlar: Okyanus ortası sırtlarda deniz tabanı yayılmasıyla yeni okyanusal litosfer oluşur.


  • Konverjan (Yakınsak) Sınırlar: Dalma-batma kuşaklarında, genellikle daha yoğun olan okyanusal litosfer diğer bir levhanın altına dalarak mantoya geri döner.


  • Transform Sınırlar: Transform faylar boyunca levhalar birbirine göre yanal olarak hareket eder.


Iraksak, Yakınsak Ve Transform Levha Sınırlarını İle Manto İçi Konveksiyon Akımlarını Gösteren Genel Şema (Yapay Zeka İle Oluşturulmuştur)

Hareket Mekanizmaları

Levha hareketlerinin ana itici gücünün, dalma-batma kuşaklarında batan yaşlı ve yoğun okyanusal litosferin neden olduğu "levha çekme" (slab pull) kuvveti olduğu kabul edilmektedir. Okyanusal litosfer, okyanus ortası sırtta oluştuğunda yüzer durumdadır ancak yaşlandıkça soğuyarak yoğunlaşır ve altındaki astenosferden daha yoğun hale gelir. Bu yoğunluk farkı, levhanın mantoya batmasına neden olan potansiyel enerjiyi sağlar. "Sırt itme" (ridge push) kuvveti, okyanus ortası sırtların yüksek topoğrafyasından kaynaklanan ve levhayı sırttan uzağa iten yer çekimsel bir kuvvettir ve toplam itici gücün yaklaşık %10'unu oluşturur. Batan levhanın çevresindeki mantoyu aşağı çekmesiyle oluşan "levha emme" (slab suction) kuvveti de levha hareketine katkıda bulunur. Geçmişte düşünülenin aksine, astenosferik konveksiyonun levhaları sürüklemesi (basal drag) mekanizmasının levha hareketlerindeki rolünün sınırlı olduğu düşünülmektedir. Levha hareketlerine karşı koyan başlıca kuvvetler arasında levhanın dalma-batma kuşağında bükülme direnci ve mantonun viskoz direnci bulunur.

Diğer Gezegen ve Uydulardaki Tektonik Rejimler

Plaka tektoniği, Güneş Sistemi'ndeki silikat gezegenler arasında Yer'e özgü bir ısı kaybı ve tektonik aktivite şeklidir. Diğer karasal gezegenlerde ve uydularda farklı tektonik rejimler gözlenir. En yaygın mod, litosferin tek bir parça halinde olduğu ve yatay hareketlerin çok sınırlı olduğu "durağan kapak" (stagnant lid) veya "tek kapak" (single lid) tektoniğidir. Bu rejimde ısı kaybı, volkanizma (sıcak noktalar) ve litosferin damlalar veya daha büyük parçalar halinde koparak mantoya batması (delaminasyon) yoluyla gerçekleşir.

Venüs

Yoğun volkanik aktivite ve deformasyon gösteren, "canlı tek kapak" (vigorous single lid) rejimine sahip olduğu düşünülmektedir. Gezegen yüzeyinin yaklaşık 300 milyon yıl önce küresel bir olayla yenilendiği tahmin edilmektedir. Radar görüntüleri, transform faylara veya okyanus ortası sırtlara benzeyen yapılar gösterse de bunların plaka tektoniği kanıtı olup olmadığı tartışmalıdır.

Mars

Günümüzde tektonik olarak daha az aktif olan, "yavaş tek kapak" (sluggish single lid) rejimindedir. Gezegenin kuzey ve güney yarımküreleri arasındaki belirgin farklılık (hemisferik dikotomi) ve güneydeki eski kabukta gözlenen çizgisel manyetik anomaliler, geçmişte plaka tektoniği benzeri süreçlerin işlemiş olabileceği spekülasyonlarına yol açmıştır ancak bu anomalilerin başka açıklamaları da vardır. Valles Marineris kanyon sisteminin dev bir doğrultu atımlı fay zonu olabileceği öne sürülmüştür ancak alternatif oluşum mekanizmaları da bulunmaktadır. Mars'ta dalma-batma olayının gerçekleşmediği yönünde genel bir görüş birliği vardır.

Io (Jüpiter'in Uydusu) 

Yoğun volkanik aktivitenin gözlendiği ve "ısı borusu" (heat pipe) tektoniği olarak adlandırılan bir durağan kapak rejimine sahip olduğu düşünülmektedir. Bu rejimde ısı, yüzeye sürekli püsküren lavlar aracılığıyla taşınır.

Europa (Jüpiter'in Uydusu)

Buz kabuğunda, Yer'deki plaka tektoniğine benzer şekilde levha hareketleri, yayılma merkezleri ve dalma-batma benzeri özellikler gösteren kanıtlar bulunmuştur. Bu durum, plaka tektoniği benzeri süreçlerin sadece silikat değil, buzlu cisimlerde de işleyebileceğini düşündürmektedir.

Plaka Tektoniğinin Başlangıcı ve Evrimi

Yer'de plaka tektoniğinin ne zaman başladığı, jeolojinin en önemli ve tartışmalı konularından biridir. Farklı kanıt türleri farklı başlangıç zamanlarına işaret edebilmektedir ve tektonik rejimin zaman içinde evrimleştiği genel olarak kabul edilmektedir.

Başlangıç İçin Gerekli Koşullar

Plaka tektoniğinin başlayabilmesi ve sürdürülebilmesi için belirli fiziksel koşulların sağlanması gerekir:


  • Yoğunluk Farkı: Okyanusal litosferin zamanla soğuyarak altındaki astenosferden daha yoğun hale gelmesi, dalma-batma için temel itici gücü sağlar. Erken Yer'in daha sıcak mantosu, daha kalın okyanus kabuğu ve daha ince mantosferik litosfer üretmiş olabilir. Böyle bir litosferin negatif yüzerliğe ulaşması daha uzun sürebilir, bu da erken dönemlerde dalma-batmanın başlamasını zorlaştırmış veya süreksiz hale getirmiş olabilir.


  • Litosferik Dayanıklılık: Litosferin, dalma-batma kuşağına kadar bütünlüğünü koruyabilecek kadar güçlü olması, aynı zamanda kırılıp bükülebilecek kadar da zayıf olması gereklidir. Erken Yer'in daha sıcak litosferi daha zayıf olmuş olabilir.


  • Zayıf Zonlar: Dalma-batmanın başlayabilmesi için litosferde yeterince uzun (yaklaşık 1000 km veya daha fazla) zayıflık zonlarının varlığı gereklidir. Plaka tektoniği başladıktan sonra oluşan transform faylar ve kırık zonları bu tür zayıflıklar yaratır ancak ilk dalma-batmanın başlaması için başka mekanizmalar (örn. büyük göktaşı çarpmaları, manto sorguçlarının (plume) litosferi zayıflatması veya durağan kapak süreçleriyle oluşan hasar) gerekmiş olabilir.


  • Su Varlığı: Suyun varlığı; levha sınırlarını, özellikle de dalma-batma kuşaklarını "yağlayarak" hareketi kolaylaştırır, levhanın bükülmesini sağlar (serpantinleşme yoluyla) ve mantonun ergime sıcaklığını düşürerek yay volkanizmasını tetikler. Yer yüzeyinde en az 4.3 milyar yıldır sıvı suyun var olduğu bilinmektedir.

Başlangıç Zamanı Üzerine Tartışmalar

Plaka tektoniğinin başlangıç zamanı konusunda Hadeen (4.0 Ga öncesi), Arkeen (özellikle Mezoarkeen, 3.2-2.8 Ga civarı) ve Proterozoyik (özellikle Neoproterozoyik, 1.0-0.8 Ga civarı) dönemlerine işaret eden farklı görüşler ve kanıtlar bulunmaktadır. Tektonik rejimin zaman içinde değiştiği, durağan kapak ve plaka tektoniği dönemlerinin birbirini izlemiş veya bir arada bulunmuş olabileceği de öne sürülmüştür. Modern tarzda, yani soğuk, derin ve dik dalma-batmanın Neoproterozoyik'te başladığı yönünde artan kanıtlar bulunmaktadır. Geçişin ani bir olaydan ziyade uzun bir süreç olduğu düşünülmektedir.

Kanıt Türleri

Plaka tektoniğinin geçmişteki varlığını ve başlangıcını belirlemek için çeşitli jeolojik, jeokimyasal ve jeofiziksel kanıtlar kullanılır:

Petrolojik Kanıtlar

  • Ofiyolitler: Kıtalar üzerine yerleşmiş okyanusal litosfer parçalarıdır ve deniz tabanı yayılması ile levha yakınlaşmasını gösterirler. En eski tartışmasız ofiyolitler yaklaşık 2.0 Ga yaşındadır ancak daha yaşlı (Neoarekeen, ~2.5 Ga) örnekler de rapor edilmiştir. Arkeen yeşiltaş kuşaklarındaki bazı dizilimlerin ofiyolit parçaları olabileceği tartışmalıdır.


  • Mavişistler (Blueschists) ve İlişkili Metamorfik Kayalar: Yüksek basınç/düşük sıcaklık (HP/LT) koşullarında (yaklaşık 150-440°C/GPa), genellikle dalma-batma kuşaklarında oluşan metamorfik kayaçlardır. Bilinen en eski mavişistler Neoproterozoyik'e (~800-700 Ma) aittir. Daha eski mavişistlerin yokluğu, ya bu dönemlerde oluşmadıkları ya da korunamadıkları veya farklı mineral toplulukları (örn. aktinolit-klorit) oluşturdukları şeklinde yorumlanmaktadır.


  • Eklogitler (Özellikle Lawsonit İçerenler): Yüksek basınç altında bazaltın metamorfizmasıyla oluşan granat ve klinopiroksen içeren kayaçlardır. Lawsonit minerali içeren eklogitler, soğuk dalma-batma koşullarının göstergesidir ve sadece Fanerozoyik'te bulunurlar. MORB benzeri jeokimyaya sahip veya HP koşulları gösteren eklogitler daha eskidir; en eski tartışmasız dalma-batma ilişkili HP eklogitler Paleoproterozoyik'e (~2.1-1.8 Ga) aittir. Mezoarkeen'e (~2.8 Ga) ait olduğu iddia edilen HP eklogitler tartışmalıdır.


  • Ultra Yüksek Basınç (UHP) Metamorfik Araziler: Koesit veya elmas gibi mineralleri içerirler ve kıtasal kabuğun 100 km'den daha derine battığını gösterirler. En eski güvenilir UHP arazisi yaklaşık 620 Ma yaşındadır.


  • Jadeitit: Yüksek basınç altında oluşan ve genellikle dalma-batma kuşaklarıyla ilişkilendirilen nadir bir kayaçtır. En eski örneği yaklaşık 0.47 Ga yaşındadır.

Tektonik Kanıtlar

  • Paleomanyetizma: Kayaçların oluşumları sırasındaki manyetik alan bilgilerini kullanarak kıtaların geçmişteki konumlarını ve hareketlerini belirlemeyi amaçlar. Verilerin yorumlanması yaş arttıkça zorlaşsa da Mezoarkeen (~3.2 Ga) ve Proterozoyik dönemlerinde kıtaların bağımsız hareket ettiğine dair kanıtlar sunulmuştur.


  • Süperkıta Döngüleri: Kıta parçalarının periyodik olarak bir araya gelip (süperkıta oluşumu) tekrar ayrılması, büyük ölçekli levha hareketlerini gerektirir. Kolombiya/Nuna (~1.8 Ga), Rodinya (~1.2 Ga), Gondvana (~0.54 Ga) ve Pangea (~0.3 Ga) gibi süperkıtaların varlığı iyi belgelenmiştir. Arkeen'de de (Ur, Kenorland ~2.7 Ga ) süperkıtaların oluşmuş olabileceği düşünülmektedir.


  • Pasif Kenarlar: Kıtaların riftleşerek ayrılması sonucu oluşan ve uzun süre tektonik olarak durağan kalan kıta kenarlarıdır. En eski pasif kenar dizilimleri ~2.7 Ga'ya tarihlenir ancak ~2.0 Ga'dan itibaren yaygınlaşırlar.


  • Transform Faylar: Büyük ölçekli doğrultu atımlı faylar, levha sınırlarını oluşturabilir. Arkeen'de büyük doğrultu atımlı fayların varlığı tartışmalıdır.


  • Eşlenik Metamorfik Kuşaklar (Paired Metamorphic Belts): Birbirine paralel uzanan, birinde LT/HP, diğerinde HT/LP metamorfizma koşullarının kaydedildiği kuşaklardır ve yakınsak levha kenarı aktivitesini yansıtırlar. Prekambriyen örnekleri de bulunmaktadır.


  • Orojenez Kuşakları (Akresyoner ve Çarpışmasal): Levhaların yakınlaşması sonucu oluşan dağ kuşaklarıdır. Akresyoner orojenler, devam eden dalma-batma sırasında okyanusal malzeme ve yay kayaçlarının kıtaya eklenmesiyle, çarpışmasal orojenler ise kıta-kıta çarpışmasıyla oluşur. Akresyoner prizmalar (dalma-batma sırasında sıyrılan malzeme yığınları) ~0.9 Ga öncesinde nadirdir ancak Arkeen'de olası örnekler tanımlanmıştır.

Jeokimyasal ve İzotopik Kanıtlar

  • Yay Magmatizması Kayaçları: Günümüz dalma-batma kuşaklarında oluşan ada yayı veya kıtasal yay kayaçlarının (örn. andezit, boninit, adakit) karakteristik iz element (örn. akışkanlarla taşınabilen elementlerde zenginleşme, Nb, Ta gibi HFSE elementlerinde fakirleşme) ve izotopik imzalarını taşıyan eski magmatik kayaçlar, geçmişteki dalma-batma olaylarının kanıtı olarak yorumlanır. Ancak bu imzaların yorumlanmasında alterasyon, kabuksal kirlenme gibi faktörler dikkate alınmalıdır.


  • Elmas İçindeki Kapanımlar: Elmaslar, oluştukları derin manto ortamındaki mineralleri (kapanım) hapsedebilirler. Farklı yaşlardaki elmaslarda peridotitik ve eklogitik kapanım topluluklarının oranlarındaki değişimler (eklogitik olanların ~3 Ga sonrası artması), yüzey malzemelerinin (metamorfize okyanus kabuğu) mantoya taşınma süreçlerindeki değişimlere işaret edebilir.


  • Zirkon ve Elmaslardaki İzotoplar: Çok eski zirkon kristallerindeki (örn. Jack Hills, Avustralya, ~4.4 Ga'ya kadar ) oksijen, lityum ve hafniyum izotopları, erken Yer yüzeyinde sıvı suyun, kıtasal kabuğun ve yüzey alterasyon süreçlerinin varlığına işaret eder. Elmaslardaki karbon, nitrojen, oksijen, stronsiyum, kurşun ve kükürt izotopları da yüzey kökenli malzemelerin mantoya geri döndüğünü gösterir. Ancak bu geri dönüşümün dalma-batma yoluyla mı yoksa başka mekanizmalarla mı (delaminasyon vb.) gerçekleştiği doğrudan anlaşılamayabilir.

Modelleme Çalışmaları

  • Jeodinamik Modelleme: Manto sıcaklığı, litosfer kalınlığı ve reolojisi gibi parametreleri değiştirerek yapılan sayısal simülasyonlar, erken Yer'in daha sıcak koşullarında modern tarzda dik ve sürekli dalma-batmanın zor olduğunu, levhaların daha zayıf olup kolayca kırılabileceğini veya dalma-batmanın sığ açılı ya da süreksiz olabileceğini öngörmektedir. Bu modeller genellikle Arkeen'de durağan kapak veya benzeri rejimlerin hakim olduğunu destekler.


  • Petrolojik Modelleme: Termodinamik prensiplere dayalı faz dengesi modellemeleri, Arkeen kratonlarında yaygın olan tonalit-trondjemit-granodiyorit (TTG) türü kayaçların, dalma-batma ortamı gerektirmeksizin, kalınlaşmış mafik kabuğun farklı derinliklerdeki kısmi ergimesiyle oluşabileceğini göstermektedir.


  • Kıtasal Kabuk Oluşumu ile İlişkisi: Kıtasal kabuğun varlığı tek başına plaka tektoniğinin işlediği anlamına gelmez. Felsik (kıtasal) kabuk oluşumu için temel gereklilik, suyun varlığı ve mafik kayaçların (bazalt, amfibolit) ergimesidir. Bu süreçler, plaka tektoniği olmadan da örneğin kalınlaşmış kabukta veya durağan kapak rejimlerindeki delaminasyon/damlama süreçleriyle ilişkili olarak gerçekleşebilir. Arkeen (~2.7 Ga) ve Paleoproterozoyik (~1.9 Ga) dönemlerdeki büyük kabuk oluşum olayları (zirkon yaş dağılımlarında görülen pikler ), plaka tektoniğinin sürekli işlemesinden ziyade, belki de kısa süreli plaka tektoniği benzeri aktivite patlamaları veya büyük manto olayları ile ilişkili olabilir.

Plaka Tektoniğinin Başlamasının Sonuçları

Modern tarzda plaka tektoniğinin başlaması, Yer sistemleri üzerinde önemli etkilere sahip olmuş olabilir:


Kimberlit Püskürmeleri:

Elmasları yüzeye taşıyan kimberlitlerin Neoproterozoyik ve sonrasında bollaşması, dalma-batma ile mantoya taşınan su ve CO2 miktarındaki artışla ilişkilendirilmiştir. Bu akışkanlar, kratonik litosferin tabanında birikerek patlamalı püskürmelere neden olabilir.


İklim Değişikliği ("Kartopu Dünya"):

Neoproterozoyik dönemdeki büyük iklimsel değişimler ve küresel buzullaşma ("Kartopu Dünya") olayları, durağan kapak rejiminden plaka tektoniğine geçişin iklim dengesini bozmasıyla tetiklenmiş olabilir. Kıtaların yeniden dağılımı, artan volkanizma ve dağ oluşumu gibi faktörler iklimi etkilemiş olabilir.


Biyolojik Evrimin Hızlanması:

Neoproterozoyik'te ökaryotik yaşamın çeşitlenmesi ve çok hücreli hayvanların ortaya çıkışı, plaka tektoniğinin yeni habitatlar yaratması, türleri izole etmesi ve kıta çarpışmalarıyla rekabeti artırması gibi faktörlerle hızlanmış olabilir. "Sıkıcı Milyar" (Boring Billion, ~1.8-0.8 Ga) olarak adlandırılan dönemdeki yavaş evrim hızı, bu dönemin bir durağan kapak rejimi olabileceği fikriyle uyumludur.

Kaynakça

Palin, Richard M. ve M. Santosh. “Plate Tectonics: What, Where, Why, and When?” Gondwana Research 100 (2021): 3–24. Erişim 24 Ekim 2025. https://doi.org/10.1016/j.gr.2020.11.001.

Stern, R. J. “When and How Did Plate Tectonics Begin? Theoretical and Empirical Considerations.” Chinese Science Bulletin 52 (2007): 578–591. Erişim 24 Ekim 2025. https://doi.org/10.1007/s11434-007-0073-8.

Stern, Robert J. “The Evolution of Plate Tectonics.” Philosophical Transactions of the Royal Society A 376 (2018): 20170406. Erişim 24 Ekim 2025. https://doi.org/10.1098/rsta.2017.0406.

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Yazar Bilgileri

Avatar
Ana YazarYunus Emre Yüce24 Ekim 2025 15:38
KÜRE'ye Sor