Radyolojik değerlendirme, çevredeki radyoaktif maddelerden insanlara geçen dozun ve oluşan riskin hesaplanma sürecidir. Radyoaktif materyaller insan yapımı ya da doğal kaynaklardan salınmaktadır. Bu materyaller çevrede taşınabilir (transport) ve belirli konsantrasyonlar halinde saptanabilirler.
Bu noktada hesaplamalar rastgele bir birey üzerinden değil, radyasyona en hassas olan veya o bölgedeki yaşam koşulları nedeniyle en çok maruz kalma riski taşıyan "Kritik Grup" (Critical Group) baz alınarak yapılır. İnsanların maruz kalma şekli için yapılan bu varsayımlar, konsantrasyon verilerini doz ve risk hesaplamasına dönüştürür. Radyolojik risk değerlendirmesi geçtiğimiz son 50 yılda oldukça gelişmiş ve artık çoğu regülasyonun dayanağı olmuştur. Ayrıca radyoaktif madde ile kontamine olmuş alanların nasıl temizleneceği (dekontaminasyon) konusunda da yol göstermektedir.
Radyolojik değerlendirmede, insanların karşı karşıya kaldığı risk hakkında kapsamlı bir tahmin yapabilmek için meteoroloji, fizik ve sağlık fiziği gibi birden çok bilimsel disiplinin birleştirilmesi gerekmektedir.
Radyolojik Risk Değerlendirmesi Nasıl Yapılır?
Radyolojik risk değerlendirmesi Kaynak Terim (Source Term) ile başlar. Kaynak terim; bir kaza durumunda koruma bariyerlerini aşarak dış atmosfere salınan radyoaktif maddelerin miktarını, türünü, fiziksel/kimyasal özelliklerini ve salınım zamanlamasını ifade eden veri setidir. Bu setin içinde özellikle insan sağlığı açısından kritik öneme sahip olan ve tiroidde biriken İyot (I-131) ile uzun yarı ömrü nedeniyle toprağı yıllarca kirletebilen Sezyum (Cs-137) izotoplarının miktarı belirleyicidir.
Geleneksel değerlendirmeler her zaman oluşabilecek en kötü senaryolar dikkate alınarak (Deterministik Yaklaşım) yapılır. Ancak modern analizlerde buna ek olarak, kaza senaryolarının gerçekleşme sıklığını da hesaba katan Olasılıksal Güvenlik Değerlendirmesi (PSA) yöntemleri de sürece dahil edilerek riskin hem boyutu hem de ihtimali ortaya konur.
Nükleer enerji tesisleri ilk tasarım aşamalarından itibaren olası tüm kaza senaryolarına hazır halde tasarlanmaktadır. Bir kaza durumunda kaynak terim, santral içi parametreler ve insan bulunan en yakın çevreden itibaren yapılan radyasyon ölçümlerinin birleştirilmesiyle hesaplanır. Alınan ilk ölçümler durumun ciddiyeti hakkında temel fikirleri verirken; iklim, coğrafya ve popülasyon gibi faktörler yayılım modellemesinde kullanılır.
Radyolojik Risk Değerlendirmesinin Kapsamı Nedir?
Radyolojik yayılım gerçekleşmiş bir çevrede insanların davranışlarının da risk hesaplamalarında göz önüne alınması gerekmektedir. Bu davranışlar solunum, dokunma ve beslenme alışkanlıklarıdır. Çünkü kontaminasyon bu üç yolla da gerçekleşebilir.
Değerlendirmeler sırasındaki tutucu (konservatif) davranış bu aşamada da devam eder. Örneğin kontamine olmuş ve toprakta yetişen bir besinden alınabilecek doz hesaplanırken; kritik gruptaki bireyin bu besini sürekli tükettiği, gıdayı yıkamadan yediği veya kirli ortamda uzun süre korumasız bulunduğu varsayılır. Dağılımı etkileyen coğrafi ve iklimsel faktörler konuma göre değerlendirilir; yağmur, rüzgar ve atmosferik kararlılık nedeniyle radyolojik tehdit içeren bir bulut (plume) çok uzak mesafelere taşınabilmektedir.
Sonuç ve Acil Durum Planlaması
Tüm bu değişkenler ve PSA verileri göz önüne alınarak yapılan hesaplamalar, bireylerin alabileceği potansiyel dozu ortaya koyar. Elde edilen doz seviyesi ise uygulanacak "Müdahaleyi" (Intervention) belirler.
Bu müdahaleler, riskin büyüklüğüne göre santral çevresinde belirlenmiş özel bölgelerde uygulanır. Santrale en yakın ve en yüksek riskli alan Öncelikli Önlem Bölgesi (PAZ) olarak tanımlanırken, daha geniş çaplı izleme ve koruma gerektiren alan Acil Koruyucu Eylem Planlama Bölgesi (UPZ) olarak sınıflandırılır.
Bu bölgelerdeki eylem planları (tahliye, iyot tableti dağıtımı, sığınağa girme vb.) bir kaza durumu oluşmadan önce kararlaştırılmış olmalıdır. IAEA’nın (Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı) rehber dokümanları bu süreçte yol göstericidir.

