Sapienza (Zonchio) Deniz Muharebeleri, Osmanlı–Venedik Savaşı (1499–1503) bağlamında, Mora’nın Messenia kıyılarındaki Sapienza Adası / Porto Longo mevkii ile Zonchio Burnu açıklarında 12, 20, 22 ve 25 Ağustos 1499 tarihlerinde aralıklı olarak cereyan eden dört ayrı deniz çarpışmasının genel adıdır. Olaylar dizisi, çağdaş Venedik anlatılarında “Sopra el Zonchio” ve “Porto Longo” şeklinde yer alır; modern literatürde ise 1499’daki bu safha çoğunlukla “Battle of Zonchio” veya “First Lepanto (1499)” olarak anılır.
Muharebe sırasında Venedik donanmasını Kaptan Antonio Grimani komuta etmekteydi. Osmanlı donanması ise Kaptan-ı Derya Küçük Davud Paşa altında toplanmış, Kemal Reis de bu muharebenin içinde öne çıkan kaptanlardan biri olmuştur. Venedik tarafında Grimani’nin kumandası ve kararları, Osmanlı tarafında ise Davud Paşa’nın icraatları ile Kemal Reis’in muharebe içindeki rolü özellikle vurgulanır.

Mora Sahilleri ve Çevresini Gösterir Harita (Kitâb-ı Bahriye)【1】
Zonchio/Sapienza muharebeleri, gemi toplarının ilk defa kullanımı açısından da Akdeniz savaş usulünde bir dönüm noktası olarak değerlendirilir. Literatürde “ilk” nitelemesi tartışmalıdır; ancak çağdaş tartışmalar, Osmanlı filosunda olağan dışı büyüklükte iki top taşıyan bir kadırga örneğinin zikredildiğine işaret eder.
Muharebeler sırasında verilen kayıplar, Venedik kamuoyunda ciddi bir tepkiye yol açmış ve 1500 başlarında Antonio Grimani’nin yargılanmasına neden olmuştur. Bu süreç, cumhuriyetin iç siyasetinde önemli tartışmalara zemin hazırlamış; aynı savaşın ilerleyen safhalarında Modon ve Koron’un kaybı (1500) ile 1503 barışına giden sürecin kritik dönemeçlerinden biri olarak değerlendirilmiştir.
Siyasi ve Stratejik Arka Plan (1494–1499)
On beşinci yüzyılın sonlarına gelindiğinde Akdeniz’de Osmanlı İmparatorluğu ile Venedik Cumhuriyeti arasındaki rekabet, hem siyasî hem de iktisadî boyutlarıyla keskinleşmişti. Venedik, Adriyatik Denizi’nin güvenliğini sağlamak ve Levant ticaret yollarını korumak için Mora kıyılarındaki kalelerini ve adalarını elde tutmaya çalışıyor; Osmanlı ise bu hâkimiyeti kırarak Ege ve İyonya hattında deniz üstünlüğünü pekiştirmeyi hedefliyordu.
Bu dönemde İtalya yarımadasında gelişen siyasal gelişmeler de denkleme doğrudan etki etmiştir. 1494’te Fransa Kralı VIII. Charles’ın İtalya seferi ile başlayan süreç, yarımadada güç dengelerini değiştirmiş, Venedik’in kara ordusu ve diplomatik kapasitesi büyük ölçüde bu cepheye yönelmiştir. Osmanlılar açısından bu durum, Venedik’in doğudaki savunmasını zayıflatan elverişli bir fırsat olarak değerlendirilmiştir.
Savaşın arifesinde Osmanlı, merkezi deniz gücünü artırmak üzere donanmasını güçlendirmiş ve Akdeniz’de korsanlık faaliyetleriyle tanınan tecrübeli reisleri devlet hizmetine almıştır. Kemal Reis’in 1494’ten itibaren saray himayesine alınması, gemilerinin tersane imkânlarıyla donatılması ve büyük topçu gücüyle desteklenmesi, Osmanlı denizciliğinde profesyonel bir dönüşümün göstergesi olmuştur. Bu hamlelerle beraber Osmanlıların amacı yalnızca Venedik donanmasını mağlup etmek değil, aynı zamanda Mora sahillerindeki Venedik kalelerini tecrit ederek ticaret ve iaşe yollarını denetim altına almaktı.

Modun (Motun) Kalesini Gösterir Harita (Kitâb-ı Bahriye)【2】
Venedik cephesinde ise hazırlıklar aynı ölçüde yeterli olmamıştır. Kaptan-general Antonio Grimani, burjuva kökenli bir aileden gelmesine rağmen sınırlı denizcilik deneyimine sahipti. Bu durum, donanmanın yönetiminde ciddi bir zafiyete yol açmış ve karar alma süreçlerinde tereddütler doğurmuştur. Venedik Senatosu, Osmanlı tehdidinin büyüklüğünü kavramış olmakla birlikte, İtalya’daki savaşların getirdiği askerî ve mali yükümlülükler yüzünden denizdeki gücünü tam kapasiteyle harekete geçirememiştir. Cumhuriyetin Papalık ve İspanya ile ilişkileri, Osmanlı’ya karşı geniş çaplı bir ittifak oluşturulmasını güçleştirmiştir.
1499 yazında Osmanlı donanmasının Mora kıyılarına yönelmesiyle başlayan deniz seferi, iki taraf arasındaki güç dengesinin nasıl değiştiğini göstermiştir. Osmanlılar güçlü bir filo ile sahaya çıkarken, Venedik donanması sayı ve disiplin açısından aynı düzeyi yakalayamamıştır. Zonchio ve Sapienza önlerinde yaşanan çarpışmalar bu dengesizliği ortaya koymuş; sonraki yıllarda Modon ve Koron’un kaybı ile sonuçlanacak sürecin zeminini hazırlamıştır.
1503’te imzalanacak barış antlaşması Osmanlı'ya üstünlük kazandırarak Venedik’in doğu Akdeniz’deki etkinliği sınırlanmıştır. Böylece 1494–1499 arasındaki siyasal ve stratejik gelişmeler, Sapienza (Zonchio) Deniz Muharebeleri’ni yalnızca bir askerî çatışma olmaktan çıkarıp, Akdeniz’de güç dengelerini etkileyen bir dönüm noktası hâline getirmiştir.
Coğrafi konum ve Muharebe sahası
Muharebeler, Mora’nın güneybatısında Modon (Methoni), Sapienza Adası ve Navarin (Pylos) üçgeni ile Zonchio Burnu çevresinde gerçekleşmiştir. Bu bölge, korunaklı koyları ve dar boğazlarıyla filoların sığınak olarak kullandığı, aynı zamanda açık denize açılma imkânı sağlayan stratejik bir deniz sahasıydı. Osmanlı filosu yaz aylarında Sapienza Adası’nın ardındaki Porto Longo limanına demirlemiş, buradan hareket ederek muharebe safhalarını başlatmıştır. Venedik donanması da aynı hat üzerinde, rüzgâr üstünlüğünü ele geçirmek amacıyla Modon ve Sapienza arasındaki açıkta mevzilenmiştir. Bu düzen, bölgenin savaş boyunca taraflar için bir merkezî üs işlevi gördüğünü ortaya koymaktadır. Piri Reis'in Kitab-ı Bahriye'sinde Sapienza adasının konumu şu şekilde geçmektedir;
...Bâdehû zikr olan yerin karşusında birkaç ıssız adacıklar vardır. Ol adacıkların cümleden bir bölügüne Kocular dirler. Mezkûr üç adacıkdır. Issız eger vâki' olub büyük gemiyle ol adalara varup yatmak murâd olunursa zikr olan adalara gün batısı tarafından gelen gemilerün âdeti budur kim; ol adaları sol tarafına alup iskandil ile sekiz kulaç su bulurlar, demir korlar. Palamarı şoluk (?) tarafında olan adalara bağlarlar. Demiri karayel üstine korlar. İşbu vechle olıcak. Büyük gemilere eyü yatakdur. Şöyle biline vesselâm.【3】
Burada Piri Reis'in bahsettiği 3 adacık Mora Yarımadası'nın güneyinde yer alan Schiza, Sapientza ve Agia Marina adalarıdır. Bu adaların konumlarını gösteren harita ise şu şekildedir;

Savaşın geçtiği alanı gösterir harita (Kitâb-ı Bahriye)【4】
Sahanın askerî niteliğini belirleyen en önemli unsur rüzgâr ve akıntılardı. 12 Ağustos 1499’daki ilk büyük temas, Osmanlı donanmasının Porto Longo’dan çıkışı sırasında gerçekleşmiş, Venedik filosu ise uygun rüzgârı bekleyerek bu çıkışı karşılamıştır. İzleyen günlerdeki çatışmalar yine aynı hatta, Porto Longo ile Zonchio açıkları arasında cereyan etmiş, 25 Ağustos’ta ise muharebe hattı Patras Körfezine kadar genişlemiştir. Böylece dört ayrı gün yaşanan çarpışmalar, Sapienza’dan başlayıp Patras’a uzanan bir deniz koridoru boyunca sürmüştür.
Filoların konumlanışı bu coğrafyanın sunduğu imkânlarla yakından ilişkiliydi. Osmanlı gemileri açık denizde birbirinden birkaç mil mesafe ile düzenlenmiş, Venedik ağır unsurları ise Sapienza’nın yaklaşık on mil açığında saf tutmuştur. Bu düzenlemeler, muharebelerin açık deniz ile korunaklı limanlar arasında gidip gelen bir temas ve ayrılma ritmi içinde gerçekleştiğini gösterir. Rüzgârın yön değiştirmesi, tarafların muharebe düzenlerini gün içerisinde yeniden kurmalarına yol açmıştır.
Navarin de bu süreçte önemli bir rol üstlenmiştir. İlk çarpışmalardan sonra Osmanlı filosunun burada demirlemiş olduğu ve sonrasında yeniden açılarak muharebeye devam etmiş olduğu aktarılmıştır. Böylece Navarin, Porto Longo ile birlikte hattın “geri çekilme, toparlanma ve yeniden çıkış” döngüsünün önemli bir halkası hâline gelmiştir. Zonchio adı ise kaynaklarda sık sık muharebe yerini tanımlamak için kullanılmış, burnun çevresindeki deniz sahası bütün çarpışmaların merkezi olarak anılmıştır.
Bölgenin bu yapısı, Akdeniz’de kürekli donanmanın işleyişiyle de uyumluydu. Kadırgaların insan gücüne dayalı kürek sistemi ve sınırlı iaşe kapasitesi, filoların kısa aralıklarla demirleyebilecekleri küçük ada ve koylara ihtiyaç duymasına yol açmıştır. Bu nedenle Sapienza gibi adaların ardındaki doğal limanlar yalnızca bekleme ve rüzgâr kollama noktaları değil, aynı zamanda ikmal ve toparlanma merkezleri olmuştur. Bu zorunluluk, Osmanlı–Venedik deniz rekabetinde sığınak ve demirleme yerlerinin ele geçirilmesi ya da engellenmesinin neden sürekli bir stratejik hedef hâline geldiğini de açıklamaktadır.
Sefer hazırlıkları ve Kuvvetlerin Teşkili
1499 yılına gelindiğinde Osmanlı donanması ile Venedik filosu, Akdeniz’in en büyük iki deniz gücünü temsil etmekteydi. Ancak her iki tarafın sefer hazırlıkları farklı koşullarda şekillenmiş, bu durum Zonchio ve Sapienza önlerinde yapılacak muharebelerin seyrini doğrudan etkilemiştir.
Osmanlı cephesinde, II. Bayezid’in desteğiyle İstanbul Tersanesi’nde yoğun bir inşa faaliyeti yürütülmüştür. Seferin idaresi resmî olarak Kaptan-ı Derya Küçük Davud Paşa’ya verilmiş, fakat donanmanın fiilî komutasında Kemal Reis öne çıkmıştır. Bu dönemde Osmanlı donanmasının çekirdeğini kadırgalar oluşturmaktaydı; ancak özellikle 1490’lı yıllardan itibaren büyük yelkenli gemiler ve topçu gücü de donanmaya katılmıştır.

Girit ve Mora Adalarını Gösterir Harita (Kitâb-ı Bahriye)【5】
Kemal Reis’in Akdeniz’de korsanlık deneyimiyle kazandığı manevra kabiliyeti, Osmanlı filosuna yalnız sayısal değil niteliksel bir üstünlük de kazandırmıştır. Seferde görev alan reisler arasında Burak Reis, Sâlih Reis ve diğer tecrübeli denizciler de bulunmuştur. Bu kadro, seferin askerî etkinliğini artıran önemli bir unsur haline gelmiştir.
Venedik tarafında hazırlıklar, cumhuriyetin klasik denizcilik teşkilatı çerçevesinde yürütülmüştür. Venedik Arsenal’i, Akdeniz’in en gelişmiş tersanelerinden biri olarak çok sayıda kadırgayı donatabilme kapasitesine sahipti. Buna rağmen, Kaptan-general Antonio Grimani’nin göreve getirilmesi donanmanın yönetiminde tartışmalara yol açmıştır. Grimani zengin ve nüfuzlu bir aileden gelmekle birlikte denizcilik tecrübesi sınırlıydı; bu nedenle komutanlık makamına atanması cumhuriyet içinde siyasi bir tercih olarak değerlendirilmiştir.
Venedik filosunun ana gövdesini kadırgalar oluşturmuş, bunlara destek olarak ağır yelkenli gemiler de donatılmıştır. Ayrıca Venedik, geleneksel olarak Dalmaçya kıyılarından, Ege adalarından ve ittifak içinde bulunduğu bazı İtalyan şehir devletlerinden yardımcı unsurlar toplamıştır.
İki donanmanın teşkili arasındaki en belirgin fark, gemi topçuluğu alanında ortaya çıkmıştır. Osmanlı filosu daha büyük toplara ve ateş gücüne sahip kadırgalarla seyre çıkmış, bu da muharebeler sırasında belirleyici bir üstünlük sağlamıştır. Venedik filosu ise top gücü bakımından daha sınırlı kalmış, manevra kabiliyetini artırmaya çalışsa da ateş desteğinde geride kalmıştır. Bu durum, 1499 Ağustos’unda yapılan dört muharebede Osmanlıların avantajlı konuma geçmesine zemin hazırlamıştır.

Mora Adası ve Çevre Adacıkları Gösterir Harita (Kitâb-ı Bahriye)【6】
Her iki tarafın sefer hazırlıkları, yalnız askerî değil aynı zamanda lojistik unsurlara da dayanmıştır. Osmanlı donanması İstanbul’dan sefere çıktığında ikmal için Ege adalarını ve Mora kıyılarını kullanmış, Venedik filosu ise Dalmaçya kıyılarındaki üslerden ve Adriyatik içlerinden destek sağlamıştır. Kadırgaların kısa menzilli ikmal zorunlulukları nedeniyle bu üslerin seçimi, seferin seyri üzerinde belirleyici olmuştur. Bu koşullar altında karşı karşıya gelen iki filo, hem donanma teşkilatları hem de komutanlarının tecrübesi bakımından farklılıklar göstermiştir. Bu farklılıklar, muharebenin sonuçlarını anlamada temel bir çerçeve sunmaktadır.
Gemi tipleri, Silahlar ve Doktrin
1499 seferinde karşı karşıya gelen Osmanlı ve Venedik donanmaları, Akdeniz’in geç ortaçağdan erken yeniçağa uzanan dönüşümünü yansıtan iki farklı yapı sergilemiştir. Her iki filo da esas itibarıyla kadırgalardan oluşmuş, ancak bu çekirdeğin etrafında yelkenli ağır gemiler ve topçu gücü bakımından farklı özellikler gösteren unsurlar yer almıştır.
Osmanlı donanması, 15. yüzyılın ikinci yarısında hızla gelişen tersane üretimi sayesinde hem sayıca hem de donanım açısından güçlenmişti. Kadırgaların yanında, daha geniş gövdeli ve yüksek bordalı büyük tekneler donanmaya eklenmiş, bu gemilere ağır toplar yerleştirilmiştir. Kaynaklarda özellikle iki büyük toplu kadırgadan söz edilmekte, bu örnekler Osmanlı filosunun ateş gücünü artırmaya yönelik yenilikçi uygulamaları göstermektedir. Bu gemiler, kürekli donanma yapısını bozmadan topçu kullanımını ön plana çıkarmış, Sapienza (Zonchio) muharebelerinde de belirleyici rol oynamıştır.

Sapienza Deniz Muharebelerini Gösterir Gravür (British Museum)
Venedik donanması ise uzun süredir Akdeniz’de üstünlük sağlamış olmasına rağmen, bu dönemde topçu açısından Osmanlı filosunun gerisinde kalmıştır. Venedik Arsenal’i çok sayıda kadırga inşa etme kapasitesine sahipti; ancak top gücünü artırma konusunda daha temkinli davranılmıştır. Venedik filosunda kadırgaların yanında birkaç büyük yelkenli gemi de bulunmuş, fakat bu gemiler Osmanlıların sahip olduğu ateş yoğunluğunu karşılamaya yetmemiştir. Filonun avantajı, tecrübeli mürettebat ve denizcilikteki kurumsal gelenekten gelmekteydi; fakat komuta kademesindeki zafiyet, bu üstünlüğün sahada etkili olmasını sınırlamıştır.
Doktrin bakımından iki tarafın da önceliği, kürekli gemilerin manevra kabiliyeti üzerine kuruluydu. Akdeniz savaş usulünde hedef, düşman gemisini bordalayarak yakın dövüşe girmekti. Bununla birlikte Osmanlı filosunun güçlü topçu kullanımı, bu geleneksel anlayışı dönüştürmüş, mesafeden ateşle karşı tarafı yıpratma eğilimi daha görünür hâle gelmiştir. Venedik tarafı ise rüzgâr üstünlüğünü elde ederek Osmanlı donanmasını kuşatma planları yapmış, fakat uygulamada bu strateji başarıya ulaşmamıştır.
Bu farklılıklar, Sapienza ve Zonchio açıklarındaki muharebelerin seyrini tayin eden temel unsurlar olmuştur. Osmanlı filosunun ateş gücü ve gemi tiplerindeki çeşitlilik, çarpışmaların sonucunda avantajlı konuma geçmesini sağlamış; Venedik filosu ise klasik kadırga savaş taktiklerine bağlı kalması nedeniyle üstünlüğü kaybetmiştir. Böylece 1499’daki muharebeler, Akdeniz’de gemi topçuluğunun önem kazandığı yeni bir dönemin başlangıcı olarak değerlendirilmiştir.
Muharebe Kronolojisi (Ağustos 1499)
12 Ağustos 1499 – İlk temas
Muharebelerin ilki, Osmanlı donanmasının Sapienza Adası ardındaki Porto Longo limanından çıkışı sırasında yaşanmıştır. Osmanlı filosu korunaklı demir yerinden açıldığında, Antonio Grimani komutasındaki Venedik donanması üst rüzgârı ele geçirmeyi hedeflemiş, fakat düzenli bir saldırı tertibi oluşturmakta zorlanmıştır. Grimani’nin temkinli yaklaşımı, Venedik saflarında kararsızlık yaratmıştır. Buna karşılık Osmanlı filosu, özellikle Kemal Reis’in öncü kadırgalarıyla hızlı manevra kabiliyetini göstermiştir.
Osmanlı kadırgalarında bulunan ağır toplar, ilk anda Venedik gemilerine yoğun ateş açarak saf düzeninde karışıklık yaratmıştır. Günün sonunda Venedik filosu geri çekilmiş, Osmanlı donanması yeniden Porto Longo’ya dönerek güvenli pozisyonunu korumuştur. Bu ilk çarpışma kesin sonuç vermemiş olsa da, Osmanlı filosunun ateş gücündeki üstünlük açık biçimde hissedilmiştir.
20 Ağustos 1499 – İkinci çarpışma
İkinci karşılaşmada taraflar yeniden sahaya çıkmış, bu kez Venedik filosu Osmanlı donanmasını kuşatma niyetiyle harekete geçmiştir. Ancak rüzgâr koşullarının değişkenliği ve Venedik komutasındaki uyumsuzluk planın uygulanmasını engellemiştir. Osmanlı filosu, toplarını etkili biçimde kullanarak Venedik kadırgalarının bir bölümünü ağır hasara uğratmıştır.
Bu esnada bazı Venedik gemilerinde disiplin bozulmuş, mürettebatın düzeni kaybetmesi saf düzeninin dağılmasına yol açmıştır. Osmanlı filosu muharebe alanında etkinliğini artırmış, fakat bu çarpışma da kesin sonuçla bitmemiştir. Yine de Venedik cephesinde moral kaybı ve kaygı artmıştır.
22 Ağustos 1499 – Üçüncü çarpışma
Üçüncü muharebe, serinin en sert safhalarından biri olmuştur. Her iki taraf da daha geniş kuvvetlerle sahaya çıkmıştır. Osmanlı filosu, Kemal Reis’in yönettiği kanat manevraları ve yoğun top ateşiyle baskın bir üstünlük kurmuştur. Venedik gemileri arasındaki koordinasyon zayıf kalmış, bazı kadırgalar saf düzeninden koparak tek başına çarpışmak zorunda kalmıştır.
Bu durum Osmanlıların işini kolaylaştırmış, ateş gücünü daha etkili kullanmalarına imkân vermiştir. Çarpışma sırasında Osmanlı gemilerinin bordalama girişimleri de kaydedilmiştir. Günün sonunda Venedik filosu yeniden çekilmek zorunda kalmış, Osmanlı filosu sahada etkinliğini sürdürmüştür.
25 Ağustos 1499 – Son safha
Dördüncü ve son çarpışma, muharebelerin en geniş coğrafyada gerçekleşenidir. Çatışmalar bu kez Patras Körfezi’nin ağzına kadar uzanmıştır. Venedik filosu, saf düzenini korumakta zorlanmış ve dağınık biçimde hareket etmiştir. Antonio Grimani’nin yetersiz komutası bu aşamada daha da belirgin hâle gelmiştir. Osmanlı filosu, ateş gücünü yoğunlaştırarak Venedik gemilerine ağır kayıplar vermiştir.
Bazı Venedik kadırgaları top ateşiyle batırılmış, bazıları ise alev alarak kullanılamaz hâle gelmiştir. Venedik gemilerinin büyük kısmı muharebe sahasını terk etmiş, Osmanlı filosu ise zaferle bölgeye hâkim olmuştur. Bu sonuç, yalnızca Ağustos 1499 muharebelerinin kapanışı değil, aynı zamanda Venedik donanmasının moral ve itibar kaybının da başlangıcı olmuştur.
Bu dört muharebe, Osmanlı donanmasının topçu gücüne dayalı yeni deniz savaş anlayışının etkinliğini ortaya koymuş, Venedik’in ise geleneksel kadırga doktriniyle üstünlük sağlamasının artık mümkün olmadığını göstermiştir. Ağustos 1499’daki yenilgiler, bir yıl sonra Modon ve Koron’un kaybına giden sürecin askeri zeminini hazırlamıştır.
Sonuçlar ve Artçı gelişmeler (1499–1500)
1499 Ağustosunda Zonchio ve Sapienza açıklarında meydana gelen dört muharebe, Osmanlı donanmasının stratejik üstünlüğünü pekiştirmiştir. Osmanlı filosu yalnızca Venedik donanmasını geri çekilmeye zorlamakla kalmamış, aynı zamanda Mora kıyılarındaki Venedik kalelerine yönelik baskıyı da artırmıştır. Venedik açısından kayıplar gemi ve insan gücüyle sınırlı kalmamış, aynı zamanda siyasi ve psikolojik bir çöküntü de doğmuştur. Kamuoyunda muharebelerin kaybedilmesi büyük tepkiyle karşılanmış, sorumluluk doğrudan Antonio Grimani’ye yüklenmiştir.
Grimani hakkında 1500 başlarında bir yargılama süreci başlatılmış, Senato’da ve halk arasında geniş tartışmalar yapılmıştır. Grimani, yetersiz denizcilik deneyimi nedeniyle ağır biçimde eleştirilmiş, alınan kararlar tereddütlü ve sonuçsuz bulunmuştur. Yargılama sonucunda Grimani görevinden alınmış ve bir süreliğine sürgün edilmiştir. Bu süreç, Venedik’te askerî komutanların yetkinliği konusunu gündeme taşımış, cumhuriyetin denizcilik politikasının yeniden sorgulanmasına yol açmıştır.

Mora Vilayeti'ni Gösterir Harita (Kitâb-ı Bahriye)【7】
Osmanlılar açısından 1499 muharebeleri, Mora kıyılarındaki harekâtın başlangıcı olmuştur. Bu zaferler, 1500 yılında Modon ve Koron gibi Venedik’in “iki gözü” sayılan müstahkem mevkilerin Osmanlı eline geçmesine zemin hazırlamıştır. Bu kalelerin kaybı, Venedik’in Ege ve İyonya’daki deniz üstünlüğünü ciddi biçimde sarsmıştır. Osmanlılar böylece Mora kıyılarında hâkimiyet kurarak sefer hattını güvence altına almıştır.
1499–1500 süreci, Osmanlı–Venedik Savaşı’nın seyrini belirleyen dönüm noktalarından biri olmuştur. Venedik, müttefik arayışlarına rağmen Osmanlı karşısında tek başına direnememiş, 1503 yılında imzalanan barış antlaşmasıyla Osmanlı kazanımlarını tanımak zorunda kalmıştır. Bu gelişmeler, Osmanlı donanmasının 16. yüzyıl boyunca sürecek Akdeniz hâkimiyetinin temel taşlarından biri olmuş, Venedik için ise deniz üstünlüğünün kalıcı biçimde sarsıldığı bir dönemin başlangıcı olmuştur.


