logologo
Ai badge logo

Bu madde yapay zeka desteği ile üretilmiştir.

Sokrates'in Savunması

Edebiyat+2 Daha
fav gif
Kaydet
viki star outline

Sokrates'in Savunması (Grekçe: Ἀπολογία Σωκράτους - Apología Sokrátous), Platon'un erken dönem diyalogları arasında yer alan ve felsefe tarihinin kurucu metinlerinden biri olarak kabul edilen bir eserdir. Metin, M.Ö. 399 yılında Atina'da, Sokrates'in 501 kişilik bir halk mahkemesi (dikasterion) önünde "gençlerin ahlakını bozmak" ve "kentin tanrılarına inanmamak" suçlamalarıyla yargılanmasını konu alır. Eser, yalnızca tarihsel bir olayın dökümü olmayıp, aynı zamanda felsefe ile kent-devlet (polis) arasındaki çatışmayı, filozofun yaşam biçimini ve ruh, erdem, hakikat gibi temel kavramların Sokratik yorumunu ortaya koyan bir manifestodur.


Sokrates'in Mahkemede Yaptığı Savunma (Yapay Zeka Yardımıyla Üretilmiştir)

Tarihsel ve Felsefi Arka Plan

Sokrates'in M.Ö. 399 yılındaki davası, tekil bir hukuki olaydan ziyade, Atina'nın içinde bulunduğu derin felsefi, siyasi ve toplumsal krizlerin bir kesişim noktasında yer alan bir olaydır. Bu nedenle, Savunma metnini ve Sokrates'in mahkûmiyetini anlamak, iki temel arka planı ayrıntılı bir şekilde incelemeyi gerektirir: Birincisi, Sokrates'in kimliğine dair temsillerden kaynaklanan ve "Sokrates Sorunu" olarak bilinen felsefi problem; ikincisi ise Peloponez Savaşı sonrası Atina'nın yaşadığı siyasi çöküş ve ahlaki çözülme ortamıdır. 

Sokrates Sorunu ve Üç Farklı Sokratik Portre

Sokrates'in felsefesini yazılı bir metin olarak bırakmamış olması, onun düşüncelerine ancak ikinci elden tanıklıklar aracılığıyla ulaşılmasına neden olmuştur. "Sokrates sorunu" olarak adlandırılan bu durum, tarihsel Sokrates'in hakikatine ulaşmadaki metodolojik zorluğa işaret eder ve onun kişiliğini farklı edebi ve felsefi portreler üzerinden değerlendirmeyi zorunlu kılar. Bu portrelerin en öne çıkanları şunlardır:


  • Aristophanes'in Tehlikeli Entelektüeli: Komedya yazarı Aristophanes, davanın görülmesinden 24 yıl önce sahnelenen Bulutlar (M.Ö. 423) adlı oyununda Sokrates'i, doğa olaylarını araştıran (gökyüzü ve yeraltı ile ilgilenen), zayıf argümanı güçlü göstermeyi öğreten, geleneksel tanrıları reddeden ve bu yolla gençleri yoldan çıkaran tehlikeli bir entelektüel olarak hicveder.【1】  Bu karikatürize portre, bir doğa filozofu ile Sofist arasında bir figür çizer ve Sokrates'in Savunma'da "eski suçlamalar" olarak nitelendireceği olumsuz kamuoyu kanısının oluşmasında temel bir rol oynamıştır. 


  • Ksenophon'un Ahlak Bilgesi: Tarihçi ve Sokrates'in öğrencisi olan Ksenophon, başta Sokrates'ten Anılar olmak üzere eserlerinde, Sokrates'i geleneksel değerlere bağlı, dindar, pratik ve ahlaki bir bilge olarak tasvir eder. Bu Sokrates, kentin dini ritüellerine (kurban kesme, kehanete danışma) uyan , "kendine egemen olma" (özdenetim) erdemiyle öne çıkan , mütevazı bir yaşam süren ve bilgeliğini kentin yararına sunan bir yurttaştır. 


  • Platon'un "Filozof"u: Platon, diyaloglarında Sokrates'i yeni bir insan tipi, bir "filozof" olarak yeniden inşa eder. Bu portre, ruh, erdem ve hakikat gibi kavramlara yeni bir yorum getirerek, felsefeyi bir yaşam biçimi olarak ortaya koyar. Platon'un Sokrates'i, yaşamını felsefi bir sorgulamaya adayan ve bu uğurda toplumla ve onun yerleşik değerleriyle çatışmayı göze alan bir karakterdir. Savunma, Platon'un bu "filozof" kimliğini en canlı şekilde sunduğu metin olarak kabul edilir. 

Krizdeki Atina Polisi: Stasis ve Siyasi Ortam

Sokrates'in M.Ö. 399 yılındaki davasını ve mahkûmiyetini tam olarak anlayabilmek için, davanın gerçekleştiği dönemin Atina'sının içinde bulunduğu derin siyasi, toplumsal ve ahlaki krizi ayrıntılı bir şekilde incelemek zorunludur. Bu dönem, uzun bir savaşın getirdiği yıkım, siyasi istikrarsızlık, toplumsal çözülme ve değerler sistemindeki bir çöküş ile karakterize edilir. Sokrates'in felsefi sorgulamaları, bu kriz ortamında mevcut düzen için bir tehdit olarak algılanmıştır.

Peloponez Savaşı'nın Yıkıcı Etkileri (M.Ö. 431-404)

Atina ile Sparta ve müttefikleri arasında 27 yıl süren Peloponez Savaşı, Atina için topyekûn bir yıkımla sonuçlanmıştır. Savaşın etkileri çok katmanlı olmuştur:


  • Askeri ve Siyasi Çöküş: Savaş, Atina'nın M.Ö. 404'te kesin olarak yenilmesiyle sona erdi. Bu yenilgi, Atina'nın deniz imparatorluğu olan Delos Birliği'nin dağılmasına, donanmasının yok edilmesine ve şehir surlarının yıkılmasına yol açtı. Atina, siyasi ve askeri gücünü büyük ölçüde yitirerek Sparta'nın hegemonyası altına girdi.


  • Demografik ve Ekonomik Yıkım: Savaş, Atina'nın yurttaş nüfusunda büyük bir kayba neden oldu. Askeri kayıpların yanı sıra, savaşın ilk yıllarında yaşanan ve tarihçi Thukydides tarafından ayrıntılı olarak anlatılan Büyük Veba Salgını, nüfusun yaklaşık üçte birinin ölümüne sebep oldu. Kentin ekonomik yapısı da çöktü; ticaret yolları kesintiye uğradı, tarım arazileri tahrip edildi ve devletin hazinesi tükendi. Bu durum, yaygın bir yoksulluğa ve sosyal huzursuzluğa zemin hazırladı.

Stasis: Toplumsal Çözülme ve Değerlerin Altüst Oluşu

Thukydides, savaşın sebep olduğu ahlaki ve toplumsal çöküşü tanımlamak için stasis terimini kullanır. Stasis, basit bir iç çekişmeden veya siyasi hizipleşmeden daha derin bir anlam taşır; bu, polisin temelini oluşturan toplumsal bağların ve ahlaki değerlerin tamamen çözüldüğü bir "kent hastalığı"dır. Thukydides'e göre, bu dönemde "Gelenekler tamamen bozulmaya yüz tutmuştu... Kelimelerin bile anlamları değişmişti." 【2】 


Bu ortamda sadakat, adalet, ölçülülük gibi geleneksel erdemler anlamını yitirmiş; partizanlık ve kişisel çıkarlar, kente olan bağlılığın önüne geçmiştir. Sokrates'in erdem, adalet ve bilgi üzerine yaptığı felsefi sorgulamalar, tam da bu değerlerin anlamsızlaştığı bir toplumda gerçekleşmiştir.

Siyasi İstikrarsızlık: Oligarşik Darbeler

Savaşın yarattığı kaos, Atina demokrasisinin istikrarsızlaşmasına ve iki büyük oligarşik darbeye sahne olmasına neden oldu:


  • 411 Darbesi ("Dört Yüzler" Yönetimi): Savaşın devam ettiği bir dönemde, bir grup oligarşi yanlısı, demokrasiyi devirerek "Dört Yüzler Meclisi" adıyla anılan bir yapı kurdu. Bu yönetim kısa ömürlü olsa da, Atina demokrasisinin ne kadar kırılgan olduğunu ve kent içindeki oligarşik fraksiyonun gücünü göstermesi bakımından önemlidir.


  • Otuzlar Tiranlığı (M.Ö. 404-403): Atina'nın yenilgisinin hemen ardından Sparta'nın desteğiyle iktidara gelen ve "Otuzlar Tiranlığı" olarak bilinen oligarşik rejim, kent tarihinde bir terör dönemi başlattı. Bu rejimin liderleri arasında, Sokrates'in eski çevresinden olan Kritias gibi isimler de vardı. Tarihi anlatıya göre otuzlar, yaklaşık 1500 yurttaşı idam ettirdi, demokrat liderleri ve zenginleri hedef aldı, mal varlıklarına el koydu ve yurttaşların haklarını gasp etti. Sokrates'in bu rejimle olan ilişkisi karmaşıktır. Bir yandan Kritias gibi tiranlarla olan geçmişteki ilişkisi nedeniyle onlarla özdeşleştirilirken, diğer yandan Platon ve Ksenophon, Sokrates'in Otuzlar'ın adaletsiz bir emrine (Salamisli Leon'un tutuklanması) karşı çıkarak hayatını tehlikeye attığını aktarır. Bu durum, Sokrates'in siyasi konumunun basit bir oligarşi yandaşlığı olarak tanımlanamayacağını gösterir.

Demokrasinin Yeniden Tesisi ve Güvensizlik Ortamı

Otuzlar Tiranlığı, Thrasibulos liderliğindeki demokratların Atina'ya dönerek oligarkları devirmesiyle M.Ö. 403 yılında sona erdi. Demokrasi yeniden tesis edildi, ancak toplumdaki istikrarsızlık sürmeye devam etti.


  • Genel Af ve Hukuki Sonuçları: Demokrasinin restorasyonundan sonra toplumsal uzlaşmayı sağlamak amacıyla bir Genel Af yasası çıkarıldı. Bu af, Otuzlar Tiranlığı döneminde işlenen siyasi suçların yargılanmasını yasaklıyordu. Bu hukuki düzenleme, Sokrates'in davası için kritik bir öneme sahiptir. Af nedeniyle, Sokrates'in siyasi düşmanları onu doğrudan "demokrasi karşıtlığı" veya "oligarşi yanlısı" olmak gibi siyasi gerekçelerle suçlayamıyorlardı.


  • Siyasi Davaların Dini Kılıfa Büründürülmesi: Genel Af, siyasi hesaplaşmaların önünü hukuken kapattığı için, siyasi ve ideolojik temelli suçlamalar, dini ve ahlaki kılıflar altında yeniden formüle edildi. Sokrates'e yöneltilen "dinsizlik" (asebeia) ve "gençlerin ahlakını bozma" suçlamaları, bu bağlamda, onun felsefi duruşuna, eleştirel kimliğine ve eski rejimle olan şüpheli ilişkilerine yönelik üstü kapalı bir siyasi saldırı olarak okunabilir.

Dava Süreci ve Suçlamalar

Sokrates'in M.Ö. 399 yılındaki davası, basit bir hukuki süreçten çok daha karmaşık bir yapıya sahiptir. Suçlamalar, resmi dava metninde yer alan iddiaların yanı sıra, toplumda uzun süredir dolaşımda olan gayriresmi kanıları ve dönemin siyasi gerilimlerinden kaynaklanan üstü kapalı ithamları da içerir. Davanın işleyişi ve suçlamaların niteliği, dönemin Atina hukuk ve toplum yapısının anlaşılması için önemli veriler sunar.

Davacılar ve Temsil Ettikleri Gruplar

Sokrates'i resmen suçlayan üç kişi bulunmaktadır. Platon'un aktarımına göre, bu davacılar Atina toplumunun farklı ve güçlü kesimlerini temsil etmektedir:


  • Meletos: Davanın resmi sözcüsü ve şikayetçisidir. Sokrates'e göre Meletos, ozanlar (şairler) adına hareket etmektedir.


  • Anytos: Davanın arkasındaki en etkili ve güçlü isim olarak kabul edilir. Kendisi varlıklı bir derici ve etkili bir politikacıdır. Sokrates'e göre Anytos, zanaatkarlar ve devlet adamları (siyasetçiler) adına bu davada yer almaktadır. Dava açma konusunda Meletos'u onun ikna ettiği belirtilir.


  • Lykon: Hakkında daha az bilgi bulunan Lykon ise, Sokrates'e göre hatipler (retorikçiler) adına davaya katılmıştır.


Bu üç grubun ortak noktası, Sokrates'in kamusal alanda yürüttüğü felsefi sorgulamalar sonucunda kendilerinin ve mesleklerinin sorgulanabilir hale gelmiş olmasıdır. Sokrates, bu kişilerin ve temsil ettikleri grupların nefretini üzerine çektiğini savunmasında açıkça ifade eder.

Resmi Suçlama Metni

Davanın hukuki temelini oluşturan resmi suçlama metni, Diogenes Laertios'un aktarımına göre şu iki temel iddiadan oluşmaktadır:


1. Dinsizlik (asebeia): Bu suçlama kendi içinde iki parçalıdır:

  1. Kentin inandığı tanrılara inanmamak.
  2. Onların yerine yeni tanrısal varlıklar (kainá daimónia) getirmek.


2. Gençlerin Ahlakını Bozmak (tōn neōn diaphthora): Sokrates'in öğretileriyle ve sorgulamalarıyla gençleri geleneksel değerlerden ve düzenden uzaklaştırdığı iddiası.


Bu suçlamalar karşılığında davacılar, Sokrates için ölüm cezası talep etmiştir.

Gayriresmi "Eski Suçlamalar" ve Kamuoyu Baskısı

Sokrates, savunmasında resmi suçlamalardan daha tehlikeli olarak gördüğü, halk arasında uzun süredir yaygın olan ve jürinin zihnini kendisine karşı önyargıyla dolduran "eski suçlamaları" ele alır.


  • Aristophanes'in Bulutlar Oyununun Etkisi: Bu eski suçlamaların kaynağı büyük ölçüde, komedya yazarı Aristophanes'in M.Ö. 423'te sahnelediği Bulutlar adlı oyunudur. Bu oyunda Sokrates, aşağıdaki gibi tasvir edilerek halkın gözünde olumsuz bir imaja sahip olmuştur:
  • Doğa Filozofu: "Gökyüzündeki olaylarla ilgilenen, yeraltını araştıran" ve geleneksel tanrılar yerine doğa olaylarına inanan biri.
  • Sofist: "Önemsiz lafı önemli gösteren", yani retorik hilelerle hakikati çarpıtan ve bu dersleri para karşılığında veren bir öğretmen.
  • Ateist: Tanrıların varlığını reddeden ve gençleri ailelerine karşı saygısızlığa teşvik eden biri.


Sokrates, bu karikatürize ve yanlış imajın, yıllar içinde kendisine karşı birikmiş bir nefretin temelini oluşturduğunu ve resmi davanın bu zeminde yükseldiğini savunur.

Suçlamaların Siyasi Arka Planı

Davanın görünürdeki dini ve ahlaki niteliğinin ardında, güçlü siyasi motivasyonlar da bulunmaktadır.


1. Genel Af ve Siyasi Hesaplaşma: M.Ö. 403 yılında demokrasinin yeniden tesisiyle birlikte çıkarılan Genel Af, Otuzlar Tiranlığı dönemindeki siyasi suçların doğrudan yargılanmasını engelliyordu. Bu durum, siyasi husumetlerin hukuki alana taşınmasını zorlaştırmıştır. Dolayısıyla, Sokrates'i siyasi görüşleri nedeniyle mahkûm etmek isteyenler, bunu dolaylı yollardan yapmak zorunda kalmışlardır.


2. Oligarşi Yanlısı Olduğu İddiası: Sokrates'in eleştirmenlerinden hatip Polykrates, yazdığı bir yergide filozofu açıkça oligarşi yanlısı olmakla ve Atina demokrasisinin temel kurumlarına (örneğin kurayla seçim yöntemine) saldırmakla suçlamıştır. Otuzlar Tiranlığı'nın lideri Kritias gibi isimlerle olan geçmişteki ilişkisi, bu tür şüpheleri beslemiştir. Bu bağlamda, "dinsizlik" ve "gençleri yoldan çıkarma" suçlamaları, aslında Sokrates'in siyasi olarak tehlikeli ve düzen karşıtı bir figür olduğu yönündeki kanının hukuki bir kılıfı olarak işlev görmüş olabilir.

Dava Mekanizması ve Yargılama Usulü

Sokrates'in yargılandığı davanın işleyişi, dönemin Atina hukuk sisteminin özelliklerini yansıtır:


  • Halk Mahkemesi (Dikasterion): Dava, kurayla seçilmiş 500 veya 501 Atina yurttaşından oluşan bir halk jürisi önünde görülmüştür. Bu jüri, hem davayı dinler hem de nihai kararı verirdi; profesyonel bir yargıç bulunmazdı.


  • Tek Günlük Yargılama: Davanın tamamı, savunmalar ve oylamalar dahil olmak üzere tek bir gün içinde tamamlanmıştır.


  • İki Aşamalı Oylama (Agōn Timētos): Sokrates'in davası, cezasının yasayla önceden belirlenmediği bir dava türüydü. Bu tür davalar (agōn timētos) iki aşamalı bir oylama ile sonuçlanırdı:


1. Suçluluk Oylaması: Jüri önce sanığın suçlu olup olmadığına karar verirdi.

2. Ceza Oylaması: Sanık suçlu bulunursa, hem iddia makamı (davacılar) hem de savunma (sanık) birer ceza teklifinde bulunur, jüri bu iki tekliften birini oylayarak nihai cezayı belirlerdi.


  • İspat Yükümlülüğü: Modern hukuk sistemlerinin aksine, davada ispat yükümlülüğü büyük ölçüde sanığın üzerine yıkılmış gibi görünmektedir. Sokrates, suçsuzluğunu kanıtlamak için uzun bir savunma yapmak zorunda kalmıştır.

Diyaloğun Argümantatif Yapısı ve Sokratik Savunma

Platon'un Sokrates'in Savunması, yalnızca duygusal bir hitabet metni değil, aynı zamanda katmanlı ve karmaşık bir argümantatif yapıya sahip felsefi bir metindir. Sokrates, savunmasını geleneksel retorik sanatının araçlarıyla değil, kendi felsefi yöntemi olan diyalektik sorgulama (elenchus) ve mantıksal argümanlar üzerine kurar. Savunmanın yapısı, Sokrates'in kendisine yöneltilen suçlamaları sistematik olarak ele alıp çürütme girişimini yansıtır.

Savunmanın Başlangıcı: Retorik ve Felsefe Arasındaki Ayrım

Sokrates, savunmasına başlarken ilk olarak kendini jürinin alışık olduğu hatiplerden ve Sofistlerden kesin bir dille ayırır. Suçlayıcılarının "süslü cümlelerle" konuştuğunu ve ikna edici olduklarını, o kadar ki neredeyse kendisine kim olduğunu unutturduklarını belirtir. Buna karşılık kendisinin yalın bir dille, sadece "doğruyu söyleyeceğini" iddia eder. Bu başlangıç, diyaloğun temel gerilimini kurar: İkna etmeyi amaçlayan retorik ile hakikati ortaya çıkarmayı amaçlayan felsefe arasındaki çatışma. Bu tutum, Platoncu gelenekte hakikat söylemi (parrhesia) ile ikna sanatı (peitho) arasındaki karşıtlığın bir yansımasıdır.

Eski Suçlamaların Çürütülmesi: Kamuoyu Kanısına Karşı Savunma

Sokrates, resmi suçlamalardan önce, jürinin zihninde yer etmiş olan ve daha tehlikeli bulduğu eski ve yaygın kanıları ele alır. Bu bölüm, "Önceki Suçlama Argümanı" olarak analiz edilebilir.


1. İddialar: Bu eski suçlamalar, Sokrates'i iki ana kimlikle özdeşleştirir:

a. Doğa Filozofu: "Gökyüzündeki olaylarla ilgilenen, yeraltını araştıran" dinsiz biri olarak tasvir edilir.

b. Sofist: "Önemsiz lafı önemli gösteren" ve bu yolla para kazanan sofist bir öğretmen olarak görülür.


2. Sokratik Çürütme: Sokrates bu iki iddiayı da doğrudan reddeder:


a. Doğa felsefesiyle ilgilenmediğini, bu konularda bir bilgisi olmadığını ve mahkemede bulunan herhangi birinin kendisini bu konularda konuşurken duyup duymadığını tanıklığa çağırır.


b. Sofist olduğu iddiasını ise en güçlü kanıt olarak yoksulluğunu göstererek çürütür. Eğer para karşılığı ders verseydi, bu denli yoksul bir hayat sürmeyeceğini belirtir.

Felsefi Misyonun Temellendirilmesi: İftiraların Kaynağı Argümanı

Sokrates, hakkındaki bu olumsuz kanıların ve düşmanlıkların kaynağını açıklamak üzere felsefi misyonunun başlangıcını anlatır. Bu bölüm, "İftiraların Kaynağı Argümanı" olarak yapılandırılabilir.


1. Delphoi Kehaneti: Her şeyin, arkadaşı Khairephon'un Delphoi'deki Apollon tapınağına "Sokrates'ten daha bilge biri olup olmadığını" sorması ve kahinin "hayır" yanıtını vermesiyle başladığını anlatır【3】 .


2. Bilgeliğin Sorgulanması: Bu kehanetin ne anlama geldiğini anlamak için, bilge olarak tanınan siyasetçileri, ozanları ve zanaatkarları sorgulamaya başlar. Bu sorgulama sonucunda, bu kişilerin kendilerini bilge sandıklarını ancak gerçekte bilge olmadıklarını fark eder.


3. Sokratik Bilgelik: Kendi bilgeliğinin ise, diğerlerinin aksine, "hiçbir şey bilmediğini bilmekten" ibaret olduğu sonucuna varır. Sokrates'e göre, ona karşı beslenen nefretin ve iftiraların kaynağı, insanların bilgisizliklerini yüzlerine vurmasından kaynaklanan bu rahatsız edici sorgulama faaliyetidir.

Resmi Suçlamaların Diyalektik Yöntemle Çürütülmesi

Sokrates, savunmasının bu aşamasında monolog tarzı anlatımdan, ana suçlayıcısı Meletos ile doğrudan bir diyalog ve çapraz sorgu yöntemine geçer.

Gençleri Yoldan Çıkarma Suçlaması

1. Eğitimle İlgisizlik Argümanı: Sokrates, Meletos'a gençleri kimin daha iyi yaptığını sorar. Meletos'un verdiği tutarsız yanıtlar (önce yasalar, sonra jüri üyeleri, sonra tüm Atinalılar), onun gençlerin eğitimiyle aslında hiç ilgilenmediğini ve bu konuda ciddi bir düşüncesi olmadığını göstermeyi amaçlar. Sokrates'e göre, bir konuyla hiç ilgilenmeyen birinin o konuda birini suçlaması ciddiyetsizliktir.


2. Suçlamanın Gereksizliği Argümanı: Sokrates, bu argümanı bir ikilem (dilemma) üzerine kurar. Bir kimse gençleri ya (a) isteyerek ya da (b) istemeyerek yoldan çıkarır.


a. Eğer isteyerek yapıyorsa, bu kötü insanlar arasında yaşayarak kendisine de zarar vereceği anlamına gelir ki, kimse bile bile kendine zarar vermeyi istemez.


b. Eğer istemeden yapıyorsa, bu tür kasıtsız eylemlerin mahkemeye değil, kişisel uyarı ve öğretime tabi olması gerekir.


c. Her iki durumda da, kendisinin mahkemeye çıkarılması gereksiz ve anlamsızdır.【4】 

Dinsizlik Suçlaması

1. Tanrının Varlığına İnanç Argümanı: Sokrates, dinsizlik suçlamasının kendi içinde mantıksal bir çelişki barındırdığını savunur. Meletos, onu hem hiçbir tanrıya inanmamakla (ateizm) hem de kente yeni tanrısal varlıklar (daimonia) getirmekle suçlamaktadır. Sokrates, bir insanın insanlara ait işlere inanıp da insanların varlığına inanmamasının mümkün olmadığı gibi, tanrısal işlere (daimonlara ait işler) inanıp da tanrıların (daimonların) varlığına inanmamasının da imkansız olduğunu bir analoji ile gösterir. Dolayısıyla, kendisinin bir daimonion'a (tanrısal ses) inandığını kabul eden Meletos, onun aynı zamanda tanrılara inandığını da kabul etmek zorundadır.


Bu argümantatif yapı, Sokrates'in savunmasının yalnızca bir kendini aklama çabası olmadığını, aynı zamanda felsefi yöntemin kendisinin bir gösterimi olduğunu ortaya koyar. O, iddiaları olduğu gibi kabul etmek yerine onları akıl süzgecinden geçirerek, mantıksal tutarlılıklarını sorgulayarak ve çelişkilerini ortaya çıkararak hakikate ulaşmayı hedefler.

Temel Felsefi Kavramlar ve Sokratik Dönüşüm

Savunma, yalnızca bir mahkeme kaydı değil, aynı zamanda Sokrates'in felsefi düşüncesinin ana hatlarını çizen bir metindir.


1. Ruh (Psukhê) ve Ruha Özen Gösterme: Sokrates, felsefenin merkezine "ruha özen gösterme"【5】 (Grekçe: epimeleia tês psykhês) ilkesini koyar. Atinalıları para, şan ve şöhret gibi dışsal değerler yerine, ruhlarının "mümkün olduğunca mükemmel olmasıyla" ilgilenmeye davet eder. Bu, insanın gerçek benliğinin beden değil, aklın ve ahlakın merkezi olan ruh olduğu yönündeki Sokratik bir keşiftir. Bu yaklaşım, ruhu bedenin soluk bir gölgesi olarak gören geleneksel Homerik anlayıştan ayrılır.


2. Erdem (Aretê) Olarak Bilgi: Geleneksel olarak erdem, belirli bir toplumsal rolde (savaşçı, kral vb.) gösterilen üstünlük anlamına gelirken, Sokrates erdemi evrensel bir temele, yani bilgiye dayandırır. Diyalogda ifade edildiği üzere, maddi zenginlikler erdemi getirmez, aksine erdem diğer tüm iyiliklerin kaynağıdır. Erdemli olmak, neyin iyi neyin kötü olduğunu bilmektir.


3. Felsefenin Bir Yaşam Biçimi Olarak Savunusu: Sokrates'in savunması, hukuki bir savunmadan çok, felsefi yaşam biçiminin bir savunusudur. Phaidon diyaloğunda daha da derinleştirileceği üzere, felsefe yapmak, ruhu bedenin esaretinden kurtarmak ve ölüme hazırlanmaktır.


4. Ölüm ve Felsefi Hazırlık (Katharsis): Sokrates, ölümün ya derin, rüyasız bir uyku ya da ruhun başka bir yere göç etmesi (metoikēsis) olduğunu, dolayısıyla korkulacak bir şey olmadığını belirtir.【6】 Phaidon diyaloğunda bu fikir, felsefenin ruhu bedensel arzulardan, korkulardan ve yanılsamalardan arındırma (katharsis) süreci olduğu düşüncesiyle tamamlanır.【7】 Bu arınma, dinsel bir ritüel değil, ruhun salt bilgeliğe ulaşması için gereken epistemolojik bir hazırlıktır.


Sokrates'in Savunması, Batı düşünce tarihinde "filozof ile kent arasındaki çatışma" arketipini kurmuştur. Eser, felsefeyi yalnızca soyut bir düşünce faaliyeti olarak değil, aynı zamanda hakikat, vicdan ve ahlaki bütünlük uğruna ölümü göze almayı gerektiren bir yaşam biçimi olarak tanımlamıştır. Bu yönüyle, siyaset felsefesinin temel sorularını (adalet, yasa, birey-toplum ilişkisi) felsefenin gündemine taşımış ve sonraki tüm felsefe geleneği üzerinde kalıcı bir etki bırakmıştır.

Kaynakça

Molacı, Melike. “[Jüriye Karşı] Sokrates’in Savunması.” POSSEIBLE 10, no. 2 (2021): 158–166. Erişim tarihi: 4 Temmuz 2025. https://posseible.org/index.php/pub/article/view/8.


Mollaer, Fırat. “Sokrates Temsillerinden Platon’un Sokrates’ine: Sokrates’in Savunması ve Batı Siyaset Felsefesinin Kuruluşu.” Bursa Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 42, no. 1 (2023): 29–54. Erişim tarihi: 4 Temmuz 2025. https://dergipark.org.tr/tr/pub/bujes/issue/79365/1285869.


Yakut, Ayşe Sönmez. "Platon’un Phaidon’unda Sokrates’in Savunması." Archivum Anatolicum – Anadolu Arşivleri 11, no. 1 (2017): 129–142. Erişim tarihi: 4 Temmuz 2025. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/565122.


Yeşil, Mustafa. "Eleştirel Düşünme Öğrenimi Üzerine Bir Uygulama: Sokrates’in Savunması." Medeniyet ve Toplum Dergisi 8, no. 1 (2024): 115–136. Erişim tarihi: 4 Temmuz 2025. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/4034175.

Dipnotlar

[1]

Fırat Mollaer, “Sokrates Temsillerinden Platon’un Sokrates’ine: Sokrates’in Savunması ve Batı Siyaset Felsefesinin Kuruluşu,” Bursa Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 42.1 (2023): 32.

[2]

Fırat Mollaer, “Sokrates Temsillerinden Platon’un Sokrates’ine: Sokrates’in Savunması ve Batı Siyaset Felsefesinin Kuruluşu,” Bursa Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 42.1 (2023): 31.

[3]

Mustafa Yeşil, “Eleştirel Düşünme Öğrenimi Üzerine Bir Uygulama: Sokrates’in Savunması,” Medeniyet ve Toplum Dergisi 8.1 (2024): 123.

[4]

Mustafa Yeşil, “Eleştirel Düşünme Öğrenimi Üzerine Bir Uygulama: Sokrates’in Savunması,” Medeniyet ve Toplum Dergisi 8.1 (2024): 125.

[5]

Fırat Mollaer, “Sokrates Temsillerinden Platon’un Sokrates’ine: Sokrates’in Savunması ve Batı Siyaset Felsefesinin Kuruluşu,” Bursa Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 42.1 (2023): 46.

[6]

Ayşe Sönmez Yakut, “Platon’un Phaidon’unda Sokrates’in Savunması,” Archivum Anatolicum – Anadolu Arşivleri 11.1 (2017): 132.

[7]

Ayşe Sönmez Yakut, “Platon’un Phaidon’unda Sokrates’in Savunması,” Archivum Anatolicum – Anadolu Arşivleri 11.1 (2017): 134.

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Yazar Bilgileri

Avatar
Ana YazarYunus Emre Yüce21 Haziran 2025 07:52
KÜRE'ye Sor