Subklavius Kası, köprücük kemiği (klavikula) ile birinci kaburga arasında yer alan küçük, üçgen şekilli bir kastır. Pektoralis major ve pektoralis minor kaslarıyla birlikte ön aksiyoappendiküler kas grubunu oluşturur. Bu kaslar, aksillanın ön duvarını meydana getirir ve üst ekstremitenin hareketlerinde destek sağlar.
Anatomik Yapı
Morfoloji ve Bağlantı Noktaları
Subklavius Kası, torasik kuşağın üst ön bölümünde, klavikula ile birinci kaburga arasında konumlanan küçük fakat fonksiyonel açıdan önemli bir kastır. Kas, birinci kaburganın üst yüzeyinde, bu kaburganın kıkırdak kısmıyla kemik birleşim bölgesinde yer alan kısa ve kalın bir tendinöz yapıdan köken alır. Bu başlangıç noktası, kosto-klaviküler ligamanın hemen önünde yer alır. Kas lifleri buradan süperolateral yönde eğimli olarak uzanır ve klavikulanın alt yüzeyinde, sulcus musculi subclavii adı verilen oluğa yapışır. Bu yerleşim, subklavius kasına hem mekanik hem de stabilizan bir görev kazandırır. Klavikula ile göğüs kafesi arasındaki bağlantıyı sağlayarak sternoklavikular eklemin stabilitesini destekler. Aynı zamanda, köprücük kemiğinin aşırı hareketlerini sınırlandırarak omuz kuşağının kontrolünü sağlar. Kasın bu yapısal konumu, torasik çıkış bölgesinde bulunan nörovasküler yapıların (brakiyal pleksus ve subklavian damarlar) üzerinde koruyucu bir tabaka görevi görmesine de olanak tanır. Bu nedenle subklavius kası, sadece bir hareket kası değil, aynı zamanda önemli bir anatomik tampon ve destekleyici yapı olarak değerlendirilir.
Embriyolojik Köken ve Sınıflandırma
Subklavius Kası, embriyolojik olarak paraksiyel mezodermden türeyen somitik kökenli kas gruplarından gelişir. Skapulohumeral bölge ile toraks arasındaki geçiş kası olması nedeniyle hem üst ekstremite hem de gövde kaslarıyla fonksiyonel ilişki taşır. Anatomik varyasyonlar sık görülür. Bazı bireylerde kas lifleri, klavikula yerine korakoid çıkıntıya ya da hem klavikula hem korakoid çıkıntıya tutunabilir. Nadir varyantlardan biri olan sternoskapular fasikülüs, kasın skapulanın üst sınırına kadar uzanmasına neden olur. Ayrıca, sternoclavicularis kası adı verilen varyant, manubrium sterni ile klavikula arasında uzanarak pektoralis major kası ile korakoklaviküler fasya arasında konumlanabilir. Subklavius kası bazı bireylerde tamamen bulunmayabilir.
Sinir İnnervasyonu ve Vasküler Beslenme
Kas, nervus subclavius (subklavius siniri) tarafından innerve edilir. Bu sinir, brakiyal pleksusun üst trunkusundan, özellikle C5 ve C6 spinal sinir köklerinin birleşiminden kaynaklanır. Kasın vasküler beslenmesi, thoracoacromial arterin klavikular dalı ve subklavian arterin dalları aracılığıyla sağlanır. Sinir ve damar yapılarının kasın çevresinden geçmesi, bu bölgenin klinik açıdan hassasiyetini artırır.
Fonksiyon ve Klinik İlişkiler
Subklavius Kası, omuz kuşağının stabilizasyonunda görev alan küçük ancak işlevsel açıdan önemli bir kastır. Ana fonksiyonu, klavikulayı sternuma bağlayan yapılar üzerinde denge sağlayarak köprücük kemiğini stabilize etmektir. Özellikle kolun kaldırılması, öne uzatılması veya omuzun aktif kullanımı sırasında klavikulayı aşağı çekerek bu kemiğin aşırı yukarı hareketini sınırlar. Bu etki, omuz ekleminin biyomekanik dengesine katkı sağlar ve sternoklavikular eklem üzerindeki yükü azaltır. Subklavius kası, sabit bir klavikula üzerinde kasıldığında birinci kaburgayı yukarı doğru çekebilir. Bu fonksiyonuyla, özellikle zorlayıcı solunum durumlarında yardımcı (aksesuar) bir solunum kası olarak görev yapabilir. Bu özelliği, kronik akciğer hastalıklarında veya eforla artan solunum ihtiyacı olan bireylerde daha belirgin hâle gelebilir. Klinik açıdan bakıldığında, subklavius kası önemli nörovasküler yapıların korunmasında da rol oynar. Klavikulanın hemen altında yer alan brakiyal pleksus ve subklavian damarlar, travmatik durumlarda bu kas tarafından tamponlanabilir. Özellikle klavikula kırıklarında, kasın sağladığı yastıklayıcı etki, damar ve sinirlerin doğrudan hasar görmesini önleyebilir ya da etkisini azaltabilir. Ancak bazı durumlarda subklavius kasının hipertrofisi veya spazmı, torasik çıkış sendromu (TOS) olarak bilinen klinik tabloya katkıda bulunabilir. Kasın çevre dokulara baskı yapması sonucunda brakiyal pleksus veya subklavian damarlar üzerinde kompresyon oluşabilir. Bu da üst ekstremitede uyuşma, karıncalanma, güçsüzlük, ağrı gibi nörolojik belirtiler ile birlikte dolaşım bozukluklarına neden olabilir. Sonuç olarak, subklavius kası hem omuz kuşağının hareket koordinasyonunda hem de hayati nörovasküler yapıların korunmasında önemli bir rol üstlenir. Anatomik ve klinik özellikleri nedeniyle özellikle travmalar, postüral bozukluklar ve torasik çıkış sendromu gibi durumlarda dikkatle değerlendirilmesi gereken bir kastır.